Aydın Selcen
Unuttuk, gitti bile: ABD’de dört yıl boyunca bir Trump fırtınası esti. “Yaşandı bitti saygısızca / Aldatmanın tadına varınca.” (Şimdi alıntılayınca bak güfte manidar* geldi ha, ama neyse biz konuyu dağıtmayalım.) Hepimiz, dünyanın en eski, en yerleşik demokrasisinde Trump gibi birinin, nasıl olup da zirveye çıktığına şaşırıp kalmıştık. Dört yıllık icraatı şaşkınlığımızı katlayarak artırdı. Belki en büyük şaşkınlığı da, onca olup bitenden sonra, Trump’ın yenildiği başkanlık seçiminden Biden’ın ardından ülkenin oy rekorunu kırarak ve seçmenin yaklaşık yarısının oyunu alarak çıkmasında yaşadık.
Bir başka şaşkınlık, “koca” Demokrat Parti’nin sarıadamın karşısına çıkarmak için bula bula 78 yaşındaki Joe Biden’i bulması oldu. Nitekim Biden 20 Ocak’ta ABD tarihinin en yaşlı başkanı olarak koltuğuna oturdu. “Bu zat”, başkan yardımcılığı yapmış, Obama döneminde de, Bayan Clinton’un mahut başkanlık kampanyasında da sırasını sabırla belki umutsuzca beklemiş, Trump’ın karşısına çıkacak adaylar yarışına da kuponun tepesinden girememişti. Hayatında, içtenlikle “Tanrı kimseye göstermesin” diyeceğim, eşini çocuğunu otomobil kazasında, gözünün bebeği yetişkin oğlunu beyin kanserinden kaybetmekle sınanmıştı. Kendi çocukken babasının iflâsı da daha alt kademeden aynı öyküye eklenebilir.
ABD’de de “sistemi güçlendirmek gerektiği” tartışması yok değil. Buna karşılık orada, bizim giderek Putin’i, Xi’yi filan aşıp, Berdimuhammedov’lar ligini zorlayan ileri demokrasimizle kıyaslanacak bir durum olduğundan herhalde söz edilemez. Ülkeyi söylerken “birleşik devletler”, o devletlerden biri sözkonusu olduğunda “eyalet” demeyi yeğlesek de yerinden yönetim var. Çift meclisli (senatolu) denge-denetim, bağımsız yargı, özgür medya, ifade özgürlüğünün hani “dibi”, kısa ve öz anayasasında yazmasa da (1791 tarihli 1. ek maddeyi de Murat Sevinç hocamız anımsattı) en azından “ruhunda” sekülerizm, seçilenin atanmışa üstünlüğü, çoğulculuk, hukuk devleti vesaire bunların hepsi layıkıyla var. İstisnai tarihsel gelişimi de cabası.
Şimdi taze başkan Biden o ABD’de FDR, LBJ gibi kalıcı iz bırakan, dönüşümcü, birleştirici yani özcesi sağaltıcı bir başkanlık yapacağı izlenimini veriyor. Başkandan ziyade “başşifacı” (“healer-in-chief”) diye anılması, o yönde bir beklenti yaratması da bu durumu gösteriyor. Bir yandan Trump’ın sözde, vaatte bırakıp uygulamadığı altyapı yenileme hamleleri, akılcı ve etkin pandemi yönetimi, pandeminin hırpaladığı (Trump’ın ekonomik büyüme karnesi esasen kötü değildi) ekonomiyi yatırımcıyı, sermayedarı değil emekçiyi, en alttakileri önceleyerek düzeltme çabası ve o amaç için federal bütçeden kaynak ayırması umudu da, değindiğim beklentiyi de güçlendiriyor.
Umut ve beklenti arttıkça, olası düş kırıklığının da o denli derin olacağını sanırım belirtmeye gerek yok. Demokratların, senatoda başkanlığı yürüten yardımcısı Harris eliyle burun farklı bir çoğunluğu var. Temsilciler Meclisi’nde de (TM) kimilerince öngörüldüğü gibi “tulum çıkaramayıp” aksine zorlansalar da Demokratlar yine çoğunluktalar. Dolayısıyla Biden’in “oynayamıyorum yerim dar” bahanesi hiç yoktan ilk iki senesi için olmayacak. Bir başka deyişle, ne yapacaksa iki yıl içinde yapıp, seçmene en azından bir sağlam başlangıç göstermesi gerekecek.
Öte yandan Biden, kabinesinin oluşumunda ve üst düzey atamalarında hem kadın-erkek eşitliğinin hem toplumun etnik ve dinsel çoğulluğunun çoğulculuk olarak yansımasına özen gösterdi. Aldığı ilk kararlarda da Demokrat Parti’nin içindeki farklı eğilimleri gözeterek, siyasal dengeyi korumaya çabaladı. Başkanlık sisteminde partilerin, parti başkanlığının anlamı alışık olduğumuzdan farklı. Örnekse Fransa’da da kitlesel partilerin içinde “mikro-parti” denilen “çalışma grubu” benzeri oluşumlar “hizip”, “fraksiyon” denilerek şeytanlaştırılmadan açıkça varlık gösterebiliyor.
Gerek ABD’de, gerek Fransa’da milletvekilleri parti başkanlarına değil seçmene sorumlu. Ancak, yönetici konumunda görev almak için illa seçim kazanmış olmak yahut parti içinde etkinlik göstermiş olmak da önkoşul olarak aranmıyor. En çarpıcı örnek siyasal yaşamında tek seçim kazanmadan ve başkanlık yarışına da partisiz girip ilk denemesinde kazanan Macron’un bizatihi kendi. Macron’un Dupond-Moretti gibi “çıkıntı” yahut “ayrıksı” olarak nitelenebilecek bir avukat-yazarı adalet bakanı ataması da bir başka örnek. Uçumlaşmadan belirtmek gerekirse, halkın temsili ve siyasal irade başkanın şahsında cisimleşiyor. Bütün içinde değerlendirildiğinde ortaya çıkan da doğal olarak “seçimli sultanlık” düzeni olmuyor.
Biden’den söz ettim ve Fransa’ya değindim çünkü her iki ülkede de demokratik başkanlık sistemi yahut türevi var. Buradaki şark kurnazı karadüzenin karşılaştırmalı eksikliklerini yeniden saymaya yer de gerek de yok. Ancak bildiğimiz, zamanında yapılacaksa en geç 2023’teki gelecek seçimin yine bir başkan seçmek üzere düzenleneceği. Muhalefetin de vaadi bu seçimin başkanlık dönemini kapatacağı, bu başarısız denemeyi uygulamayı daha fazla sürdürmeden yeniden bir tür parlamenter sisteme geçileceği. Biliyorsunuz başlıkta “güçlendirilmiş parlamenter sistem” için kullandığım GPS kısaltması, “global positioning system” de demek. Modern pusula bir nevi. Kendine “demokratik” nitelemesini yakıştıran muhalefetin pusulası işte o yönü gösteriyor.
“Ekmek için Ekmeleddin” faciası herhalde pek çok “demokrat muhalifin” dağarcığında halen taze. Bence o tercihteki temel hata, o eski dönemin kapandığının ancak yenisinin henüz belirginleşmediğinin reddiydi. Bir başka deyişle, bugün mecliste cumhurbaşkanı seçilecek olsa, örnek olarak benim adayım Büyükelçi Rıza Türmen olabilir. Ne de güzel olur! Buna karşılık, bugün “ortak aday” denilse Sayın Türmen’i seçim yarışına girmeye davet de hem ona büyük haksızlık, hem siyasal hata olur.
Yine bana göre, “şimdi konuşmanın zamanı değil”, “bunlar hiç önemli değil” denilerek geçiştirilecek işler değil bu sorular. Hele CHP, medyaya yansıdığı gibi “seçim startı” vermiş ve sahaya inerek çalışmaya başlamışsa. (İnsanın aklına “pekiyi bugüne dek CHP siyaset yapmayıp, Ankara’da yatıyor muydu?” sorusu da gelmiyor değil ama bozgunculuk yapmayalım.)
Muhalif bir aday başkanlığı kazandığında bize, seçmene söylenen yeni başkanın başat ödevinin bir “geçiş dönemine” önderlik edeceği ve gemiyi limana ulaştırınca görevinin tamamlanmış olacağı. Bunu ikna edici bir biçimde hukuksuzluktan ve bozuk ekonomiden yılmış seçmene anlatmak bence çok güç. “GPS için bilmemkim” sloganı sizce tutar mı? Yoksa herhangi bir adayın çıkıp, kadın veya erkek, “benim göbekadım GPS” demesi mi iş görür?
Yumurta-tavuk, tavuk-yumurta hikâyesi değil bence bu. Bu durum bence bir anayasal boşluk yaratacak çünkü o başkan ister istemez “işgüder” konumunda kalacak hatta bu netameli durumunu demokrasi adına yüceltmesi de gerekecek. “Silikliğe, apolitikliğe övgü” gibi bir olasılık bu. O “işgüder başkanın”, kendini o konuma “seçtiren” partilerin genel başkanlarına yönelik yaklaşımı, onlarla deyim yerindeyse “alt-üst ilişkisi” nasıl olacak?
Muhalefet, oyunu doğru oynarsa gelecek başkanlık seçimini kazanmaya yakın. Sürekli yinelediğim üzere cumhurbaşkanlığı seçimi de devasa bir büyükşehir belediye başkanlığı yarışına tekabül etmiyor. Yeni başkan kim olacaksa Biden gibi “başşifacı” ve Macron gibi farklı siyasal eğilimleri bir bedende taşıyıp, farklı politikaları eşzamanlı hayata geçirebilen bir lider iddiası taşıması gerekecek. Hem işgüder, hem bilge başkan rolü oynamaya kalkışmak temel bir çelişki bana kalırsa.
Orada 2022 seçiminde bilançosu çıkacak makronyen “aynı zamanda” yaklaşımının burada işleyeceğini sanmak da bana gerçekçi ve akılcı görünmüyor. Başka deyişle “cumhuriyetimizin kökten dönüşümü” hedefinden kaçınarak, “…mış gibi” siyaseti/muhalefetiyle başa oynamak, o tasarlanan diyemeyeceğim ama muhayyel dönüşüm hedefinin kestirme yolu ya da başlıca teşviği de, ister istemez, AB’ye tam üyelik hedefinden geçiyor.
Belki “dönüyon dolaşıyon, sözü evirip çevirip, Kılıçdaroğlu’na getiriyon” diyeceksiniz ve yine belki haklı da olacaksınız. Anamuhalefet ve varsayılan “demokrasi ittifakı” liderinin son olarak Sinop’un Boyabat ilçesinde, herhalde yeni Türkiye’nin seçmen tabanı addettiği muhtarlar ve esnafla buluşmasındaki ifadeleri şöyle: “Bizim bir ittifakımız vardı. Adı Millet İttifakı. Dört parti var orada; İyi Parti, Demokrat Parti, Saadet Partisi, CHP var. Bizim ittifakımız bu. Yerel yönetimlerde ittifak olmadı, çünkü bunun için özel bir düzenleme yapılmadı. HDP ayrı parti, biz ayrı partiyiz. Biz hiçbir zaman HDP ile beraber bir parti olduk demedik. (…) Siyaset kimlikler, inanç ve yaşam tarzı üzerinden yapılmaz. Bu üç alan egemen güçlerin toplumu bölmek için Türkiye'ye soktuğu bir olaydır. Siyaset sosyal kimlikler üzerinden yapılır. Nedir sosyal kimlikler? Emekliler, muhtarlar, işçiler, memurlar, apartman görevlileri... Bunlar sosyal kimliklerdir.”
Yani bugünün dünyasında (bkz. önceki yazımda değindiğim üç küresel sınama) ve neredeyse yirmi yıllık Erdoğan iktidarının ardından siyaset “yaşama tarzı” üzerinden yapılamayacaksa başka ne üzerinden yapılır? Sözü edilen “egemen güçler” ile anlatılmak istenen kimlerdir? “Sosyal kimlikler”, sayılanlar mıdır?
FDR’ye, LBJ’ye öykünen 78 yaşındaki (beklenmedik) başkan Biden ve DeGaulle’ün V. cumhuriyetini yeni çağa uyumlu duruma getirme misyonu vaz eden cumhurbaşkanı Macron orada, II. kurucu önderlik iddiası taşıyan Erdoğan’a karşı “genişletilmiş parlamenter sistem” ve “demokrasi ittifakı” şiarlarıyla yola çıkan muhalefet burada. Belki olası ortak ilkeleri olduğu bir yana bırakıp, “bırak dağınık kalsın” diyerek, her muhalif adayın çıkıp kendi tartısında tartılması ve Erdoğan’ı ikinci tura taşımaya (ikinci tur olacak mı?) çalışması en doğrusu olacaktır. Ortak aday olmayacaksa (benze zaten olmasın), ortak ilkelerde uzlaşmak ne denli zorunlu?
Geçtiğimiz hafta Diyarbakır Bahçeşehir Koleji-Fen ve Teknoloji Lisesi'nden Nehir Toklu, Dicle Ezgi Ekinci ve Seyit Metin Barut adlı üç öğrencinin, ABD’nin gözde Harvard ve Brown üniversitelerinin sırasıyla Uluslararası İlişkiler ve Matematik, Biyomühendislik ve Bilgisayar Bilimi bölümlerine tam bursla kabul edildikleri haberini okuduk. Gözlerim hafiften buğulanmadı desem yalan olur. İşte aciz amadenize hasbelkader danışılırsa, adıgeçen üç medar-ı iftiharımızı Diyarbakır’da sandığa götürebilmeyi ve oylarını alabilmeyi başaracak aday ve oluşum Türkiye’nin geleceğinde söz sahibi olur. Bakiyesi de lâf-ı güzaftan ibarettir. Erdoğan’ın karşısında ikinci tura kalacak adayın öncelikli hedef kitlesi de bana sorarsanız, “muhtarlar ve esnaf” değil, bu üç öğrencide simgeleşen ortak gelecek olmalıdır.
*Zemin kat seviyesindeki balkonun önünden geçen genç bir çiftin tartışması kulağıma çalınmıştı. Kız oyuncu (bizden) oğlana: “You look at other people’s asses, and then you fuck me!” diye çıkışıyordu, gövdesi öfkeyle kasılmış, gözlerinde kıvılcımlar çakarak. Oğlan oyuncu (affedersiniz gâvur) başı önünde, kös kös ve hızlı adımlarla yürümeyi sürdürüyordu. Muhtemelen içinden “bu da geçer yahu” diyor hatta belli belirsiz bir “make-up sex” hayali bile kuruyordu belki yavrucak kim bilir, menzil-i maksuda erişende. Balkonda yerimden doğruldum, düdüğümü çaldım, iki elimin işaret parmaklarıyla havaya dörtgen çizip, içeri VAR ekranına koştum kulaklıktan Riva’nın uyarısıyla. Balkona geri döndüğümde, sağ kolumu ileri uzatıp pozisyonu avantaja bıraktım. UEFA talimatnamesi skor zenginliğini önceliyor, “oynat” diyor malûm. Hem göz zinası, zina değildir. Zaten zina da (henüz) suç değil. Baktım kız oyuncu itirazı sürdürüyor, bu defa balkondan sokağa atlayıp hafif tempoda koşuyla yanına gittim. Sol elimi sağ omzuna koydum, burnuna doğru sarı kartımı gösterdim yumuşak bir sağ bilek hareketi ve babacan bir tavırla…
**İngilizce bilen okurlara naçizane iki izleme ve bir okuma önerim olacak:
ABD başkanlarından LBJ’in (1908-1973) Walter Cronkite’e ölümünden on gün önce kendi isteğiyle verdiği son mülakat Anthony Wilks’in gelmiş geçmiş en büyük tarihçilerden Eric J Hobsbawm (1917-2012) üzerine gizliliği kalkan MI5 belgelerinden de yararlanarak London Review of Books için yaptığı belgesel. İzlemeseniz bile Hobsbawm’un uzun renkli hayatına dayalı gözlemlerinden ve eserlerinin toplamından damıttığı şu cümlesini not edebilirsiniz: “Nationalism is not compatible with the progress of history”. (“Milliyetçilik, tarihin gelişimiyle uyumlu değildir.”-AS)
Eski ABD Temsilciler Meclisi başkanlarından John Boehner’in (Cumhuriyetçi) bugünlerde çıkacak hatıratından bir bölümü alıntıladığı Politico yazısı.
Yazarlar
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.04.2025
23.02.2025
27.01.2025
9.12.2024
19.11.2024
11.11.2024
2.11.2024
1.08.2024
14.06.2024
14.04.2024