Ali BAYRAMOĞLU
Kamusal alan meselesi, mikro siyaset talepleri, bunun karşısında ataerkil iktidar krizi, katılımcı demokrasi tartışması, cemaat kumpası iddiaları, polis şiddeti, gençlik patlaması, ayaklanma girişimi, Taksim-Tahrir bağlantısı, darbe beklentileri ve darbe endişeleri...
Bu ve benzeri daha pek çok ifadeyi alt alta yazmak mümkün.
Hepsi bir arada ya da her biri ayrı ayrı Gezi olaylarına, bu olayların farklı algılanma biçimlerine gönderme yapar.
Ancak hangi açıdan bakarsanız bakın şu gerçek değişmez:
Bu olaylar siyasi-toplumsal ittifaklar ve algılar açısından AK Parti döneminde kritik bir eşiği oluşturur.
Bu eşik, siyasi iktidarın artan kimlikçi ve ahlakçı söylemi üzerinden biriken karşı enerjinin boşaldığı bir kopuş anıdır.
AK Parti iktidarının çeşitli evrelerinde yan yana gelmiş, zaman zaman el ele vermiş, karşılıklı olarak endişe gidermeye çalışan, toplumsal etkileşimin kurallarına tabi olan, (muhafazakar ve dindar çevreler, laik ve modern kesimler, liberaller, sol liberallerin oluşturduğu) iki farklı zihniyetin, tekrar ve keskin biçimde karşı karşıya geldikleri kopuş anı...
Bu gruplar, Gezi olaylarıyla görece ittifaktan kalıcı biçimde açık gerginliğe ve çatışma iklimine geçtiler. Başka bir ifadeyle Gezi olayları meydanda toplanmış insanların kendi mahallesine geri dönmesinin başlangıç noktasını oluşturdu.
Siyasi iktidar o dönemde bu olayların sol-seküler çevrelerin değerlerine, sinir uçlarına dokunduğu, bunun ulusal ve uluslararası sisteme sirayet eden bir hassasiyet oluşturduğunu görmek istemedi.
Aradan üç yıl geçti.
Cumhurbaşkanı'nın bir kaç gün önce yaptığı açıklama, Gezi Parkı'na kışla yapma konusuna geri dönüşü ve ısrarı, bu konuda çok yol alınmadığını gösteriyor.
Tayyip Erdoğan bugün gücünün zirvesinde. AK Parti'nin, siyasetin ve devletin kaptanı konumunda. Bu konumdaki siyasi liderden beklenen, toplumdaki açık sinir uçlarına dikkat göstermek, yaralara pansuman yapmaktır. Tersine soyunmak, bunların üzerine gitmek ise izahı zor bir meydan okumadır.
Tekrar etmek isterim. AK Parti'nin en büyük başarısı kurucu modelin dışladığı muhafazakar kesimleri, bu kesimlerin simge ve değerlerini merkeze taşımak, onları seküler-modern kesimle eşitlemek olmuştur. Eşitleme, bir anlamda, bir “alan temizliği politikası”dır. Daha çok eski düzene dair bir yıkım hamlelerini ve arada yeni kanal açma girişimlerini içerir. Bu evre tamamlanmıştır.
Şimdi, (aslında son 3-4 yıldır) yeni dönem ve düzenin tesisi meselesi öne çıkmıştır.
Yeni dönem iki türlü kurulabilir:
“Eşitlenen kesimler arasında köprü kurarak, senteze itecek doku oluşturarak” ya da “simgeleri ve değerleriyle bir kesimi diğerinin önü geçirerek, bu açıdan bir iktidar değişikliğiyle yetinerek”...
Tercih ilki olmalıdır.
Ancak gidişat ikinci yönde.
Meydan okuma ve gerginlik ima eden ve hızla çark etmek gereken bu gidişat yanlıştır. Türkiye'yi zor yönetilir bir ülke haline sokacak bir gidişattır. Böyle bir ülkenin, bugün pek çok örneğini yaşadığımız gibi, devletiyle, yargısıyla, bürokrasisiyle otoriterleşeceği tecrübeyle sabittir.
Gezi, belli ki, tekrar gündeme gelecek.
Gezi'nin, bu tercihe ve Türkiye'nin yarınki düzenine dair bir gösterge olduğunu kimse, özellikle siyasi iktidar aklından çıkarmamalıdır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
2.06.2025
29.05.2025
18.05.2025
15.05.2025
10.05.2025
8.05.2025
4.05.2025