Alper GÖRMÜŞ
2000’li yılların başlarında benim gibi İstanbul’un merkezinde yaşayan fakat çalıştığı yer nedeniyle her gün merkezle çevre arasında gidip gelen herkes mutlaka fark etmiştir: Özellikle ‘milli hassasiyet’ günlerinde merkezden yola çıkan birinin yolculuğu binalara asılmış bayraklar arasında başlar, yolda ilerledikçe bayrak yoğunluğu yavaş yavaş azalmaya başlar, Bağcılar, İkitelli gibi yerlere geldiğinde bayraklar neredeyse tümüyle yok olurdu.
Oysa yaşanan, düpedüz kanun dışıydı.
Bugün de yürürlükte olan 2893 numaralı Türk Bayrağı Kanunu, bayrağın nerelere, ne surette asılacağını kesin kurallara bağlıyor. Madde 3: “Bayrak, kamu kurum ve kuruluşlarıyla yurt dışı temsilciliklerine ve kamu kuruluşlarıyla gerçek ve tüzel kişilerin deniz vasıtalarına çekilir. Yurt içinde ve yurt dışında yetkililerin araçlarına takılır.”
Bayrak Kanunu’nun bu maddesinin fiilen ortadan kalkmasının ve bayrağı başta evler olmak üzere isteyenin istediği yere, istediği zamanda, istediği süreyle hem de kanunu denetleme mevkiinde olanların teşvikiyle asmasının başlangıcını 28 Şubat’a kadar götürebiliriz.
Bayrak asma pratiğinin ilk olarak 28 Şubat’la birlikte değişmeye başlamasının bize ne söylediği açık: Bayrak artık, sevgisini bütün bir ulusun ortaklaşa paylaştığı bir sembol olmaktan çıkmaya ve “onu sevmeye hakkı olmayanlara” beslenen öfkenin ifadesi olmaya başlamıştır. Bayrak artık bir sopadır.
Refah Partisi’nin defterinin dürülmesinden ve yerine askerlerin kontrolünde, laik hassasiyetleri temel alan üçlü koalisyonun (DSP, MHP, ANAP) kurulmasından sonra (1999) bayrak öforisi epeyce gevşedi, ta ki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) kuruluşuna kadar…
Bayrak yeniden sopa haline geliyor
Böylece, bayrağın sopa suretinde araçsallaştırılması yeniden gündeme geldi.
Artık basın da devredeydi ve bu yoldaki ittirmecenin başını, başta bugünlerde -bir kez daha- birbirlerine giren Ertuğrul Özkök ve Emin Çölaşan olmak üzere Hürriyet gazetesi çekiyordu.
Tabii görünüşte meselenin hiçbir politik yanı yoktu, kimseye sopa sallanmıyordu, bayrak hassasiyeti salt milli duygular temelinde yükseltiliyor-muş gibi yapılıyordu.
Mesela Ertuğrul Özkök, yine bir milli hassasiyet gününde (26 Ağustos 2004), genel yayın yönetmeni olduğu gazetesinde her hafta Türkiye’nin en güzel 10 köyünü, lokantasını, adasını, gölünü, hanını, bisiklet rotasını, hanını vb seçen arkadaşlarına köşesinden “Lütfen, ‘en güzel 10 Türk bayrağını’ seçin” çağrısında bulundu. Kendisi de “bu 10 bayrağı belirleyecek jüride yer almaya aday”dı. Ama seçtiği “dört bayrağı şimdiden ilan ediyor”du. “İkisi sivil, ikisi askeri” idi:
“Bana göre bugün en güzel bayrak, Türkiye İş Bankası’nın İstanbul’daki genel merkez binasının tepesinde dalgalanan Türk bayrağıdır. Hem direği, hem de bayrağın boyutları açısından gerçekten çok etkileyici bir görüntü sergiliyor.”
Burada kesiyorum, Özkök’ün “benim iftihar listemdir” dediği dört ‘en güzel’ bayrağın tamamını merak edenler şurayı, https://www.hurriyet.com.tr/turkiyenin-en-guzel-dort-bayragi-252479
Özkök’ün gazetedeki arkadaşlarının seçtiği “Türkiye’nin en güzel 10 bayrağı”nı merak edenler de şurayı tıklayabilir:
https://www.hurriyet.com.tr/gundem/turkiyenin-en-guzel-10-bayragi-5772062
Tabii Emin Çölaşan’ın 10 yıla yaydığı “Camilere bayrak” kampanyasının da “bayrağı sevmeye hakkı olmayan”larla bir ilgisi yoktu. O da hiçbir politik amaç taşımıyordu, onun da yegâne amacı milli duyguları kimseyi dışlamadan yükseltmekti.
Çölaşan ilk “camilere bayrak” çağrısını 15 Mart 2002’de yapmış, sonraki yıllarda da aralıklarla bu çağrısını yinelemişti. (Bu çağrılara Diyanet bir süre camilerin millî mekânlar olmadığı gerekçesiyle uymamış, 2006-2007’den itibaren bu kararını yumuşatmıştı.)
Bilmiyorum Çölaşan yıllar içinde böyle kaç yazı yazdı, fakat bütün bu yazılara sinmiş temel motifin, talebin daha da yaygınlaşması ve muhtemel bir fiilî uygulama durumunda ortaya çıkabilecek itirazlar üzerinden, itirazcıların “gayri millî” özlerini ifşa etmek olduğu hususunda benim şahsen hiçbir kuşkum yok.
Cumhuriyet mitingleri: Yeni bir aşama
2007’ye gelindiğinde, bayrağın “muhafazakâr kafalara indirilen sopa” işlevi iyice kitleselleşti. Cumhuriyet mitinglerinin kırmızı rengi, “bayrak asın” çağrılarıyla birlikte büyük şehirlerin apartmanlarının da rengi haline gelmeye başladı.
Bayrak artık birleştirici değil düpedüz bölücü bir rol oynamaya başlamıştı. Çünkü çağrıyı yapanların bunu hangi amaçla yaptıkları biliniyordu ve dolayısıyla AK Parti’ye oy veren ve bayrakla hiçbir sorunu olmayan milyonlarca insan, çağrıya uyup bayrak sayısını artırdıklarında bunun ne anlama geleceğini biliyorlardı. O kadar ki, AK parti mitinglerinde bile istisnai durumları saymazsak neredeyse hiç bayrak kullanılmıyordu.
Bu kıskaç ancak Cumhuriyet mitinglerinin ve 367 skandalının ardından düzenlenen 2007 genel seçimlerinde kırılabildi ve o tarihten sonra da bayrak, toplumun laik kesiminin tekelinde olmaktan çıktı, muhafazakârların tepesinde sopa olma özelliğini yitirdi.
Fakat hikâye tabii ki orada bitmedi. AK Parti, yıllardır yediği sopa sayesinde bayrağın nasıl kullanışlı bir araç olabileceğini öğrenmişti. Partinin lideri ve Başbakan Erdoğan’ın rotayı “yerli ve millî”ye çevirmesinden itibaren, işler değişmeye başladı. Bayrak artık sahip değiştirmişti.
Şimdi bayrağın eski sahipleri o kadar da coşkuyla sahiplenemiyorlar onu, çünkü hissediyorlar; bayrak artık kendi politik amaçlarından çok başkalarının politik amaçlarına hizmet ediyor.
Asker cenazeleri, Çanakkale törenleri
Her şeyi çok çabuk unutuyoruz… bir de zamana yayıldığı için bazı değişiklikleri fark edemiyoruz ve sonra da sanki hep öyle olagelmiş gibi davranıyoruz.
Şunu hatırlıyor musunuz:
“CHP’lileri şehit cenazelerinde protokole almayın. Onların gideceği adres başka. Böyle bir talimat verdim. ‘CHP il başkanlarını bundan böyle şehit cenazelerinde protokole kabul etmeyin’ dedim. Bu kadar basit. Onların gideceği adres PKK terör örgütü mensuplarını cenazeleri var. Sandıkta beraberlerse cenazede de birlikte olsunlar.”
Bunu, Haziran 2018’de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu söylemişti. Bundan 10 ay sonra da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hayatını kaybeden bir askerin cenaze törenine katılmak isterken Ankara Çubuk’ta ölümcül bir saldırıya uğradı.
Fakat hayır, bu hep böyle değildi. Bir zamanlar da asker cenazelerinin ‘sahibi’ olan milliyetçiler ve ulusalcılar AK Partili siyasetçileri almazlardı törenlere.
Tıpkı bugün artık ağırlıklı yanıyla bir iktidar etkinliği haline gelmiş Çanakkale törenlerinin eski sahiplerinin farklı olması gibi…
‘Milli hassasiyet’ simgelerinin nöbetleşe sahipliği; yeni sahiplerin eski sahipleri bu simgelere ‘layık’ görmemesi ve bunları kendinden görmediklerinin kafasında ‘sopa’ gibi kullanması… Türkiye’nin hakikati maalesef bu… Bu hakikat benim burada verdiklerimin dışında başka örnekler üzerinden de gösterilebilir.
Türkiye’deki nöbetleşe zorbalık sisteminin bir veçhesi de bu.
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025