Alper GÖRMÜŞ
Lapsus, Latincede “yanlış”, “hata” anlamına gelen bir sözcük... Günümüz gündelik dillerinde “dil sürçmesinden kaynaklanan yanlışları ve hataları”, psikolojide ise “bilinçaltının neden olduğu reflekssel şaşırmaları” karşılıyor. (Ekşi Sözlük’ten “diyetkolabussuzlimonsuzlutfen”e teşekkürler...)
Bense lapsus ya da dil sürçmesini, “beynin gizlemeye çalıştığını dilin fâş etmesi” diye tanımlıyorum ve kendi tanımıma vurduğumda, Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Ergenekon sanıklarının partisinden aday gösterilmelerini savunurken sarf ettiği cümleyi, siyaset dünyasında kolay kolay aşılamayacak muhteşemlikte bir lapsus olarak değerlendiriyorum: “Bunlar hayali ihracatçı, ihaleye fesat karıştıran, şu veya bu kişinin yandaşı olanlar değil. Düşünceleriyle, kalemleriyle çaba harcayan, ülkeye katkı veren insanlardır.”
Bu sözler üzerine Ahmet Altan haklı olarak şöyle yazdı (13 nisan):
“Hayali ihracat sanığı olsa Haberal’ı aday yapmayacaktı. Niye? Çünkü ‘yüz kızartıcı’ bir suçtan ‘sanık’ olan biri CHP’ye yakışmazdı. Ama ‘darbe hazırlamak, bu amaçla insanları öldürtmek, suikastlar düzenlemek, çete oluşturmak’ suçundan ‘sanık’ olan biri CHP’ye yakışırdı.
“Haberal belki suçlu değildir. Ama ‘hayali ihracattan’ sanık olsaydı suçlu olup olmadığına bakmadan onu listeye almayacaklardı. Demek ki önemli olan ‘suçlu’ olup olmaması değil, ‘sanık’ olması. ‘Darbeciliği’ yüz kızartıcı bir suç olarak görmüyor Kılıçdaroğlu. Bir siyasi partinin lideri ama kafası ‘generallerin’ kafasından milim farklı değil. Generaller de, ‘darbe sanıklarını’ resmen ziyaret etmişlerdi. Onların ‘sanık’ olduğu suçu ‘yüz kızartıcı’ bulmuyorlardı çünkü.”
Hatırlayacaksınız, Ahmet Altan Hasdal Cezaevi’ne gerçekleştirilen bu ziyaret üzerine de bir yazı yazmış, bunun, komutanların darbeciliği ?dilleri ne söylerse söylesin- suç olarak görmediklerinin kanıtı olduğunu söylemişti.
Altan’ın, iddiasını temellendirmeye çalışırken başvurduğu örnek ve akıl yürütme de şöyleydi:
“Eğer Hasdal Cezaevi’nde yatan generaller ‘zimmete para geçirmek’ suçundan sanık olsalardı, Genelkurmay Başkanı bütün Kuvvet Komutanlarıyla birlikte onları ziyarete gider miydi? Gitmezdi.”
Paralel bir örneğe ve paralel bir akıl yürütmeye, Hasdal ziyaretinden yedi-sekiz ay önce yaşanmış bir başka “vaka” üzerine ben de başvurmuş, bunu da “28 şubatta Hasdal sivillerin ziyaretine açılsa” (25 Şubat 2011) başlıklı yazımda bir daha hatırlatmıştım:
“(Ağustos 2010’daki) Askerî Şûra’da hükümet, kendisine karşı ‘kara propaganda’ yapmak üzere kurulmuş internet sitelerinin bir numaralı sorumlusu 1. Ordu Komutanı Hasan Iğsız’ın Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atanmasını veto etmişti. Ortada bir tartışma falan yoktu, Iğsız’ın sorumluluğu ‘ıslak imza’sıyla sabitti. Durum buyken askerler direndi, ‘kriz’ çıktı, fakat sonunda hükümetin dediği oldu.
“Şöyleydi sorum (ve soruya verdiğim cevabım): Hükümet, suç işlediği bizzat Genelkurmay tarafından da kabul edilen (çünkü Genelkurmay Adlî Müşavirliği, internet andıcının sahih bir belge olduğunu kabul etmişti) bir kişiyi veto ediyor... Fakat Genelkurmay, sanki böyle bir şey yokmuş gibi kararında diretiyor. Mantık çerçevesinde siz bu olayı açıklayabiliyor musunuz? Ben, askerlerin mantığı açısından olan biteni açıklanabilir buluyorum; cidden! Bence askerler, Iğsız’ın yaptığı şeyin suç olduğuna inanmıyorlar. Bunu, ‘Cumhuriyet’i koruma ve kollama’ faslından bir iş sayıyorlar. Sizi bu konuda ikna edebilmek için, olayımızdaki ‘internet andıcı’nı devreden çıkartıp, yerine başka bir ‘suç’ monte edeceğim... Şöyle düşünün: ‘Teamül’ gereği Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atanması beklenen bir orgeneral, hiç kimsenin müsamaha göstermeyeceği bir suç isnadıyla (diyelim tecavüz suçlamasıyla) mahkemeye çıkarılmış olsun. Söyleyin şimdi: Bu koşullarda hükümet ‘olmaz’ dese, Genelkurmay Başkanlığı ‘teamül öyle’ deyip onun adaylığında direnir miydi?”
“Sağcı” darbe sanıklarına hayır, “solcu” darbe sanıklarına evet!
Meseleyi Kılıçdaroğlu’nun lapsusundan “solcu” CHP’lilere ve kabaca yüzde 20’lik “çağdaş-laik-kentli” kemikleşmiş CHP tabanına kaydırdığımızda da aynı sonuçla (ve sorunla) karşılaşıyoruz.
Dikkat edin, Mehmet Haberal ve Sinan Aygün’ün bir darbe davasından yargılanıyor olmasına itiraz edilmiyor bu kesimde... İtiraz, onların “sağcılıklarına...” Ya da: “Sağcı” darbe sanıklarına hayır, “solcu” darbe sanıklarına (Mustafa Balbay) evet!
Böylece bir kez daha anlıyoruz ki, darbeci (Ergenekoncu) zihniyet, “yaşam tarzı ilericiliği”nin doldurduğu geniş alanda bütün canlılığıyla varlığını sürdürmektedir. Ben, ikide bir tekrar ettiğim “28 Şubat’ın bir ‘başarı öyküsü’ olduğunu” işte bu tabloya bakarak öne sürüyor; 28 Şubat’ın, “askerî ruhun ‘sivil’de yeniden bedenlendiği bir reenkarnasyon vakası” olduğunu her 28 şubatta ve bu tezime katkı sunan her somut gelişmede anlatmaya çalışıyorum...
Ergenekon sanıklarının CHP’ye katılımlarında ortaya serilen “seçici” tavrı, bu çerçevedeki uyarım için yeni bir fırsat olarak görüyorum. İşte bu çerçevede daha önce söylediklerimin kısa bir özeti:
28 Şubat’ın “günümüzdeki hali”ne bakıp, onun bırakın 1000 yılı, 10 yıl bile dayanamayıp havlu attığı konusundaki fikirlere katılmıyorum. Bence 28 Şubat, “sivil”de yeniden bedenlenen militarist bir ruh olarak varlığını sürdürüyor. Hatta, “28 Şubat ruhu”nun, geniş sivil kesimlere sirayet etmiş haliyle belki yola çıkıldığı andakinden bile daha tehlikeli hale geldiğini düşünüyorum.
28 Şubat’ın asıl büyük başarısı, sadece üniformanın ve silahın gücüne dayanan “modern” darbelerin ömrünü tamamladığını çaresizce kabul eden bir kadronun, yeni ve etkili bir yöntemle “modernliğin sıkıntısı”nı aşma becerisini göstermesi değil midir? 28 Şubat’ın asıl entrikası “silahsız kuvvetler”i manipüle (ve mobilize) etmek değil midir?
İrtica korkusuyla siyaseten alıklaştırılmış kalabalıkların “demokratik” eylemini kendi otoriter amaçlarının doğrultusunda kullanma becerisi: 28 Şubatçıların asıl başarısı budur...
Liberallerin ve demokratların CHP eleştirisindeki problem
Öte yandan, bu zihniyeti taşıyan milyonlarca insanı eleştiriden âzade tutup, bütün eleştiriyi onların politik temsilcilerine yöneltmeyi de problemli görüyorum ben.
“Kitleler”e ve onların fikirlerine hiç dokunmayıp, onların oy verdiği liderleri ve partileri kıyasıya eleştirmenin ahlaken problemli bir pozisyon olduğu, sanırım izahtan varestedir... Öte yandan böyle bir pozisyon ?kitlelerin etkileme gücünü hesaba katmayıp, liderlerden ve partilerden olmayacak beklentiler içine girdiği ölçüde- siyaseten de problemlidir.
Bu problem, CHP örneğinde (de) işin kolayına kaçıp liderlik ve yönetim eleştirisiyle yetinmekte, problemin asıl kaynağı olan “taban”ı eleştiriden muaf tutmaktadır. Oysa, hep söylediğim gibi, CHP’nin değişmesini samimi olarak isteyen herkesin, eleştirilerini öncelikle bu partinin tabanına yöneltmesi gerektiğini düşünüyorum. CHP’de mesele “tavan”dan çok, “taban...”
Elbette ki bu vurgu, “tavan”ın sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Bir partinin liderliği, partiyi gerçekten de bir yere götürmek istiyorsa ve fakat bu arzusu tabandaki eğilimlere çarpıyorsa, o partinin liderliğinin en önemli görevlerinden biri de kendi tabanını değiştirmeye çalışmak olmalıdır.
CHP’de gördüğümüz şudur: Taban değişime karşı direniyor, tavan ise bu direnç karşısında geriliyor ve onunla uzlaşma yoluna gidiyor.
Gördüğünüz gibi bu yazı, Ergenekon sanıklarının adaylıkları vesilesiyle, darbeci (Ergenekoncu) zihniyetin CHP’nin geniş bünyesindeki yansımaları üzerine bir yazı oldu.
Fakat “zihniyet”in yanı sıra meselenin bir de “kriminal” yanı var, yani “teşkilat”la ilgili yanı... Orada da soru şu: Ne oldu, nasıl oldu da bu sonuç gerçekleşti?
Bu soruyu soruyorum, çünkü ben de Mithat Sancar’ın geçtiğimiz günlerde Açık Radyo’da söylediği gibi bunun “çirkin bir uzlaşma”nın ürünü olduğu kanaatindeyim.
İşin bu yanını da salı günkü yazımda ele alacağım.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Erdoğan, temel saflaşmanın eksenini 10 yıl sonra bir kez daha değiştirmeye çalışıyor: ‘Millîlik’ yerine ‘Kürtlü millîlik’
21.07.2025 - Erdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bir Kürt hareketi
14.07.2025 - Doğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun var
23.06.2025 - Sırada Türkiye mi var?
19.06.2025 - ‘Siyasi çözüm’ Gülen cemaatinin tabanındaki ‘aidiyet suçluları’nın psikolojik travmalarına merhem olabilir mi?
17.06.2025 - “DEM, demokrasiye ihanet ediyor” korosuna karşı cesur, âdil, ahlaklı bir cevap; Özgür Özel’den…
8.06.2025 - Demokratikleşme olmadan barış mümkündür fakat bunu durmaksızın tekrar etmekte bir problem var
1.06.2025 - Vicdan duygusunun sızamadığı bir sevme biçimi olarak ultra milliyetçilik
11.05.2025 - Kürt sorunu, PKK sorunu, PKK’lılar sorunu
8.05.2025 - İrfanından nasiplenebilecek miyiz?
4.05.2025
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları




























































































































































mustafa naci denizhan
ben sizi tanıdığım günden beri yazılarınızı ve aktardığınız düşünce biçimini o kadar çook beğeniyorum ki; her okuduğumda kendime biraz daha bilgi ekliyorum. sizi tanıdığım için bize aktrdıklarınız için size minnetaarım.
baris seven
Ahmet abe, Başbakan Erdoğan bizzat Oslo sürecini Silvandaki çatışma -çatışmada yer alan askerler bile çatışma derken Ahmet Abe buna hala PKK basını demesi ayrı bir gariplik- nedeniyle kesmediklerini söylemesine karşın bundaki ısrar nedir? Hadi olmaz evetten vazgeçmen 2 yıl aldı, Silvanı kaç yıl bekleyecez? Olmuyor Ahmet abe, muhatap öyle değil demesine karşın ısrarınız inandırıcı değil..saygılar
soner kayaduman
Bir çok kişi televizyon ekranlarına çıkıp diyorki: bdp kürtleri temsil etmiyor.bdp ne istiyor anadilde eğitim istiyor. o zaman kürtlere sorulsun yani anadilde eğitim için kürtler arasında referandum yapılsın. bakalım kürtler anadilde eğitim istiyor mu, istemiyor mu? görelim. ben şimdiye kadar oyumu bdp ye vermediğim halde bir kürt olarak anadilde eğitim hakkımı istiyorum. anadilinde eğitim hakkına sahip olmak sonsuz özgürlüklerin olması nın hangi sınırında merak ediyorum.