Ali BULAÇ

Kasım 2015’te Gannuşi’yi ikinci kez Tunus’ta Nahda’nın merkezinde ziyaret ettim. Kritik zamanlardı; Mısır’da İhvan’a karşı yapılan darbenin üzerinden iki sene geçmişti, geriye neredeyse sadece Tunus kalmıştı. “Gannuşi ne düşünüyordu?” Kafamda bu sorular vardı.
Gannuşi’ye öyle hitap ederler: Batıyı ve doğuyu iyi bilen bir İslamcıdır. Fikrî ve siyasî mücadelesinde seleflerini takip ettiği halde politik yöntem itibarıyla onları tekrar etmenin işe yaramayacağını düşünüyordu. Tunus’a dönüşünün üzerinden beş sene geçmişti. Tunus gibi laiklerin ve feminist kadın hareketinin güçlü olduğu bir yerde İslamcı siyasî harekete yeni bir açılım getirmeyi denedi. Ben bunun işe yaramayacağını düşünüyordum. Kimin haklı olduğunu zaman içinde olaylar gösterecekti.
Nitekim Mayıs 2016’da 10’uncu kongresini gerçekleştiren Nahda Hareketi, yeni bir döneme girdiğini deklare etti. Deklarasyon tam bir sürprizdi. Yeni dönemin ana parametrelerini yaptığı konuşmayla Gannuşi duyuruyordu: “Siyasal İslam’dan Müslüman demokrasiye geçtiklerini, dinî faaliyetleri siyasî faaliyetlerden ayırdıklarını” ilan etti.
Peki, Gannuşi ‘siyasal İslam’dan ve ‘dinî faaliyetler’den neyi kastediyordu? Modern dünyayı yakından bilen, İslami ilimlere ve tefekküre vâkıf olan Gannuşi, dünyanın dikkatlerini üzerinde toplayan sorumluluk sahibi bir şahsiyet. Mısır’da olup bitenler; seçimle iş başına gelmiş İhvan’ın kanlı bir darbeyle devrilmesi, Gannuşi için üzerinde imal-i fikr edilmesi gereken önemli bir hadiseydi. Tunus’u Mısır’a dönüşmekten kurtarmak istiyordu. Birçok kimse, Gannuşi’nin ya pragmatist davrandığını ya da bir tutum değişikliğine zorlandığını düşünüyordu.
Gannuşi, uzlaşma lüzumu dolayısıyla bazı siyasî feragatlerde bulunduklarını, ölümüne yönetimde kalmanın “dinin emri” olmadığını, eğer diktatörlük geri gelecekse ülkenin ve özgürlüklerin kendilerinin iktidarlarından daha önemli olduğunu; bunun da İslami hüküm ve ferasetinin ta kendisi olduğunu söylüyordu. Bu çarpıcı açıklamalar üzerine, özellikle iktidar eksenli okuma yapan laik veya muhafazakâr yazarlar, Nahda’nın baskı altında tutum değişikliğine gittiğini iddia ettiler. Oysa ne Gannuşi ne de diğer önde gelen Nahda liderleri, yeni dönem hakkında konuşurlarken nazarî ve amelî kaynaklarını referans olmaktan çıkarmışlardı. Bunu özellikle belirtiyorlardı. Hareketin Şûra Konseyi Başkanı Fethi el-İyadi, söz konusu kararları partilerinin ileriye adım atması için aldıklarına dikkat çekmişti: “Biz, İslami kimliğe sahip olan siyasî, sivil, demokratik bir parti olarak yolumuza devam edeceğiz. Dinî faaliyetleri bırakmamız, laik bir parti olacağımız anlamına gelmez.”
Gannuşi de, ‘dinî ilkelerden kopuk bir siyasetin peşinde olmadıkları’ hususunun altını çiziyordu. O farklı bir şey söylüyordu. Tam aksine, hedefledikleri siyaset, dinin asli maksatlarını gözeten, İslami değerler ve motiflerle bezenmiş olarak tasarlanmıştı. Ancak Gannuşi, toplumsal ve politik hayatı referans seçtikleri kaynaklara göre şekillendirme çabasını sürdürürken, etkinliklerin ‘ayırt edici özellikleri’ni, ‘hangi boyutla öne çıktıkları’nı ve ‘geliştikleri alandaki uzmanlıkları’nı ölçü aldıklarını belirtip neden böyle bir seyir geliştirdiklerini anlatmaya çalışıyordu.
Ona göre İslami-toplumsal etkinlik ve çabalar tek bir boyuta indirgenemezdi. Kimileri tamamen tebliğ ve irşada, kimileri davete, kimileri ahlâkî ve sosyal yapının takviyesine, kimileri de entelektüel faaliyet veya politik alana yönelmiştir. Bu, bir tür görev ve sorumluluklar alanında işbölümünü ifade eder. Her biri diğeri kadar önemlidir, her biri elzemdir ve biri diğerinin alternatifi değildir. Ben bunu ilk günden İslami hareket ve akımların, faaliyet ve ıslah veya ihya çalışmalarının siyaset, toplum ve fikrî-entelektüel üç alanda gösterdikleri çabalar şeklinde olduğunu, aralarında form, tarz ve söylem farkı olsa da mahiyette ve amaçta bir olduklarını söylüyordum. Sorun, Mısır merkezli Müslüman Kardeşler hareketinin süregelen çizgisinde söz konusu alanların tümünün tek bir elde, bir harekette ve merkezde toplanmasının dinen âmîr bir hüküm olup olmadığı hususudur.
Gannuşi, çok boyutlu İslami faaliyetlerin tek merkezde toplanmasının şart olmadığını, her bir alanda farklı kişilerce etkinlik gösterilebileceğini, birbirleriyle iç içe geçmelerinin pratikte bazı zorluklara ve karmaşık sorunlara yol açtığını söyleyip alanların ayrılmasını ve ayrışmasını savunuyordu. Eğer mescitler/camiler her siyasî görüşten insanların gelip namaz kıldıkları mekânlarsa, buralarda siyasî propaganda yapılması doğru olmaz. Mescitler tebliğ ve irşadın, ilim ve irfan taliminin yapıldığı yerler olsun. Kim siyaset yapmak istiyorsa İslami veya laik partilerde siyaset yapsın. Siyaset yaparken Müslüman İslamiyet’i, laik de başka ideolojik öğretileri referans alabilir. Bu siyasetin kendisine zarar vermez, aksine çoğulcu oluşuna katkı sağlar.
Gannuşi, Tunus’u muhtemel bir darbeye karşı korumak üzere elinden geleni yaptı; kolayca sahip olabileceği her avantajı, fırsatı elinin tersiyle itti. Ortadoğu’yu hükmü altına alan monarşik diktatörlüklere ve otokrat yönetimlere karşı gerçekten açılım sayılabilecek seçenekler de geliştirdi. Ama belki de hesaba katmadığı ya da hesaba katıp da telaffuz etmediği bir gerçek vardı: Bölgesel ve küresel güçlerin asla bölgede şûra veya demokrasi istemedikleri gerçeği. Bir süre sonra Tunus, babadan kalma usullerle bir kere daha darbeye maruz kalacak; hiçbir şey istemeyen Gannuşi, siyasette aldığı referans dolayısıyla hapse atılacaktı.
Gannuşi’ye öyle hitap ederler: Batıyı ve doğuyu iyi bilen bir İslamcıdır. Fikrî ve siyasî mücadelesinde seleflerini takip ettiği halde politik yöntem itibarıyla onları tekrar etmenin işe yaramayacağını düşünüyordu. Tunus’a dönüşünün üzerinden beş sene geçmişti. Tunus gibi laiklerin ve feminist kadın hareketinin güçlü olduğu bir yerde İslamcı siyasî harekete yeni bir açılım getirmeyi denedi. Ben bunun işe yaramayacağını düşünüyordum. Kimin haklı olduğunu zaman içinde olaylar gösterecekti.
Nitekim Mayıs 2016’da 10’uncu kongresini gerçekleştiren Nahda Hareketi, yeni bir döneme girdiğini deklare etti. Deklarasyon tam bir sürprizdi. Yeni dönemin ana parametrelerini yaptığı konuşmayla Gannuşi duyuruyordu: “Siyasal İslam’dan Müslüman demokrasiye geçtiklerini, dinî faaliyetleri siyasî faaliyetlerden ayırdıklarını” ilan etti.
Peki, Gannuşi ‘siyasal İslam’dan ve ‘dinî faaliyetler’den neyi kastediyordu? Modern dünyayı yakından bilen, İslami ilimlere ve tefekküre vâkıf olan Gannuşi, dünyanın dikkatlerini üzerinde toplayan sorumluluk sahibi bir şahsiyet. Mısır’da olup bitenler; seçimle iş başına gelmiş İhvan’ın kanlı bir darbeyle devrilmesi, Gannuşi için üzerinde imal-i fikr edilmesi gereken önemli bir hadiseydi. Tunus’u Mısır’a dönüşmekten kurtarmak istiyordu. Birçok kimse, Gannuşi’nin ya pragmatist davrandığını ya da bir tutum değişikliğine zorlandığını düşünüyordu.
Gannuşi, uzlaşma lüzumu dolayısıyla bazı siyasî feragatlerde bulunduklarını, ölümüne yönetimde kalmanın “dinin emri” olmadığını, eğer diktatörlük geri gelecekse ülkenin ve özgürlüklerin kendilerinin iktidarlarından daha önemli olduğunu; bunun da İslami hüküm ve ferasetinin ta kendisi olduğunu söylüyordu. Bu çarpıcı açıklamalar üzerine, özellikle iktidar eksenli okuma yapan laik veya muhafazakâr yazarlar, Nahda’nın baskı altında tutum değişikliğine gittiğini iddia ettiler. Oysa ne Gannuşi ne de diğer önde gelen Nahda liderleri, yeni dönem hakkında konuşurlarken nazarî ve amelî kaynaklarını referans olmaktan çıkarmışlardı. Bunu özellikle belirtiyorlardı. Hareketin Şûra Konseyi Başkanı Fethi el-İyadi, söz konusu kararları partilerinin ileriye adım atması için aldıklarına dikkat çekmişti: “Biz, İslami kimliğe sahip olan siyasî, sivil, demokratik bir parti olarak yolumuza devam edeceğiz. Dinî faaliyetleri bırakmamız, laik bir parti olacağımız anlamına gelmez.”
Gannuşi de, ‘dinî ilkelerden kopuk bir siyasetin peşinde olmadıkları’ hususunun altını çiziyordu. O farklı bir şey söylüyordu. Tam aksine, hedefledikleri siyaset, dinin asli maksatlarını gözeten, İslami değerler ve motiflerle bezenmiş olarak tasarlanmıştı. Ancak Gannuşi, toplumsal ve politik hayatı referans seçtikleri kaynaklara göre şekillendirme çabasını sürdürürken, etkinliklerin ‘ayırt edici özellikleri’ni, ‘hangi boyutla öne çıktıkları’nı ve ‘geliştikleri alandaki uzmanlıkları’nı ölçü aldıklarını belirtip neden böyle bir seyir geliştirdiklerini anlatmaya çalışıyordu.
Ona göre İslami-toplumsal etkinlik ve çabalar tek bir boyuta indirgenemezdi. Kimileri tamamen tebliğ ve irşada, kimileri davete, kimileri ahlâkî ve sosyal yapının takviyesine, kimileri de entelektüel faaliyet veya politik alana yönelmiştir. Bu, bir tür görev ve sorumluluklar alanında işbölümünü ifade eder. Her biri diğeri kadar önemlidir, her biri elzemdir ve biri diğerinin alternatifi değildir. Ben bunu ilk günden İslami hareket ve akımların, faaliyet ve ıslah veya ihya çalışmalarının siyaset, toplum ve fikrî-entelektüel üç alanda gösterdikleri çabalar şeklinde olduğunu, aralarında form, tarz ve söylem farkı olsa da mahiyette ve amaçta bir olduklarını söylüyordum. Sorun, Mısır merkezli Müslüman Kardeşler hareketinin süregelen çizgisinde söz konusu alanların tümünün tek bir elde, bir harekette ve merkezde toplanmasının dinen âmîr bir hüküm olup olmadığı hususudur.
Gannuşi, çok boyutlu İslami faaliyetlerin tek merkezde toplanmasının şart olmadığını, her bir alanda farklı kişilerce etkinlik gösterilebileceğini, birbirleriyle iç içe geçmelerinin pratikte bazı zorluklara ve karmaşık sorunlara yol açtığını söyleyip alanların ayrılmasını ve ayrışmasını savunuyordu. Eğer mescitler/camiler her siyasî görüşten insanların gelip namaz kıldıkları mekânlarsa, buralarda siyasî propaganda yapılması doğru olmaz. Mescitler tebliğ ve irşadın, ilim ve irfan taliminin yapıldığı yerler olsun. Kim siyaset yapmak istiyorsa İslami veya laik partilerde siyaset yapsın. Siyaset yaparken Müslüman İslamiyet’i, laik de başka ideolojik öğretileri referans alabilir. Bu siyasetin kendisine zarar vermez, aksine çoğulcu oluşuna katkı sağlar.
Gannuşi, Tunus’u muhtemel bir darbeye karşı korumak üzere elinden geleni yaptı; kolayca sahip olabileceği her avantajı, fırsatı elinin tersiyle itti. Ortadoğu’yu hükmü altına alan monarşik diktatörlüklere ve otokrat yönetimlere karşı gerçekten açılım sayılabilecek seçenekler de geliştirdi. Ama belki de hesaba katmadığı ya da hesaba katıp da telaffuz etmediği bir gerçek vardı: Bölgesel ve küresel güçlerin asla bölgede şûra veya demokrasi istemedikleri gerçeği. Bir süre sonra Tunus, babadan kalma usullerle bir kere daha darbeye maruz kalacak; hiçbir şey istemeyen Gannuşi, siyasette aldığı referans dolayısıyla hapse atılacaktı.
Haftaya, Gannuşi ile ikinci görüşmemizin son bölümünü yazacağım inşallah.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları


































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.10.2025
4.10.2025
28.09.2025
22.08.2025
16.08.2025
7.08.2025
3.08.2025
25.07.2025
19.07.2025
23.06.2025