Alper GÖRMÜŞ
Ceylanpınar’da iki polisin evlerinde katledilmesiyle (22 Temmuz 2015) ilgili dava, cinayetle suçlanan ve PKK’lı oldukları öne sürülen sanıkların geçtiğimiz hafta beraat etmesiyle son buldu. Cinayetin kim tarafından işlendiği belirsizliğini koruyor ama, 22 Temmuz 2015’in Çözüm Süreci’nin fiilen bittiği gün olduğu hususunda herkes hemfikir. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, cinayetten iki gün sonra Türk Hava Kuvvetleri’ne bağlı savaş uçaklarının Kandil’i bombalamasını yorumlarken bu gerçeği dile getirmişti:
“Orada bir mesaj verilmek istendiyse o mesajı aldığımız için dün gece uçaklarımız Kandil üzerindeydi; kim aynı mesajı bir daha vermeye kalkarsa aynı cevabı alır. Son operasyonların çatışmasızlığı bitirdiğini iddia edenler, gitsinler bunu iki polisimizi uyurken şehit edenlere söylesinler."
Çatışmasızlığı kim bitirdi?
Ceylanpınar cinayeti çatışmasızlık sürecini gerçekten bitirmişti ama bu olay aslında bir kıvılcımdan fazla bir şey değildi. Yaşanan, Birinci Dünya Savaşı’nı başlatan olay olarak Avusturya Arşidük’ü Ferdinand’ın Saraybosna’da bir suikaste uğramasının gösterilmesine benziyordu; nasıl ki Birinci Dünya Savaşı Ferdinand öldürülmeseydi de çıkacaktı, Türkiye’deki çatışmasızlık ortamı da Ceylanpınar cinayeti olmasaydı yine bitecekti.
Bunun neden böyle olacağını anlayabilmek için bugünün bilgilerinin ışığında o günün tartışmalarına dönüp bakmamız gerekiyor.
22 Temmuz 2015’e böyle baktığımızda anlıyoruz ki, çatışmasızlığı ne o zamanlar legal ve illegal Kürt siyasetinin temsilcilerinin iddia ettiği gibi Kandil’in 24 Temmuz gecesi Türk uçakları tarafından vurulması ne de Başbakan Davutoğlu’nun iddia ettiği gibi ondan iki gün önceki Ceylanpınar cinayeti bitirmişti... Gerçek şuydu ki, çatışmasızlık, Çözüm Süreci’nin iki aktörünün (iktidar partisi ve PKK), bir noktadan sonra kutuplaşmanın azalmasını ve barış ortamını kendi kısa vadeli siyasi yararları açısından uygun bulmamaya başlamasıyla bitmişti; gerisi bir provokasyona bakıyordu, o da Ceylanpınar cinayetiyle geldi.
Sükûnetten fayda ummayan üçüncü güç: Gülen Cemaati
Bugünün bilgisiyle baktığımızda, bu tabloya, dönemin üç önemli siyasi gücünden biri olan Gülen Cemaati’ni de ilave etmemiz gerekiyor ve o zaman da şu spekülatif yoruma ulaşıyoruz: Ceylanpınar cinayeti öncesinde dönemin üç önemli siyasi aktörünün üçü de Çözüm Süreci’ni kendi dar ve kısa vadeli siyasi yararları açısından uygun görmüyor, her biri yeniden başlayacak bir çatışmalı süreçten medet umuyordu. Zaten Ceylanpınar cinayetinden sonra, Kürt siyasetinin ve devletin biribirlerini ‘provokasyon’la suçlamalarının nedeni de buydu. HDP ve PKK’ya göre devlet PKK’ya topyekûn yeni bir saldırıyı başlatmak için yapmıştı bu provokasyonu. (PKK ilk açıklamasında olayı bir ‘Apocu fedai timi’nin yaptığını açıkladı, daha sonra onların PKK yönetiminin iradesi dışında eylem yapan bir grup olduklarını öne sürerek ilk açıklamayı ‘düzeltti...’ Sonraki günlerde HDP çevrelerinden de ‘provokasyon kokan eylemin büyük bir ihtimalle PKK’ya yakın kişilere yaptırıldığı’ öne sürüldü.)
Öte yandan devlete göre de bu bir provokasyondu ama sahibi, ‘halk savaşı’nı başlatmaya bahane arayan PKK idi.
Ceylanpınar cinayeti ‘neden’den çok ‘sonuç’tu
İki bölümlü bu yazı dizisinin 8 Mart Perşembe tarihli ikinci bölümünde, Ceylanpınar cinayeti davasının beraatle bitmesinin çağrıştırdığı yeni sorular üzerinde odaklanacak, cinayetin hangi soydan bir cinayet olduğunu, o günden sonra öğrendiklerimizi de katarak anlamaya çalışacağız.
Fakat yazının bugünkü bölümünde sizleri “Çözüm sürecini bitiren” Ceylanpınar cinayeti öncesine götürecek, o günlerdeki siyasi tartışmaları hatırlatacak ve onların üzerinden Ceylanpınar cinayetinin bir ‘neden’den çok bir ‘sonuç’, o günlerin Türkiye’sinde siyasi çıkarlarını barışta değil savaşta görenlerin işine gelen bir sonuç, dolayısıyla da provokasyon amacıyla üretilmiş bir sonuç olduğunu göstermeye çalışacağım.
HDP’nin yüzde 13’ü hem AK Parti’yi hem PKK’yı ürkütüyor...
Halkların Demokrasi Partisi (HDP) 7 Haziran 2015’te yapılacak genel seçimlerden önceki bütün seçimlere, yüzde 10’luk yurt barajını aşamama korkusuyla hep illerden bağımsız aday gösterme taktiğiyle girmişti.
HDP’nin, Kürtlerin legal partilerinin tarihinde ilk kez olarak haziran seçimlerine parti olarak katılma kararını açıklaması büyük bir şaşkınlığa yol açmıştı. HDP’nin barajı aşması o kadar küçük bir ihtimal olarak görülüyordu ki, bu karar derhal büyük bir tezvirata yol açtı: HDP böylece sıfır milletvekili çıkaracak, Güneydoğu’da onun kazanacağı milletvekillikleri AK Parti’ye gidecekti. HDP bu kararı AK Parti’yle anlaşarak almıştı. Böylece AK Parti Başkanlık sistemine geçebilecek, sonra da Kürtlerin demokratik taleplerinin tamamını karşılayacak reformları sisteme kabul ettirecekti.
Bu ‘anlaşma’nın gerçekçi olmadığını, HDP’nin bu hamleyi gerçekten barajı aşabileceğine inandığı için yaptığını savunanlar da vardı ama sayıları çok azdı. Onlardan biri olarak ben ötesini de iddia etmiş, seçimlere dört ay kala HDP’nin oylarının barajı aşmak bir yana, ‘şaşırtıcı yükseklikte’ olabileceğini öne sürmüştüm. (http://www.aljazeera.com.tr/gorus/hdpnin-oylari-sasirtici-yukseklikte-olabilir)
Gerçekten de öyle oldu ve HDP seçimlerde yüzde 13’lük bir oranla herkesi şaşırttı.
Kürt seçmenlerin mesajı açıktı: PKK’nın şiddet yolunu değil, HDP’nin parlamento üzerinden barışçı mücadele yöntemini onaylıyorlardı.
Bu açık mesajdan sonra beklenirdi ki, zaten bir barış süreci yürütmekte olan devlet ve PKK bu sonuçtan memnun olsunlar, bunu Çözüm Süreci’ne bir onay saysınlar ve süreci hızlandırsınlar...
Fakat öyle olmadı, her iki aktör de tam tersine, HDP’nin barış ve çözüm diyerek güç toplamasından rahatsızlık duyduklarını gösteren bir dil tutturmaya başladılar. İki taraf da, Çözüm Süreci’ni bitiren aktör damgası yemeden Çözüm Süreci’nin bitmesini arzuluyor gibiydiler...
Bugünden o günlere baktığımızda, gerek PKK ve gerekse de AK Parti içinde, bu hâkim dalgaya karşı durmak isteyenlerin olduğunu, fakat onların seslerinin giderek daha az çıktığını ve bunun da Türkiye’yi Ceylanpınar cinayetine doğru sürüklediğini görebiliyoruz.
Murat Karayılan’dan AK Parti-HDP koalisyonu önerisi
Önce Çözüm Süreci’nin iki aktöründen biri olan PKK tarafına bakalım...
HDP’nin seçim zaferinin üzerinden iki hafta bile geçmeden, 19 Haziran 2015’te Cemil Bayık Kürt halkına silahlanma çağrısında bulundu... 11 Temmuz’da KCK Yürütme Konseyi ‘çatışmasızlığın sona erdiğini’ açıkladı...15 Temmuz’da KCK eş başkanı Bese Hozat, Özgür Gündem’de kaleme aldığı yazısında ‘Yeni süreç devrimci halk savaşı sürecidir’ diye yazdı... 20 Temmuz'da Suruç katliamı gerçekleşti... Aynı gün Cemil Bayık silahlanma çağrısını tekrarladı.
İşte bu savaş çağrılarının ve ‘AK Parti ile asla’ yeminlerinin ortasına PKK’nın en önemli liderlerinden Murat Karayılan’ın Fırat Haber Ajansı’na verdiği şaşırtıcı söyleşi düştü. Murat Karayılan, söyleşide AK Parti-HDP koalisyonu imâsında bulunuyor, “Kürt meselesinin hızla çözüme kavuşturulması ve bu amaçla çözüm sürecinin duraklatılmasının önüne geçilmesi” çağrısında bulunuyordu.
Ne var ki, o günlerde kimsenin duymak istemediği sözlerdi bunlar, çünkü bütün aktörler barıştan değil yeni bir çatışma sürecinden yarar umuyordu. Dolayısıyla PKK tarafı da AK Parti tarafı da sessizce geçiştirdi bu çıkışı... Oysa neler vardı neler bu söyleşide... Şu sözler Karayılan’ın:
“Bu konuda ‘ben filan kesimle koalisyona girmem’ türünden açıklama ve tutumlarda da bana göre duygusallık vardır. Bu siyaseten pek doğru da değildir. Öyle kendini bazı şeylere hapsetme yerine ilkeler üzerine konuşmak önemlidir.”
O günlerde, PKK içinde biri ‘parlamento’yu, öbürü ‘halk savaşı’nı vurgulayan iki çizginin var olduğunu ve neticede ikinci çizginin kazandığını daha yakından görebilmek için, Karayılan’ın söyleşisini analiz ettiğim ve Haziran 2015’te yayımlanan şu yazıya bakılabilir: http://www.aljazeera.com.tr/gorus/karayilan-ne-demis-oldu
PKK içindeki bu ses tabii ki duyulmadı ve bastırıldı...
Erdoğan da istemiyor...
Benzer biçimde, iktidar kanadında da Çözüm Süreci’ni sürdürmek isteyenler, gürültüsüz bir ülkede eskisi kadar kolay seçim kazanamayacağını 7 Haziran seçimlerinde anlamış bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın itirazıyla karşılaştılar. Dolmabahçe mutabakatından haberinin olmadığını ve dolayısıyla tanımadığını söyleyen Erdoğan’a karşı Bülent Arınç, Erdoğan’ın her türlü ayrıntıyı bildiğini, süreci onun talimatlarıyla sürdürdüklerini söyledi ama onun sesi de duyulmadı... Çünkü o cenahta da kısa vadeli siyasi çıkarın barışta değil çatışmada olduğuna dair bir inanış hâkim olmuştu.
Nihayet, hükümetle kanlı bıçaklı bir duruma gelmiş olan fakat o günlerde henüz gücünü koruyan Gülen Cemaati’nin de faydayı çatışmada görmesiyle birlikte ülkedeki en etkili üç siyasi gücün üçü de Çözüm Süreci’nin bitmesinin iyi olacağı hususunda gıyaplarında anlaşmaya vardılar.
Artık o noktadan sonra bir kıvılcım yetecekti ve o kıvılcım 22 Temmuz 2015’te Ceylanpınar cinayetiyle geldi.
Perşembe günü, Ceylanpınar cinayetinden sonra açılan davanın seyrini izleyerek bu olayın bugün artık iyice belirginleşen provokasyon boyutunu ele alacağım. İlaveten, o noktadan itibaren başlayan yeni çatışma sürecinden fayda uman Türkiye’nin en etkili üç siyasi gücünün umduklarıyla bulduklarını kıyaslayacak, bu işten kimin kazançlı çıktığını ele almaya çalışacağım.
Yazarlar
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025