Alper GÖRMÜŞ
Hrant’ın arkadaşları adına yapılan, Ümit Kıvanç’ın seslendirdiği basın açıklaması (31 ocak) bir kez daha ortaya koydu ki, hükümet, dava sürecinde üzerine düşen sorumluluğu kesinlikle yerine getirmemiştir.
Bu apaçık olguyu, “Hükümet niye perde arkasındakileri korusun ki, bunun mantıklı bir nedeni var mı”nın muhtelif versiyonlarıyla geçersizleştirme gayreti içine girenler var. Ümit Kıvanç geçenlerde Taraf’ta bu kişilere muhteşem bir cevap vermişti:
“Televizyonda Star’ın genel yayın yönetmeni Mustafa Karaalioğlu, ‘canım, neden yapmasın, niye korusun, bu işi yapanlar Ergenekoncu, e, onlar hükümetin de düşmanı değil mi?’ türünden –aslında mantıksız olmayan– argümanlarla, buna itiraz ediyordu. Evet, bu mantıksız görünüyor. Fakat bu bir olgudur. Klasik Türk problematiğine geliyoruz: Olay olmuş mudur, olmamış mıdır? İyi midir kötü müdür, değil. Olmuş mudur, olmamış mıdır? Basbayağı olmuştur. Niye debeleniyorsunuz? Olduğunu kabul etmekten başlayın, sonra hep beraber kafa yoralım, niye yapmaları gerekirken, mantıklısı buyken yapmadılar, diye.”
Ben, Ümit’in bıraktığı yerden devam edeceğim:
Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, “canım, neden yapmasın, niye korusun”un çok daha “hard” bir versiyonunu dile getirdi. Dedi ki:
“Bireysel hedef Hrant Dink’tir ama asıl hedef AK Parti’dir. Hrant Dink’in katledilmesi kimin işine yaradı?”
Doğru.
Fakat hatırlatmak isterim: Bu tesbit, “asıl hedef”e çok büyük bir sorumluluk ve çok büyük bir borçyüklüyor.
“Asıl hedef”in kendisine ve demokrasiye karşı sorumluluğu
Sorumluluktan başlayalım ve meseleyi daha iyi anlayabilmek için bir metafor kuralım...
AK Parti’yi bir an için şedit bir organizasyonun “asıl hedef”i durumunda bir insan olarak düşünelim... Organizasyon, “asıl hedef”in başına çorap örmek için başka birini (“bireysel hedef”) öldürtmüş olsun... Plan da şöyle kurulmuş olsun: Organizasyon, büyük bir kampanyayla suçu “asıl hedef”in üstüne atacak, en azından cinayetin onun yarattığı ortam nedeniyle işlendiğini öne sürecek ve böylece ona dünyayı zehir edecektir...
Cinayet işlenir, tetikçi yakalanır, dava süreci başlar...
Böyle bir durumda, tetikçinin arkasında kendisini can düşmanı olarak bellemiş birilerinin olduğuna inanan “asıl hedef” ne yapar, nasıl davranır? “Olay yargıya intikal etmiştir, ben artık bir kenara çekilip sonucu bekleyeyim” mi der, yoksa canına kast edenlerin açığa çıkartılması için canla başla çalışır mı?
Şurada yüz yüze bakıyoruz: AK Parti ve hükümet beş yıllık dava sürecinde bu iki davranış modelinden hangisini sergiledi?
Aslında Hüseyin Çelik’in yukarıda aktardığım sözlerinin “asıl hedef” bölümüne demokrasiyi de eklemeliyiz; hiç yanlış olmaz, hatta gereklidir.
Fakat bu durumda görev ve sorumluluğun alanı daha da genişler: Böylece AK Parti ve hükümet bu süreçte üzerine düşeni yapmayarak hem kendisine hem de demokrasiye karşı sorumluluğunu yerine getirmemiş olur.
“Asıl hedef”in “bireysel hedef”e borcu...
Sorumluluk meselesi böyle... Geldik işin “borç” yanına...
Hüseyin Çelik’in sözlerinin verdiği ilhamla oluşturduğum hayali örnekten devam ediyorum...
Burada da soru şudur:
“Asıl hedef” durumundaki insan, kendisini imha etmeyi amaçlayan birilerinin o amaç doğrultusunda seçtikleri “bireysel hedef”e karşı gerçekleştirdikleri cinayetten sonra ne yapar? Hiçbir günahı bulunmayan birinin bu şekilde ölümü, “asıl hedef”te nasıl bir duyguya yol açmalıdır? Ya da: “Asıl hedef”in “bireysel hedef” karşısındaki vicdani pozisyonu nedir?
Böyle bir durumda, “asıl hedef”in, “o bîgünah adam benim canıma kast etmek isteyenlerce öldürüldü, öyleyse onu öldürenler her kimse, onları açığa çıkarmak, adaleti yerine getirmek için elimden geleni yapmalıyım” demesi elvermez miydi?
Şurada yüz yüze bakıyoruz: Beş yıllık dava sürecinde AK Parti ve hükümete böyle bir vicdanın yön verdiği söylenebilir mi?
Başka borçlar...
AK Parti’nin Hrant Dink’e başka borçları da var...
Her şeyin başında elbette bir iktidarın hunharca, kalleşçe, vahşice öldürülen bir yurttaşının kanının yerde kalmaması, ruhunun muazzep olmaması için adaleti yerine getirme görevi var... Bu çok açık olduğu için söyleyip geçiyorum ve AK Parti’nin Hrant Dink’e karşı daha kişisel planda bir başka borcuna geliyorum...
“Asıl hedef” AK Parti, ülkedeki Hıristiyan azınlıklara karşı başlatılan cinayetler serisinin müsebbibi olarak gösterilir ve ona karşı bu temelde yürütülen kampanya Batı’da başarılı bir biçimde yaygınlaştırılırken, “bireysel hedef” Hrant Dink hep bu kampanyanın yanlışlığını ve haksızlığını vurguladı. Yazılarında ve özel sohbetlerinde, cinayetlerin, Batı’nın ezberlerini okşamasa da “dinciler”tarafından değil “laik ulusalcılar” tarafından kışkırtıldığını anlattı.
Ölümünden yıllar sonra yayımlanan WikiLeaks belgelerinde ise bu konudaki fikirlerini Amerikalı diplomatlara şu şekilde anlattığını gördük:
“Türkiye’de hangi siyasi partinin ‘gerçek laikliği’ temsil ettiği sorulduğunda, Dink ‘AKP’ cevabını verdi. Bir dinî azınlık mensubu olarak, İslam eğilimli bir partinin gücünü arttırmasından korkup korkmadığı sorulduğunda ise ‘Hayır’ dedi.
“Kemalizm’den vazgeçmenin Şeriat düzenine yol açmayacağından neden bu kadar emin olduğu sorulunca, Dink’in cevabı, ‘Bunun bizi şeriat düzenine değil ama demokrasiye götüreceğine inanıyorum’ oldu. Buna niye inandığı sorulduğunda ise, Dink, ‘Kemalistler demokratik değil. Ben Ermeni olduğumu söylediğim için Kemalist bir devlet tarafından yargılandım. İslamî bir yönetimle böyle bir tecrübem hiç olmadı’ dedi.”
İşte böyle...
Velhasıl, hükümet Hrant’a borçludur.
Borcunu ödemek için bugüne kadar hiçbir şey yapmadı (evet “hiçbir şey” diyorum), bakalım bundan sonra neler yapacak?
AK Parti “devlet”in suçlanmasına eskiden bu kadar kızmazdı
Hrant’ın arkadaşları 31 Ocak 2012’de düzenledikleri basın toplantısında şöyle dediler:
“Hükümet diyor ki: ‘Biz yargının bizden istediği her şeyi yaptık.’
“Biz de diyoruz ki: Bunu böyle söylemek çok ama çok ayıptır. Çünkü: İlkin, yargı istemese de yapmanız gereken çok şey vardı, hiçbirini yapmadınız.
“İkincisi, mahkeme, sırf varılan karar yüzünden değil, baştan skandaldı. Çünkü siz üstünüze düşen hiçbir şeyi yapmamıştınız ve açılması gereken esas dava açılamamıştı.
“Üçüncüsü, bu eksik gedik dava yürürken de üstünüze düşen hiçbir şeyi yapmadınız.”
Bu girişin ardından tane tane yapılan “yapılmayanlar” listesini okuyup da bu sözlere hak vermemek mümkün mü? Mümkün aslında: Bunların “olgu” değil de “iddia” olduğunu düşünürseniz, mümkün...
Açıkçası ben, hükümetin bu süreçte sergilediği somut tutum ortadayken, olan biteni, “canım, neden yapmasın, niye korusun, bu işi yapanlar Ergenekoncu, e, onlar hükümetin de düşmanı değil mi?” diye karşılayanların bir bölümünün Hrant’ın arkadaşlarının sıraladıkları olgulara inanamayıp onları hâlâ iddia saydıkları için öyle düşünmeye devam ettiklerini düşünüyorum. (Aslında her şeyi bilen gazetecileri değil, sokaktaki insanların bir bölümünü kast ediyorum.)
Mesela basın toplantısından şu bölüm:
“İstanbul polisi, cinayet sırasında olay yerini en iyi gösteren kamera kayıtlarını daha ilk gün alıp yok etti. Bunu beş senedir söylüyoruz.”
Şimdi bu satırları okuyan biri, bunun bir iddia falan değil olgu olduğu bilgisiyle, bununla ilgili hiçbir şeyin yapılmadığı bilgisine aynı anda nasıl inanabilir?
Peki, bunun bir olgu olduğunu bilen hükümet ne yapmış? Açıklamadan okuyalım:
“Başbakan dese ki: ‘Bunlar nerede? Hanginiz alıp yok etti? (...) Niye sormadı? (...) Başbakan’ın şunu anlaması gerek: bu kadar garip bir şeyi merak edip sormuyorsa, biz haliyle cevabını biliyor diye düşünüyoruz.”
Böyle bir sürü “olgu” ve ona bağlı bir sürü soru var basın açıklamasında. Tamamına şu linkten ulaşabilirsiniz: http://www.hranticinadaleticin.com/tr/basinAciklamasi.php
Açıklama, “‘Katil devlet’ diyoruz diye bize kızıyorlar. (...) Gelin, öyle bir şey yapın ki, bir daha o lafı ağzımıza alamayalım. Yapabilir misiniz?” cümleleriyle sona eriyor.
Bence burada kızacak bir şey yok. Bu devletin içinde ne cinayetler işlendiğini hepimiz biliyoruz.
Eskiden devletle ilgili bu türden olumsuz nitelemeler AK Parti’yi rahatsız etmezdi. Şimdi ediyor ve doğrusu bu da bana Hrant’ın gerçek katillerine ulaşabilme konusunda umutsuzluktan başka bir şey imâ etmiyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025