Aydın ENGİN
Dün salıydı ya, “Salı” benim için asla televizyon seyretmeme günüdür. O gün partilerin grup toplantıları var. Yani kağıt üstünde partili milletvekilleri bir araya gelip Meclis’te yapıp ettiklerini gözden geçirecekler; yapıp edeceklerini tartışacaklar, eleştirecekler falan filan. Ama biliyorsunuz öyle değil, Salı, parti başkanlarının amigo milletvekilleri ve takviye güç olarak getirtilmiş amigo seyirciler eşliğinde kürsüye çıkıp “salla sallayabildiğince günü”.
Benim içinse ruh ve akıl sağlığımı korumak için zaten aram pek iyi olmayan televizyon seyirciliğinden uzak durma günü…
Öyle yaptım ve internette gazete, dergi, haber sitesi gibi kanallarda dolandım.
Biliyordum ama bu kadarını tahmin etmiyordum: Eline kalem alan, bilgisayarın klavyesine yumulan, Kürtlere akıl öğretiyor. Sosyalistlerden tutun da kendini sol diye tanımlayan ulusalcı, milliyetçi kalem erbabına, gözü kapalı AKP yandaşlarından, gözü dönmüş AKP karşıtlarına kadar pek geniş bir kesim Kürtlere akıl öğretmek ortak paydasında buluşmuşlar.
Kuşkusuz aklı başında çözümlemelere, sağlam akıl yürütmelere dayanan yazılar da var. Ama bu ortak paydayı değiştirmiyor:Kürtlere akıl öğretmek. Barış sürecinde ne yapmaları, ne yapmamaları. neyi, neden ve nasıl yapmaları üstüne sayfalar ve sayfalar döktürülüyor…
Hepsini özetlemek bile mümkün değil. Çok meraklıysanız, “Hazreti Google”a sorun ve önünüze çıkan yüzlerce yazı ve hablri vaktiniz varsa okuyun..
* * *
Kürt siyasal hareketi ne istiyor?
Kürtlerin eşit haklı yurttaş olmaları için önlerindeki bütün siyasal, kültürel, idari ve hukuksal engellerin kaldırılmasını…
Bütün Türkiye’de, ancak orada olmayacaksa, olamayacaksa Kürtlerin yoğun ve çoğunluk olarak yaşadıkları illerde Ankara’nın, yani merkezi devletin yetkilerinin önemli bir bölümünün yerel yönetimlere devredilmesini…
Bu talepler oldum bittim vardı ve oldum bittim askeri yöntemlerle cevaplandı. Ancak 1990’lı yıllardan itibaren silahlı mücadeleyi siyasal mücadelelerinin merkezine koyan PKK’yi bu yöntemlerle bastırmak mümkün olmadı. Türkiye kamuoyuna her yıl askeri ve siyasi ağızlardan anlatılan “Bu ilkbaharda PKK’nin işini bitiriyoruz; bilemedin yazın iş tamam; o da olmazsa sonbaharda kesin ve belki biraz da kış aylarına sarkar” masalı inandırıcılığını yitirdi. Dahası PKK ile mücadele hukuksuzluk, çeteleşmiş güvenlik güçleri, muhalif unsurların yargısız infazlarla yok edilmesi aşamasına sıçradı.
Üsttelik kamuoyunu yatıştırmak için her yıl dağı taşı bombalamak, devletle iş bağlamış aşiret ağalarını korucubaşı yapıp binlerle ölçülen silahlı gücü maaşa bağlamak devlet bütçesinin taşıyamayacağı bir ekonomik yüke dönüştü.
Tam bu dönemde pragmatist, yani ilkelere boş verip hedefe kilitlenen AKP iktidara geldi, ardından devletin iplerini birer birer eline geçirdi. Askeri yöntemlerle PKK’nin bitirilemeyeceğini gördü. Din silahını kullanmayı denedi. O günlerde AKP liderinin ateşli nutuklarını anımsayın. Mütedeyyin Kürtleri PKK bayrağı altından çıkıp İslamın bayrağı altında buluşmaya çağırıyordu. Bu manevra tutmadı. Erdoğan için tutmadığının kanıtı seçim sandıkları oldu. Partileri ha bire kapatılan, partilerinin adlarını (DEP, HEP, DEHAP, HADEP, ÖZDEP, DTP, BDP…) kendilerinin bile saymakta zorlanır hale gelen Kürtler her seçimde kendi partilerini desteklediler ve bu oy desteği Kürt illerinde gitgide tırmandı. Sonuncusu 2014 yerel seçimleri, en sonuncusu üç gün önceki Ağrı ve Norşin seçimleri oldu.
Askeri yöntemlerin, din eksenli propagandanın sökmediğini ve ekonomik yükün iyiden iyiye katlanılamaz hale geldiğini gören pragmatist AKP “barış süreci”ni başlattı.
İlk adım dağdan inip Habur kapısından Türkiye’ye girenler oldu. Sonuç da fiyasko oldu. Henüz beli kırılmamış askeri vesayet ve henüz Kürt sorununun barışçıl çözümüne hazır olmayan Türkkamuoyu, Habur’u boşa çıkardı.
* * *
Bu aşamada, bütün olumsuz koşullara rağmen barışçıl çözümden vazgeçmemeyi başaran Kürt siyasal hareketi de, AKP tepeleri de alkışı hakettiler. Barışçıl çözümden neden vazgeçmedikleri, ne hesap yaptıkları bu noktada çok önemli değil. Çünkü vazgeçmelerinin anlamı açık: Savaş…
O gün de, bugün de Kürt siyasal hareketi ile AKP’nin barış görüşmeleri sürdürmelerine karşı çıkan, sürecin kaçınılmaz zigzaglarından sonuç çıkarıp “Bu iş yattı” diyenlerin cevaplamaları gereken tek bir soru var:
- “O iş” yattı ise savaş başlayacak demektir. Başlasın mı ?
Önceki gün İmralı ile görüşmeden dönen HDP heyetinin getirdiği Öcalan’ın mesajındaki “Heyetler arası müzakere aşamasına geldik” sözleri ve iyimser değerlendirmeleri “Oooo, abicim, Erdoğan ile Apo işi çoktan bağlamış, pazarlıkta anlaşmışlar” yollu sinsi sırıtmalar eşliğindeki yorumlarına ne demeli?
Türkiye Cumhuriyeti devleti ile Kürtler arasında 30 yıldır süren savaşın bitmesine yönelik bir adam daha atılmış, diye sevinmek yerine, bu üstü örtük (kimilerinde üstü de açık) hayıflanmalar neye hizmet eder?
Barış süreci denen görüşme ve uzlaşmalar zinciri devletin dizginlerini elinde tutan AKP ile İmralı – Kandil - Diyarbakır üçgeni arasında sürmeyecekti de kimler arasında sürecekti?
Kürtlere akıl vermek yerine “Şu barış sürecinin daha hızlı yürümesi ve sınırlarını Tayyip Erdoğan zihniyetinin çizeceği bir darlıktan kurtulması için katkım ne olabilir” sorusuna cevap aramak varken, tutup “Niye AKP ile görüşüp anlaşmaya çalışıyor bu Kürtler” diye hayıflanmak yeniden savaş istemek değilse ne?
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2022
29.01.2022
28.01.2022
18.01.2022
17.01.2022
3.01.2022
24.12.2021
13.12.2021
6.12.2021
4.12.2021