Ali BULAÇ
Rusya’nın tutum değiştirmesinin sebepleri
Rusya’nın Beşşar Esed’ten desteğini çekmesinde iki faktörün rol oynadığını söylemek mümkün: Biri Rusya ile arası iyi olan ve Ukrayna savaşını bitireceğini açıklayan Donald Trump’ın Kasım-2024 seçimlerini kazanmasıyla Rusya’nın önüne çıkan fırsat; diğeri Esed’ın son zamanlarda Suudi Arabistan, Körfez Ülkeleri, ABD ve hatta İsrail’le yakınlaşma sinyalleri verdiğine ilişkin çıkan haberler ve bu yönde gözlenen gelişmeler.
Rusya-Ukrayna savaşı (Şubat-2022) dördüncü yılına giriyor. Henüz neticelenmedi, taraflar birbirine zarar vermeye devam ediyorlar. Rusya’nın Ukrayna ile başı dertte; “süper güç” vasfını koruyor olsa da, tam zafer elde edemedi, yine de savaşın şimdi bitmesi durumunda Rusya’nın kazancı Ukrayna’dakinden fazla olacak.
Üç yılın sonunda ortaya çıkan gerçek şu ki, Rusya’nın savaşı sürdürmesi giderek maliyeti arttıracak bir musibete dönüşüyor. 70 bin askerini kaybetti, Kuzey Kore’den asker getirtmek zorunda kaldı; Ukrayna’nın kaybı daha büyük.
Savaş ve Avrupa’nın uyguladığı kapsamlı ambargo dolayısıyla Rus ekonomisi giderek kötüleşiyor. Avrupa, çok daha yüksek kapasitede Ukrayna üzerinden Rusya’yı yıpratmaya kararlı, bugüne kadar Ukrayna’ya 500 milyar dolar aktardı. Politik konumunda ciddi bir sarsıntı yaratmasa da, savaş büyük karizmaya sahip Putin’i fazlasıyla yıprattı.
Bu durumda reel politiğin getirdiği avantajları ve dezavantajları masaya yatıran Putin, Trump’ın seçilmesinin önüne çıkardığı fırsatı değerlendirmenin daha akıllıca olabileceğine karar verdi. Eğer Trump’la sözü edilen mutabakat hayata geçecek olursa:
- Rusya’nın Kırımı ilhak etmesi konsolide olacak.
- Ukrayna’da Rusça konuşan bölge Rusya’ya bırakılacak.
- Savaş sona erecek. Böylece “Zararın neresinden dönülürse kârdır” fehvasınca her geçen gün artmakta olan hasar durdurulmuş olacak.
- Nükleer silahların konuşulmaya başlanmasıyla, neredeyse Üçüncü Dünya Savaşı tehlikesi belirmişti. Trump, seçim sırasında “Üçüncü Dünya Savaşı’nı durduracağı” vaadinde bulunmuştu, bu tehdit ortadan kalkmış olacak.
- Muhtemelen kapasiteyi azaltsa da, Suriye’deki Lazkiye, Tartus vb yerlerdeki tesis ve üsleri devam edecek.
- Trump’ın Amerika’nın yeni dönemde dünyadaki rolü, NATO ve AB konusundaki düşünceleri göz önüne alındığında, ABD-Rus yakınlaşması, Ukrayna savaşında açıkça taraf tutan Avrupa’nın Rusya üzerindeki baskılarını azaltacak, belki de ABD-AB arasında var olan potansiyel gerilim aktif hale gelmiş olacak.
- Bütün bu avantajların karşılığında, İsrail’in talebi üzerine Rusya, Esed’i feda edecek. İsrail’i bitirme noktasına getiren, Suriye’nin Direniş Ekseni’ndeki konumuydu.
- Esed’in sukutu, tabii ki başında İsrail’in mutekid muhibbi Yahudi Zelenski’nin bulunduğu Ukrayna tarafından pek memnuniyetle karşılanacaktı.
Henüz daha netlik kazanmadıysa da, Esed’in İran’ı ve Hizbullah’ı Suriye’den çıkartması ve elbette Filistinlilere, Hizbullah’a ve özellikle Gazze’ye İran’ın silah ve lojistik sağlayan koridoru kapatması karşılığında Suudiler, Körfez ve Amerika ile temas kurma arayışları, Rusya’nın geleneksel Suriye politikasının değişmesine yol açmış gözükmektedir.
İran’ın tutum değiştirmesinin sebepleri
Yukarıda sayılan sebeplerle Rusya’nın geleneksel Suriye politikasını değiştirip Esed’ten desteğini çekmesi, İran’ın da desteğini çekmesinin sebeplerinden biri oldu. Bölge politikalarında öteden beri Rusya ve İran birlikte hareket etmektedirler; Suriye’de 2011’den bu yana Esed’i ayakta tutan bu iki ülkenin ortak desteğiydi.
Rusya’nın Trump ve Ukrayna yanında Körfez ülkeleri ve ABD’ye verdiği mesajlar dolayısıyla Esed’den desteğini çektiğini söyledik; Esed’in bu sınırlı tutum değişikliği İran’ı da tutum değişikliğine sevkettti; Suriye ordusu mukavemet göstermeyecekse, İran’ın milli ordusuyla Suriye’ye müdahale etmesi düşünülemezdi. Sonuçta İran için Suriye, yol üzerinde duran önemli bir istasyondu, varılacak nihai menzil değildi.
Sonuçta, İran’ın Suriye politikası itikadi ve ideolojik işbirliğine değil, jeo-politik hesaplara dayanıyordu. İslam Devrimi’nin ilk haftasından başlamak üzere belirlenen Filistin ve Kudüs politikasında, Suriye sonraları oluşturulacak Direniş Ekseni’ndeki aktörlere silah ve lojistik sağlamanın neredeyse tek merkezi kabul edildi. İran açısından bu mülahaza Suriye’ye stratejik önem kazandırıyordu.
Suriye’ye sempati duyulmasının başka bir sebebi vardı; o da bütün dünya İslam Devrimi’ne karşı acımasız bir diktatör ve politik megaloman olan Saddam Hüseyin’in arkasında dururken, Suriye, İran’a dışarıdan silah tedarikinde önemli rol oynadı; açıktan satmasa da Rusya’dan Suriye’nin aldığı silahları kendi havalanından İran’a aktardı, devrimden yeni çıkmış İran’ın silah bolluğu yaşayan Saddam’a o haliyle karşı koyması neredeyse imkansızdı; Suriye ve Libya İran’ın imdadına yetişmişlerdi.
İslam Devrimi, ciddi bir kırılmaydı. Artık devrimin kurucu felsefelerinden biri Amerika ile doğrudan savaş, İsrail’le tavizsiz mücadele olarak belirlenmişti. İran, Kudüs ve Filistin davasına çok büyük yatırımlar yaptı, ağır bedeller ödedi. Birçok seçkin bilim adamı ve üst düzey komutanlarını suikastlarda kaybetti. Petrol ve doğalgaz zengini iken İran, halkının refahından kısma pahasına bu kaynakların yarısına yakınını Filistin davasına harcadı, Batının utanç verici ambargosuna maruz kaldı, dayandı.
Bunca kaynağın Filistin davasına ayrılmasının, bir türlü sosyal ve ekonomik refah seviyesi yükselemeyen toplumda belli belirsiz huzursuzluklara yol açmayacağı beklenemezdi. Anlaşılan söz konusu huzursuzluk, devlet içinde bazı odakların buna son verilmesi gerektiği tezini de kuvvetlendirdi. Muhtemelen Cumhurbaşkarı Reisi’nin tuhaf bir helikopter kazasında ölmesinin bununla yakın ilgisi olmalı, zira Reisi, uzun süren Gazze katliamının artık sonlandırılması amacıyla doğrudan askeri müdahaleyi düşünüyordu. Yerine gelen Mesud Pezeşkiyan ise, tam aksine, aynı görüşte değildi, bunun işaretlerini veriyordu.
Sonuçta ve eğer bizim henüz öğrenme imkanımız olmayan başka jeo-stratejik ve jeo-politik planları yoksa, 45 yıldır süren İsrail politikasından -en azından şimdilik- İran’ın umduğunu bulamadığını söyleyebiliriz. Ama:
- İran, Irak’taki kazanımlarını korumaya devam ediyor; peki, Suriye, Lübnan ve Yemen’i feda ettiğini söylemek mümkün mü? Devrimin stratejik dış politikasından vazgeçmediyse, bundan sonra hangi taktik ve enstrümanlara baş vuracaktır?
- Bu aşamadan sonra Şahlık monarşisi veya otokratik laik yönetim peşinde olan muhalefetin belli belirsiz bir güç kazandığı söylenebilir mi? Bu saatten sonra İran, sosyal politikalarında temel bir değişikliğe mi gidecek, yoksa baskıyı daha da arttırma yolunu mu seçecektir?
Baas’ın ve Esedlerin amel defteri
İster baba Hafız ister oğul Beşşar Esed döneminde olsun, Baas yönetimi baskıcıydı, “baskı”nın ötesinde tipik bir diktatörlüktü. Yönetimin karakteristik özelliği basitçe üç maddede toplanıyordu.
- Baskı ve buna bağlı işkence, hapis, sürgün.
- Aile saltanatı, küçük bir zümre oligarşisi.
- Rüşvet, yolsuzluk, nepotizm.
Adil şahitliği elden bırakmadan sormak lazım: İslam dünyasının hangi ülkesinde baskı, aile saltanatı; askeri, siyasi ve iktisadi oligarşi; rüşvet, yolsuzluk ve hapishanelerde işkence, hak ihlali mevcut değil? Bu, tabii ki Baasçıların yönetimini meşrulaştırmaz, fakat ülkelerin karakteristik vasıflarının mahiyetinin aynı olduğunu, farklılığın form, yöntem ve derecelerde olduğunu gösterir. O zaman birinin lehine veya aleyhine hüküm verirken biraz düşünmek lazım. İslam ülkelerinin tümü “tencere dibin kara, seninki benden kara” misali.
İdeal, meşru ve arzuya şayan olanı özgürlüklerin, hukukun, ihtiramın, ahlaki değer ve normların titizlikle korunduğu; belli sınıf, aile ve zümrelerin oligarşierine izin verilmediği; kaynakların adilane ve hakkaniyete göre bölüşüldüğü; hangi din, mezhep veya kavimden olursa olsun insanın insan olması hasebiyle zarurat-ı hamse temelinde haysiyetinin korunduğu yönetimler kurmaktır. İslam bu hükümleri amirdir, bu idealin davası ve iddiasıdır.
Pek azı hariç, ne eskileri ne şimdikileri olsun, artık İslamcılar, tarikatçısından Selefisine-radikaline kadar hükümet politikalarının sivil uzantıları olma rolünü üstlendiklerinde, işbirliği halinde oldukları yönetimlerin reel politiğine raptolunmuşlardır. Bu İbnü’l vaktin İslamcıları nasıl oluyor da adaletli hüküm verebilsinler: artık onlar, siyasi ve bürokratik merkezin çizdiği esas daire içinde taktik ve operasyonlar yürütmekle görevliler ancak.
Reel politik üzerinden tutum alan kimsenin sahih, sahici ideal politiği olamaz. Suriye’nin Baasçı yöneticilerinin niyetleri Allah rızası ve ümmetin çıkarına değildi. Ama:
- Suriye 1946’dan beri batıya meydan okuyordu.
- “Büyük Suriye” hayali ve iddiasıyla Bilad-ı Şam üzerinde hak iddia ediyordu.
- İsrail’i tanımadı, İsrail’le savaştı, İran ve direniş cephesi için Filistin ve Lübnan’a lojistik destek aktarma koridoru oldu, senelerce Hamas’a ev sahipliği yaptı.
Madem artık İslamcılar açısından da reel politik esastır, bu durumda Esedlerin söz konusu üç reel politik tutumu, fayda maliyeti açısından ele alındığında ve “Şerreyn tearuz ettik de ehveni ihtiyar olunur” fehvasınca İsrail mi, Baasçı Suriye mi, diye ortaya bir sual atıldığında, şerlerden hangisi eşed, hangisi ehvendir?
(Haşiye, 1: Bu satırların yazarı iç ve dış siyasi tercihlerde mahza hayrın esas alınıp reelin buna göre okunup şekillendirilebileceği tezini savunur. Hz. Muhammed (s.a.)’in Sünnet ve Sireti bunu gösterir. Hayr, şu veya bu tarzda “vuku bulan”da değil, “Allah’ın ihtiyar” ettiği ilke ve istikamettedir. İdeal politik murad-ı ilahidir; ideal politiği zer-u zor-u tezvirle yürütülen fesada bulaşmış reel politik neshedemez. Eğer sahiden hak tecelli ederse, batıl hükmünü kaybede, nur zulumâtı yok eder.
Ehven-i şer her zaman tercihe mazhar olmayabilir, bazen eşed olanı celbeder. İki şer argümanına başvurmamın sebebi, ideal politiğini kaybetmiş zihn-i müşevveş şaşkınları kendi iddialarıyla ilzam etmek içindi. Benim modelimden hareket edilseydi, Esed’in otoriter yönetimine ve cinayetlerine göz yummadan da hem Suriye ıslah olunabilir, hem Filistin davasına gerekli yardımlar yapılabilinirdi. 1982’de İran, 2011’de Türkiye hatalı davrandılar.)
Bu fikrim kuru bir iddia değildir. Haftaya İran’ın Filistin ve genel olarak dış politikasından çıkarılacak dersleri ele alıp, iç ve dış politikada hayr ve şerri nerede aramamız gerektiği konusunu ele almaya çalışacağım, inşaallah. Bu konu derin bir sosyo politik kriz içinden geçen İslam ülkelerini, özellikle Türkiye’yi ve İran’ı yakından ilgilendirmektedir.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.12.2025
23.10.2025
13.10.2025
4.10.2025
28.09.2025
22.08.2025
16.08.2025
7.08.2025
3.08.2025
25.07.2025