Alper GÖRMÜŞ
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısını izleyen televizyon tartışmalarında kimin, gerçekte neyi savunduğunu anlamada sağlam bir kriter keşfettim: Kim ki sözlerine “Bir kere şunu baştan kabul edelim, bu bir işgaldir ve uluslararası hukuka açıkça aykırıdır” cümlesiyle başlıyor, bunu özellikle vurguluyorsa, ona bir mim koyuyorum. Çünkü değerlendirmelerine bu güçlü vurguyla başlamaya özen gösterenler, sözlerinin devamında bir daha ne işgal kelimesini kullanıyor ne de uluslararası hukuk ölçüsünü… Ondan sonrasında artık gelsin Rusya’nın jeostratejik hedefleri, tarih perspektifi, güvenlik alanı, emperyal vizyonu…
Mim koyduğum ikinci cümle de şu: “Evet, Ukrayna tabii ki egemen bir devlet, burada bir tartışma yok…”
Ona da mim koyuyorum, çünkü bu cümleyi de mutlaka “öyledir, fakat Ukrayna’nın da nasıl bir coğrafyada yaşadığını bilmesi, ona göre davranması gerekirdi” gibi itirazlar izliyor. Bir ülke küçük olabilirmiş ama küçüklük ille de “jeostratejik körlük”le malûl olmayı gerektirmezmiş, öyle olursa işte sonuç da bu olurmuş, falan filan…
‘Hak’tan ve ‘adalet’ten çok ‘güç’e inananların ya da ‘güçlü’nün karşısında ‘haklı’nın yanında durma cesareti olmayanların baş vurduğu dil hileleri bunlar; böylece, hem berbat ahlaki pozisyonunuza dışarıdan gelebilecek eleştirileri seyrelttiğinizi düşünüyorsunuz hem de altlarda bir yerde işleyip sizi rahatsız eden vicdanınızın sesini kısmış oluyorsunuz: “Hayır, ben haklının hakkını, mağduriyetini teslim ediyorum, fakat bir de gerçeklik diye bir şey var; ahlaki pozisyon başka ‘objektif analiz’ başka!”
Yine aynı soru: “’Ama’yı cümlenin neresine koyuyorsun?”
Mısır’da Sisi darbesi gerçekleştiğinde bir ‘ama’ tartışmamız vardı. Darbeye karşı çıkanları ilgilendiren bir tartışmaydı bu, destekleyenlerle ilgili değildi. Darbenin kabul edilemez olduğunu söyleyenleri, ‘ama’yı cümle içinde nasıl kullandıklarına bakarak ayrıştıran bir tartışmaydı… ‘Ama’lı cümle, Mısır’ın seçimle işbaşına gelmiş devlet başkanının, iktidarındaki hataları hatırlatmak için kullanılıyordu. Karşılaştırılan cümleler şöyleydi:
Birinci cümle: “Askeri darbe elbette kabul edilemez, ama Mursi’nin bir yıl boyunca yürüttüğü otoriter siyaseti de görmezlikten gelemeyiz…”
İkinci cümle: “Mursi’nin bir yıl boyunca yürüttüğü otoriter siyaseti elbette görmezlikten gelmemeliyiz, ama bu hiçbir biçimde onun bir askeri darbeyle devrilmesini meşrulaştırmaz.”
Cümlesini birinci versiyondaki gibi kuranlar, dikkatimizi esasen Mursi’nin otoriterliğe meyletmiş yönetim performansına dikkat çekmeye çalışanlardı… Nitekim, cümleyi böyle kuranlar, buradan “darbe kötü bir şey ama Mursi de başka seçenek bırakmadı” noktasına kolayca sıçrayabiliyordu.
Yazılarında “ama”yı öncelikle darbe karşıtlığını değil de “Mursi’nin baskıcı rejimi”ni vurgulamak için kullananlar Mursi’ye şöyle diyorlardı aslında:
“Gücüm var diye dayattın, gücü olan sana dayattı, ve evet darbe kötü bir şey ama sen de bunu hak ettin.”
Cümlesini ikinci örnekte olduğu gibi kuranlar ise, birincilerin tersine dikkatimizi esasen askeri darbenin hiçbir koşulda kabul edilemezliğine çekiyorlardı.
Birinciler için “darbenin kötü, kabul edilemez” bir şey olduğunun ifade edilmesi bir ziyafet sofrasından önceki aperitiften öte bir şey değildi; onu içiyorlar (ifade ediyorlar) ve ardından bitmez tükenmez bir iştahla “Mursi’nin başarısızlıkları, otoriter yöntemleri” yemeğinin başına çörekleniyorlardı.
Rusya’nın Ukrayna saldırısı için sözlerine “Bir kere şunu baştan kabul edelim, bu bir işgaldir ve uluslararası hukuka açıkça aykırıdır”la başlayıp, oradan derhal Rusya’nın jeostratejik aklına ve haklarına sıçrayanlar da aynı aslında: İlk cümle sadece bir aperitif; onu içiyorlar (ifade ediyorlar) ve ardından bitmez tükenmez bir iştahla “Ukrayna’nın jeostratejik körlüğü”, “NATO’nun ‘gel gel’ yaptığı” yemeğine çörekleniyorlar.
Soğuk analizden sıcak nefrete: “Zelensky kahramanmış! Dur orada dediler, mecburen duruyor”
Ne var ki, bu gûya soğuk-objektif televizyon analistleri bazen duygularını gizleyemiyor, samimiyet krizine girip ‘error’ veriyorlar. Bunların en çarpıcılarından birine geçtiğimiz Cumartesi gecesi (5 Mart) Habertürk ekranında rastladım. Yeni Şafak yazarı Nedret Ersanel, bildiğimiz steril nezaketiyle soğukkanlı analizini icra ettikten sonra birden vites yükseltti ve hiç ortada yokken “Zelensky’nin kahramanlığı” başlıklı bir bahis açtı: “O Zelensky de nereden kahraman oluyormuş, ona otur orada dediler mecburen oturuyor…”
Şu lafta, her şey bir yana, bir parça mantık var mı? Adamın canı ortada (ve ailesinin); gerekçe başka olmasa neden “dur orada” diyenlere “peki” desin?
İlaveten, Zelensky’ye “dur orada” diyenlerin gerçekte “Gel seni çıkaralım oradan” dediklerini de biliyoruz. Bir de bu hakikat var ortada.
Tablo böyleyken, tam tersinin geçerli olduğunu öne sürerek Zelensky’ye nefret kusanların ‘objektif’ analizlerine kim inanır?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025