Aydın ENGİN
80’li yılların Batı Avrupa’sında nükleer roket yarışının iyiden iyiye azdığı günlerde savaş karşıtları hınzır bir sloganla ortalığı sarstılar:
- Düşün savaş var ve kimse cepheye gitmiyor!..
Hatırladıkça beni bir gülme alır. Gözümün önüne savaş meydanında karşılıklı oturmuş iki moruk generalin çaresiz, şaşkın birbirlerine bakakaldıkları bir sahne gelir. Oyun bozulmuş, savaş naraları atanlar mosmor olmuş...
Gel de gülme değil mi?
80’li yıllarda nükleer bir savaş patlamadı; düşman güçlerin askerleri savaşa tutuşmadılar, askerler cephelere yollanmadılar, dolayısıyla savaş meydanında kalakalmış iki hem moruk hem taşkafalı generale de tanık olmadık.
Yine de savaş çığlıkları atanlara, savaş başlatanlara karşı çok etkili bir slogan ve çağrıydı ve çağrıdır:
- Düşün savaş var ve kimse cepheye gitmiyor!..
***
Peki neredeyse (evet neredeyse) durup dururken, 7 Haziran seçim sonucunu bir tekrar seçimle “düzeltmek” için IŞİD’e iki üç göstermelik bomba sallatıp, ardından Kürt silahlı hareketinin (PKK) sınır dışındaki kamp ve yerleşim birimlerini yoğun bombardımana uğratan, bu silip süpürme operasyonunun sürekli olacağını açık seçik ilan eden, ülke içinde kitlesel gözaltı ve tutuklamalarla KCK’ye yönelik bir “cadıavı” başlatan AKP’nin “hükümetliği kalmamış hükümeti”nin savaş ilanı nasıl boşa çıkarılabilir?
Ya da:
Boşa çıkarılabilir mi?
Bu soruya farklı cevaplar veriliyor.
Bir: PKK disiplini içinde yer alan ve yer almayan “yerel unsurlar” savaşa karşı savaş tercihi ile silahlarını kuşanıp AKP’nin savaşını tırmandırmayı ve barış olasılıklarını gömmeyi tercih ettiler. KCK ya da HPG ya da PKK etkili ve yetkilileri ise bu eylemlerin sorumluluğunu üstlenmeden ama kınama ve mahkûm etmeye de yanaşmadan seyretmekle yetinmekteler... Böylece barışı bozmanın faturasını sadece AKP’ye değil, HDP’ye de kesip ellerini yıkamak isteyenlerin ekmeğine yağ sürmekte, HDP’ye karşı yürütülen psikolojik harekâtın değirmenine su taşımaktalar...
Iki: Medyada kalem oynatan ve kendi mahallesini de eleştirmekten çekinmeyen yazarlar her iki tarafa da “Elinizi tetikten çekin” çağrıları yapmaktalar. Bunlara dün bir bölümü yeniden bir araya gelen “Akil insanlar” da katıldı ve benzer bir çağrı yaptılar.
Tutum doğru ama sonuç vermesi galiba pek olanak taşımıyor. Erdoğan-Davutoğluikilisi kasım sonunda bir tekrar seçimde 7 Haziran yenilgisini aşarak çıkarabilmek için tercihlerini savaştan yana kullandılar. “Yapmayın etmeyin, eylemeyin”den anlayacağa; bunun kanlı, ülkeyi yıkıma götürecek ve en önemlisi kendilerinin dar parti çıkarları açısından bakıldığında bile yanlış hesap olduğunu kabul edeceğe benzemiyorlar...
Üç: Dönün bu yazının başına. 1980’ler Batı Avrupa’sından aktardığım, bizim Gezi çocuklarının orantısız zekâsını yansıtan o hınzır cümleyi hatırlayın:
- Düşün savaş var ve kimse cepheye gitmiyor!..
Bunun bugünün Türkiye’sinde, Kürt siyasal ya da askeri hareketi bakımından bir karşılığı olabilir mi?
Kimilerinin “Saçmalama Aydın Engin, uçaklar tepelerine bomba yağdırırken, evlerinkapıları sabahın kör karanlığında kırılarak açılıp gencecik kadın ve erkekler gerekçesiz gözaltına alınırken senin o sloganın ne anlamı olur ki? N’apsınlar yani? Ellerini kavuşturup saldırıya karşı boyun mu büksünler. Ütopyanı kendine sakla”dediklerini duyar gibiyim.
Olur, ütopyamı kendime saklayayım. Ama “Ütopya iyidir arkadaşlar. Ütopya sahibiolmak da iyidir ve seni güçlü kılar” diye fısıldamaktan da geri kalmayayım.
Acaba halkı (sadece Kürtleri değil herkesi) ikna edecek gerekçeler gösteremeden savaş ilan ettiğinde onu saldırganlığı ile başbaşa ve yapayalnız bırakacak bir siyasal duruş seçmen kitlelerinde nasıl bir etki yaratırdı?
Demirtaşgillerin günlerdir yineledikleri “Size savaş yaptırmayacağız” meydan okumasının bu öneriden farkı ne?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2022
29.01.2022
28.01.2022
18.01.2022
17.01.2022
3.01.2022
24.12.2021
13.12.2021
6.12.2021
4.12.2021