Alper GÖRMÜŞ
Yıllar önce dilimin ucuna ilk geldiğinde, dil duygumun ‘yapma!’ feryatlarını bastırarak kullandığım ‘aşırı haklılık’ kavramını zamanla kendim için bir nevi ‘galat-ı meşhur’ haline getirdim. “Varsın lûgat onu fâsih saymasın” dedim, “Değil mi ki bazı siyasi pozisyonları ve ruh hallerini anlatmada çok işe yarıyor, öyleyse dil duygum beni bağışlasın...”
Mesela toplumdaki zıt kutupların medyadaki sözcülerinin birkaç ay (hatta birkaç hafta, hatta ve hatta birkaç gün) öncesine kadar ‘kendilerinden’ saydıklarının küçücük eleştirileri karşısında onu hemen “sapkın” ilan etmelerini açıklamaya çalışırken bu kavram öyle çok işime yarıyor ki... Onların nasıl bir ruh hali içinde bunu yapabildiklerini, bu hallerini kendi kendilerine nasıl izah edebildiklerini, ‘aşırı haklılık’ kavramı olmaksızın açıklayamazmışım gibi geliyor bana.
Keza sosyal medyadaki ‘kendinden olmayan’a ya da ‘kendinden sapan’a gösterilen akıl almaz tahammülsüzlük; oradaki ruh hali de basitçe ‘öfke’yle’, ‘habaset’le açıklanamazmış diye düşünüyorum. İnsan, ancak ‘haklılık’la tıka basa dolu olduğunda onca öfkeyi, onca habaseti kusabilirmiş gibi geliyor bana. Ezcümle, sosyal medyadaki ruh hallerini anlayabilmek, anlamlandırabilmek için de ‘aşırı haklılık’ kavramına ihtiyaç duyuyorum.
En tazesinden iki örnek: Mesela Hürriyet gazetesi Ankara temsilcisi Deniz Zeyrek’e veKarar gazetesi yazarı Etyen Mahçupyan’a fikirlerini sakince açıkladıktan sonra reva görülenler... Bunların da ancak kendilerini ‘aşırı haklı’ hisseden insanların marifeti olabileceğine inanıyorum.
Bana, kadim konularımdan biri olan ‘aşırı haklılık’ ruh haline yeniden bir göz atma ihtiyacı hissettiren bu son iki ‘marifet’e geçmeden önce, bu kavramla neyi anlatmaya çalıştığım üzerinde biraz durmak istiyorum.
Şiddet kaynağı olarak ‘aşırı haklılık’ duygusu
‘Aşırı haklılık’ kavramını ilk olarak 2012’de, sahibine şiddet kullanma meşruiyeti dahi sağlayan bir ‘haklılık’ hali anlamında kullanmıştım. (Şimdi, yaşamakta olduğumuz dizginsiz hoşgörüsüzlüğün ve tahammülsüzlüğün kaynakları üzerine düşünürken aklıma yeniden gelmesinde garipsenecek bir şey yok: Dizginsiz bir hoşgörüsüzlük ve tahammülsüzlük, yalın halleriyle şiddet sayılmayabilir belki, fakat bu hallerin sık sık şiddete evrildiğini kim inkâr edebilir?)
Şiddetle ‘aşırı haklılık’ diye tanımladığım duygu arasında bağ kurmama vesile olan gelişme, kanlı 1 Mayıs 1977’nin 35. yılında alevlenen “1 Mayıs 1977’nin sorumlusu kim” tartışmalarıydı. Ben, şu satırlarla katılmıştım o tartışmaya:
“1 Mayıs 1977’de ‘Maocu Bozkurtlar’ı Taksim Alanı’na sokmamaya ant içmiş ‘Sovyet sosyal emperyalizminin uşakları’, aldıkları kararın doğruluğuna pozitivist bir imanla inanıyorlardı. Tersi de doğruydu; alana girmek isteyenler de kendilerini, ‘halkların kurtuluşu’nu engellemek isteyen ‘revizyonistler’e karşı tarihin o durmaz akışına kendilerini kaptırmış idealistler olarak görüyorlardı.
“Haklılık duyguları bu kadar ‘aşırı’ iki pozisyon karşı karşıya gelirse, orada kan dökülmesi kaçınılmazdır. Bana sorarsanız, 1 Mayıs 1977’den günümüz solu için çıkartılacak en önemli ders, ‘aşırı haklılık’ duygusunun örgütleri ve insanları nereye götürebileceğine dair derstir.
“1 Mayıs 1977’yi yaşamış bir sol bugün de benzer bir haklılık duygusuna sahipse, o, yanlış bir sol’dur. Günümüzde, kuşku duymaktan çok iman eden sol’lar hâlâ var olduğuna göre 1 Mayıs 1977’yi tartışmak da elzemdir.” (“Bir şiddet kaynağı olarak ‘aşırı haklılık’ duygusu,Taraf, 15 mayıs 2012.)
‘Kurtuluş’ ideolojilerinde ‘aşırı haklılık’ duygusu
Irak-Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) ortaya çıkmasından bir süre sonra, bu örgütün dizginsiz şiddetini açıklayabilmek amacıyla kaleme aldığım bir yazıda, ‘aşırı haklılık’ kavramına yeniden baş vurdum. IŞİD üyelerinin o kadar gaddar olabilmelerini onların bir ‘vicdan’a sahip olmamalarıyla açıklama çabaları bana tabii ki inandırıcı gelmiyordu. Fakat vicdana sahip insanların, o seviyedeki bir şiddeti elleri titremeden uygulayabilmelerini de açıklamak gerekiyordu. Dediğim gibi, imdadıma yine aynı kavram yetişti ve en azından kendi zihnimde meseleyi hallettim:
“Bütün insanlar için ebedi kurtuluş vadeden bir ideolojiniz varsa, bir canavara dönüşmeniz işten bile değildir. Çünkü o kadar yüksek bir toplumsal ideale inanıyorsunuz ki, o idealin bir an önce kuvveden fiile çıkması için engel teşkil edebilecek tek tek bütün bireyler, sizin için üzerine basılıp geçilecek bir nesneden başka bir şey değildir. Size katılsalardı, şiddetsiz, sonsuz bir barış döneminin kutlu kurucuları payesine erişeceklerdi, fakat şimdi şiddete son verecek o ‘son şiddet’in kurbanları haline geldiler.” (“IŞİD ve 21. yüzyılın 'kurtuluş' ideolojisi”, Al Jazeera Türk, 15 Eylül 2014).
Zeyrek, Mahçupyan ve onların ‘aşırı haklı’ muarızları
Şiddeti bile meşrulaştırabilen ‘aşırı haklılık’ duygusunun, hoşgörüsüzlüğün ve tahammülsüzlüğün sahiplerine, “ben ne yapıyorum böyle” demeksizin her şeyi söyleyebilme hakkı bahşetmesini anlayabilmek kolay; mesela Deniz Zeyrek’in ve Etyen Mahçupyan’ın başına gelenlerde olduğu gibi...
Önce Deniz Zeyrek’ten başlayalım...
Çocuğunu da işin içine katarak...
Hürriyet’in sakin, dengeli Ankara temsilcisi, Ensar Vakfı’ndaki tecavüz olayınıCNNTürk’te yorumlarken şöyle dedi:
“Sapık zihniyet her yere sızabilir. Yani kurumlarda sistematik bir şekilde böyle yapılıyormuş gibi yaklaşım yerine izleyicilerimiz sağduyulu ve objektif olmalılar... Bu sapıklar bu sapık düşünce her okula sızabilir, her yere sızabilir."
Zeyrek açıklamalarının devamında, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu'nun tepki çeken sözleriyle ilgili olarak da şöyle konuştu:
"Aile Bakanı'nın üzerine bütün eleştiri okları yöneltiliyor. Ben çok yakından tanırım, kendisini de biliyorum, bir kadın olarak, bir anne olarak böyle bir şeyi, hani kendisine atfedilen düşünceyi aklından geçirmesinin bile mümkün olmadığını adım gibi biliyorum."
Bu sözlerin ardından sosyal medyada kopan kıyamete Zeyrek şöyle cevap verdi:
“Çocuğuma dil uzatan trollere değil, onlara inanan aklı başında insanlara: Ensar Vakfı'nı savunmadım. Bu sapıklığı 'örtbas etmemeli' dedim. Sorunun daha büyük ve yaygın olduğuna dikkat çektim. Siyasi tartışma yerine çocukları sapıklardan korumaya odaklanmak gerektiğini anlattım."
‘Aşırı haklı’ insanlar, her konuda tek bir ‘doğru’ cümle olduğuna inanırlar ve o cümlenin dışına çıkanın da tepesine çökerler. Deniz Zeyrek de o tek cümlenin dışına çıktı ve bunun cezasını gördü.
Mahçupyan’ın ‘milli’ hücumcuları
Her konuda tek bir ‘doğru’ cümlenin olduğuna inanan, bu cümlenin dışına çıkanları derhal aforoz eden bir başka ‘aşırı haklı’ insanlar kümesi de, biliyorsunuz, uzun zamandır Etyen Mahçupyan’la uğraşmakta...
Mahçupyan’ın faizler ve başkanlık sistemine dair ifade ettiği eleştirel fikirlerin ardından“Bir yerlere sızmışlardan biri”,
“Küresel nakitin toplumun kararlılığını bozmak için görevlendirdiği unsurlar, piyonlar, insanlar veya adam dışı varlıklardan biri”, “Küresel us tarafından değil, ‘küresel cep’ tarafından beslenen biri” gibi saldırılarla karşılaştığını biliyoruz.
Geçtiğimiz hafta da Mahçupyan, bu defa Serbestiyet yazarlarından biri tarafından şöyle suçlandı:
“Vatanını terk ederek yurtdışına kaçan polis ve savcıların yarım bıraktığı işi Amerikan savcı tamamlayacak! İnanmayan AK Parti’nin fahri danışmanına sorsun; yoksa o bile elinde Zarrab sopasıyla dolaşıp, danışmanlığını yaptığı partiye; ‘Efelenmeyi bırakın, dünyanın büyük güçleriyle anlaşın, Kürt meselesini onların istediği gibi çözün, akıllı olun, yoksa...’ diye devam eden cümleler kurar mıydı?”
Mahçupyan’ın yazılarına bakın: Söylediği, hükümetin dış politika stratejisinde bazı taktiksel değişiklikler yapması gerektiğinden ibaret. Bu kadar çok ‘düşman’la mücadelenin ne mantıklı ne de mümkün olabildiğine inanıyor ve bunu anlatmaya çalışıyor.
Bir yazar, ülkesinin ve toplumunun menfaatinin bu yönde olduğuna inanamaz mı? İnanır ve bu yöndeki fikirlerini kamuoyuyla paylaşırsa, elinde ‘Zarrab sopası’yla hükümeti terbiye etmeye mi çalışmış olur? Ve tabii: Ortada bir sopa varsa, bu sopa, fikir
Başka bir yazıda uzun uzun tartışmak üzere son bir söz: ‘Aşırı haklı’lar büyük bir özgüvenle konuşuyor izlenimi verseler de, ‘tek cümle’nin dışındaki her cümleyi derhal boğma çabaları, aslında her an sarsılacak derin bir özgüvensizlikle malûl olduklarını gösteriyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları




































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025