Aydın ENGİN
Bu bir keyif yazısı. İşçilerle, işçi sınıfı ile ilgilenmiyorsanız, hemen atlayın bir başka arkadaşımın yazısına geçin.
Bursa Ovası iki üç gündür fıkır fıkır. Benim yüreğim de fıkır fıkır...
Şu günlerde berbat olan sağlığım izin verse atlayıp Bursa Ovası’na gidecek, Renault Fabrikası’nın giriş kapısına dikileceğim. Halay çekiyorlarsa ben de halaya duracağım; devrimci türküler söyleniyorsa, berbat sesimle ben de koroya katılacağım. Hatta çaktırmadan Bursa mapushanesinde Nâzım Hikmet ve arkadaşlarının sözünü yazıp bestesini düzdüğü türküyü söylemeye, söyletmeye çabalayacağım.
Hani “Uludağ’ın eteğinde bir cehennem şehri var / bir şehir ki burjuvalar yeşil Bursa diyorlar” diye başlayan, “Dar sokaklarında gezer işsizlik ölüm ile / Fabrikalar ipek boyar genç kızların kanıyla” diye süren, “Mustafa Suphi yoldaşın dikeceğizheykelini” diye biten o devrimci türküyü...
Biliyorsunuz Renault işçileri şalter indirdiler. Kimileri fabrikanın içinde, tezgâhların başında kaldı. Onlardan sonra gelen vardiya da direnişi tırmandırdı, fabrika bahçesinde, giriş kapısı önünde omuzdaşlaştılar. Meşaleleriyle geceyi gündüze çevirdiler, Bursa ovasında epeydir sönük duran bir ruhu, “sınıf ruhu”nu ateşlediler.
Komşu Tofaş işçileri birer ikişer değil biner iki biner koşup geldi. Sonra Bursa Ovası’nın öteki fabrikalarından kopup gelen sınıf kardeşleri halayı daha da büyüttü, uzattı.
Tek bir vardiyada 400 otomobil üreten OYAK-Renault’da üretim durdu. İşçi sınıfının dilinde buna “Üretimden gelen gücü kullanmak” deniyor.
***
Bu bir keyif yazısı dedim. Benim içim de Bursa Ovası gibi fıkır fıkır dedim. O yüzden ayrıntılara girmeye niyetim yok.
Ama yine de darbeyi yaşamamış, 12 Eylül’ün arifesinde, sırasında ve hemen ertesinde doğmuş kadın ve erkekler için kısa bir not:
12 Eylül sabahı “disiplinli” Türk Silahlı Kuvvetleri, “disiplin” içinde, yani emir kumanda zincirini bozmadan seçilmiş parlamentoyu dağıttı; seçilmiş siyasetçileri hapse tıktı ve ülke yönetimine el koydu. Aylardır, hatta yıllardır “Darbe şartları oluşsun” diye büyük bir “disiplin” içinde bekleyen askerler artık yeterince kan aktığına, Özkökgillerin “Aman ne iyi ettiniz de devlete el koydunuz paşam” diye alkış tutacak kıvama geldiklerine emin oldular ve tankları kent meydanlarına sürdüler.
O sabah ülkede 1963’ten bu yana adım adım yükselen, can pahasına, kan pahasına kazanımlarla zenginleşen, ekonomik taleplerini siyasal talepleriyle harmanlayacak sınıf bilincine ulaşan Türkiye işçi sınıfının bütün siyasal ve sendikal örgütleri postalların altında ezildi. İşçi sınıfının yaşamından sendikal örgütlülük zorla kazındı. İşçi önderleri, öncü işçiler 12 Eylül işkencehanelerinde acıyla kıvranırken dönemin işveren sendikaları konfederasyonu başkanı, ısırır gibi gülüşüyle ünlü HalitNarin, 12 Eylül rejimini en güzel özetleyen ve tanımlayan inciyi yumurtladı: “Bugünekadar hep işçiler gülüyordu, şimdi sıra bizde, şimdi artık biz güleceğiz...”
Güldüler de.
O gün bugün hep güldüler. Bugünlere böyle geldik.
Kimi meslektaşlarımın “ülkeye özgürlük getirdi” diye yere göğe sığdıramadığı Turgut Özal’ın serbest piyasa ekonomisini yerleştirmesi ve kurumlaştırmasının özgürlük getirdiği doğruydu. Eksik olan “Peki kime getirdi” sorusuydu.
Tansu Çiller, Mesut Yılmaz gibi Özal’ın izinde yürüyen ancak yetenek ve bilgi eksikliğinden dolayı sık sık da yüzlerine gözlerine bulaştırdıkları serbest piyasa ekonomisi 2002’de yepyeni bir ardıla kavuştu: AKP. İslami sosa bulanmış vıcık vıcık bir vahşi kapitalizm, işçi sınıfı söz konusu olduğunda örgütsüzlüğü öncelikle tercih etti. Bunun başarılamadığı kesimlerde ise kimi İslami, kimi ırkçı-milliyetçi çizgileri savunan, yani işçi sınıfının ideolojik çizgisinin tümüyle reddine dayanan sarı sendikalarla işçileri dizgin altında tutmaya çabaladı. Epey de başarılı oldu...
Ta ki Türkiye’de her zaman öncü olmuş, sınıf bayrağını öncelikle yükseltmiş metal sanayi işçileri “Yetti artık” diye ayağa kalkıncaya kadar.
Birkaç ay önceki DİSK’e bağlı Birleşik Metal Sendikası’nın bu yılın ocak ayı sonunda başlattıkları grevleri hatırlayın. Hani AKP hükümetinin panik halinde 60 gün ertelettiği, topu kucağında bulan ödlek Danıştay’ın o gün bugündür susmakta olduğu grevleri...
***
Hayır, bu yazı uzayacak.
Oysa ben sadece bir keyif yazısı yazmak, fıkır fıkır yüreğimle bir günlüğüne de olsa “uvriyerizm” yapıp doğru devrimci çizgiden biraaaaazcık sapmak istiyorum...
Haydi, gelin halaya duralım; sonra da bir ağızdan “Enternasyonal” söyleyelim...
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2022
29.01.2022
28.01.2022
18.01.2022
17.01.2022
3.01.2022
24.12.2021
13.12.2021
6.12.2021
4.12.2021