Alper GÖRMÜŞ
Çözüm sürecinin birinci aşaması olan PKK’nın silahlı güçlerini sınır dışına çekmesini sağlama yönündeki girişimlerle birlikte, öteden beri Kürt meselesinin eşitlik ve özgürlük temelinde çözümünden yana olanlar arasında ilginç bir tartışma peydahlandı.
Taraflardan biri, çözüm sürecini mevcut hâliyle onaylayıp, sonraki aşamalarda karşılaşılacak mukadder güçlüklere rağmen iyimserliğini koruyor... Öbür taraf ise, çok çeşitli argümanlarla, mevcut çabaların eşitlikçi ve özgürlükçü bir sonuç üretemeyeceğini öne sürüyor.
İkinciler birincileri alıklığa varan bir iyimserlikle, birinciler de ikincileri kötümserlikle suçluyor.
Tartışma sertleştikçe pozisyonlar da sertleşiyor; “iyimserler” bu aşamada “sürecin sonraki aşamalarındaki zorluklar”a dair hiçbir şey duymak istemezken; “kötümserler”, iyimserlerin serazat yaşadığı “barış sevinci”ni, anlaşılabilir bir psikolojiyle giderek daha az yoğun hisseder hâle geliyorlar.
Ben, iki ruh hâlinin de uzun yıllara yayılacak çetin bir süreci tıknefes hâle gelmeden tamamlayabilecekleri kanaatinde değilim. Bence böyle durumlarda en işe yarar ruh hâlikaramsarlıktır.
Ancak karamsarlık sayesinde zorlukları teşhis edebilir; zorlukları teşhis edebilmiş olmanın güveniyle iyimserliğimizi gerçekçi bir zemine oturtabilir; bu iyimserlikle kötümserlikten kaynaklanan umutsuzluktan sıyrılabiliriz.
Karamsarlık: “Kara”nın içinden ışığı görebilmek...
İtirazları duyar gibiyim: Karamsarlıkla kötümserlik aynı şey değil mi?
Ben de aşağı yukarı öyle düşünüyordum, fakat değilmiş. Arada ne kadar büyük bir fark olduğunu,Dücane Cündioğlu’nun şu satırlarını okuduktan sonra anladım:
“Kötümser olamayız, olmamalıyız. Ne var ki karamsar davranmaktan kaçınamayız, kendimizi aldatamayız. Karamsarlık tek şansımız çünkü. Karamsarlık, olanın karalığını bütün o açıklığı içinde teşhis etmek demek. Kötümserlik ise tam da aksine, olacak olanın ışığını karartmaya çalışmak, düpedüz umutsuzluk demek. Umudun, doğduğunda, inadına karanlıklar içinden doğacağını bilmemek demek. Kötümserlik ne kadar umutsuzluksa, karamsarlık da bir o kadar umut demek.” (Tarihe ve Siyaset’e Dair, Kaknüs Yayınları, 2005, s. 116.)
Demek ki karamsarlık gerçekte “gerçekçi bir iyimserlik”ten başka bir şey değildir.
İyimserlere karamsarlık aşısı...
Ben, henüz başlamış sürecin iyi bir yolda ilerlediğini düşünen; inişler çıkışlar olsa da sürecin sonunda Türkiye’yi yeni bir “mîsâk”a ulaştıracağına inanan “iyimserler” arasında yer alıyorum. Fakat doğrusunu isterseniz, bizim taraftaki iyimserliğe biraz karamsarlık aşısı yapılması gerektiğini düşünüyorum; ki bu iyimserlik daha gerçekçi bir zemine otursun...
Korkum şu ki, sonraki aşamalara dair zorluklara bugünden dikkat çekenlere karşı gösterilen tahammülsüzlük (iş, bu kişilerin “barış endişesi” taşıdığı gibi bir suçlama noktasına kadar vardırıldı) bir refleks hâline gelsin ve sonraki aşamalar geldiğinde de sürdürülsün!
Bugün, yani silahların susması aşaması idrak edilirken, entelektüel kapasitelerini bu aşamanın salimen tamamlanması yönünde harcayacak yerde sonraki zorluklar üzerinde yoğunlaşanların doğru bir iş yaptığına ben de inanmıyorum. Fakat öyle yapıyorlar diye onların “barış endişesi” taşıdıklarını öne sürmek de fazla insafsız bir tutum değil mi?
Ben onları en fazla “söz”ü mutlaklaştırmak suretiyle varmak istedikleri hedeften (barış hedefinden) uzaklaşmakla eleştirebilirim ve eleştiriyorum.
Her şeyi mutlaklaştırmaya meyleden bir düşünme biçimimiz var... Oysa en geçerli kabullerimiz bile mutlaklaştırıldığında geçersizleşmeye başlar. “Söz gümüşse sükût altındır” sözüne haklı olarak kızıyoruz, iyi de sükûtun gerçekten de altın değerinde olduğu bir an olamaz mı? Bazı “söz”leri, yaratacağı sonuçları hesaba katarak özgür irademizle ertelememiz, kendi kendimize sansür anlamına mı gelir?
Bugün, yani silahların susması aşaması idrak edilirken sonraki aşamaların zorluklarını vurgulayıp bu aşamayı tehlikeye sokacak tarzda konuşmak, uzun yıllar sürmüş bir kan davasının sonuna doğru, barış yemeği için masalar hazırlanmışken sonraki güçlükler üzerine söz almaya benzemiyor mu?
Sizin “ama”nız cümlenizin neresinde?
Yine de “söz” hakkınızı kullanabilir ve öyle bir dil tutturursunuz ki, sürecin sonraki aşamalarında karşılaşılabilecek güçlükleri dile getirdiğiniz hâlde mevcut aşamayı tehlikeye sokmazsınız.
Fakat o zaman da “ama”yı cümlenizde doğru yere yerleştirmeniz gerekir.
Gürbüz Özaltınlı, Adalet ve Kalkınma Partisi’ne (AK Parti) karşı kapatma davasının açıldığı 2008’de, davaya karşı olduğunu söyleyenlerin cümlelerindeki “ama” kelimesini tahlil etmiş ve sonuçta ortada iki farklı tutumun bulunduğunu göstermişti.
Özaltınlı, “ama”lı cümlelerde “ama”nın cümle içinde şurada değil de burada kullanılmasının o cümlenin vurgusunu nasıl değiştireceğini şöyle anlatmıştı:
“Bir yazar, önce parti kapatmanın, darbeci entrikaların kabul edilemeyeceğini söyleyip ardından ‘ama’yı yerleştirerek diğer tarafın (AK Parti’nin A.G.) kabul edilemeyecek özelliklerini sıralıyorsa, beni esas olarak ikinci noktaya dikkat göstermeye davet ediyordur. (...) Aynı temalı bir yazının ‘ama’sının öncesine AKP’nin anti-demokratik, fırsatçı politikalarının yerleştirildiğini ve ‘ama’ dendikten sonra darbe girişimlerine karşı çıkmak gereğini işaret eden bir söylem üzerine kurulduğunu düşünelim. Bu ikisi arasında yazarın önceliği bakımından ciddi fark olduğunu, vurgusunun yer değiştirdiğini algılarız.”
Aynı çözümlemeyi bu defa, bu yazının da konusu olan günümüzün en netameli tartışmasıyla ilgili olarak yapmak istiyorum.
Cümleniz şöyle olabilir: “Silahların susması önemlidir ve iyidir AMA şu, şu ve şu nedenlerle bu süreç nihai bir barışa evrilemez, dolayısıyla günün birinde yine silahlar konuşacaktır.”
Cümleniz şöyle de olabilir: “Önümüzde şu, şu ve şu zorluklar var AMA bu aşamada önemli olan silahların susmasıdır. Zaten zorluklar da ancak ondan sonra çözülebilir.”
Eğer cümleniz birincisiyse, aslında silahların susmasını o kadar da önemsemiyorsunuz demektir, dolayısıyla bu ihtimale fazla sevinmemeniz de doğaldır. Yine, bu tavrınızın silahların bırakılması çabalarına katkıda bulunmadığını da kabul etmeniz gerekir.
Buna karşılık cümleniz ikincisiyse, tam tersi bir pozisyondasınız demektir.
Görüyorsunuz, ikinci durumda “ama”yı doğru yere koymakla hem sonraki aşamaların güçlüklerine işaret etmiş hem de onlardan çok bugünün meselesini, silah bırakılmasını vurgulamış oluyorsunuz.
Doğru, “barış endişesi” taşımakla suçlananların cümleleri daha çok birinciye benziyor ama bu, yine de böyle bir suçlamayı haklı çıkarmaz.
***
Derya gibi bir dış politika kitabı
Malûm, “Türkiye’de iyi şeyler de oluyor” diye bir klişemiz var.
Ümit Kıvanç, aynı “muhteva”yı aynı dalgacı üslupla ve bu klişeyi tekrarlamadan dile getirmek için,“Türkiye normalleri” dışında bir şeyle karşılaştığında “Türkiye bi’noktaya gelmiş” derdi.
Baskın Oran’ın editörlüğünde, İletişim Yayınları tarafından basılan Türk Dış Politikası kitabının üçüncü cildini karıştırırken, önceki ciltlerdekine benzer bir duyguyla “Türkiye bi’noktaya gelmiş”dedim içimden.
Kitabın bu cildi ABD’ye büyük saldırının gerçekleştiği 2001’de başlayıp 2012’de bitiyor, yani bir anlamda Adalet ve Kalkınma Partisi’nin dış politikasını mercek altına alıyor.
“Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar” alt başlığından da anlaşılabileceği gibi, Türk Dış Politikası, konusunu Kurtuluş Savaşı’ndan alıp bugüne getiriyor.
Her dönemde, bağlantılı iç olayları da hatırlatan kitap bu hâliyle aslında üç ciltlik bir Türkiye siyaseti ansiklopedisi ve ondan öyle yararlanmak gerekiyor...
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları







































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025