Alper GÖRMÜŞ
Gazeteciliğin bir kuşku ve merak mesleği olarak tarifinin günümüzde retorikten başka bir değeri yok. Ya da şöyle diyelim: Gazetecilik günümüzde de bir kuşku ve merak mesleğidir ama bazı rezervlerle: Kuşku duymak ama bizim tarafın canını sıkmayacak tarzda kuşku duymak… Merak etmek ama sadece karşı tarafın kirini pasını merak etmek… Hakikatin peşinde koşmak ama sadece bizim işimize yarayacak bölümünün peşinde koşmak…
Yanılıp da ‘eski tipte’ gazetecilik yapmaya kalkan; kendi mahallesindeki kuşkulu durumları da mercek altına almak isteyen; bakın, bizim içimizde de tuhaf şeyler oluyor, merak etmiyor musunuz diye soran, yanar!
Mahalle dışının öfkesi, mahallenin öfkesinin yanında leblebi çekirdek gibi kalır. O nedenle kendi mahallesinin öfkesine maruz kalmayı göze alarak kuşku duymaya, merak etmeye devam eden birinin cesaretini de, arkasına kendi mahallesinin alkışını alarak başka mahallelerin kirinin pasının peşine düşen birinin cesaretinden kategorik olarak ayırmak gerekir; birincisi çok daha kıymetlidir.
Bundan önceki üç yazı boyunca size eski Zaman gazetesi muhabiri Ahmet Dönmez’in -araları saymazsak- beş ay boyunca devam eden dizi yazısını özetlemeye çalıştım: “Cemaat içeriden adım adım 15 Temmuz’a nasıl sürüklendi?”
Yazdıklarının tamamını ‘doğru’ saydığım için yapmadım bunu; zaten kendisi de dizisi boyunca kesin ifadelerden kaçındı, olguları ortaya koydu -ve onlara bağlı olasılıkları…
Yazdıklarının bir bölümü zaman içinde yanlışlanabilir de, fakat hiç önemi yok bunun. Önemli olan, bir gazeteci olarak son derece titiz bir çalışma sonunda ulaştığı bilgileri mahallenin gazabını üzerine çekme pahasına yazma cesaretini göstermesi… Bunu, en az ortaya koyduğu ürün kadar değerli buluyorum. Zaten dört bölümlü bu dizinin son yazısını onun gazeteciliğine ve cesaretine bir saygı duruşu olarak planlamamın nedeni de bu.
Zorluğu katmerli hale getiren bir duygu: Minnet
Ahmet Dönmez’in cesaretini takdir etmemin bir nedeni daha var, o da bu cesareti mahallesine karşı büyük bir minnet duygusu beslemeye devam ederken sergileyebilmesi… Hakikat aşkının bu duyguya da baskın gelebilmesi…
Zaten o da dizisinin birinci bölümünü bu minnet duygusuna ve onunla ‘hesaplaşmaya’ ayırıyor ve işin bu yanında da ne ağır bir yük taşıdığını anlatıyor bize. Anlıyoruz ki, nispeten ‘köksüz’ mahallelere kafa tutmaktan çok daha zordur böylelerinin pozisyonu.
Sizi, Ahmet Dönmez’in dizisinin ilk yazısı olan “30 yıl önceden bir elektrikli battaniye hikâyesi”yle baş başa bırakıyorum. Epeyce uzun bir alıntı olacak ama ne demek istediğimi anlayacaksınız. Sonrasında benim birkaç cümlem daha olacak.
Malum, İsveç soğuk.
Geçen gecelerden birinde buz gibi yatağa girerken birden aklıma 30 yıl önceden bir sahne geldi.
Orta 1 öğrencisiyim.
Yıl ’89 olmalı.
30 yıldan da fazla olmuş.
Cemaat’in Hatay’daki ilk müessesesi olan bir öğrenci yurdunda kalıyorum. İskenderun’da.
Acayip sıska, çelimsiz, çok üşüyen bir çocuğum.
Bir gün okuldan gelip koğuşuma girdiğimde babamla yurdun bir idarecisini yatağıma elektrikli battaniye yerleştirirken buldum.
Çok sevinmiştim.
O sayede rahat ettim.
Yurttaki arkadaşlarım arasında da epey geyiği olmuştu bu elektrikli battaniyenin. Tabi havası da başkaydı.
Demek aradan kaç yıl geçerse geçsin ve nerede bir soğuk yatağa giriyor olursan ol, aklına hemen o sahne geliyor.
Ardından da bir iç burkuntusu…
Eşime, “Teşekkürümü böyle mi edecektim?” dedim.
“Klasik Ahmet geldi! Sen şimdi günlerce vicdan yapar, kıvranır durursun,” dedi.
Haklıydı.
Daha fazlası da oldu.
Günlerce değil, haftalarca sürdü.
Bu neyin kıvranmasıydı peki?
Neyin teşekkürü?
Şöyle ki: Uzunca bir süredir üzerinde çalıştığım önemli bir konuyu artık yeni bir yazı dizisine dönüştürme aşamasına gelmiştim.
Tam 4 yıllık bir arayışın, araştırmanın, sorgulamanın ürünüydü.
“Cemaat içeriden adım adım nasıl 15 Temmuz’a sürüklendi?” başlıklı bu yazı dizisi, artık cümlelere dökülmeye hazırdı.
Fakat bu dizi, şimdiye kadar Cemaat’e yönelttiğim eleştirel yazıların çok üzerinde, çok daha keskin, çok daha acıtıcı ve çok daha sarsıcı olacaktı.
Bilinmeyen birçok olay ortalığa saçılacak, kimilerinin kutsalları yerle bir olacak ve ciddi bir kırılmaya yol açacaktı.
Hareket’in lideri Fethullah Gülen de dahil olmak üzere herkes ve her şey sorgulanacaktı.
“Teşekkürüm böyle mi olacaktı?”
Okuyamayacaktım belki.
Ya da çok çetin şartlarda okula gidebilecektim.
Ortaokulu olmayan bir köyde yaşıyorduk.
Ve o zaman şehre dolmuş da yoktu.
İskenderun’da parasız yatılı okul da açılmamıştı.
İlkokulu bitirmiştim.
Babam kara kara düşünüyordu.
Bir gün Antakya’da kendi anne babasını ziyarete gittiğinde, köy dolmuşunda tanımadığı iki gencin kendi aralarındaki sohbetine kulak misafiri olur.
Gençler, öğrenci bulamadıkları için hayıflanmaktadır.
Tabi babamın hemen ilgisini çeker.
“Siz ne öğrencisi arıyorsunuz?” diye sorar. Gençler, “Abi biz Fethullah Hoca’nın talebeleriyiz. İskenderun’a bir yurt açtık ama öğrencimiz yok. Köy köy geziyoruz, öğrenci arıyoruz,” derler.
Böyle başladı hikayem.
“Teşekkürüm böyle mi olacaktı?”
O gün ranzamın kenarında babamla beraber elektrikli battaniyemi seren ‘ağabey’, ondan sonra yaşayacağım 32 yıl da dahil olmak üzere hayatımda gördüğüm en şefkatli adamdı. Belki de tanıdığım bütün kadınlardan bile daha şefkatli…
Anadolu’nun bir ilinden kalkıp bizim şehrimize gelmişti.
Diğer yurt belletmenleri de öyle…
Hepsini birer kanatsız melek olarak hatırlıyorum.
Şimdi şu vahşi hukuksuzluk ortamında kendilerini endişeye sevk etmemek için detaya girmeyeceğim ama vicdanım üzerine yemin ederim ki hepsi pırıl pırıl, birer abide insandı.
Tıpkı daha sonra Cemaat içerisinde tanıyacağım insanların ezici bir çoğunluğu gibi…
Yaptıkları fedakarlıkları unutamam.
Onların hepsini orada toplayan bir gaye vardı.
O fedakârlıkları yapmalarını sağlayan bir mefkure vardı.
O yurdun açılmasını teşvik eden, benim gibi yüzbinlerce çocuğun okumasına ön ayak olan bir adam vardı: Fethullah Hoca.
“Teşekkürüm böyle mi olacaktı?”
O adam, 50 yıl önce bir tespit yapmıştı.
Anadolu’nun çocuklarını okutmak gerekiyordu.
Ne olacaksa eğitimle olacaktı.
Bu çocukların bir yerlere gelmesi ve memleketin kaderinde söz sahibi olması lazımdı.
Öyle de oldu.
Büyük bir meydan okumaydı.
Ne ki, sonu felaketle bitti.
Şimdi “o adam” rejimin gözünde bir ‘silahlı terör örgütü lideri’.
Toplum onu ‘şeytan’ olarak görüyor.
Bir ‘elebaşı’.
Tabiri caizse herkes üzerinde tepiniyor.
“Teşekkürüm böyle mi olacaktı?”
Sabah kalktığımda da aynı soru vardı zihnimde.
Çocuklara kahvaltılarını hazırlarken dalgındım.
“Ben dedim, klasik Ahmet gelmiş işte!” diyerek düşüncelerimden uyandırdı beni eşim.
Şikayetçi değildi hayır, şefkatle söyledi bunu.
Ama haklıydı. Günlerce sürecekti bu muhasebem.
Mesleği tamamen bırakmak ve bundan sonra tek bir yazı bile yazmamak da dahil olmak üzere bir çok şeyi düşündüm.
Hem de 4 yıl uğraştıktan sonra tam yazım aşamasına gelmişken…
Bir elektrikli battaniye çarpmıştı beni.
Bir soğuk sarsmıştı.
Öyle ya, bunları yazmayacaksam, bir daha başka şeyleri de yazmamalıydım.
Bugün sürgünde bu zor şartlarda yaşıyorsak, yüzlerce arkadaşımız cezaevinde yok yere hapis yatıyorsa, AKP iktidarının yanlışlarına yanlış dediğimiz içindi.
Ama yanlış nerede olursa olsun insan yanlış diyebilmeliydi.
Aksi takdirde AKP’nin günahlarını yazmayı da bırakmalıydım.
15 Temmuz’u bu kadar sorguluyorsam, bütün tarafları ile sorgulamalıydım.
Değilse o konuda da artık kalem oynatmamalıydım.
“Beyaz Zambaklar Ülkesinde”de dendiği gibi, “Hiç bir şey tek yanlı, tek gözlü olmamalı”ydı.
“Bir insanın kendisine karşı en büyük ödevi gerçeği keşfetmek” değil miydi?
Benimkisi bir mahalle kavgası mıydı ki, tek vazifem kendi mahalleme düşen taşları alel acele toplayıp karşı tarafa fırlatmak olsundu.
Eğer bazı suçları, yanlışları, günahları, pislikleri görmezden gelecektiysek o zaman ne diye AKP ile kavga edip bu kadar acıya katlanmıştık ki…
Öyleyse ya tümden bırakmalıydım mesleği, ya da hakkını vermeliydim.
Böyle hissediyordum.
Böyle inanıyordum.
Hatta bu düşüncemi bazı dostlara da açtım, onlar şahittir.
Kendi içimde aldım-verdim, aldım-verdim…
Her yönü ile her boyutu ile düşündüm.
Nelere mal olacağını da neye katkı sunacağını da…
Belki bir gazeteci, bu hesapları yapmak zorunda değildir.
Evet ama, görüyorsunuz ya işte, ‘Gazeteci Ahmet Dönmez’ ile ’30 yılın acı-tatlı hatıralarının yoğurduğu Hizmet gönüllüsü Ahmet Dönmez’in çatışması bu zaten.
Baştan beri anlattığım o.
“Peki şimdi zamanı mı?” sorusunu da sordum kendime elbette.
Hani o çok sevdiğim ‘Gülün Adı’nda Adso soruyordu ya üstadına, “Arınmışlıkta sizi korkutan nedir?” diye… William şöyle cevaplıyordu: “Acele.”
Acele mi ediyordum?
Her şey bu kadar sıcakken, hukuktan ve mertlikten nasipsiz bu denli canavar bir süreç devam ediyorken böyle bir yazı dizisi doğru olacak mıydı?
Bunu da düşündüm.
Evet.
Ama görüyorum artık.
Biliyorum bir çok şeyi.
Bilmiyormuş gibi yapamam.
Çünkü tarih de hakikat de gelip oraya dayandı. Artık bu yüzleşmenin olması kaçınılmaz.
Zaten 2 buçuk yıl önce Patreon’dan bağımsız ve bireysel gazetecilik mecraına adımımı attığımda, bunu söylememiş miydim?
Twitter hesabıma da sabitlediğim “Nasıl bir gazetecilik?” başlıklı o yazım, benim meslekî manifestomdu. “Bu bir hakikat yolculuğu,” demiştim.
“Gazetecinin benliği vardır ama bencil olamaz.
Gazeteci mahallelidir ama mahalleci olamaz.
Cemaati vardır ama cemaatçi olamaz.
Kabilesi olabilir ama kabileci olamaz.
Aşiretten gelebilir ama aşiretçilik yapamaz.
Yaparsa gazeteci olamaz. Bir borazan, bir tetikçi ya da bir propaganda aygıtına dönüşür.
Oysa akıl, muhakeme, vicdan ve cesaret bir gazeteciye yeterlidir. Gerektiğinde tek, gerektiğinde kitlelerle beraber yürümesini bilir.
Bu yolculuk, böyle bir yolculuk.
Kendi hakikati arama serüvenime sizleri de davet ediyorum.
Gelin bu yolculuğa şahitlik edin, destek verin, güç verin, yoldaşlık edin…” çağrısında bulunmuştum.
Yol gelip oraya dayandı işte.
Bütün bunları düşündüm.
Sonunda şurada karar kıldım: Bu aynı zamanda benimle beraber binlerce insanın hikâyesi.
İnsanların gerçekleri bilmeye ihtiyacı var. Onlara gerçeği ver, bununla ne yapacaklarına kendileri karar versin.
Doğru bildiklerini yazmak, nankörlük değildir.
Vicdanının sesini dinlemek, yediğin kaba pislemek değildir.
Sen, yapılan güzelliklere kara çalacak değilsin. Üzerinde emeği olanlara leke sürecek değilsin. Yapılan fedakarlıklara, çekilen çilelere gölge düşürecek değilsin. Yeşertilen milyonlarca çiçeğe basıp geçecek değilsin. Yapacağın iş, yazacağın yazı bu değil.
İkisi farklı şeyler.
Kara çalanla çalınanı ayırt etmelisin.
Milyonlarca masuma leke sürenleri deşifre etmelisin.
Güzelliklerin hepsine minnetini ifade edeceksin elbette!
Ama yanlışa da yanlış diyeceksin.
Çünkü zaten benim bu 30 yıl boyunca öğrendiğim buydu.
Bana söylenen buydu.
“Hakkın hatırı âli” idi,.
“Ve hiç bir şeye feda edilemez”di.
Tutup kaldırmak gerekirdi.
Ve bir teşekkür varsa eğer, ancak böyle edilirdi.
İşte böyle…
‘Mahalle’ ne mi yaptı? Önce mahallenin ‘abi’leri Dönmez’e ayar vermeye çalıştı. Fakat zordu bu. Söyledikleri yalanlanamıyordu. İki yıl kadar önce Cemaat içindeki büyük bir yolsuzluğu deşifre ettiğinde de öyle yapmışlar fakat gerçek ortaya çıkınca geri basmışlardı. Bu olay, Ahmet Dönmez’in yeni diziyle ortaya sürdüğü Cemaat içi iddiaları inkâr etmede onların elini zayıflatıyordu.
Zaten bir süre sonra ‘doğru’yu buldular; Ahmet Dönmez’in anlattıklarını ‘ademe (yokluğa) mahkûm etmenin’, ondan hiç söz etmemenin en iyi çare olduğu hususunda birleştiler. Tıpkı Sedat Peker’in söylediklerinin AK Parti tarafından “ademe mahkûm edilmesi” gibi.
İşin acıklı kısmı şu ki, ‘abi’ler AK Parti’nin bu taktiğini teşhir etmelere bir türlü doymuyor: “Demek ki Peker’in söyledikleri doğru, cevap veremedikleri için yok sayıyorlar.”
Şimdi “Ahmet Dönmez sırtını kime dayıyor; iktidara mı, MİT’e mi, Cemaat içindeki bir gruba mı” aşamasındalar.
Akılları ve duyguları, bir insanın sırf inandığı için bir başına kalmayı göze alabileceğine, grubunun ana kucağını terk edebileceğine, sırtını bir yere dayamadan böyle serâzâd konuşabileceğine basmayanlar şimdi soruyorlar da soruyorlar… Suçluyorlar da suçluyorlar.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025