Bayram ZİLAN
Türkiye'nin, hepimizin, 75 Milyonun başı sağ olsun.
Son zamanların en büyük felaketlerinden birini yaşadık. Bu satırları yazmaya başladığımda hayatını kaybeden işçi sayısı 301'di. Bu sayının 320'ye çıkacağı tahmin ediliyor. Maden işçilerinin yaşadığı dram, ailelerinin hayatları, çalışma koşulları ve imkansızlıktan dolayı yerin yüzlerce metre altından çıkardıkları kömür oranınca evlerine götürdükleri ekmek.. 13 Mayıs'tan bugüne, tüylerimiz diken diken, ciğerimiz parça parça, bu yalın ayaklı mazlumların, "kömürden bir ömür çıkartan işçilerin hazin öykülerini izliyoruz. Öte yandan yaşananlardan, işçi sağlığı ve güvenliği, denetim, kalite standartları ve çalışma koşulları gibi hususlarda ne düzeyde olduğumuzu değerlendirmek ve bunlar üzerinden dersler çıkartmak, eksikliklerimizi tamamlamak gibi bir sorumluluğumuz var.
Bunun yanı sıra, iki büyük problemimiz var.
Bunlardan ilki, "acılarımızı ortaklaştıramama" problemidir.
Henüz Türkiye halkı, bir bütün olarak yaşadığı acıları ortaklaştırma olgunluğuna erişememiştir. Ve ateş, (Türkiye'ye düşmesine rağmen) halen "sadece düştüğü yeri" yakmaktadır.
Ölenin kimliğine, rengine, dilene ve inancına göre işleyen, devreye giren/girmeyen bir "toplumsal vicdan(?)ımız" bulunmaktadır. Eğer ölen kişiler bizdense daha çok ses çıkartıyoruz. Ama değilse, cılız bir ses(sizlik)le "acıyı ötekileştiriyoruz"
Bu ülkede, Ali İhsan Korkmaz'ı bir taraf, Burak Can Kahramanoğlu'nu da diğer taraf daha çok sahiplenmedi mi?
Lice'de vücudu paramparça olan Ceylan'ın acısı ile İstanbul'da vücudu cayır cayır yanan Serap'ın acını yüreğimizde eşit derecede hissedebildik mi?
Peki ya Roboski? Bizzat devlete ait savaş uçaklarının bombalayarak katlettiği vatandaşlarımızın acısını ne kadar ortak yaşayabildik? Yaşamayı bırakın içimizdeki bazı İrlandalılar onlara hakaret bile etmedi mi?
Peki ama beyaz tenlinin siyah tenliden ne üstünlüğü var?
Ateş ne zaman sadece düştüğü yeri değil, dolaylı olarak hepimizi yakacak?
İkinci problem ise Türkiye'nin işlevi olmayan "istifa mekanizması"dır.
Asıl itibariyle demokrasilerin en önemli unsurlarından bir tanesi "istifa etmek/ettirmek"tir.
Siyaset kurumunun hesap verilebilirliğinin başat göstergesi "seçimler" ise, ikincisi de "istifa mekanizması"dır. Siyaset kurumu toplumsal olaylarda, yaşanan büyük çaplı ve ihmal ihtimali yüksek olan kazalarda hesap verir. Doğrusu, "istifa etmek" denilen şey de bu günler için vardır.
Ne var ki, bizde "istifa mekanizması" tam olarak çalışmamaktadır. Bunun birbiriyle bağımlı iki nedeni var.
Siyasal iktidarın her yaptığını kategorik olarak eleştiren, Kuşadası'na her yıl gelen göçmen kuşlar bile biraz geç kalsa suçu hükümete ciro eden ve Erdoğan'ı istifaya çağıran yeminli muhalifler ile bu muhaliflerin gözü kapalı muhalefetleri karşısında kendini savunmaya alan, doğal olarak kabinesindekileri ve siyasetçilerini koruma altına alma ihtiyacı hisseden bir iktidar mevcut.
Her iki tutum da birbirini beslemektedir. Ancak bu davranış biçimleri demokrasi açısından sorunludur.
Muhalefetten beklenen iktidarın yaptığı "iyi şeyleri" desteklemesi, ülke yararına olan icraatlara katkı sunması, eksiklikleri dile getirmesi ve yapıcı eleştiride bulunmasıdır. İktidardan beklenen ise, Roboski, Soma vb. acılarda, istifa mekanizmasını devreye sokmasıdır. İstifa, toplumsal basıncı azaltacağı gibi, iktidarın elini güçlendirecek ve demokrasinin daha da gelişmesine fırsat sağlayacaktır. İktidar, "istifa"yı bir "yenilgi, mağlubiyet" gibi değerlendirmemeli, aksine bunun bir yenilenmeye, hesap verilebilirliğe zemin sağlayacağını gözden kaçırmamalıdır.
Bütün bunların yanı sıra, benzer bir eleştiriyi "sol hareket" de hak etmektedir.
Türkiye bugün 1960'lı yıllardaki sol(culuk)un çok uzağındadır.
Adaleti, mazlumu, mağduru, işçiyi, ezileni ve emekçiyi savunması gereken ve 60'lı yıllarda bunu yapan "sol", bugün, bu değerlerin çok gerisine düşmüş, kapitalizm, sermaye ve patronla içli-dışlı olmuştur.
Nitekim Soma'da 300 işçinin hayatını kaybettiği, yüreklerimizi dağlayan felakette, işçilerin haklarını savunması beklenen "duayen solcular", solcu gazete ve gazeteciler maalesef "patronu" savundular. Hatta daha da ileri giderek "patronun mağdur olduğunu" dile getirdiler.
Şüphesiz bu yaklaşım biçimi, sol(culuk)un dünden bugüne geldiği noktayı, dünyadaki sol hareketler ile Türkiye'deki sol hareketler arasındaki farkı ve bunun sosyolojik ve siyasi nedenlerini masaya yatırmak, "solculuğu yeniden tanımlamak" zorunluluğunu açığa çıkartmaktadır.
Öte yandan kendisini siyasi yelpazenin solunda konumlandıran siyasi partilerden sendikalara, sivil toplum kuruluşlarından gazetecilere kadar herkesin şapkayı önüne koyup bugün durdukları pozisyonu yeniden gözden geçirmesi gerekmektedir.
Solcular, "sistem muhalifliği”ni bir kenara bırakıp "sınıfsal olarak" salt "iktidar muhalifliği" yaptıklarının farkındalar mıdır?
Kapitalizm çarkında bir dişli olup, sermayenin ve patronun haklarını korurken, hele "konformist yaşantıdan" hiç bir taviz vermeden yarım ağızla işçi haklarını dile getirmek, dünyadaki "solculara ve sol hareketlere" işçilere, emekçilere ve ezilenlere büyük saygısızlık değilse nedir?
Türkiye'nin "McDonald's solcuları"na itina ile duyurulur.
@bayramzilan
Yazarlar
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.05.2024
7.05.2024
3.05.2024
29.04.2024
26.04.2024
18.04.2020
25.02.2020
12.02.2020
19.01.2020
15.01.2019