Alper GÖRMÜŞ
Arkadaşı ve dostu olmaktan onur duyduğum Kürşat Bumin’in Yeni Şafak’taki köşesini (23 mayıs) gördüğümde, içimden “eyvah” dedim... Çünkü derinliği ve kendine has üslubuyla, polemiğe soyunduğunda gözümde bu alanın en baş edilemezi haline gelen bir yazar tarafından daha yazı başlığından polemik meydanına davet ediliyordum: “Alper’le polemik! Devlet değişmeden değişemeyecek miyiz?”
Başıma bu işi açan, Kürşat’ın Yeni Şafak’taki yazısından bir gün önce Taraf’ta yayımlanan “Devlette ve medyada gayrımüslim algısı” başlıklı yazımdı.
Kısaca hatırlatayım: Yazıda, medyadaki sorunlu gayrımüslim algısının, devletteki sorunlu algının doğrudan uzantısı olduğunu; bu anomalinin de, medyanın, olması gerektiği gibi toplumsal talepleri devlete iletmek yerine devletin toplumdan taleplerinin aktarıcılığına soyunmasından kaynaklandığını savunmuştum.
Yazıda, işte bu tesbitten yola çıkarak devletteki sorunlu gayrımüslim algısının değişmesi için medyadan fazla bir şey umamayacağımızı; sözünü ettiğim anomali nedeniyle, tam tersine, medyadaki hayırlı değişimlerin ancak devletteki değişikliklerden sonra mümkün olabileceğini öne sürmüştüm.
Kürşat’ın da dediği gibi, bazı “indirgemecilikler”e başvurduğumu, bazı tercihlerimi “pragmatik”kaygılarla dile getirdiğimi açıkça söyleyerek “polemiğe açık” bir yazı kaleme aldığımı zaten itiraf etmiştim.
Böyle yazmış olamazdım!
Kürşat, bunları hatırlattıktan sonra “Ama ben yine de ‘polemik’i başlatmak istiyorum!” diyor ve başlatıyor:
“Alper’i bu seçimini yaparken haddinden fazla ‘kötümser’ buldum. Üstelik bu kötümserlik sadece ‘medya’ değil, çok daha önemli olarak ‘toplum’ söz konusu olduğunda da geçerli. Güzel gelişmelerin ‘toplum’ tarafından samimi ve ciddi biçimde benimsenmesi gerçekleşmeden hayat bulamayacağını Alper de biliyor tabii ki... ‘Medyamızda Gayrimüslim Algısı’nda olduğu gibi ‘Devletimizde Gayrimüslim Algısı’nda şahit olacağımız olumlu gelişmelerin de ön koşulunun ‘Toplumumuzdaki Gayrimüslim Algısı’nın doğru yola girmesinden geçtiğinin tabii ki Alper de farkında... ‘Oradaki rasyonel’i gerçek anlamda rasyonel kılacak olanın ‘devlet aktörleri’ değil, toplumsal aktörler olduğunu kuşkusuz o da kabul edecektir.”
Kürşat’ın yazısının bu ilk satırlarını okuduğumda çok şaşırdım... Doğru, ben yazımı, tartıştığımız algıya dair olumlu gelişmeler faslında medyaya neden güvenemeyeceğimizi, o hususta neden “kötümser”olduğumu anlatmak için kaleme almıştım. Fakat “toplum” konusunda da benzer bir kötümserlikten söz etmiş olamazdım. Yazının bir yerinde toplumun hâlihazırdaki gayrımüslim algısının da sorunlu olduğunu ifade ettiğimi hatırlıyordum, fakat toplumdaki algının değişmesini, medya faslında öne sürdüğüm gibi “devlet”teki değişmeye bağladığımı hatırlamıyordum. Bunu yapmış olamazdım, çünkü böyle bir şey ancak toplum-devlet ilişkisine, toplumdaki ve devletteki değişimlerin yönüne dair kendimi bildim bileli müracaat ettiğim temel varsayımlardan vazgeçmemle mümkün olabilirdi.
Üstelik yazdığım yazı devlet-medya ilişkisine dairdi; devlet-toplum ilişkisine dair herhangi bir tesbitte bulunmamıştım.
Yine de, “Kürşat bu netlikle yazdığına göre, yazımda onu böyle düşünmeye sevk eden bir şeyler olmalı” diyerek “Devlette ve toplumda gayrımüslim algısı” başlıklı yazıma döndüm...
“Toplumsal önyargılar” var ama...
... Döndüm ve Kürşat’taki algıya yol açtığını düşündüğüm bölümü buldum. Şöyle yazmışım:
“Medyanın gayrımüslim algısındaki değişimin, medyanın kendi içindeki hayırlı bir dönüşümle gerçekleşebileceğine dair umutlarımı azaltan şeylerden biri de, bir dönemde gücü elinde bulunduranlara karşı eleştirel pozisyon alabilmiş medya kesimlerinin, gücün el değiştirip ‘kendilerinden olanlara’ geçmesinden sonra bu niteliklerini kaybetmiş olduklarını tecrübe etmiş olmam... Böylece bir kez daha gördük ki, yenisiyle eskisiyle merkez medyalar hükümet ve devlete karşı bağımsız bir pozisyondan eleştiri üretmek konusunda yapısal-ideolojik zaaflarla malûldür.
Medyanın eleştirel yaklaşmasını beklediğimiz alan üstelik toplumsal önyargılarca da beslenen bir alansa (ki gayrımüslim algısı tam böyle bir alana işaret ediyor), o zaman ‘bağımsız bir değişken olarak medya’dan çok da fazla bir şey umamayız.”
Kürşat sanıyorum “toplumsal önyargılar”a işaret eden bu son paragraftan, benim, “medya gibi topluma da güvenemeyiz, bu algı değişecekse devlet üzerinden ve onun sayesinde değişecektir” gibi bir sonuç çıkardığımı düşünmüş.
Doğrusu, yazı boyunca medyadaki sorunlu gayrımüslim algısının değişmesinin devletteki değişime bağlı olduğunu söyleyip de (ki zaten yazı da “devlet değişmeden medya değişmez” cümlesiyle bitiyordu), devletteki değişimin nasıl olacağından hiç söz etmemenin “gevşek dokulu” bir meram anlatma olduğunu şimdi anlıyorum. Şimdi, yazının, devletteki sorunlu gayrımüslim algısının devletin“kendi içinde” bir değişimle mümkün olduğuna dair bir düşünceye yol açabileceğini kabul ediyorum. (Bu yazıyı yazmadan önce Kürşat’la telefonda sohbet ederken ona “haklısın” derken aklımdan bunlar geçiyordu.) Fakat bütün bunlara rağmen benim gerçek düşüncemin böyle olamayacağını, bunun neredeyse devlet ve topluma dair düşüncelerimin tamamından vazgeçmem anlamına geleceğini söylüyorum.
Bütün bu mülahazalarla Kürşat’ın şu sözlerini üzerime alınmıyorum:
“Demek ki, umudumuzu ‘toplum algısı’nın doğru yola girmesine bağlamak gerekir derken, herkesin ‘toplum’dan anladığı şeyin aynı olmadığını bilmemiz gerekiyor. ‘Toplumsal’ı ülkedeki bu ve diğer ‘zararlı’ algıları ortadan kaldırmaya muktedir tek alan olarak kabul ederken, ‘Devlet’i aklından çıkaramayan bir ‘sivilleşme-sivikleşme’ gayretinin hakiki ve dolayısıyla makbul olmadığını söyleyeceğiz. Demek ki her şeye rağmen toplum-toplumsallıktan umut kesip Devlet’e ‘Buyur bu algıyı da sen düzelt’ demenin haddinden fazla problemli olduğunu tekrarlayacağız...”
Toplum değişmeden ne devlet değişir ne de medya!
Yanlış anlaşılmasın: “Üzerime alınmıyorum” deyip kendi hakkımı korurken, yazdığım yazının yukarıda ifade ettiğim “gevşeklik”le malûl olduğunu bir kez daha söyleyerek Kürşat’ın hakkını da koruyor ve bana bu düzeltmeyi yapma fırsatı verdiği için kendisine teşekkür ediyorum.
Bitirirken, “Devlette ve medyada gayrımüslim algısı” başlıklı yazıda yeteri kadar vurgulamadığım için yanlış anlamalara yol açan noktaların üzerinden bir kez daha gitmek istiyorum...
Birincisi: Temel iddiamda ısrarlıyım. Yani, “devlet değişmeden medya değişmez...” Bu iddiayı ancak medyayla devlet arasındaki “demokratik normal”lerle bağdaşmayan ve tepetaklak duran ilişkide gerçekleşecek radikal bir değişim çürütebilir. Bir gün öyle bir şey olursa, ben de devletteki sorunlu gayrımüslim algısının değişmesinde medyanın olumlu bir rol oynayabileceğini kabul ederim.
İkincisi: Devletle medya arasında kurduğum “karamsar” ilişkiyi kesinlikle devletle toplum arasında kurmuyorum. Yani, toplumdaki sorunlu gayrımüslim algısının olumlu yönde değişmesinin devletteki algının değişmesine bağlı olduğu gibi bir düşünceye sahip değilim. Bunun tam tersinin geçerli olduğuna inanıyorum:
Toplumdaki algı değişecek, devlet de er ya da geç ona uymak zorunda kalacak.
Üçüncüsü: Önceki yazıyı, yine bir indirgemecilikle salt devlet-medya ilişkisi bağlamında kurmuş,“toplum”u bilerek analiz dışında bırakmıştım. Analize toplumu da katsaydım, “devlet değişecek, medyadaki değişim onu izleyecek” kötümserliğiyle yetinmez, devletteki sorunlu gayrımüslim algısının toplum üzerinden nasıl değişeceğini de izah ederdim.
Önceki yazının son cümlesi “devlet değişmeden medya değişmez”di, şimdi şöyle diyorum:Toplum değişmeden ne devlet değişir ne de medya!
Peki, toplumdaki sorunlu gayrımüslim algısının olumlu yönde değişmesi hususunda iyimser miyim? Elbette!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025