Alper GÖRMÜŞ
Geleneksel gazetecilikte ‘haberi okutan başlık’ ve ‘haberi anlatan başlık’ diye bir ayrım vardı. ‘Okutan başlık’ öğretisini benimseyen gazete editörlerine göre, başlık ille haberi tam olarak yansıtmak zorunda değildi, asıl hedef başlığı cazip kılmak ve böylece haberin okunmasını sağlamaktı. Bu tarz başlıklar zaman zaman saç baş yoldurtuyor, özellikle ideolojik hokkabazlık amacıyla icra edildiğinde tahammülfersâ sonuçlar da üretiyordu ama faydasının zararından fazla olduğu düşüncesiyle uygulamadan bir türlü vazgeçilmiyor, ‘haberi okutan başlık’ hususunda ustalaşmış editörler el üstünde tutuluyordu.
Günümüzde bu pratik YouTube yayıncılığına taşındı. İzleyicilerinin sayısını artırmak ve böylece YouTube algoritmasını etkilemek isteyen editörler ‘videoyu izletecek başlık’ mesaisine giriştiler. Eski gazetecilikte bu iş yine de bir incelik gözeterek yapılıyor, dolayısıyla editörlerde üslup-dil ustalığı aranıyordu. YouTube yayıncılığında ise iş ‘dümdüz’e bağlandı. Şu tür başlıklara siz de âşinasınızdır (uydurmuyorum, hepsi gerçek): “Yer yerinden oynayacak…”, “Gündemi sarsacak sözler…”, “Öyle bir şey dedi ki artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak…”, “Bu sözler çok konuşulur…”, “O isim artık insan içine çıkamayacak…”
Bunları görünce, başlığın vaat ettiğiyle video içeriğinin ayrı baş çektiğini anlayıp hızla uzaklaşıyorum oradan ama bazen de merakıma yenilip tuzağa düşüyorum, “belki bu defa farklıdır” diye düşünüp açıyorum videoyu.
Geçenlerde bunlardan biriyle karşılaştım yine ve merakıma yenildim. Şöyle tasarlanmıştı başlık: “Osman Pamukoğlu PKK’nın bir sonraki hamlesini tek tek ifşaladı! Öcalan gerçekleri şaşkına çevirdi.”
Sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürk, Sözcü gazetesi TBMM şefi Veli Toprak ve Sözcü TV Ankara haber müdürü Mehmet Bal’ın sorular sorduğu programın konuğu emekli tümgeneral Osman Pamukoğlu’ydu.
Pamukoğlu’nun şimdiye kadar defalarca duyduğumuz sözleri dışında belki asker kadrolardan aldığı yeni, somut bilgilerle konuşacağını düşündüm ve daha ilk cevapta tuzağa düştüğümü anladım. Şöyle başladı Pamukoğlu: “PKK bu işe ilk başladığında neyse, yani siyasi amacı, silahlı hareketleri, politik hedefleri bugün de hiçbir şey değişmedi. Mümkün değil böyle bir şey.”
Yani son aylarda gördüğümüz şeylerin hiçbir gerçekliği yoktu: Öcalan’ın “bağımsızlık, federasyon, özerklik taleplerimizden vaz geçiyoruz” sözlerinin, fesih çağrısının, PKK’nın kendini feshetmesinin, silahların yakılmasının hiçbir gerçekliği yoktu. Çünkü PKK’nın değişmesi “mümkün değil”di.
Gerçek hayat ve olgular kafamızın içindekini doğrulamıyorsa onların gerçek olmadığını söyleyerek yolumuza devam etmek ve ne diyorsak onda ısrar etmek… Pamukoğlu tam böyle yapıyordu izlemeye başladığım videoda, tabii bu durumda ben de devamını izleme gereğini duymadım. Fakat bu yaklaşımı bana başka bir şeyi çağrıştırdı, zihnimde bir sorunun uyanmasına yol açtı: Acaba diye sordum kendi kendime, ABD emperyalizminin bağımsız bir Kürt devleti hedefinin değişmez bir strateji olduğunu on yıllardır savunagelenler ABD’nin son dönemdeki performansı karşısında nasıl bir hissiyat içindeler? Görüşlerinde herhangi bir değişiklik oldu mu? Kolayca te’vil edilebilecek bir pozisyon değil çünkü içinde bulundukları… Öyle ya, “değişmez stratejik hedefi İsrail’in bitişiğinde bağımsız bir Kürt devleti kurmak olan ABD emperyalizmi” Kürtlerin dağıldığı dört ülkede amacı doğrultusunda en uygun koşullar oluşmuşken Şam’ın düştüğü 8 Aralık 2024 sonrasında, şu âna kadar şahit olduğumuz gibi mi davranırdı: Suriye’de kolayca şeytanlaştırılabilecek bir silahlı grup egemenlik kurmaya çalışırken İsrail onların bütün savaş gücünü imha ediyor. Kürtler çok güçlü, örgütlü ve silahlı. Niyeti olan bir emperyalizmin ‘seküler’ Kürtleri ‘cihatçı’ iktidara karşı destekleyerek medeni dünyadan itibar devşirmesi işten bile değil; Irak’lı Kürtler dağınık merkezi rejimle kavgalı; Türkiye tarihinin en kırılgan ekonomik koşullarını idrak ediyor; İran’ın kolları kesilmiş ve her yerden kovulmuş…
Karmakarışık bir dünya, rahatlatıcı pozisyonlar ve kaçınılmaz duvara toslamalar
Yirmi birinci yüzyıl, hayatın her alanını etkileyen büyük altüst oluşlarla geldi. Bu yüzyılın en belirgin özelliği belirsizliği. Siyaset ve uluslararası ilişkiler bu özelliği belki de en iyi yansıtan alanların başında geliyor. Önceki yüzyılın tersine bu yüzyılda sabiteler yok. Ülke siyasetleri sürekli olarak değişiyor, çıkarlara göre bugün doğru sayılan yarın yanlış haline gelebiliyor ve hegemonik güce sahip ülkeler de bundan muaf değil.
İşte böylesine karmaşık bir dünyada, onu gerçeklik olarak kabullenmeyi reddetmek ve eski sabitelerle düşünmek konforlu bir alan olarak beliriyor.
İşte izliyoruz, son ayların ABD’si ne bağımsız bir Kürt devletini “Ortadoğu’nun bağrına bir hançer gibi saplamayı” değişmez strateji olarak benimsemiş bir emperyaliste, ne de Türkiye’yi bölmeye ve parçalamaya ant içmiş, bu amaçla kurduğu üslerle “Türkiye’yi çevrelemiş” bir “üst akıl”a benziyor.
Nitekim, bu politikalar bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından takdirle karşılanıyor. Yine, iki ülke arasındaki çelişkinin doğasına işaretle Türkiye-ABD savaşını kaçınılmaz görecek kadar ileri giden bazı okur-yazarlar bugünlerde sessizliğe bürünmüş görünüyor.
Aslında burada bir ahlaki problem de var. Bu problemi daha önce şöyle ifade etmiştim: Türkiye’deki bütün temel siyasi akımlar (muhafazakârlar, milliyetçiler, ulusalcılar, Kürtler, sol) ‘emperyalizm’i iç siyasette bir malzeme olarak kullanmada birleşiyorlar, fakat ‘emperyalizm’ herhangi biriyle ortak hareket etmeye meyledince onunla işbirliğinde hiçbir beis görmüyorlar.
Bir siyasi akımın, birkaç ay içinde ABD ile birlikte hareket etme pragmatizminden ‘ilkesel anti-Amerikancılığa’, oradan da ‘mutlak kötü emperyalizm’ söylemine sıçraması Türkiye’de sıradan bir şey…
Bunları “Anti-Amerikancılığın ‘error’ verdiği anlar” başlıklı yazı dizisinde anlatmıştım.
Ne var ki bu defa yaşanan çok başka bir şey… Bu defa bütün kesimlerin anti-Amerikancılığı aynı anda ‘error’ veriyor ve kimsenin kimseyi suçlayacak hali yok.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolArap rejimleri 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEMuhafazakârlığın önlenemeyen düşüşü 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025