Alper GÖRMÜŞ
PKK lideri Abdullah Öcalan’ın “devletle mutabakata vardım” açıklamasından hemen sonra PKK’nın şiddeti yoğunlaştırması hepimizin zihnini meşgul ediyor... Olguları peş peşe dizdiğimizde vardığımız ilk sonuç, “PKK, süreci sabote etmek için yaptı bunu” olsa da, Aysel Tuğluk’un“beş yıllık müzakere süreci”ne ilişkin verdiği bilgiler (Taraf, 25 eylül) meselenin bu kadar nüanssız olmayabileceğini gösterdi ve bizi genel kabullerimiz üzerinde yeniden düşünmeye zorladı.
Fakat Öcalan’ın sözlerine rağmen birdenbire yoğunlaşan PKK şiddetinin imâ ettiği soru geçerliliğini hâlâ koruyor: “Öcalan’la PKK arasında bir gerilim mi var?”
Bugün, Öcalan’ın tıpkı o çağrısı gibi karşılıksız kalan ve ondan aşağı yukarı üç ay kadar öncesine giden bir başka çağrısını hatırlatacağım... Çünkü bence, “Öcalan’la PKK arasında bir gerilim mi var”sorusunu tartışırken, meseleyi oradan itibaren ele almalıyız...
Tahrir direnişi ve Türk gazeteciliği
Bu sayfalarda zaman zaman “patlama ânı gazeteciliği” adını verdiğim bir şeyden söz ediyorum... İfadeyi kabaca, süreçleri izlemeyi sıkıcı bulup zamanla ondan uzaklaşan ve süreç doyma noktasına varıp da patladığında şaşkınlıklar içinde kalan bir gazetecilik pratiğini anlatmak için kullanıyorum...
“Patlama ânı gazeteciliği” kavramını en son, Mısır’daki “Tahrir Meydanı” direnişinin Türkiye Kürtlerinin mücadele pratiğinde yaratacağı etkiler bağlamında kullanmış, şöyle yazmıştım:
“Mısır’daki ‘Tahrir Meydanı’ direnişinin anlamını, çapını ve bundan sonraki haklı direnişlere verdiği ilhamı anlayamadığı takdirde, bu direnişin Türkiye’deki ‘patlama ânı gazeteciliği’nin başında patlayacağı çok açık. Görünen köy kılavuz istemez, fakat medya, Tahrir direnişinin Kürtlere nasıl bir ilham verdiğini yine de görmeyebilir, görmek istemeyebilir ve Diyarbakır ‘Tahrir’i patladığında yine şaşırabilir.”
Bu cümlelerden anlaşılabileceği gibi, yazıda, Tahrir direnişinin Türkiye Kürtlerinin mücadele pratiklerinde yaratabileceği köklü değişiklikler üzerinde duruyor, bunu da neredeyse kaçınılmaz görüyordum.
Öcalan’dan “Diyarbakır Tahrir’i” çağrısı...
İki nedenle böyle düşünüyordum... Birinci neden, o âna kadar denenmeyen bu taptaze pratiğin, gelinen noktada Kürtlerin siyasi mücadelesi için biçilmiş kaftan gibi görünmesiydi... Bu çerçevede şöyle yazmıştım:
“Meslektaşlarımız sürekli olarak Mısır’daki Tahrir direnişinin öteki Arap ülkelerine muhtemel etkisi üzerinde duruyorlar da, burunlarının dibindeki, üstelik de Türkiye’nin en önemli meselesi olduğunu kabul ettikleri Kürt meselesi üzerindeki etkisi üzerinde hiç durmuyorlar. Oysa Mısır’daki direnişin, bilhassa da onun özgün pratiğinin (bir meydanda toplanmak, asla şiddete başvurmamak ve talep yerine getirilene kadar sabırla beklemek) evrensel ölçülerde rağbet göreceği, bu arada Türkiye Kürtlerinin hak mücadelesinin bu aşamasında onların eline baş edilemez bir araç sunacağı o kadar açık ki... Böyle bir imkânı, silahlı mücadelesinin meşruiyeti giderek azalan bir siyasi örgütün değerlendirmemesi mümkün mü? Sözünü ettiğim süreç işte budur ve bu süreç başlamıştır.”
Beni “Diyarbakır Tahrir’i”nin gelmekte olduğuna ikna eden ikinci neden ise bizzat Abdullah Öcalan’ın sözleriydi... O yazıyı yazmamdan kısa bir süre önce Öcalan avukatları aracılığıyla şu notu göndermişti dışarıya:
“(...) Örneğin Diyarbakır’da halk, Mısır’daki gibi günlerce sokaklardan ayrılmazsa, taleplerini dile getirirse, işte o zaman barış gelir, bakın bakalım o zaman AKP kalır mı kalmaz mı, işte o zaman Erdoğan’ın kendisi bu sorunun çözümünü talep edecektir. Ayrıca Diyarbakır’da milyonlarca kişiyi biraraya toplayacak güçleri de vardır. Bu yöntem de bir özsavunmadır. Ben burada tahrikçilik yapmıyorum. Kürt sorununun demokratik-barışçıl çözümünün yollarını arıyorum.”
PKK’nın “örgütsel beka korkusu” mu?
Öcalan’ın sözlerinden iki ay kadar sonra (Nisan 2011) Diyarbakır’da “demokratik çözüm çadırları”kuruldu ve halka “sivil itaatsizlik” çağrısı yapıldı... Ahmet Türk, “Panzerler bizi ezseler dahi hiçbir eyleme karşılık vermeyeceğiz” diyerek tipik bir “Tahrir direnişi” tarifi yaptı ama işler tam öyle gitmedi. Hatta bir aşamada Abdullah Öcalan devreye girmek ve “Taşa sopaya gerek yok”demek zorunda kaldı.
Hiç kuşkusuz “sivil itaatsizlik”in “Tahrir tarzı”nda yürütülememesinin önemli nedenlerinden biri, devletin, nasıl mücadele edeceğini bilmediği pasif direnişi çığırından çıkartıp, nasıl mücadele edeceğini çok iyi bildiği aktif saldırı haline getirebilmek için giriştiği kışkırtıcılığın da rolü var. Bir fotoğrafı hiç unutamıyorum: Polisler “demokratik çözüm” çadırlarından birini boşaltmışlar, her nedense katlamadan, kazıklarından tutarak götürüyorlardı... “Çözüm çadırı” dört kişinin arasında tıpkı bir tabuta benzemişti... Çok düşündürücü, ürpertici bir fotoğraftı.
Fakat bu yazıda ben devletin tavrından çok PKK’nın tavrına işaret etmek istiyorum...
Başbakan Erdoğan’ın “Sivil itaatsizlik değil, sivil iradesizlik” diyerek direnişin gerçek sahibi olduğunu imâ ettiği PKK, aslında eylemlere şöyle gönülden, okkalı bir destek vermemişti. Sanki pek de hoşlanmamıştı bu işten... Ve eylemler söndü gitti...
O günlerde sivil itaatsizliğin böyle bir akıbete uğraması, özellikle de PKK’nın tavrı üzerine çok düşündüm... Sonunda, PKK’nın AK Parti’yi, devleti ve hükümeti gerçekten de çok zor duruma düşürecek bu mücadeleye “soğuk” durmasının kendisi açısından “makul” bir nedenini buldum: Düşünün; PKK’nın silahla bir türlü ulaşamadığı hedeflere Diyarbakır Tahriri’yle ulaşılıyor... PKK’nın böyle bir sonuçla çok ciddi bir inisiyatif kaybına uğrayacağı açık değil mi?
Bilmiyorum, belki de Öcalan “Tahrir” önerisi ile böyle bir şeyi (de) hedeflemişti... Ve belki PKK da tam bu nedenle eylemlere “soğuk” durmuştu. (Öcalan’ın PKK’yı tümden devre dışına itecek bir stratejisi olduğundan söz etmiyorum; Öcalan’ın PKK’sız, PKK’nın da Öcalan’sız yapamayacağını biliyorum.)
Hatırlayın: Sivil itaatsizlik eylemlerinden birkaç ay sonra –benim tam emin olamadığım bir teoriye göre– Öcalan “Devletle anlaştım, savaşa gerek yok” dediğinde PKK “örgütsel bekakorkusu”na kapılmış, Öcalan’ı “İmralı’ya gömmek” pahasına savaşı hızlandırmıştı.
Bu teori doğruysa, PKK’nın “Diyarbakır Tahrir’i”ne soğuk davranmasını da “örgütsel beka korkusu”yla açıklayabiliriz...
Bir daha söyleyeyim: Ben, ikisinden de emin değilim. Bu yazıda sadece sorular sordum ve “acaba?”demiş oldum...
***
BDP Kürtlerin yüzde kaçını temsil ediyor?
Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) kararını açıkladı: BDP milletvekilleri 1 ekimden itibaren Meclis’te olacaklar...
Dikkat ettiniz mi, seçimlerden sonra başlayan ve Meclis’in tatile girmesine kadar geçen boykot sürecinde Meclis’te Kürt milletvekillerinin de bulunduğunu pek fazla hissetmedik. Oysa vardılar... Bu algı üzerinde düşünmeliyiz...
Böyle hissettik, çünkü Prof. Mesut Yeğen’in mükemmel formülüyle, BDP Kürtlerin tamamını temsil etmese de “Kürt sorunu”nun tamamına yakınını temsil ediyor.
Şimdi yeniden BDP’nin seçimlerde aldığı oy oranına bakılıp, BDP’nin Kürtlerin yarısından bile azını temsil ettiğine dair yazılar okumaya başlayacağız...
Oysa Prof. Mesut Yeğen, Kürt meselesinin etnik bir mesele değil siyasi bir mesele olduğunu; bütün Kürtleri değil bazı Kürtleri ilgilendiren bir mesele olduğunu (“Kürt meselesi dairesindeki Kürtler”) ve o “bazı Kürtler”in çok büyük bir bölümünün de BDP-PKK’da temsil edildiğini vurgulayarak bu matematiğin sefaletini defalarca gösterdi. O yazılardan birinde (Radikal, 20 Aralık 2009) şöyle demişti:
“Kürt meselesi, birileri Türk değil de Kürt olduğu için ortaya çıkmıyor. Hatta, Kürt olanların Kürtlüğünün inkâr edilmesiyle, baskı altına alınmasıyla dahi ortaya çıkmıyor. Kürt meselesi, Kürtlerin Kürtlüklerinin inkârına itiraz etmesi, daha doğrusu itiraz etmeye ikna edilmesiyle ortaya çıkıyor. (...) Temsil meselesinde esas sıkıntımız bu: Kürt meselesi dairesindeki Kürtlerin büyük kısmı önce PKK’nın sonra da onun yönlendirmesiyle DTP’nin çekim alanında.”
***
Twitter hesabım yoktur!
Bir cin ali, adıma bir Twitter hesabı açmış, küfürlü “twit”ler girmekteymiş... Okuyanlar, onun ben olamayacağına dair fikirlerini yazmışlar ama ben yine de belirteyim: O kişi ben değilim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025