Alper GÖRMÜŞ
Mart 2011’de kaleme aldığım dört bölümlük “Korkmuyorsunuz, nefret ediyorsunuz” başlıklı yazının üçüncü bölümünde (22 Mart 2011) şöyle bir paragraf vardı:
“Artık ‘vaktin geldiğini’ söyleyen solcu gazeteci televizyonda kıkır kıkır gülerek ‘korkunççuluk’ oynuyor... Eski baskı dönemleri arasından en çok 12 Eylül’e benzeyen bugünlerde tutuklanmaktan tabii ki o da korkuyormuş, hatta annesi program öncesinde uyarmış onu diline hâkim olması için, ama o ne pahasına olursa olsun konuşmaya devam edecekmiş. (Bu arada spikerden gelen münasebetsiz soruya utangaçça cevap vermek mecburiyetinde kalıyor: Tabii, yazmaktan sonradan pişmanlık duyduğu yazılar olmuş onun da, mesela cumhuriyet mitinglerinin arkasındaki gücü göremediği için biraz fazla angaje yazılar kaleme almış.)”
Aynı gün Twitter’da Ece Temelkuran şu notu düşmüştü:
“Alper Görmüş beni hedef göstermiş bugün. Köşede yazmaya değmez. ‘Bir gün herkes Ergenekoncu olduğunu anlayacak’ hezeyanı artık sadece komik.”
Okuyunca hayretler içinde kaldığımı hatırlıyorum. Böyle bir eleştiri nasıl “hedef gösterme” olarak sunulabilirdi? İlk şaşkınlığı atlattıktan sonra, yazımı okumayan ve sadece Temelkuran’ın “hedef gösterdi” suçlamasını duyan binlerce insanın “kimbilir neler yazmış” diye düşündüğünü aklımdan geçirdim... Acaba bunlardan kaçı yazının tamamını okuyacak ve dolayısıyla söz konusu yazıda Ece Temelkuran’la ilgili bölümün hakikaten sadece bundan ibaret olduğunu ve üstelik adının dahi zikredilmediğini öğrenecekti?
Öte yandan: Böyle bir paragraf dahi “hedef gösterme” olarak algılanabiliyorsa, biz birbirimizi nasıl eleştirebilecek, birbirimizle nasıl tartışabilecektik?
O günden sonra, biriyle ilgili bir eleştiri yazarken benzer bir suçlamanın muhatabı olur muyum acaba diye düşünmeden edemiyorum... Zaten okumakta olduğunuz yazıyı da, beni böyle bir suçlamayla yüz yüze bırakma ihtimalini hayli yüksek gördüğüm bitişikteki “Kahve sohbetinde olur, köşe yazısında olmaz!” başlıklı yazı nedeniyle kaleme alıyorum...
Eleştiri üzerinde “entelektüel terör”
“Hedef gösterme” suçlamasının olur olmaz yerlere sirayet edebileceği ve giderek eleştiriyi imkânsız kılacak bir boyut kazanabileceği hususunda beni alarme eden ikinci gelişme, Yıldırım Türker’in 15 ağustosta Radikal gazetesinde yayımlanan “AKP’nin küçük muhbirleri” başlıklı yazısı oldu. Yazıdaki özellikle şu bölüme dikkatinizi çekmek istiyorum:
“(Nuray) Mert ve (Ece) Temelkuran, takıntılı Stasi memuru kılıklılarca ısrarla ve durmadan hedef gösteriliyor. Bu muhbirler bir zamanlar demokrat kesimle dirsek temasında olmayı güvenceli bulan yeni nesil Yeni Türk gazeteciler.
“Milletvekili adaylığını türban farkıyla kaçıran biri, adeta ‘yöneticilerimiz uyuyor mu?’ çığlıkları atarak her iki gazeteciyi de ‘Kandil muhibbi’ ilan ediyor. Onları hapse tıktırmadan içi rahat etmeyecek.
“Harbiliğiyle tanınan bir başka şöhret, ablaları olarak küçük muhbirlerin yanı başında kişisel düşmanlığının öcünü alma çabasında, aynı insanları hedef gösteriyor. Alçaklığa doyamıyorlar.”
Burada adı geçenlerden “milletvekili adaylığını türban farkıyla kaçıran biri”nin Yeni Şafak yazarı Hilâl Kaplan, “harbiliğiyle tanınan bir başka şöhret”in ise Perihan Mağden olduğunu biliyorsunuz.
O günlerde ikisi de kendi cevaplarını kendileri verdiler... Bu tartışmanın artçı şokunu ise Perihan Mağden’in kaleminden 28 ekimde Taraf’ta okuduk: “Türkler’de Türker Güzellemeleri ya da bir gafletin yapıbozumu adına!”
Bana gelince... Ben Yıldırım Türker’in tavrında –hele hele onun, kaleminden bal damlayan biri olmadığını düşündüğümüzde– bariz bir ipin ucunu kaçırmışlık görüyorum. Bu yaklaşımla, Türker’in birçok yazısı da rahatlıkla “hedef gösterme” kapsamına alınabilir. Oysa bence hiçbirinde hedef göstermiyordu, çünkü kişileri değil onların fikirlerini “hedef” alıyordu ve onlara karşı en küçük bir şiddet teşvikçiliğinde bulunmuyordu.
“Hedef gösterme” diye bir şey var ama...
Elbette “hedef gösterme” diye bir şey var ve bunu yapanlar da var. Mesela Tercüman gazetesinin Perihan Mağden ve Ece Temelkuran’ın kocaman fotoğraflarını birinci sayfanın tepesinden yayımlayıp, gazetenin bir sayfasını da onlara yazılmış nefret mektuplarına ayırması gerçek bir hedef göstermeydi.
Fakat ölçü bilmezsek ve ne kadar sert olursa olsun eleştiriyi “hedef gösterme” sayarsak, hem hakiki “hedef gösterme”lerin hak ettiği tepkiyi seyreltmiş oluruz hem de eleştiri üzerinde bir “entelektüel terör” atmosferi yaratırız. Bunu yapmamalıyız.
Aslında bugün köşemin tamamını, bir süredir Sabah gazetesinde yazmaya başlayan Ersin Ramoğlu’nun yazılarına ayıracaktım. Çünkü yazılarının, “medeni” bir ülkenin “normal” bir gazetesinde yayımlanamayacak kadar nefret yüklü olduğunu düşünüyorum.
Yukarıda ima ettim, şimdi de açıkça itiraf ediyorum: “Hedef gösteriyor” suçlamasından korktuğum için o yazının yanına işte bu yazıyı (savunmayı) iliştirdim.
***
Kahve sohbetinde olur, gazetede olmaz!
Okurlara başlangıç notu: Sizlerden bir ricam var, öncelikle bu yazıya göz atmaya hamle ettiyseniz lütfen durun ve bitişikteki yazıyı okuduktan sonra devam edin. Nedenini, o yazıyı okuyunca anlayacaksınız.
*
Ersin Ramoğlu Sabah gazetesinin en yeni yazarı... Fakat temayüz etmesi, 20 ekimde kaleme aldığı “İntikam, intikam, intikam...” başlıklı yazısından sonrasına rastlıyor... Kürşat Bumin’in dikkat çektiği o yazı şu satırlarla başlıyordu:
“Hakkari ve Çukurca saldırılarından sonra, ‘İntikam misliyle alınacaktır. Bu saldırıların intikamı çok büyük olacaktır’ dedi Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül. Kısa ve net konuştu. Tek kelimeyle ulusun hissiyatına tercüman oldu: ‘İntikam!’ Ve ilk kez 864 rakımlı tepeden yükseldi: ‘İntikam!’
“Çünkü acı büyük… Çünkü önceki gün Bitlis’te, dün de Hakkari’de Mehmetçikler ve polislerimiz şehit oldu. Koca bir devlete kafa tutacağını sanan itlerin başına gelecekler Cumhurbaşkanı’nın söylediği tek kelimede saklıydı: ‘İntikam!’
Hemen Türk Silahlı Kuvvetleri’ne emir verildi. ‘Ordular! İlk hedefiniz Hakurk, Hakkari, Çukurca’daki PKK inleridir. İleri! Yok artık dinlenmek ya da biraz duraksamak...’ Bölge itlerden temizleninceye kadar ileri. Terör saldırılarının plânlandığı Zap Kampı yerle bir edilmeli, ardından Kandil, Mahmur, Smile, Misurike, Atruş, Hakurk, Hinere kampları da ateş topuna dönmeli.”
Yazar, ilerleyen bölümlerde o kadar kendinden geçmişti ki, kendi kendisine sorduğu “Kuruların yanında yaşlar da (mı) yanacak” sorusuna tereddütsüz “Yansın!” cevabını yapıştırıvermişti.
Ersin Ramoğlu’nun Türk basınının tam olarak neyi olmaya çalıştığını bir süre sonra daha iyi anlayabileceğiz, fakat orada çok özel bir yer işgal edeceğini, yukarıda alıntıladığım yazısından bir gün sonra (21 ekim) kaleme aldığı “Kasap et derdinde” başlıklı yazılarının arasına serpiştirdiği “parça”lardan anlayabiliriz:
“Bu it ve çakal sürüsüne karşı tek vücut”, “Bu it ve çakal sürüsünden bir an önce ‘intikam’ alınmalı”, “Kılıçdaroğlu (...) PKK itlerinin ekmeğine yağ sürdüğünün farkındaydı elbet”, “PKK maskesi arkasında Almanya, İsrail, Fransa ve diğer düşmanlar var. Tabi bir de içimizdeki hainler...”
1990’lara dönmeyiz deyip duruyoruz da, bu ne? 1990’ların büyük basınının dili de tam böyle değil miydi? Gerçekten ne farkı var? Hatta aradan geçen 20 yılın tecrübelerinden hiçbir şey öğrenememişliği de hesaba katarsak, Ersin Ramoğlu’nun pozisyonu, onun 20 yıl önceki benzerlerinden daha zelil bir pozisyon değil mi?
Her şeyi, herkesi “düşman” gören fena halde “Türk” bir pozisyon bu. “Türk”e “yamuk” yapanların linç edilişinin haberini aldığı gün dahi şöyle yazabilen biri:
“Kaddafi, ‘bakın bir zamanlar dünyaya hakim olan Osmanlı’nın torunlarını size köle yaptım’ diyordu sık sık. Aptal! Halbuki Türk’ten köle olmayacağını en iyi o biliyordu.” (“Diktatörün sonu”, 22 ekim.)
Bu dil kahve sohbetinde olur ama gazetede olmaz!
Büyük basının yayın yönetmenleri bunu bir türlü anlayamıyorlar.
Terörle Mücadele Kanunu’nun maddi ortamını yarattığı KCK operasyonları, geldi Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu’nun gözaltılarına dayandı. İşlerin bu “zıvanadan çıkma” noktasına varmasında, Ersin Ramoğlu gibilerin yarattığı manevi ortamın payını küçümseyebilir miyiz?
Yazarlar
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları


































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025