Alper GÖRMÜŞ
Konda’nın “10 yılda ne değişti” başlıklı raporunun açıklandığı gün, ben de siyaset bilimci Onur Atalay’ın geçtiğimiz yıl yayımlanan Türk’e Tapmak adlı kitabını bitirmek üzereydim. (Kitabın alt başlığı: Seküler Din ve İki Savaş Arası Kemalizm.)
Konda’nın araştırmasının Türkiye’de son 10 yılda yüzde 1’den yüzde 3’e çıkan inançsızlıkla ilgili bölümlerini okuyunca, zihnim kaçınılmaz bir çağrışımla kitabın başlangıç bölümlerinde yer alan yakın tarihimizdeki benzer dönemlere kaydı.
Bu yazıda, Atalay’ın kitabından yararlanarak, Osmanlı’nın son dönemiyle Cumhuriyet’in başlangıç yıllarına tarihlenen iki dönemdeki artan inançsızlık eğilimi ile günümüzdeki inançsızlık eğilimi arasındaki benzerlikler ve farklılıklar üzerinde duracağız.
Osmanlı’nın son dönemindeki bilim ve pozitivizm temelli inançsızlık eğilimi ile Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki Medeniyet (Batı) ve seküler yaşam tarzı temelli inançsızlık eğilimi hakkında herkes gibi ben de genel bilgilere sahiptim, fakat bir doktora çalışması olan kitaptan bu eğilimin hangi boyutlara ulaştığını öğrendiğimde doğrusu çok şaşırdım. Zikrettiğim dönemlerdeki inançsızlık eğiliminin bugünkünden çok daha radikal ve keskin olduğunu öğrenince eminim siz de çok şaşıracaksınız.
Fakat önce Konda’nın araştırmasının ilgili bölümüne kısaca bir göz atalım...
“Ateistim” diyenler: Yüzde 1’den yüzde 3’e
Konda’nın “10 yılda ne değişti” başlıklı “veri ambarı”nda 2008 ve 2018’de yapılmış hayat tarzları araştırmaları karşılaştırılıyor. “Dindarlık”, bu karşılaştırmaya konu teşkil eden başlıklardan biri...
Buna göre, dindar olduğunu söyleyenlerin oranı 10 yıl içinde yüzde 55’ten yüzde 51’e düşmüş. “İnançlılar” yüzde 34’ten 31’e, “sofular” yüzde 13’ten 10’a gerilemiş.
Fakat asıl önemli değişim, kendisini “ateist” ya da “inançsız” sayanlarda. Bu oran ateistlerde yüzde 1’den yüzde 3’e, inançsızlarda da yüzde 1’den yüzde 2’ye çıkmış.
Konda yöneticileri, bu rakamları “Dindarlık yapısı değişmiyor; ancak, inançsızlar daha görünür olmaya başlamış” diye yorumluyor.
Acaba Konda yöneticileri, kurumsal bir dini reddeden fakat Tanrı inancını sürdüren, dolayısıyla kendini “ateist” ya da “inançsız” saymayan ve geçtiğimiz yıl kendilerinden çok söz ettiren “deistler”le ilgili bir karşılaştırma yapsalardı nasıl bir sonuç elde ederlerdi? Acaba 10 yıl önceki beyanının tersine artık dindar olmadığını söyleyen yüzde 4’lük kesimin bir bölümünü onlar oluşturuyor olabilir mi?
“Deistler” parantezi
Konda’nın araştırmasında yoklar ama, mademki biz Osmanlı’nın son dönemindeki ve Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki dinden uzaklaşma eğilimiyle bugünkünü karşılaştırıyoruz, bugünkü eğilim içinde önemli bir yekûn oluşturması gereken “deizm”le ilgili de birkaç hatırlatma yapmadan geçmeyelim.
Bir ilahiyat hocasının, “başörtülü fakat deist” öğrencileriyle ilgili sözlerinden sonra hızlanan deizm tartışmalarını hatırlayacaksınız... Her ne kadar Diyanet’in ve muhafazakâr siyasetçilerin “bizde olmaz öyle şeyler” itirazlarına rağmen bir süre sonra özellikle gençler arasındaki varlığı teslim edilen deizme kayışın nedenlerinin başında, dinin lafzı ile dini taşıma iddiasındaki kişilerin (siyasetçiler dahil) pratiği arasındaki fark gösterilmişti.
Modernizm ve modern hayat, tabii bir başka etmendi, ki ben de “Deizmin döl yatağı: Modernizm” başlıklı yazımda buna dikkat çekmiş, şöyle demiştim:
“Türkiye’de gençlerin deizme kaydıklarını dile getiren ilahiyatçılara göre bunun başlıca nedeni ‘sahnede dini temsil ettiğini söyleyen insanların eylemleri...’
“Bu figürlerin, olumsuz rol modelleri olarak kurumsal dinden uzaklaşma eğilimini güçlendirdikleri muhakkak. Fakat deizm asıl çekiciliğini, modern-seküler hayatın iğvası ile dinin vecibeleri ve kuralları arasında sıkışmış gençlere, inancı da içeren ‘popülist’ bir çıkış yolu sunmasından alıyor.”
Öyle veya böyle, dindar gençler arasındaki deizm eğilimi, artık kendilerini tatmin etmeyen bir anlam dünyasının dışına çıkma, cari dinle aralarına bir mesafe koyma eylemi anlamına geliyor. Mücahit Bilici’nin sözleriyle, gençler, “Yamulmuş, bozulmuş, yozlaşmış bir dinden kaçıp Allah’a sığınıyorlar.”
Osmanlı’nın son dönemi
Şimdi artık Onur Atalay’ın kitabına ve yakın tarihimizde dinden uzaklaşma, inançsızlık, ateizm, deizm gibi kavramlarla karşılanabilecek eğilimlerin belirgin bir şekilde kendini gösterdiği zaman dilimlerine dönebiliriz.
Başlamadan önce, kitapta da vurgulanan bir rezerve işaret edelim: Sözü edilen bütün bu eğilimler elbette kentlerle ve kentlerdeki eğitimli kesimlerle sınırlı. Kırsal kesimlerde İslam inancı, herhangi bir kuşku içermeksizin hâkimiyetini sürdürüyordu.
Onur Atalay, Osmanlılar’ın son dönemindeki “inanç krizi”ni (kendi deyişi) anlatmaya, işte bu rezerve işaret eden “19. Yüzyılın sonlarında İslâm, entelektüel kesimde cazibesini hızla yitirmeye başlamıştı” cümlesiyle başlıyor ve dönemi, çeşitli yazarlara atfen şöyle anlatıyor (dipnotlarda atıf yapılan yazarları, aşağıdaki alıntıda parantez içinde gösteriyorum):
“19. yüzyılın sonlarında İslâm, enetelektüel kesimde cazibesini hızla yitirmeye başlamıştı. Niyazi Berkes, Abdülhamid dönemi mekteplerinde yetişenler için (ki sonradan Cumhuriyet’i kuran kadro olarak karşımıza çıkacaklardır) ‘Dinden, şeriattan, gelenekten, maneviyattan o denli çok söz edilen bir dönemde, karanlık fikir ve inançlara isyan eden bir kuşak yetişiyordu. Bu kuşağın başlıca özelliği de inançları inkâr ve materyalizmdi’ diye yazıyorsa da, muhtemelen durum bundan biraz daha karmaşıktı.
“(...)
“19. yüzyılın sonundaki tüm İslâmileştirme çabalarına rağmen, devletin yeni modern okulları, ‘çoğunlukla pozitivist, materyalist ve ilimperest fikirlerle aşılanmış bürokratlar, subaylar, profesyoneller ve aydınlar yeteştiriyordu’ (Amit Bein). Bu dönemde bir yüksekokul öğrencisinin namaz kılması artık şaşkınlıkla karşılanmaktaydı (Mehmet Ö. Alkan) veya 1915-16 (hicri 1331) yılında Darülmuallim’in öğrencileri arasında yapılan bir ankette 90 öğrenciden 89’u dinle alakalarının olmadığını veya dine ancak reform yapıldığı takdirde olumlu yaklaşacaklarını belirtiyorlardı (Nuray Mert). Jön Türk subayları içinse, konyak içip domuz eti yemek adeta bir onur meselesi halini almıştı (Bernard Lewis).”
Cumhuriyet ve Tek Parti dönemi
Osmanlı’nın son dönemindeki dinden uzaklaşma ve inançsızlık eğilimini, devletin tam tersi yöndeki çabalarına ve propagandasına rağmen ortaya çıkma özelliğiyle günümüzdeki duruma benzetebiliriz.
Oysa bu iki dönem arasında yer alan, yani Cumhuriyet’in ilanından sonra başlayıp Tek Parti’yle devam eden dönemde, devlet, toplumun dinden uzaklaşması (en azından dinin bireylerin vicdanlarına hapsedilmesi) için aktif çaba sarf eden bir aktör durumundadır.
Peki, bu dönemdeki dinden uzaklaşma ve inançsızlık eğiliminin tümüyle devletin bu tutumundan kaynaklandığını söyleyebilir miyiz?
Onur Atalay’ın kitabında yer alan bilgiler, bu dönemdeki eğilimde baskının yanı sıra, Cumhuriyet kentlilerinin Batı düşüncesinden ve Batılı seküler hayat tarzından etkilenmelerinin de rolünün olduğunu ortaya koyuyor. Yani hem baskının hem de rızanın ürettiği bir süreç bu.
Kitapta yer alan ve bu dönemin atmosferini gösteren birkaç çarpıcı pasajı da dikkatinize sunayım:
“Oruç tutmaya kalktılar, namaz kılmaya kalktılar...”
“Dönemin hâkim entelektüel havasını takip eden radikal kanada mensup yönetici elitler, İslâm’ı o zamanlarda dahi miadını doldurmuş bir kurum olarak görürler. Kazım Karabekir, daha 1923 yılında, Mahmut Esat (Bozkurt), Tevfik Rüştü (Aras) (ki ikisi de sonrasında uzun yıllar bakanlık -Dışişleri ve Adalet- yapacaklardır) ve Ali Fethi’nin (Okyar) (ki sonrasında Başbakanlık yapacaktır) İslâm’ı kaldırmanın propagandasını yaptıklarını aktarır.” (Uğur Mumcu’nun Kâzım Karabekir Anlatıyor kitabından).
“(...)
“Geçmişte dindar olarak bilinen zatlar, Hasan Âli’den Memduh Şevket’e kadar, artık ‘dindar gözükmemek için’ ellerinden geleni yapıyorlardır. Mebus olan eski bir hoca, poker oynayıp rakı içerken Allah’a küfretmektedir. Konya’da yine eski bir mebus ve eski bir hoca, camileri ve mescitleri hâlâ neden yaşattığımızı sorar Mustafa Kemal’e (Ahmet Hamdi Başar).
“(...)
“1935’te Meclis’e giren ilk kadın vekillerden Fakihe Öymen’in İsmet İnönü dönemi hakkında hayıflanarak söyledikleri önemlidir: ‘Atatürk’ün yolunda yürümüş olsaydı, her şey başka türlü olacaktı. Atatürk öldükten sonra birçok dostlarımız var. İsmet Paşa zamanında oruç tutmaya kalktılar, İsmet Paşa zamanında namaz kılmaya kalktılar (Arı İnan).”
Sadece elitler değil...
Onur Atalay, yönetici elitte dine karşı benimsenen bu pervasız tutumun hemen akla getirdiği o soruyu da soruyor:
“Peki ama, yönetici elit, İslâm’ın rıza sağlayıcı muazzam gücünü kullanmaktan vazgeçmeyi nasıl göze alabilmişti?”
Yazarın bu soruya verdiği cevap, Tek Parti dönemindeki dinden uzaklaşma eğiliminin yönetici elit ya da entelektüellerle sınırlı olmadığını ortaya koyuyor:
“Anlaşılan, halkın da kendileri gibi hızla İslâm’dan uzaklaştığını veya uzaklaşacağını düşünmekteydiler. Gerçekten de dönem itibariyle sadece yöneticiler değil, halk (en azından şehirli orta ve üst sınıflar) arasında da dinin formal yapısına karşı soğukluk gözle görülür bir hal almıştır.”
Yazar, kitabında dinden uzaklaşma ve inançsızlık eğiliminin çeşitli kesimlerdeki görünümünü çok sayıda örnek ve atıfla uzun uzun anlatıyor, fakat ben bu kadarını aktarmakla yetiniyorum.
Eski dönemler tarih oldu ve en azından gazetecilerin ve aktüel yorumcuların ilgi alanının dışına düştü. Fakat günümüzdeki dinden uzaklaşma ve inançsızlık eğilimi için aynı şeyi söyleyemeyiz.
Bu cümleden olmak üzere, ben de ara ara bu önemli sosyolojik olguya eğilmeye devam edeceğim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025