Alper GÖRMÜŞ
“Suudi gazetecinin ölümünün tüm yönleriyle aydınlatılıp aydınlatılmayacağı, çocuklarımızın nasıl bir dünyada yaşayacağını belirleyecektir…”
Bu etkili ve şiirli cümle, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’ın İstanbul konsolosluğunda öldürülmesinin birinci yıldönümünde Washington Post’ta yayımlanan makalesinden…
Erdoğan mektubunda, “Aradan bir yıl geçmesine rağmen cinayetle ilgili bildiklerimizin hâlâ sınırlı olması”nın “uluslararası toplumun üzerinde düşünmesi gereken üzücü bir gerçek” olduğunu belirttikten sonra Suudi Arabistan’daki yargı sürecinin manasızlığını şu sözlerle dile getiriyordu:
“Suudi Arabistan’da devam eden yargı süreci hakkında soru işaretleri olduğu sır değildir. Sürecin şeffaflıktan uzak şekilde yönetilmesi, duruşmaların kapalı kapılar ardında yapılması ve sanıkların gayri resmî olarak serbest bırakıldığı iddiaları, uluslararası toplumun beklentilerini boşa çıkardığı gibi Suudi Arabistan’ın imajını olumsuz etkileyecektir.”
Erdoğan, makalesinin sonunda diplomatik dilin sınırlarını epeyce zorlayan bir üslupla bazı sorular soruyor, yazısını başladığı gibi etkili bir cümleyle bitiriyordu:
“Cemal Kaşıkçı’nın cenazesi nerededir? Suudi gazetecinin ölüm fermanını kim imzalamıştır? Aralarında bir adli tıp uzmanının da bulunduğu 15 katili iki uçakla İstanbul’a kim göndermiştir?
“Böyle bir suçun bir daha dünyanın hiçbir yerinde işlenmemesi hem Türkiye’nin hem de insanlığın çıkarınadır. Suçluların cezasız kalmaması için mücadele etmek, bunu sağlamanın en kolay yoludur. Bu, Cemal’in ailesine borcumuzdur.”
Mektubun üzerinden iki buçuk yıl geçtikten sonra geldiğimiz nokta: Savcı, dosyanın kapatılıp Suudi Arabistan’a gönderilmesi yönünde mütalaa verdi, adalet bakanı, “savcının mütalaası için olumlu görüş bildireceğiz” dedi. Yani, buraya kadar. (Fakat ne cesur bir savcı, ne cesur bir adalet bakanı! Cumhurbaşkanının Suudi yargısıyla ilgili sözleri sözleri orada öylece dururken, sen kalk davayı Suudi Arabistan’a gönder… Başka bürokratlar ve bakanlar “cumhurbaşkanımızın liderliği” olmaksızın bir bardak su bile içemezken bu bağımsız yargı inisiyatif karşısında duygulanmamanın imkânı var mı?)
Erdoğan bu türden keskin tornistanlardan neden yara almıyor?
“Bağımsız yargı inisiyatifi” falan gibi şakalar bir yana, gelin olan biteni, işlerin nasıl yürüdüğünü bilen insanlar olarak ele almaya başlayalım…
Cemal Kaşıkçı davasındaki siyasi tornistan ve benzer başka tornistanlar Erdoğan’ın siyaset tarzı hakkında eleştirel bir gözden geçirmenin konusu olabilir, fakat ben asıl onun buralardan yara almadan çıkmasıyla ilgiliyim.
Şu soruyu soruyorum: Bunu sağlayan nedir?
Cemal Kaşıkçı davasındaki siyasi tornistan ve benzer başka tornistanlar dedim… Örneklemeye hiç gerek yok aslında ama (o kadar çok ki) yine de birkaçını hatırlayalım:
Mesela “One minute”tan sonra olanlar; mesela Mavi Marmara olayındaki tavır apaçıkken yıllar sonra “giderken bana mı sordunuz” azarı; mesela özgürlüklerine kavuşmaları “bu can bu bedende olduğu müddetçe” mümkün olmayan bazı tutuklu “teröristler”in serencamı (rahip Bronson, gazeteci Deniz Yücel), vs vs…
Erdoğan’ın bütün bu tornistanlardan ciddi yaralar almadığı “noktasında” hemfikirsek, “bu nasıl oluyor”, “bunu sağlayan nedir” gibi sorular üzerinde düşünmeye başlayabiliriz.
İş gören bileşim: Milliyetçilik artı kutuplaşma
Başlıkta da ima etmiş olduğum gibi bunun başlıca iki nedeninin olduğunu düşünüyorum: ‘Beka’ kaygısının abartılıp köpürtülmesiyle yaratılan korku üzerinden devşirilen milliyetçilik ve “bunlar iktidar olursa bize hayat yok” kaygısının abartılıp köpürtülmesiyle yaratılan kutuplaşma…
Erdoğan, işte ‘dış’ korkuların yarattığı milliyetçileşmenin ve ‘iç’ korkuların yarattığı kutuplaşmanın varlığı koşullarında -ne türden ahlaki sorunlara işaret ederse etsin- hiçbir tornistanın yüzüne vurulmayacağını biliyor ve bu bilgiyle hareket ediyor.
Erdoğan, bu varsayımın sadece iktidarını destekleyip ona kamuoyu oluşturan gazeteciler, akademisyenler vb bakımından değil, kendisini destekleyen kamuoyu bakımından da doğru olduğunu biliyor.
Bu zincirde asıl önemli halka, toplumsal kutuplaşmanın iktidarı destekleyen tarafında yer alan kamuoyu… Bu kamuoyu, başkaları yaptığında ayıpladığı şeyleri bu defa “bizimkilerin iktidarı, bizimkilerin medyası” söz konusu olduğu için görmezlikten geliyor ve hatta sırt sıvazlayıp cesaretlendiriyor.
İktidar kullanan bir siyasetçi için bundan elverişli bir toplumsal ortam olabilir mi? Sonrasını düşünmeden; ileride tam tersini yapmak zorunda kalma ihtimalini hiç hesaba katma gereği duymadan; mahcup olmaktan ya da siyaseten cezalandırılmaktan korkmadan istediğiniz “kahramanlığı” yapabiliyor, istediğiniz gibi esip gürleyebiliyorsunuz…
Bundan güzel bir iktidar konumu olabilir mi?
Bedeli: İçten içe çürüme…
Fakat bir de madalyonun görünmeyen yüzü var ve orada kamuoyuyla, gazetecisiyle, akademisyeniyle, siyasetçisiyle bir içten içe çürüme tablosuyla karşı karşıya geliyoruz.
Çünkü sessizce geçiştirilmeye çalışılsa da, hiç kimse hiçbir itiraz yöneltmese de ortada ahlaki bir sorun olduğu duygusu yatıştırılamayacaktır.
Çünkü bu bir insanın, kendisi için doğru-geçerli saydığı ahlaki ilkeleri bencillik ya da dar çıkarları için çiğnerken -bilincinden kovsa bile- hissettiği rahatsızlığa benzer. Böyle bir insanın en azından özsaygısı azalır; ne olursa olsun zor bir pozisyondur.
Bir zorluk da şurada: Yenilen haltın hepsi farkındadır; siyasetçisi, gazetecisi, akademisyeni, hepsi… Yüzyüze bakmaktadırlar ve fakat o halt yenilmemiş gibi davranmaktadırlar.
Gündelik hayattan örnekleyelim bunu: Şirketten sürekli olarak para tırtıklayan mali işler müdürü bir baba ile anne ve çocuklardan oluşan bir aile düşünelim… Babanın hırsızlığı sayesinde aile refah içinde yaşamaktadır, babanın yediği halt bilinmekte fakat asla dillendirilmemektedir.
Yani kendileri için doğru-geçerli saydıkları bir ahlaki ilkeyi (‘hırsızlık kötüdür’) birbirinin yüzüne bakarak çiğneyen bir grup insanla karşı karşıyayızdır. Hiç şüphesiz üzerlerindeki manevi yükü azaltmak için ailenin her bir üyesi kendince meşrulaştırıcı gerekçelere sığınacaktır, fakat ne olursa olsun ahlaki çürüme kaçınılmazdır.
Cemal Kaşıkçı davası örneğine dönerek bitirelim: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın makalesinin Washington Post’ta çıktığı günlerde “çıkarla değil vicdanla davranan bir milletin ferdi” olmakla övünenlerin tamamı şimdi tam siper; hepsi suskun. Fakat hepsi de biliyor ki utanç verici bir iş yapılmaktadır.
Böyle bir pozisyon insana ne yapar?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025