Bekir AĞIRDIR
Seçime dönük öngörülerin çoğunda benzer bir hatalı yaklaşım var. Sanki o seçim uzay boşluğundaki bir zamanda ve toplumda gerçekleşecekmiş gibi düşünülüyor. Ya da hiçbir şey değişmiyor ve değişmeyecekmiş gibi. Halbuki 1950’den bu yana yapılan çok partili genel seçimlerin 72 yıllık tarihi bize çok önemli ipuçları veriyor. Aşağıda verdiğim tablo, genel seçimlerin özeti sunuyor ama bu tablonun bende esas gösterdiği şey şu: Bu ülkenin siyasi hayatında partiler ve seçimler vazgeçilmezdir. Bu toplum, bunca deneyim, bunca badireden sonra bile seçim hakkını kullanmaktan hiçbir koşulda vazgeçmemiştir, vazgeçmez de.
Askeri darbeler sonrası ne oldu?
Bu topraklarda demokrasi hep seçimlerin yapılabilmesi ve siyasi partilerin varlığıyla tanımlanmıştır. Bu anlayışın eksik olduğu, seçim yasalarından siyasi partiler yasasına kadar her şeyin çağ dışı, hatta anti-demokratik biçimde işlediği de doğrudur. Ancak bu topraklarda gerçek demokrasi bu siyasi yapının içinden gelişecek. Bu umudun en büyük dayanağı da bu toplumun yaşadığı, sahip olduğu, darbecilerin bile görmezden gelemediği bu seçim ve siyaset deneyimi birikimidir. Çok partili siyasal sisteme geçildiğinden ve seçimler yapılmaya başladığından beri Türkiye’de toplam 19 genel seçim yapıldı. 1946’da ilk çok partili seçim deneyimi var ama o seçim daha sonra tümden iptal edildi. Tabloya baktığımızda, çok partili siyasi sistemin kırılma ya da sıçramalarını askerî darbelerle ilişkilendirebilir ve anlamlandırabiliriz. Ama seçim sonuçları üzerinden başka dönemlere, değişim ve sıçramalara bakmak da mümkün.
Öncelikle 1950’de Kurtuluş Savaşı’nı yönetmiş, Cumhuriyet’i kurmuş kadroların partisi; devlete, bürokrasiye hâkim CHP’nin kaybettiğini ve kavga gürültü olmadan iktidarı Demokrat Parti’ye devrettiğini görüyoruz.
27 Mayıs Darbesi'yle Demokrat Parti kapatılmış, Menderes idam edilmiş olmasına rağmen, Demokrat Parti’nin devamı olduğunu açıkça ilan eden Adalet Partisi 1965 seçimlerinde rekor oyla kazanmış ve sistem yine iktidarı Adalet Partisi’ne devretmiş.

Sonra 12 Mart Askerî Muhtırası ile tekrar sisteme müdahale edilmiş, ki bunlar Soğuk Savaş’ın dünyadaki en sert yılları olmakla kalmayıp NATO üyesi Türkiye’de Gladio tipi örgütlenmeyle devletin sol fikir ve hareketlere karşı en şedit ve organize olduğu yıllar, CHP’de Bülent Ecevit, İsmet İnönü’ye karşı CHP genel başkanlığını kazanmış, 1977 seçimlerinde “Toprak işleyenin, su kullananın!” sloganıyla CHP’nin bugün de dâhil ulaşabildiği en yüksek oy oranına ulaşmış. Fakat 12 Eylül Darbesi'yle ordu bir kez daha sisteme ve gidişata toptan müdahale etmekte gecikmiyor, yüz binlerce siyasi tutuklu, yüzden fazla gencin idamı ve binlerce işkence gerçeği yaşanıyor. Ne var ki, 1983 genel seçimlerinde generallerin partisi değil, Turgut Özal’ın Anavatan Partisi en fazla oyu kazanıyor ve generaller de iktidarı Özal’a devrediyor. 28 Şubat 1997 müdahalesi ile bu kez siyasal İslâmcı hareketin yükselişine ve siyasete müdahale ediliyor, ardından 1999 Marmara Depremi ve 2000-2001 ekonomik krizleri yaşanıyor, seçmen bu kez de siyasal İslâmcı kadroların öncülüğünde kurulan AK Parti’yi birinci yaparak iktidarı ona veriyor.
Bu akışa ve sıçramalara bakıldığında, meselenin yalnızca sağ-sol üzerinden okunmasının ve “toplumun sağcı olduğu” ya da “mağduriyeti sevdiği” gibi siyasi anlamlandırmalara varılmasının eksik ve hatalı olduğu görülüyor. Toplum değişim istiyor, devletin ve sistemin değişimin önüne koyduğu güçlere, partilere değil, sistemi değiştirme vaadini öne çıkaran partilere oy veriyor. Bugün de toplum yine aynı noktaya geri döndü; 2023 seçimlerinde kimi değişimin temsilcisi olarak görürse ona oy verecek. Öte yandan seçim sonuçlarını, seçime katılan partilerin ideolojik, fikri duruşlarını hiç dikkate almadan yorumlamak da doğru olmaz ve ideolojiler üzerinden gruplama yaptığımızda başka bir anlamlandırma ortaya çıkar. Siyasi hayatımızda CHP ve DP ayrışmasıyla başlayan süreçte, sağ partiler arasında iki alt damar daha oluştu; Türkçü ve milliyetçi partilerle muhafazakâr ve siyasal İslâmcı hareketlerin öne çıktığı partiler. Diğer tarafta ise CHP kendini bir tarihten itibaren ortanın solu olarak tanımlasa da sol ve sosyalist hareketler zaman içinde partileşti, bölündü, değişti, tekrar partileştiler. Gerek darbelerin kesintileri gerekse akımların kendi iç çatışmaları ve değişimleriyle parti organizasyonları farklılaşsa da bugün hareketlerin oy toplamlarını bir araya getirerek analiz etmek mümkün.
Sağ AK Parti'de sol nerede?
Seçim sonuçlarını bu siyasi damarlar üzerinden analiz ettiğimizde, 1950’de Demokrat Parti ile başlayan siyasi damarın daha sonra Türkçü ve İslâmcı partilerin güçlendiği oranda dağıldığını, ama AK Parti ile beraber tüm sağ hareketin konsolide olduğunu görüyoruz. Türkçü, milliyetçi hareket ise her koşulda kendi varlığını ve partisini en düşük zamanında bile yüzde 10 mertebesinde koruyor. Bir bakıma İslâmcı hareket tarz değiştirerek geleneksel sağı da kendi içinde eritmiş ya da kapsama alanını genişletmiş denebilir.
Merkez sol kanatta ise CHP yüzde 40 mertebesini yalnızca iki seçimde geçebilmiş durumda; arada Halkçı Parti, Sosyal Demokrat Parti ve Demokratik Sol Parti şeklindeki ayrışmalara karşın, bugün hepsi yine CHP’de konsolide olurken partideki mevcut oy yüzde 25 mertebesine kilitlenmiş halde.

Kürt siyasi temsilci ve hareketleri ise ilk seçim dönemlerinde hem Demokrat Parti hem de CHP içinde var olabilmiş, sisteme yakın düşünen Kürtlerin temsilcileri sağ partilerde, sisteme muhalif Kürtlerin temsilcileri ise sol partilerden siyasete dahil olmuş, 2007 seçimlerinden itibarense önce bağımsız adaylar yoluyla 2015’ten itibaren de kendi partileriyle temsil edilmiş haldeler. Sağ cenah AK Parti’de konsolide olurken sol cenahta bir konsolidasyon sürecinin yaşanmadığı tablodan görülüyor. Başkanlık sistemi sürdüğü ve kazanmak için yüzde 50+1 oy gerektiği sürece konsolidasyonun süreceği öngörülebilir, fakat AK Parti konsolide ettiği kitleleri daha da sağa doğru çektikçe merkezde oluşan boşluğa önce İyi Parti sonra DEVA, Gelecek gibi başka partilerin talip olacağı da öngörülebilir.
Şimdiye dek yapılan seçimlerin sonuçlarına dair bir başka okuma, sonuçları geleneksel sol-sağ siyasi tanımları üzerinden anlamlandırmak olmuştur. Yukarıdaki tabloyu sağ ve sol üzerinden toplayarak özetlediğimizde ise aşağıdaki tablo oluşuyor. Tabloda dikkat çeken temel örüntü, 1950 seçimlerinden bu yana sağ oyların ya da muhafazakâr seçmenin siyasi tercihlerine hitap eden sağ partilerin oylarının toplamının ortalama yüzde 60-65 bandında, seküler seçmeni veya sol fikriyatı temsil eden oyların da yüzde 35-40 bandında olması. Fakat bu oylar bugün yüzde 27-29 gibi CHP ve sol partilerde, yüzde 11-13 gibi de Kürt siyasetini temsil eden partilerde konumlanıyor. Bu tablo da bizi daha önce bahsettiğim muhafazakârlar-sekülerler-Kürtler şeklinde ya da sağ-sol-Kürt siyaseti gibi kodlanabilecek üç Türkiye analizine getiriyor. Ülkenin de dünyanın da çağ değiştirdiği son yetmiş yılda bu üçleme ve ağırlıkları değişmiyor ise sorun var demektir. Çünkü sorun, aynı zamanda üç Türkiye olmasıdır. O nedenle yeni siyasetin, bu çıkmazın, bu oyununun kurallarını ve sonucu değiştirecek bir siyaset olması gerekiyor.
Altılı Masa'nın fırsat alanı da bu yeni siyasetten geçiyor.

Ara dönemler hariç sol-sağ veya muhafazakâr-milliyetçi-sosyal demokrat partiler ilk kez bir araya gelmiş durumdalar. Onları bir araya getiren koşullar, gerekler ve kendi gerekçelerini aşarak yeni bir siyaset üretmek zorundalar. Kimliklerini, seçmen tabanlarını da aşarak hatta dönüştürerek yeni bir hikâye yazmak zorundalar. Ancak o zaman sol-sağ ayrışmasını ya da kimliklere dayalı üç Türkiye tablosunu aşabilirler. Seçim tarihini hangi fırsatın üzerinden anlamlandırmaya çalışırsak bugünkü gidişatı değiştirebiliriz sorusuna cevap aramak için bakarsanız, cevap değişim, düzen değişikliği vaadinin önde olduğu seçimler bana kalırsa.
O nedenle bugün Altılı Masa'daki partiler kendi kimliklerine, seçmen tabanlarının duygularına, kendi zihni ve ruhi ambargolarına, kendi parti çıkarlarına sıkışarak o beklenen büyük hikâye ve siyaseti üretemediklerini görmeliler. Çünkü bugün biliyoruz ki bu toplum çok kimlikli, çok kültürlü. Yalnızca bir kimliğe dayalı düzeni yeterince zorladık, denedik. Bugün toplumda yeni “biz” duygusu üretmeyi, ortak yaşama iradesini güçlendirmeyi, kurum ve kuralları yenileyerek yeniden inşayı konuşuyorsak toplumun doğal çoğulculuğuna uygun olmak zorunda. Toplumu kâğıt üzerinde iki boyutlu çizerek tanımlamak, anlamak istediğimizde iki eksen açıklayıcılığıyla öne çıkıyor. Birinci eksen eğitim, gelir gibi sosyoekonomik gelişmişlik. Yani eğitimi, gelir seviyesi en yüksek olan kesimlerden en düşük kesimlere doğru bir sıralanma oluşuyor. Diğer eksen de etnik aidiyet; Türkler ve Kürtler.
Üç Türkiye fotoğrafı
Bugünün siyasi partilerini bu iki eksenli, iki boyutlu çizime yerleştirebilirsiniz. Sosyoekonomik gelişmişliği en yüksek Türklerin partisi olarak CHP, sonra yine Türklerin içinde sosyoekonomik gelişmişliğin aşağıya doğru düştüğü aynı eksen üzerinde sırasıyla İyi Parti, DEVA, MHP, Gelecek, Saadet ve AK Parti. Etnik aidiyet ekseni üzerinde ise tüm bu Türklere yaslanan partiler ve diğer tarafta da Kürtlere yaslanan HDP. Hemen not edeyim, bu şema kabaca durumu anlatabilmek için geçerli, gerçek hayatta seçmen profilleri ve partiler bu denli sıfır veya bir durumu değil daha hibrit bir durumu temsil ediyorlar elbette.
Bu iki boyutlu açıklama bir bakıma benim “Üç Türkiye” tezimi de destekleyen bir fotoğraf oluşturuyor. Ama aynı toplumsal çizimi kâğıt üzerindeki iki boyutlu halinden çıkarıp, uzay boşluğuna, üç boyutlu hale taşıyalım dediğimiz durumda üçüncü boyutu açıklayan, şekillendiren unsur dindarlık seviyesi oluyor. Bugünkü toplumu uzay boşluğunda tanımlamaya çalıştığımızda, sosyoekonomik gelişmişlik seviyesi, dindarlık seviyesi, etnik aidiyet koordinatları hemen birçok şeyi açıklıyor. Bu üç boyutlu toplumsal dokunun içindeki farklılıklar eğitim ve gelir seviyesine göre, dindarlık seviyesine göre ve etnik aidiyetine göre açıklanabilir oluyor.
Eğitim ve gelir seviyesi yüksek, dindarlık seviyesi düşük ve Türk seçmen profiline daha yakın parti CHP. Eğitim ve gelir seviyesi ortalamanın biraz üzerinde, dindarlık seviyesi ortalamada Türklerin partisi İyi Parti. Eğitim ve gelir seviyesi düşük, dindarlık seviyesi yüksek Türklerin ve dörtte bir oranındaki dindar ve yoksul Kürtlerin partisi AK Parti, diğer dörtte üç Kürtlerin partisi HDP. Ülkenin meselesi yeni bir toplumsal uzlaşmayı inşa edebilmek, ortak ufku çizebilmek. Onurlu bir yaşam hakkına herkesin sahip olabildiği, herkesin kendini içinde var hissedebildiği yeni bir gelecek hikâyesi yazabilmek. Bunun ilk şartı da “biz” duygusunu yeniden güçlendirebilmek. Altılı Masa'nın kendisini paralize eden, öncü partisi CHP’nin geleceği düşünme enerjisini yok eden aday kim olacak sorusundan bir an önce kurtulması gerekiyor. Daha da önemlisi CHP’nin kendi iç aday adaylığı rekabetinden, Altılı Masa'nın birbiriyle siyasi rekabetinden bir an önce iktidarla rekabeti öncelemesi ve meseleyi iktidara karşıtlıktan düzeni değiştirme iddiasına çevirmesi gerekiyor.
Bekir Ağırdır'ın bu yazısı, Oksijen gazetesinden alındı
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları


































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
6.10.2025
29.09.2025
8.09.2025
1.09.2025
25.08.2025
18.08.2025
11.08.2025