Atilla Aytemur
Devlet Bahçeli ne zaman bir şeyler söylemeye yeltense, içimden “Eyvah…” diyorum. Öyle ki, her konuştuğunda bir deri bir kemik kalmış, üflesen uçacak hale gelmiş demokrasimizden bir şeyler kopup gidiyor.
Dile getirdiği her teklif, çok geçmeden AK Parti iktidarının girişimiyle karar, kararname ya da kanuna dönüşüyor.
Bahçeli, bu kez de idam cezasının geri getirilmesini istedi. TBMM 1 Ekim 2020’de açılınca milletvekillerinin mutabakatıyla “milletin bu beklentisinin” çözüme kavuşturulmasını isteyip, “… bebek katilleri, sapıklar, alçaklar, tecavüzcüler layık oldukları cezalara çarptırılmalıdır” dedi.
AK Parti, hem nalına hem mıhına…
AK Parti’nin Grup Başkan Vekili Cahit Özkan ise partililere “Bu ülkede huzuru bozan, barışımızı tehdit eden, vatandaşlarımızın hak ve adalet beklentisini ortadan kaldıran suçlarla ilgili idam cezasına ‘evet’ diyor musunuz” diye sordu ve “Evet” yanıtını duyunca, istediği sonucu almışların güveniyle “Biz de ‘Evet’ diyeceğiz” cevabını verdi.
Kanaatini en son açıklaması beklenen TBMM Başkanı Mustafa Şentop’a gelince, “Çok sınırlı olarak belli suçlara mahsus olmak üzere idam cezasının bulunması gerektiği kanısındayım” diyerek, idam isteyenler kervanına katılıyormuş gibi yaptı. Ama hemen sonra, ”Bir hukukçu olarak ölüm cezasının yeniden anayasaya girmesinin pek de kolay olmadığına” işaret ediverdi:
“Bu konuda cezanın gelebilmesi için bir, Türkiye içerisinde anayasa değişikliğine ihtiyaç var, bir de Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleri var. Bunlarla ilgili de değerlendirme yapılması gerekir. Görüşülüp, tartışılması gereken bir konu, takdir parlamentomuzun.”
AK Parti’nin eski grup başkan vekili Naci Bostancı da benzeri görüşleri dillendirip, bunun kolay olmayacağını ima etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bu soru 2018 yılında, Yüksekova’da yola döşenen bir bombanın patlaması sonucu yaşamını yitiren asker eşi ve 11 aylık bebeğinin cenaze töreninde sorulmuştu. O da “İdam konusundaki hassasiyetimizi biliyorsunuz… Parlamento’dan geçtiği anda benim için onaylamamak diye bir şey yoktur; onaylarım. Hans ne der, George ne der buna bakmayız. Allah ne der buna bakarız” diyerek TBMM’yi işaret etmişti.
Muhalefet hiç ciddiye almadı
Muhalefet, birçok bakımdan haklı olarak Devlet Bahçeli’nin açtığı bu tartışmayı çok ciddiye almadı. Öyle ya, iktidar ve Cumhur İttifakı her aklına geldiğinde, onu bunu bahane ederek, sık sık “idam isteriz” diye tutturuyordu.
Bu nedenle de, CHP’nin Parti Sözcüsü Faik Öztrak ve hukukçu milletvekili Murat Emir, olayı gündem değiştirme operasyonu olarak değerlendirip, Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi ortadayken, idamın geri getirilmesini istemenin nafile işler olduğuna işaret ettiler.
İyi Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan ise “Seçmende bir karşılığı olacağını görselerdi şimdiye çoktan getirirlerdi” sözüyle birçok gerçeği bir arada ifade etti. HDP’nin hukukçu yöneticisi Meral Danış Beştaş da ölüm cezasını gündeme getirmenin, siyaseti dizayn etme girişimden öte bir anlamı olmadığına dikkat çekti.
Özetle muhalefet, MHP’nin idam çıkışına, AK Parti’nin ona kerhen verdiği desteği de dikkate alarak, boş işler muamelesi çekti.
İdam cezasının araçsallaştırılmasına alıştık
Devlet Bahçeli, Cumhur İttifakı kurulmazdan önceki yıllarda, özellikle “Barış ve Çözüm Süreci”ni gerekçe göstererek idam cezasını kaldırmasını ve AK Parti’yi çok sert eleştirirdi. Seçim meydanlarında Öcalan’ın idamını isteyip, kürsüden yağlı urgan filan atardı.
15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden sonra ise hep birlikte “Fetullahçılar için idam isteriz” dediler. Bu talep ve eylemlerde dikkat çeken özellik ve amaç, toplumda kutuplaştırmayı artırarak, milliyetçi ve muhafazakâr seçmen kitlesini konsolide etmekti.
Kimi zaman siyaset meydanlarında sergilenen teatral gösterilerle, idam konusunun araçsal hale getirilmesine sıkça şahit olduk. Ama giderek seçmen üzerinde istendiği kadar etkisinin kalmadığı ve toplumda böyle bir talep oluşmadığı görüldü.
Gerçekte idam, insan yaşamını dışarıdan bir müdahale yoluyla sonlandırdığı için devlet eliyle gerçekleşen bir şiddettir. Daha açık ifadeyle kamunun işlediği, geriye dönüşü olmayan cinayettir. Eğitici, değiştirici, dönüştürücü, caydırıcı, ıslah edici hiçbir yönü yoktur. Yaşamı sonlandırdığı için insani değildir. Hem hükümlüye hem de yakınlarına yaşatılan manevi acıdır. Bir nev’i devlet şiddeti yoluyla öç almadır.
Tarihimizden idam lekeleri
Olağan ve olağanüstü dönemlerinde gerçekleştirilen ölüm cezalarıyla, Türkiye’nin yargı ve adalet tarihine farklı bir gözle de bakılabilir.
Bu cezaya çarptırılanların oldukça büyük bölümünü devlete karşı suç işlediği ileri sürülenlerin oluşturduğunu biliyoruz. Haklarında nasıl bir infaz gerekçesi ileri sürülmüş olursa olsun, örneğin Şeyh Sait, Seyyit Rıza, İskilipli Atıf Hoca, Adnan Menderes, Refik Koraltan, Hasan Polatkan, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Mustafa Pehlivanoğlu, Erdal Eren ve daha birçoklarının isim ve hatıraları toplumumuzda canlı bir şekilde yaşamaya devam ediyor.
Dönemlerin değişmesiyle birlikte toplumsal yargı ve değerlendirmelerin de değiştiğini yaşayarak gördük. Daha sonra itibarlarının iade edilmesi, görkemli anıt mezarlar yapılması anlaşılır olmakla beraber, acıyı çekenlerin indinde ne derece telafi edici olduğu da çok şüphelidir.
Bu durumdan ders çıkarması gerekenler öncelikle siyasilerdir. Düşünün ki, 12 Eylül darbesinin onlarca insanı ipe göndermiş olan gaddar generali Kenan Evren bile sonunda, “AB’ye girmek taraftarıyım. Oraya gireceğimize göre, şartlarını kabul edeceğiz. Madem öyle, idam cezası da olmayıversin” demek zorunda kalmıştır.
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu
Devlet Bahçeli açıklamasında sapıklardan, alçaklardan, tecavüzcülerden söz edip, son yıllarda çok gördüğümüz kadın ve çocuklara yönelik suç işleyenleri ima ediyor.
Bu hususta iki nokta ve problem dikkati çekiyor. Biri, yasalarda son derece etkili hükümler ve uygulama maddeleri olmasına rağmen, bunların çoğu zaman kimi mahkeme ve hakimler tarafından pek dikkate alınmaması sonucunda yaygın mağduriyetler doğuyor. İktidarın bu konuda gerekli tedbirleri almadığı kamuoyunun yaygın ve haklı bir kanaati haline gelmiş durumda. Bu tablonun değişmesi için MHP’nin bir çabası olduğu yönünde kamuoyuna yansıyan hiçbir şey bilinmiyor.
İkinci husus ise Cumhur İttifakı’nın iki ortağının da, kadınları ve çocukları taciz, tecavüz ve şiddetten kısmen koruyan İstanbul Sözleşmesi’nden, aile yapısını bozduğu gibi inandırıcılığı olmayan bir gerekçeyle Türkiye’nin imzasını çekmesini sağlamak üzere dozu giderek artan kampanya yürütmeleridir. Hem İstanbul Sözleşmesi’nden imzanın çekilmesini isteyip hem de sapıklar, tecavüzcüler, filan için idam istemenin mantıki bir izahı, tutarlılığı ve inandırıcılığı yoktur.
Özetle, Bahçeli’nin bu isteğinde ne bir kamu yararı ve ne de ciddi bir politik karşılık görünüyor.
‘Ahde vefa’ ilkesi
Bilindiği gibi, AK Parti iktidarının ilk döneminde Türkiye, TBMM’de sağladığı yüksek oranlı bir mutabakatın ardından, 5170 Sayılı Kanunla 2004 yılında Anayasa’dan, yine aynı yıl 5218 Sayılı Kanunla Türk Ceza Kanunu’ndan ölüm cezasını kaldırdı.
Geç de olsa BM’nin idam cezası olmayan 140 üyesi arasında yerini aldı. Ayrıca, Anlaşmalar Hukuku’ndaki “Ahde vefa” ilkesi gereği, bugüne kadar altında imzası bulunan hiçbir uluslararası sözleşmeden imzasını çekmemiş bir ülke Türkiye.
Bilmiyorum Türkiye, idam cezası kalksın diye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin protokollerinden, Sayın Devlet Bahçeli’nin gül hatırı için imzasını çeker mi?
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.11.2023
19.08.2023
6.05.2023
28.04.2023
17.04.2023
29.03.2023
22.03.2023
9.03.2023
15.11.2022
9.09.2022