Bekir AĞIRDIR
Ekonomik tufan ve siyasal krizler yumağı içindeyken siyasi zeminde üç ayrı süreci aynı anda yaşamaya başladık.
Üçü ayrı ama birbirine değen, aynı zamanda birbirini de besleyen ya da karşılıklı olarak etkileşen üç süreci bir arada yaşıyoruz: İmamoğlu operasyonu, açılım, yeni anayasa süreci. Her birinin dinamikleri ve nedenleri, her birinin aktörlerinin, süreç sonundaki hedefleri, yine her birinin katmanları, tarihsel ve siyasal bağlamları farklı.
Üç ayrı sürecin dinamiklerine, toplumsal ihtiyaçlara denk gelip gelmediklerine baktığımızda, üçü de siyasi alanı belki de kökten değişime zorlama potansiyeli taşıyorlar. Öte yandan süreçlerin her birinde yaşanacak olumsuz gelişmeler daha da derin siyasi ve toplumsal gerilimlere dönüşebilir.
İmamoğlu’na, ekibine ve CHP’ye hukuki mekanizmalar üzerinden siyasi bir operasyon yürüyor.
İmamoğlu’na yönelik yargı süreçleri ve CHP’li belediye başkanlarına kayyum atamaları yalnızca kişilere yönelik operasyonlar değil. Uzun süredir siyasi alanı daraltmayı hedefleyen iktidar uygulamaları artık doğrudan CHP ve İmamoğlu’na yönelmiş durumda. Aynı zamanda muhalefetin kurumsal gücünü zayıflatma ve alternatif siyasi tahayyülleri boğma stratejisinin parçası. İktidar bloğu hem “muhalefeti yeniden biçimlendirme” hem de Erdoğan’ın gelecek seçimlerdeki rakibini belirlemeyi hedeflediği bir stratejiyle yürüyor.
Kayyum atamaları, yasa ve kararnamelerle yerel yönetim yetkilerini kısıtlama arayışları, mali politikalarla yerel yönetimlerin kapasitelerini eksiltme ve hatta personel ücretlerini bile ödeyemez hale getirme uygulamaları sürüyor. CHP kurultaylarına dair davalarda her an aleyhe karar çıkacakmış izlenimi vererek CHP paralize edilmeye çalışıyor.
Ayrıca bu süreç, yalnızlaştırma ve caydırma yoluyla CHP’nin ve özellikle İmamoğlu’nun çevresini boşaltmayı hedefliyor.
Yaşamakta olduğumuz ikinci süreç “Terörsüz Türkiye” süreci. Kürt meselesi yarım yüzyılı aşkın süre boyunca teröre rehin edilmişti. Yerel yönetimler reformundan hak ve özgürlükler bahsine birçok konu Kürt meselesinin ürettiği zihni ve ruhi ambargoya takılı kalmıştı. Sonuçta Kürt meselesiyle demokratikleşme meseleleri iç içe geçerek, birbirini kimi zaman çoğaltarak kimi zaman kısıtlayarak bugüne gelindi.
Bahçeli’nin ve MHP’nin ekim ayındaki hamleleriyle başlayan süreç bugün PKK’nın kendini fesih kararına kadar geldi.
Sağlıklı ve doğrudan bilgilendirmeler olmasa da bir süredir müzakerelerin sürdürüldüğü anlaşılıyor. Öcalan yeni ideolojik ve siyasi pozisyon tarif ederek “eşit vatandaşlık” vurgusu yapıyor. Devletin terörle mücadele stratejisinin yeni bir boyuta evrilmekte olduğu, Orta Doğu’nun ve Suriye’nin geleceğinde Türkiye’nin de etkin rolünün olacağı söyleniyor.
Şimdi önümüzdeki soru, meseleyi bir güvenlik politikası çerçevesinden mi konuşacağız ya da yeni bir ortak yaşam tahayyülünün inşası olarak mı tartışacağız sorusu. Ancak süreç henüz toplumsallaşmış değil ve oldukça kırılgan; dış dinamiklere ve özellikle Suriye gibi bölgesel gelişmelere açık bir zemin üzerinde yürütülüyor.
Yeni anayasa zorunluluk ama hangi yeni anayasa
Üçüncü süreç ise Bahçeli ve ardından Erdoğan hamleleriyle gelişen anayasa süreci. Bahçeli “Yeni Yüzyılın Terörsüz Türkiye Stratejisi; Milli Birlik ve Dayanışma Komisyonu” önerdi. Ardından Ak Parti’nin kendi içinde oluşturduğu bir anayasa komisyonunun çalışmalarından haberdar oldu kamuoyu. Birkaç gün sonra da Cumhurbaşkanı’nın sözleri kamuoyuna yansıdı. Erdoğan “Sivil anayasayı bir an önce oluşturalım ve milletimize takdim edelim. Hem milli olsun hem yerli olsun…Yeni anayasayı kendimiz için değil, ülkemiz için istiyoruz. Benim tekrar seçilme veya tekrar aday olma gibi bir derdim yok. Atacağımız adımlarla ülkemizin itibarını nasıl yükseltiriz, derdimiz bu.”
Erdoğan’ın sözleri ve Ak Parti’nin anayasaya dair çalışmalarından anladığımız önerilen anayasa sürecinin Bahçeli’nin “terörsüz Türkiye” ve komisyon önerisinden farklı olduğu. Erdoğan’ın dillendirdiği aslında açılım sürecinden de önce zaman zaman MHP’nin de dillendirdiği yeni ve kapsamlı bir yeni anayasa süreci. Bu bakımdan da açılım ya da terörsüz Türkiye hedefini de aşan bir başka süreçten bahsediyoruz.
“Terörsüz Türkiye Stratejisi” adı ile önerilen komisyonla iktidar bloğunun anayasa çağrısının kapsamı aynı değil. Yöntem aynı mı ondan da emin değiliz. Yeni anayasa ülkenin ihtiyacı olan demokratikleşme, denge ve denetleme mekanizmalarının inşası mı yoksa devletin güvenliğini önceleyen, merkezileşmeyi güçlendiren, güçler ayrılığını değil tekliğinin anayasal zeminini inşa etmek mi? Bu sürecin merkezinde yeni bir siyasal tahayyül inşa etmek var: Milliyetçi ve ahlakçı kodlarla donatılmış yeni bir toplumsal denge projesi ve yeni bir anayasal düzen.
Öte yandan daha yapısal bir meselemiz var. Toplumla devletin karşılıklı güvenleri yerle yeksan olmuş durumda. Devlet yurttaşına yurttaş devletine güvenmiyor. Kadim toplumsal ve siyasal meseleler nedeniyle toplumsal fay hatları derinleşmiş, birçok fay hattı keskin kutuplaşmalara dönüşmüş durumda. O nedenle yeni bir toplumsal uzlaşma için de toplumun devletle yeni bir barışı için de yeni anayasaya ihtiyaç var.
İktidarın geleceği mi toplumun talepleri mi?
Anayasa sürecini iktidar bloğunun gerekçeleri ve hedefleri mi yoksa ülkenin ihtiyaçları ve zorunlulukları mı harekete geçiriyor, emin değiliz.
Üç meselenin de gündeme gelişi belki hayatın dayatmaları ama iktidar bloğunun üç süreçten de meramı farklı görünüyor. İktidar bloğu güvenlik ve ahlakçı bakış açısıyla, devletin güvenliğini ve bekasını toplumsal esenliğin pahasına önceleyen tercihlerle yürüyor. Üç süreci birleştiren bağlam ise Türkiye’nin yaşadığı ekonomik ve toplumsal kriz. Bu bağlamda toplumsal psikolojideki hâkim duygu ise “geleceğe dair ortak korku ve çaresizlik”.
Dolayısıyla iktidar açısından tüm bu süreçler birer çıkış arayışı; hem iktidarın yeniden meşruiyet üretme çabası hem de toplumun istikrar beklentisine yanıt verme girişimi olarak okunabilir.
Bu tabloda, süreçlerin eş zamanlılığı bilinçli bir stratejinin ürünü gibi: Bir yandan eski tehditler tasfiye edilirken (PKK), diğer yandan yeni tehditler (muhalefet) kontrol altına alınıyor ve bunların hepsi yeni bir siyasal rejimin hukuki ve ideolojik altyapısını kurmaya dönük anayasa çalışmasıyla taçlandırılıyor. Ancak süreçlerin her biri hem kendi içinde hem de birbiriyle etkileşiminde ciddi riskler ve belirsizlikler taşıyor.
İmamoğlu ve CHP’ye operasyon sürecinde toplumsal tepkinin beklenmedik biçimde ve yoğunlukta sürece müdahil olması iktidarın işini zorlaştırmış gibi görünüyor. Belediyeye de CHP’ye de kayyum atama arzusunun toplumsal muhalefet nedeniyle ertelendiği anlaşılıyor. Toplumsal muhalifler ve özellikle de gençler yalnızca iktidarın arzu ve hedefini değil CHP’yi de değişime zorluyor. İktidarın muhalefeti biçimleme stratejisi giderek tüm siyasi alanı değişime zorlayan bir sürece evrilebilir mi, henüz bilmiyoruz.
Muhalefete operasyon süreci sadece bugünkü aktörleri değil, yarın muhalefete yakın durabilecek herkesi içine çekebilecek bir içeriğe dönüşmüş durumda. O yüzden bu soruşturmanın amacı sadece İmamoğlu’nu yıpratmak, CHP’yi yeniden tasarlamak değil; bu çizgide duran sermayeyi, bürokrasiyi, hatta uzak durmayı düşünenleri bile korkutup uzaklaştırmak. Belki de mesele, cezalandırmaktan çok çevresini boşaltmak ve yalnızlaştırmak.
Diğer yandan açılım, komisyon ve bu çerçevenin içinden anayasa tartışmasının yeniden ve daha güçlü biçimde gündeme gelmesi iktidarı oluşturan zihni koalisyonun her bir aktörü için farklı anlamlara geliyor olabilir. Siyaset mühendisliğini hedefleyen aktörler açısından gelinen noktada hedeflenen devletin yeniden pozisyonlanmasına imkân veren bir platform yaratma girişimi olabilir. Tıpkı “Kürt sorunu yoktur” söylemiyle çözümü güvenlikleştirme tarzı gibi. Öte yandan bu merkeziyetçi sistemin ve küresel dinamiklerin ülke için ürettiği riskleri ve fırsatları dikkate alarak yapısal bir dönüşümü kaçınılmaz gören aktörlerin sahici bir çözüm arayışı da olabilir.
Örneğin 16 siyasi partiden, 100 kişilik geniş katılım, oransal temsil ve uzman katkısıyla geniş tabanlı bir anayasa komisyonu öneriliyor. Bu durum, öneriye kapsayıcılık ve meşruiyet havası vermeyi amaçlıyor. Fakat komisyonun salt çoğunluğa dayanan karar alma biçimi, mutabakat yerine çoğunluk ilkesine dayanması, iktidar bloğunun kararları şekillendirme gücünü artırabilir. Bu, muhalefetin katkısını da sınırlayabilir.
Karşı karşıya olduğumuz tüm meseleleri siyaset marifetiyle çözebiliriz. Fakat siyasi kültürümüz ve alışkanlıklarımız ne yazık ki müzakere ve uzlaşmalara dayalı değil. Siyasete münakaşa ve münazara kültürü hâkim. O nedenle ister Kürt meselesi ve açılım süreci konuşalım ister yeni anayasa tartışalım bilek bükmeyi hedefleyen siyaset tarzları ile bu süreçlerin başarılı olma şansı yok ne yazık ki. O nedenle kaçınılmaz olarak gerçeklerden, önerilenlerin çözümü sağlayıp sağlayamayacağından değil niyetlerden konuşuluyor, pozisyonlar üretiliyor. Hele üç sürecin her birindeki muhaliflere, farklılıklara, çeşitliliklere karşı söylemlere, politikalara, reva görülenlere bakıldığı zaman niyet sorgulaması kaçınılmaz oluyor.
Örneğin siyasi alan ve muhalefet keyfi kararlarla bu denli baskılanırken açılım ve anayasa süreçlerinin başarıya ulaşma ihtimali var mı? Zihnimiz tutarlılık arıyor, yaşananlar arasındaki çelişkilere bakarak niyetler sorgulanıyor. Belki de bu bakışımız sorunlu, belki de iktidar bloğunun tutarlılık diye bir derdi yok. Yaşanan her bir sürecin ayrı gerekçeleri, ayrı yöntemleri ve ayrı hedefleri var. Aslında üç süreç de birbirinden bağımsız klasörler halinde yürütülüyor, her klasördeki aktörler farklılaşabiliyor. Bu aktörler arası uyum, ittifaklar da dinamik ve değişken. O nedenle süreçler birbirini tamamlamak zorunda da değil, birbirine gevşek biçimde bağlı ya da bağımsız alt senaryoları içeren şekilde kurgulanmış olabilirler. Özellikle Erdoğan’ın siyaset tarzına ve geçmişte benzer durumlarda nasıl davrandığına bakıldığında, bu farklılaşmalar ya da geçirgenlikler daha mümkün gibi görünüyor.
Yeni bir siyasal akıl mümkün mü?
Ne yazık ki ülke siyasetin özünden uzaklaştığı, görüntünün özü örttüğü bir dönemden geçiyor. Bugün siyasal alanın öne çıkan karakteri, niyetin gerçekliği perdelediği bir iklimin egemenliği. Hayatın ve meselelerin gerekliliklerinden değil kimliklerden ve kutuplaşmalardan beslenen politikalar, muhalif ve farklı olmayı baskılayan uygulamalar, ötekileştirmelere yaslanan bir siyasal dil, yurttaşın güven duygusunu derinden aşındırıyor. Oysa yurttaş için esas olan, kendi hayatında neyin değiştiğidir.
Toplumda umut vaat eden söylemler ile yaşanılan ve tanık olunan gerçekliklerin ne kadar örtüştüğüne dair derin bir kuşku yerleşmiş durumda. Asıl sorun, toplumun siyaset marifetiyle sorunları çözebileceğimize dair güveninin düşüyor olması.
Toplumda siyasal güvene dair ciddi bir açık var. Geçmişte defalarca yeniden ve yeniden vadedilen ama süreklilik arz etmeyen reformlar, masada kalmış uzlaşı çağrıları, yarım kalmış açılımlar, demokratik hamleler... Tüm bunlar, bugün söylenen her sözün ardında çok daha büyük bir kuşku şemsiyesi oluşturuyor. Bu şemsiye altında, samimi bir niyetin bile sesi cılızlaşıyor.
Toplum, niyeti değil, sonucu arıyor. Çünkü insanların çoğu, artık bir siyasi söylemi duyduğunda ona inanmak yerine, daha önceki tecrübelerini hatırlıyor. Hafıza, her yeni sözü eski boş çıkmış vaatlerle yan yana koyuyor.
Türkiye, yeni bir siyasal akıl inşa etmek zorunda. Bu, sadece yöntem ya da aktör değişiminden ibaret değil. Kurumların, kuralların ve zihniyetin tümden, bütünleşik ve senkronize olarak değişimini zorunlu kılıyor.
Bekir Ağırdır'ın bu yazısı Oksijen'den alınmıştır.
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.07.2025
21.07.2025
14.07.2025
7.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
2.06.2025
26.05.2025
19.05.2025