Alper GÖRMÜŞ
“Seküler” ve “dindar-muhafazakâr” eksenler üzerinde kutuplaşmış “İki Türkiye”, kısa fasılalar dışında yüz yıllık bir hakikat olarak varlığını sürdürüyor. Buradan, biribirlerini eritemeyeceklerini nihayet kavramış iki karşıt kutbun varlıklarını yanyana sürdürebildiği “Bir Türkiye”ye geçmek mümkün mü? Mümkünse, bu nasıl gerçekleşecek?
Serbestiyet’teki son yazımda bu soruya pek de iyimser sayılmayacak bir cevap vermiş, yazının sonunda, Sabah’taki son makalesinde (’İki Türkiye’ nasıl ayrıştı ve kutuplaştı, 30 Temmuz), bir sonraki yazısında bunun yolları üzerinde duracağını söyleyen Şükrü Hanioğlu’nun o yazısını merakla bekleyeceğimi yazmıştım.
Hanioğlu, gerçekten de 6 Ağustos tarihli son yazısını (“Bir Türkiye” nasıl yaratılabilir?) bu zorlu probleme dair kendi önerilerine ve yapılması gerekenlere ayırmıştı.
Ben de bugün o yazıdaki önerilerden kalkarak, “Bir Türkiye”yi yaratma yolunda ne kadar iyimser olabileceğimize dair düşüncelerimi ayrıntılandırmak istiyorum.
Aktörler değişti ama sahne aynı
Hanioğlu konuya dair ilk yazısında, Türkiye siyasetinin ve sosyolojisinin iki temel ekseninin (“seküler” ve “dindar-muhafazakâr”) sürekli olarak biribirlerini dünüştürmeye ve marjinalleştirmeye çalıştıklarını, şimdiye kadar başka da bir yol denemediklerini yazmıştı.
Hanioğlu’nun konuya dair bu ikinci yazısından anlıyoruz ki, onu bu meseleyi tartışmaya iten aktüel neden, başlangıçta bu kısır döngüden uzaklaşacakmış intibaı veren dindar-muhafazakârların iktidarının da, tıpkı Cumhuriyet’in ilk on yıllarındakine benzer biçimde dönüştürme-marjinalleştirme hevesine kapılmış olmasıdır:
“Erken Cumhuriyet ‘hurâfât bataklığında çırpınanlar’ı ‘aydınlatarak’ dönüştürme, tenevvüre direnenleri ‘marjinalleştirme’ ve yeni bir müfredat programı ile gelecek nesli ‘şekillendirme’ girişiminde bulunmuştu. (...) Türkiye'de günümüzde, rollerin değişimine karşılık ‘Bir Türkiye’ inşa etmek için ‘muhafazakârlaştırarak’ dönüştürme, direnenleri marjinalleştirme ve gelecek nesli yeni bir müfredat programı aracılığıyla şekillendirme dışında seçenek olmadığının düşünülmesi, ‘dönüştürme’ temelli paradigmanın sorgulanmaması ilginçtir.”
Temenniden ibaret bir çözüm önerisi
Hanioğlu’nun bu kısır döngünün nasıl aşılabileceğine dair önerisi ise, “Bir Türkiye” yolunda adım atabilmenin ne kadar güç olduğunu bir kez daha gösteriyor. Çünkü -okuyunca siz de bana hak vereceksiniz- söyledikleri bir temenniden ibaret:
“Aynı yöntemleri uygulayarak kutuplaşma ve çatışmanın asgarî düzeye indirildiği ‘Bir Türkiye’ yaratma girişiminin benzer neticeler vermekle kalmayarak ‘İki Türkiye’yi tahkim edeceği şüphesizdir.
“Bu nedenle ‘Bir Türkiye’yi karşı kutbu ‘dönüştürerek,’ ‘marjinalleştirerek’ oluşturma uğraşı yerine bir paradigma değişimine gidilmesi gerekmektedir. Herkesin kendisi olarak katılabileceği, kimsenin marjinalleştirilmeye çalışılmadığı, eğitimin temel hedefinin tercih edilen eğilim ve dünya görüşlerini içselleştirmiş, ‘yaşı genç kopyalarımız’dan oluşan ‘nesiller’ yaratmak olmadığının kabul gördüğü, ‘çoğulculuk’ temelli bir toplum, asırlık çatışma ekseninin tedricen önemini kaybetmesine yol açacaktır.”
Büyük sorunumuz şurada ki...
Hanioğlu, üzerinde yürünmeye başlanmadığı takdirde ulaşılmak istenen hedefe asla ulaşılamayacak bir yoldan, hatta yegâne yoldan söz ediyor bize... Fakat problem şurada ki, bu soyut öneri yüz yıllık somut tecrübeyle karşı karşıya gelince tuz buz oluyor: Çünkü karşılıklı ağır bir güvensizlik ve korku var ve bu, kısa fasılalar dışında hiçbir zaman seyrelmiyor. Bu güvensizlik ve korku o kadar yoğun ki, “karşı kutup”un iktidarından gelen olumlu adımlar bile olumsuz adımlardan daha büyük bir öfkeye yol açabiliyor. Geçen yazımda dediğim gibi:
“(...) Çünkü iki taraf da ‘diğeri’yle birlikte refah içinde yaşamaktansa, refahı azalsa da ‘diğeri’nin olmadığı bir ülkeyi hayal ediyor... Bu tuhaf hal, zaman zaman karşı tarafın baskıcı tavırlar yerine özgürlükçü tavırlar sergilemesinden rahatsızlık duymak gibi marazi biçimlere dahi bürünebiliyor. Çünkü böylece, gerçekte kendilerini yok etmek isteyenlerin bir süreliğine gerçek yüzlerini gizleyebildiklerine inanılıyor. Yani büyük sorunumuz şurada ki, taraflardan birinin başına yüz yıllık birikimin taşı düşse ve ‘bu böyle gitmez’ deyip gerçekten demokrat bir siyaset izlemeye karar verse, bu hiçbir biçimde inandırıcı bulunmayacak.”
Biz bu hali, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) iktidarının, tartıştığımız kısır döngünün kırılması yönünde umut vaat eden ilk yıllarında somut bir biçimde yaşadık. Hatırlayalım, öyle bir AK Parti, içinden çıktığı ve seküler sosyolojinin hassasiyetleri açısından çok daha “tatsız” sinyaller veren Refah Partisi’nin (RP) karşılaştığından bile daha büyük bir öfkenin hedefi olmuştu.
Fransa, iki travmaya ihtiyaç duymuştu
Hanioğlu da önerdiği şeyin gerçekleşmesinin ne kadar zor olduğunun farkında. Nitekim, benzer bir kutuplaşmayı uzun on yıllar boyunca tecrübe eden Fransa’nın bunu aşmasında iki dünya savaşının yol açtığı travmaların önemli bir rol oynadığını hatırlatıyor ve yine de Türkiye’nin böyle ağır travmatik tecrübelere ihtiyaç duymadan Fransa benzeri bir süreç yaşamasının mümkün olduğunu söylüyor.
Türkiye böyle travmatik deneyimler yaşamayacaksa (ki inşallah yaşamaz), benim görebildiğim kadarıyla “İki Türkiye” arasındaki çatışmanın küllenmesi, ancak bir tarafın iktidarının öbür tarafı bastırmayacağına, eritmeye çalışmayacağına inandırmasından itibaren mümkün olabilecek.
Mevcut iktidarın varolan algıyı tersine çevirmesi ve seküler sosyolojiyi ikna etmesi mümkün görünmediğine göre, bundan sonra n’olmak ihtimali var?
Tam bu noktada, Erkan Koca’nın tespit ettiği “Muhafazakar kesimin içinde bir süreden beri yaşanan son derece sağlıklı yeni sağ arayışlar”ı hatırlamak anlamlı olabilir. Erkan Koca, Serbestiyet’teki (12 Temmuz) bir yazısında bu “yeni sağ”ı şöyle tarif etmişti:
“(Bu sağ) bireye gösterdiği saygıya bağlı olarak her alanda belli ölçüde serbestlikten ve özgürlükten yana bir tutum takınabiliyor. Daha demokrat ve siyasal hayatın içinde açıkça konuşamayıp zamanı gelinceye kadar içine atarak yutkunduğu gizli bir gündemi yok gibi gözüküyor. Daha açık, kendinden daha emin ve daha yerli. Siyasal özne daha belirgin. Batılı olanla sembolik bir karşıtlık ilişkisi kurmaksızın tarihsellik içerisinde mesafeli bir yakınlıktan yana bir tutum izliyor.”
Böyle bir “muhafazakâr sağ” gerçekten şekilleniyorsa, şu iki soru da gündemde demektir:
Birincisi: Bu sağ, tıpkı RP’nin içinden çıkıp onun yerine alan AK Parti örneğinde olduğu gibi AK Parti’nin içinden çıkıp onun yerini alabilir mi?
İkincisi: Alsa bile, böyle bir sağ, seküler kesimin ‘karşı taraf’la ilgili kaygı ve korkularını izale edebilir mi?
Gerçekçi olunacaksa, bu sorulardan birincisinin cevabı şöyle: Kısa vadede imkânsız. Birkaç yıl sonrasında mümkün olabilmesinin yolu ise, AK Parti’nin tıpkı RP’nin Türkiye’nin sorunlarına cevap verme kapasitesinin giderek daralıp kendi kendisini kulvar dışında bırakmasına benzer bir süreci idrak etmesinden geçiyor. Ancak böyle bir şey olursa, Erkan Koca’nın tanımladığı yeni bir muhafazakâr iktidarın yolu açılabilir.
İkinci sorunun cevabını ise bugünden bilemeyiz. Böyle bir iktidarın seküler kesimin ‘karşı taraf’la ilgili kaygı ve korkularını izale edip edemeyeceğini o iktidarın performansı belirleyecek.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları





















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025