Alper GÖRMÜŞ
Ergenekon ve Balyoz davalarında savunmaların mutlak bir “inkâr” temelinde yürütüldüğünü biliyoruz; hiçbir delil gerçek değildi, hepsi sonradan üretilmişti, her iki dava da bir “tertip”ten başka bir şey değildi!
Mahkemelerden çok kamuoyuna yönelik olan bu savunma çizgisinin, sanıklar açısından olabilecek en iyi savunma çizgisi olduğunu ilk kez 2009’da yazmış, sonraki yıllarda da defalarca tekrarlamıştım:
“Ergenekon sanıklarının, bilhassa da haklarında ‘hard’ suçlamalar olan kesiminin sürekli bir inkâr gayreti içinde olmalarının izaha muhtaç olduğu kanaatindeyim. İnkârdan gelmenin rutin bir inceleme sonucunda hükümsüzleşeceğinin apaçık olduğu durumlarda, davranışın hukuki savunmadan ziyade ‘halkla ilişkiler’ çabasının bir parçası olduğunu daha fazla düşünüyorum.
Benim analizim şöyle: Sanıklar, bazı inkârlarının hukuki bir sonuç doğurmayacağını bilseler de bu işi hem de yüksek perdeden yapmaya devam edecekler. Çünkü amaç, zihinlerde bir ‘acaba?’ tortusu bırakmak.”
Israrla sürdürülen bu savunma çizgisinin zihinlerde bıraktığı tortular, dava süreçlerindeki kimi hatalar ve aşırılıklarla da birleşerek zaman içinde giderek genişleyen kamuoyu halkalarını etkisi altına aldı... Bugün, Balyoz ve Ergenekon davalarının baştan sona “tertip” ve “uydurma” olduğuna inanan hatırı sayılır kalabalıklar var.
Sürpriz halka
Fakat 17 Aralık’tan sonra bu halkalara hiç hesapta olmayan sürpriz bir halka daha eklendi...
Bu yeni halkayı, yolsuzluk iddialarını bir paravan gibi kullanarak seçilmiş hükümeti sahnenin dışına itmeye çalışan “paralel devlet” organizasyonuna karşı haklı bir öfke duyan siyasetçiler, gazeteciler, entelektüeller oluşturuyor...
Deniyor ki, yolsuzluk operasyonlarını yürütenler yalnızca bir siyasi operasyon yapmıyorlar, yaptıkları operasyon da sakat... İşte tam bu noktada operasyonun Ergenekon ve Balyoz’la ilişkisi kuruluyor, hepsindeki “paralel devlet” etkisi hatırlatılıyor... Buradan kalkarak -yolsuzluk operasyonlarının “tertip” olduğu düşüncesine kamuoyu kazanmak için- Ergenekon ve Balyoz davalarının da “tertip” olduğu iddiası ortaya atılıyor ve bu iddia birdenbire bu kesimler arasında müthiş bir rağbet görmeye başlıyor.
Hayır, darbe davaları sırasındaki uzun tutukluluklar, sabah gözaltıları, savunma haklarıyla ilgili problemler vb. gibi durumlardan söz etmiyorum, onları zaten hepimiz gibi bu kesimler de dile getiriyorlardı... Yeni olan şey, bu kesimlerin (de) hızla “aslında 2002’den sonra Türkiye’de ne darbe kışkırtıcılığı oldu ne de darbe girişimleri... Her şey yalan, her şey sahte” çizgisine yaklaşması...
İşte ben bu noktada “Durun bakalım, o kadar da değil” demek istiyorum.
‘Bu tertip’ diyebilmek için ‘onlar da tertip’ demek...
17 Aralık’tan bu yana yaşadığımız olağanüstü gelişmeler, devlet içindeki “paralel devlet” yapısının çapını, gücünü, iktidar hevesini ve bu heves doğrultusunda neleri göze alabileceğini hepimize gösterdi.
Bu yapının Balyoz ve Ergenekon’un soruşturma ve kovuşturma süreçlerini de yürütmüş olması, davalarda sanıkların ve sanık avukatlarının ileri sürdüğü itirazların bugün yeniden mercek altına alınmasını gerektiriyor.
Bu çerçevede, sanıkların yeniden yargılanma talepleri de üzerinde ciddiyetle düşünülmesi gereken bir talep olarak ortaya çıkıyor.
Belki de bu yeniden yargılanma süreci sonunda mahkemelerin “toptancı” bir değerlendirme yaptığı ve bazı sanıkların “kuruların yanında yanan yaşlar” olduğu çıkacak ortaya.
Neden olmasın? Şahsen ben bu çerçevede ciddi yanlışların yapılmış olabileceğine yönelik kuşkularımı, Nokta dergisinde günlüklerini yayımladığım Özden Örnek’in Balyoz’a hiç bulaşmamış olabileceği ihtimalini dile getirmeye kadar vardırmıştım... Taraf’ta, 26 Ekim 2012’de kaleme aldığım “Örnek, Balyoz’da olmayabilir mi?” başlıklı yazıda şöyle demiştim:
“Mart 2003’te donanma komutanı olan Özden Örnek, gerçekte Balyoz darbe planına hiçbir şekilde bulaşmamış, dolayısıyla da haksız bir şekilde hüküm giymiş olabilir mi? (...) Örnek’in bir komploya kurban gitmiş olabileceği, benim de ciddi ciddi üzerinde düşündüğüm bir ihtimal. Yani, başlıkta sorduğum soruya ben ‘evet, olmayabilir’ cevabını veriyorum.” (Neden böyle bir kuşku duyduğumu merak edenler işaret ettiğim yazıya bakabilir.)
Böyle başka bir sürü itiraz noktası var...
Mesela Balyoz’da, aldığı emri yerine getiren ast rütbedeki askerlerin emir verenlerle aynı cezalara çarptırılmaları her kesimde itirazla karşılanan bir nokta olmuştu...
Bunlara eyvallah... Fakat bu kuşkuları adalet arayışının bir parçası olarak değil de 2002 sonrasında ne darbe kışkırtıcılığının ne de darbe girişiminin olduğu yönünde psikolojik bir savaşın unsuru olarak kullanmak isteyenlere benim kapım tümüyle kapalı.
Ben bugün de, yani 17 Aralık’ın ortaya koyduğu tablodan sonra da, birilerinin TSK’ya karşı binlerce sayfadan oluşan, üstelik de geniş bir soruşturma ve dava sürecinde ipliği pazara çıkmayacak tutarlılıkta bir “oyun” kurma düşüncesine kendilerini inandırmış olmalarında en küçük bir inandırıcılık payı dahi göremiyorum. Yani karşımızda bütün delilleri sonradan üretilmiş bir “tertip”in bulunduğu iddiasını dün olduğu gibi bugün de reddediyorum.
Keza, günümüzdeki yolsuzluk iddialarının da tümüyle gerçek dışı, boş, “tertip” olduğu imaları da bana hiç mi hiç inandırıcı gelmiyor.
AK Parti “darbelerle boğuşarak” büyümemiş miydi?
Darbe davalarını ve yolsuzluk soruşturmalarını yürüten güce işaretle davalara yeniden dikkat çekmekte ya da yolsuzluk soruşturmalarında “titizlik” çağrısı yapmakta bir sorun yok...
Fakat darbe davalarını ve yolsuzluk soruşturmalarını yürüten güce işaretle davaların ve yolsuzluk iddialarının tümüyle “tertip” olduğunu öne sürmekte büyük bir sorun var.
Yapılan şey, her şeyden önce yıllar boyunca askerî vesayetle boğaz boğaza bir mücadele yürüten AK Partililere karşı büyük bir haksızlık.
Bu kitle içinde iktidar gücünü kullanarak yolsuzluk yapıp rüşvet alanlar varsa, onları korumak için milyonlarca insanın soylu mücadelesini önemsizleştirmeye kimsenin hakkı olamaz.
Yolsuzluk iddialarının “tertip” olduğunu iddia ediyorsanız, bu iddianızı mahkeme sürecinde delilleri geçersizleştirerek ispatlayın... AK Parti’nin “Biz darbelerle, çetelerle çarpışa çarpışa büyüdük” iddiasını geçersizleştirerek değil!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025