Alper GÖRMÜŞ
Hrant Dink'in 19 Ocak 2007'de katledilmesinin ardından Dink ailesinin avukatlığını üstlenen ve cinayet davasının dosyasına en hâkim kişilerden biri olan avukat Fethiye Çetin'in yeni kitabıUtanç Duyuyorum – Hrant Dink Cinayetinin Yargısı bugünlerde okurlarla buluşuyor...
Fethiye Çetin, Metis'in "siyahbeyaz" dizisinden yayımlanan kitabında, bir kez daha Hrant Dink cinayetinin, devlet içinde örgütlenmiş “Ergenekon'u da aşan” bir yapılanmanın operasyonu olduğu tezini temellendirmeye gayret ediyor.
Kendi kelimeleriyle:
“İzleyenler hatırlayacaktır, bugüne kadar gördüklerimden, bildiklerimden, okuduklarımdan çıkardığım sonucu, cinayetin ardındaki örgütü soranlara şöyle açıkladım: Hrant Dink cinayeti, pek çok benzeri gibi Ergenekon'u da aşan, onun üzerinde, daha derinde bir yapı tarafından işlendi. Bu yapının izleri dava dosyalarında.
“Yapılacak iş, dosyalardaki izleri takip etmek, üstü örtülmek istenenlerin üzerine gitmek. Hrant Dink cinayeti dosyaları, Ergenekon dava dosyaları, Savcı Doğan Öz, Abdi İpekçi ve daha pek çok dosya, görmezden gelinen, üstü örtülen izleri, işaretleri takip edecek savcıları bekliyor.”
'Yapacağı eylemlerden sorumlu tutulmayacağı...'
Söylemeye gerek yok ama: “Ergenekon'u da aşan” demek, “Ergenekon dışı” demek değil... Tam tersine, onu içeren ve kullanan bir “yapı”dan söz ediyor Çetin...
Demek ki, bu yapıya ulaşabilmek için öncelikle cinayetin Ergenekon bağlantısı üzerine gitmek, bu bağlantıyı açığa çıkarmak ve bu bağlantı üzerinden de devlet içindeki “Ergenekon'u da aşan” yapıyla hesaplaşmak gerekiyordu... Ne var ki, avukatların bütün çabalarına rağmen dava Ergenekon davasıyla birleştirilmedi ve bu imkân da böylece heba oldu.
Fethiye Çetin'in kitabını okurken, kimi şüpheli şahısların bütün ısrarlara rağmen davaya dahil edil(e)memiş olmalarının ve korunmalarının anlamı, davaya bu çerçeveden bakınca daha iyi anlaşılabiliyor.
Çetin, bu koruma-kollama faaliyetini ele alırken, Türkiye Büyük Millet Meclisi Darbeleri Araştırma Komisyonu'na gönderilen bir devlet belgesini anlaşılabilir bir dehşet duygusuyla şöyle aktarıyor:
“Süreçte rol alan bazı şahısların, özellikle bazı eylemlerinin neden soruşturma dışında bırakıldığı, bu şahıslara neden dokunulmadığı sorularının cevabını da, MİT'in TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu'na gönderdiği bilgi notunda bulacaktım.
“MİT Müsteşar Yardımcısı M.D. imzalı; 'Kayıtlarımızda, Özel
Kuvvetler Komutanlığı'na bağlı MAK (Muharebe Arama Kurtarma Birliği) hakkında' diye başlayan ve MİT'in kayıtlarında bulunan bilgileri ihtiva eden bilgi notunda şöyle deniyordu:
“'MAK Tim Komutanlığı'nca 1. ve 2. derecede hedef olarak belirlenen yaklaşık 30 kişiden oluşan liste hazırlandığı, bölgedeki birliklerde görevli bazı rütbeli şahısların bölge halkı ile menfaate dayalı ilişkileri olabileceği nedeniyle, askeri birliklerle istihbari açıdan ilişki kurmayacak olan infaz timinin, Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı olarak çalışacağı, bölgedeki askeri birliklerden bağımsız olarak ve yapacağı eylemlerden sorumlu tutulmayacağı kanaatine varıldığı...'”
'Dikkat Çeken 'Özel' Kişiler, Karartma, Örtme Faaliyetleri...'
Fethiye Çetin'in doğru bir biçimde yorumladığı gibi:
“Bu bilgi notuna göre, infaz timi, doğrudan Genelkurmay Baflkanlığı'na bağlı, bölgedeki askeri birliklerden bağımsız olarak çalışıyor ve en önemlisi 'yapacağı eylemlerden sorumlu tutulmuyor'.
“Bu bilgi, kamuoyunun yıllardır gözlemleriyle edindiği bilgiyi,
yani faillerinin bulunamadığı, bulunsa da eylemlerinden sorumlu tutulamadığı cinayetlerin devlet eliyle işlendiği bilgisini doğruluyordu. Kamuoyu, sadece Hrant Dink cinayeti değil, binlerce cinayetin neden 'faili meçhul' kaldığı bilgisini edinmişti ama bu bilgi ilk defa resmi ağızlardan itiraf ediliyordu.”
Fethiye Çetin'in kitabının bence en önemli bölümleri, Hrant Dink cinayetinde izleri bir türlü sürülemeyen, takibin bir noktada mutlaka kesildiği bu “dokunulmazlar”ı ele aldığı bölümler...
Ayrıntılarıyla ele alınan örneklerden bazılarının davaya dahil edil(e)memesi o kadar şaşırtıcı ki, bu tuhaflığı, Fethiye Çetin'in “temel tez”iyle açıklamaktan başka çareniz kalmıyor:
“Bu itiraf, Dink cinayetinde bir türlü dokunulamayan, soruşturulamayan şahısların Özel Kuvvetler Komutanlığı ve bu komutanlığa bağlı Seferberlik Tetkik Kurulu ya da Muharebe Arama Kurtarma Birliği ile irtibatlı olduğu ihtimalini bir kez daha akla getiriyor. Sahi bütün bu şahıslar bu nedenle mi korundular?”
Kitabı okuyacaklara, sözünü ettiğim örneklerin yer aldığı “Dikkat Çeken 'Özel' Kişiler, Karartma, Örtme Faaliyetleri” bölümünü özellikle öneriyorum.
Trabzon, nedir?
Fethiye Çetin'in özel olarak dikkat çektiği noktalardan biri de özel güvenlik şirketleri... Bu şirketlerin bir bölümünün devlet içindeki örgütlenmelerle irtibatlı olduğunu ve yapılan operasyonlarda rol oynadıklarını savunan Çetin, kitabında bunlardan birini özel olarak vurguluyor:
“Bu şirketlerden biri, Veli Küçük'ün emekli olduktan sonra eski İstanbul Valisi Erol Çakır ve eski Narkotik Şube Müdürü Nihat Kubuş ile kurduğu Stratejik Güvenlik Koruma ve Eğitim adlı şirketiydi ve bu şirket şube açmak, cinayet öncesinde yoğun faaliyetler yürütmek üzere Trabzon'u seçmişti. Veli Küçük, bu şubede eğitimler veriyordu.”
Trabzon'un, yalnız Hrant Dink cinayetinde değil genel olarak Ergenekon faaliyetlerinde özel bir yerinin olduğu çok açık...
2005'teki Nevruz kutlamalarında birkaç çocuk kullanılarak gerçekleştirilen “bayrak yakma”provokasyonunu izleyen linç girişimlerinin merkezi de Trabzon'du... Trabzon'un sonraki yıllarda hangi olaylarla anıldığı da herkesin malumu...
Yeri gelmişken, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un Ergenekon soruşturmalarına askerlerin de dahil edilmesine karşı yoğun bir mesai harcadığı günlerde (“kâğıt parçası”, “içi boş boru” günleri) Trabzon'da bir savaş gemisinden yaptığı konuşmayı bir kez daha hatırlayalım...
Orgeneral Başbuğ, Trabzon Limanı'nda demirli TCG Oruçreis Fırkateyni'nde düzenlediği basın toplantısında, son zamanlarda, çeşitli vesilelerle TSK'ya karşı yürütülmekte olan psikolojik harekâta, asimetrik psikolojik harekâta değinmek istediğini belirterek, ''Bu konuya özellikle, bugün üzerinde beraber olduğumuz TCG Oruçreis Fırkateyni'nde değinmemin özel bir anlamı vardır. Herhalde herkes, açıkça ne demek istediğimi anlamaktadır'' diye konuşmuştu.
Başbuğ, sorgusunda, bunun anlamını soran savcıya sadece “Türk Silahlı Kuvvetleri'ne moral vermek için” öyle konuştuğunu söylemişti.
Başbuğ, aynı gün öğleden sonra gittiği Valilik'te sözü yine bu basın toplantısına getirmiş, orada da “Trabzon” vurgusu yapmıştı:
“Basınla olan bu görüşmeyi uzun süredir yapmayı arzu ediyordum. Ama özellikle basınla olan görüşmeyi -ki uzun süreler basınla görüşme yapmamıştık- herhalde niye Trabzon'da yaptığımın da özel bir anlamı var. Onu da sizlerle paylaşmak istedim. Herhalde anladınız. Trabzon çünkü önemli. Bu görüşmeyi, bu ifadeleri Trabzon'da yapmanın en uygun olacağını düşündüğüm için biraz önceki basınla görüşmeyi Trabzon'da yaptım.''
Bugüne kadar bu vurgunun ne anlama geldiğini kimse kurcalamadı...
Fethiye Çetin'in kitabındaki Trabzon vurgularını okuyunca aklıma geldi, bari ben sorayım dedim...
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları




























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025