Aydın ENGİN
Cumhuriyet gazetesinde kapı yoldaşıydık. O Genel Yayın Yönetmeni, ben haberci ve yazar. Sonra yurt dışına çıkmak zorunda kaldı ve dönemiyor.
Bu ülke yargısının sabıka kaydındaki en kabarık dosyalardan biri “Can Dündar dosyası” olsa gerek. Oysa yeteri kadar tartışılmadı; yargı cinayetlerinin önemlilerinden biri olarak ele alınıp sergilenmedi.
Can Dündar ne yapmıştı hatırlayın.
Adana yakınlarında yolu kesilen kamyonlardan silah, roketatar, mermi, patlayıcı çıkmıştı. Fotoğrafla belgelenmiş, videoya alınıp yalanlanamaz hale getirilmişti. Kamyonlar MİT’e aitti. Sürücülerinin ifadesine göre Suriye’ye gidiyorlardı. Can Dündar riski göze aldı, yönettiği gazetede bu haberi kullandı.
Kıyamet koptu.
Art arda yalanlamalar geldi. Yalanlamaların yalan olduğu ortaya çıktı. Yeni yalanlamalar geldi. Onlar da yalan çıktı.
Aslında Nakşibendi ağırlıklı AKP yönetimi ile Nurcu çizginin güçlü kolu Cemaat arasında çok sert bir iktidar paylaşımı kavgası patlak vermişti ve Cemaat güdümündeki polisler ve jandarmalar AKP yönetiminin Suriye’deki cihatçı çetelere silah desteği sağladığını kanıtlayarak AKP’ye (Erdoğan’a diye de okuyabilirsiniz) ağır bir darbe vurmuşlardı.
Peki Can Dündar’ın ve haberi yayınlayan Cumhuriyet gazetesinin suçu neydi? Ya da yaptığı suç muydu?
Olay patlayınca “Bunu onların yanına komam” diye naralanan AKP Reisi’ne bakarsanız AKP iktidarının Suriyedeki cihatçı terör çetelerine silah ve cephane desteği yaptığının açığa çıkması vatana ihanetti. Bu bilgilerin Cemaat kaynaklarından elde edilmesi ise Can Dündar’ın ve Cumhuriyet yönetiminin FETÖ’cü olduğunun yeter kanıtıydı.
Hukuk eğitimi almış bir takım adamların yargıç, savcı olarak görev yaptığı yargı erkine göre Can Dündar ve yönettiği gazete “Devlet sırrını faş etme suçu” işlemişti.
Kimse böyle kirli ve karanlık olayları aydınlatmanın gazetecinin görevi, gazeteciliğin temel ilkesi olduğunu konuşmaya bile yanaşmadı. Haberin Cemaat kaynaklarından elde edilmesinin neden suç olabileceğini de kimse tartışmadı.
Oysa böylesi kanlı ve karanlık ve kirli ilişkilerin içyüzü, ayrıntısı, belgesi herhalde beş vakit namaz kılan, kalan zamanında da TV’de evlilik ya da yemek programları izleyen yaşlı ninelerden elde edilemez. Ancak o kirli, karanlık, kanlı işlerin içindekilerden elde edilebilir. Yoksa kapalı kapılar ardında dönen dolapları, kirli iş ve ilişkileri gün ışığına çıkarmak mümkün olmaz.
Can Dündar görevini yaptı. Yani gazetecilik yaptı. Ancak biliyorsunuz, kirli işleri açığa çıkaranlar Türkiye’de onurlandırılmaz, cezalandırılır.
Can Dündar o yüzden yurt dışında ve ne zaman dönebileceğini kendisi de bilmiyor. Ya da biliyor: Eğer ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası alıp Silivri zindanında volta atmayı göze alırsa bal gibi dönebilir.

* * *
Ve Dilek Dündar.
Can Dündar’ın eşi. Eğitimli, üretken bir genç kadın. Kocasını vurmak için silahına sarılan bir haydutun üstüne panter gibi atılacak kadar cesur, ailenin başına gelenleri ağlayıp sızlanmadan göğüsleyecek kadar yiğit bir kadın.
Hiçbir yasal gerekçe göstermeksizin pasaportuna el koydular. Geri verilmesi için yaptığı başvuruları hoyratça ve hunharca reddettiler. Tam iki buçuk yıldır kan tükürüp kızılcık şerbeti içtim diyen Dilek Dündar önceki günlerde bir video ile çağlığını duyurdu. Çığlık Türkiye’de ve Avrupa’da duyuldu ama galiba Beştepe Sarayı’nın kalın duvarlarını aşamadı. Dilek Dündar’ın söylediklerini uzun uzun aktarmama gerek yok. İlgi duyuyorsanız, ki duymalısınız, izleyin:
* * *
Ve Ege Dündar
Can ve Dilek Dündar’ın oğulları. Londra’da bir üniversitede okuyor. Tanısaydınız bağrınıza basmak isteyeceğiniz bir delikanlı. Yakışıklı, çalışkan ve kültürlü. İngiltere’de sadece yüksek öğrenimde değil. Sosyal ve siyasal etkinliklere çok yoğun katılıyor. Özgürlükler, hak savcunuculuğu onun temel ilgi alanları.
Onun da pasaportuna el kondu mu bilmiyorum. Ama eğer yalnız kalan anacığını görmek için Türkiye’ye gelirse yeniden yurt dışına çıkmasının çok zor, belki de imkânsız olacağını tahmin edebiliyorum. O kadar çok örneği var ki bunu tahmin etmek keskin bir sezgi gücü ve zeka gerektirmiyor.
* * *
Yargı cinayetlerine alışmış, sayılarını şaşırmış, hak savunuculuğunun tehlikeli bir etkinlik olduğunu deneylerle öğrenmiş bir Türkiye’de yaşıyoruz.
Halkın haber alma hakkını ete kemiğe büründürmekten ibaret olan sahici gazeteciliğin suç olduğu Türkiye’den Dündar ailesinin öyküsünü Tırmık’a taşıdım.
Geç bile kalmıştım, iyi ettim…
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları





































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2022
29.01.2022
28.01.2022
18.01.2022
17.01.2022
3.01.2022
24.12.2021
13.12.2021
6.12.2021
4.12.2021