Bekir AĞIRDIR
Seçim rallisi boyunca seçmenin tercihlerini belirleyecek dinamikler değişecek. Çünkü muhtemelen her aktörün ralli boyunca strateji ve taktikleri de değişecek.
Birinci adım olan yerel seçimler ardından gelen Cumhurbaşkanlığı seçiminin kostümlü provası olacak bir bakıma.
Yerel seçimlerde seçmenin genel siyasi tercihlerinden büyük oranda değişiklik beklenir teorik olarak. Seçmenin yerelde siyasi ideolojisi ve kimliğinden sıyrılarak oy vereceğini düşünülür. Bu bakışı haklı kılan unsurlar da vardır elbette. Bir kasabada, ilçede ve hatta bazı küçük kentlerde tanış olmak, bir adayla selam mesafesinde olmak, aile-sülale-aşiret-cemaat gibi aidiyetler, seçmenin siyasi kimlik ve ideolojisinin dışına çıkmayı kolaylaştırır. Öte yandan, yerel hizmetler, gündelik hayatı doğrudan etkileyen yol-su gibi altyapı hizmetlerindeki sorunlar ve ihtiyaçlar da seçmenin yerel düşünmesini tetikler.
Fakat göçle beraber değişen toplumsal doku ve gündelik hayatın ritmi içinde bu unsurlar artık eski etkileme gücünde değiller. Metropollerde seçmen ile seçilen arasındaki selam mesafesi ilişki kaybolmuş durumda birincisi. İkincisi metropollerde aile-sülale gibi aidiyetlerin yerine siyasi ve kültürel kimlikler ve aidiyetler alıyor. Dolayısıyla tanış olmak, hemşeri olmak gibi unsurlar eski bildik güçlerinde çalışmıyor. Üçüncüsü de metropollerde artık seçmen neyin yerel hizmet, neyin merkezi hükümetin hizmeti olduğunu çok da ayıramıyor artık.
Şu anda 11 metropolde seçmenin yüzde 52’sinin yaşadığını, yerel seçimlerde 30 büyükşehirde seçmenin yüzde 76’sının büyükşehir belediye başkanlığı için oy vereceğini anımsatalım.
Dolayısıyla seçmenin yarıdan fazlası için artık yerel seçim ile genel seçim tercih farklılaşması en aza inecek.
Bir de bu tabloya genel rengini verecek olan siyasi kutuplaşma üzerinden bakınca, bu fark metropollerde neredeyse sıfıra yaklaşacak. Çok muhtemel ki tüm ülkede yerel ve genel seçim tercihlerindeki farklılaşma çok, ama çok az olacak.
Bu durumda da yerel seçimde partilerin kazandıkları belediye başkanlıkları sayıları kadar belki de daha çok, ülke genelinde aldıkları oy oranları önemli olacak. Çünkü bu oy oranları üzerinden partiler ve seçmen Cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik pozisyon belirleyecek.
Partilerin yerel seçime yönelik beklentilerini, strateji ve taktiklerini belirleyen şeyin bu olduğu kanaatindeyim ben. Diğerleri henüz adaylarının tümünü açıklamadığı için bilemiyoruz ama açıklanan Ak Parti adaylarına bakılınca bu taktik belirginleşiyor. Diyarbakır’da Galip Ensarioğlu, İzmir’de Binali Yıldırım gibi başkanlık seçimini kazamasalar bile yerel oyu en yükseğe çıkaracağı varsayılan adaylar açıklanması bunun kanıtı. Örneğin İzmir’de Binali Yıldırım’ın oyu Ak Parti’nin ülke ortalamasından her 10 puan geride olursa Ak Partinin ülke ortalamasında da 0,5 puan gerilemesi demek. İstanbul’da ise bu etki 2 puan seviyesinde.
Hesaplar ne olursa olsun, her parti yerel seçimin ertesi günü ulaştığı oy oranına göre geri kalan iki etap için strateji ve taktiğini gözden geçirecek ve belki de değiştirecek.
Seçmen açısından bakılınca ise, yerel ve genel seçim tercihi giderek birbirine benzer hale geleceğine göre, hangi dürtüler seçmenin seçim tercihini belirleyecek? Bu konuda üç temel dinamik var.
Birinci dinamik hanenin geçimi. Ülkedeki kabaca 19 milyon hanenin dörtte biri, yaklaşık 14 milyon dolayında seçmenin olduğu 4,5 milyon hanede gelir giderden fazla. Bu haneler tasarruf yapabilen haneler. 19 Milyon hanenin yarısı için yani kabaca 38 milyon seçmen için hanenin geliri ile gideri denk. Bir bakıma geçiniyorlar ama bu geçim asgari hayatı sürdürmeye yetecek biçimde bir geçim. Bu haneler için iş ve maaş/ücret varsa geçim var, yoksa geçim yok. Bu haneler için hayat sıfır veya bir ekseninde. Geri kalan dörtte birlik dilimdeki hanelerin yarısı aile dayanışmaları ile geliri ile gideri arasındaki farkı kapatabilirken, diğer yarısı ise “imdat” diyor.
Bu veriden bakılınca toplam seçmenin dörtte üçü için hayatın birinci adımı ekonomik geçimini sürdürmek veya sağlamak. Bu dürtü ekonomik istikrar, siyasi istikrar, sosyal devlet talebini de besleyen dürtü aynı zamanda.
Hanenin geçimi ise yalnızca karın doyması değil, işinin olması, kira-eğitim-sağlık gibi zorunlu ihtiyaç ve giderlerin de sağlanması demek.
Belirleyici olan ikinci dinamik hanelerin ve bireylerin algı ve beklentileri. Son yıllarda gerek bireysel hayatında gerekse de sokaktaki ve ülke hayatındaki yapılanlara ve yaşananlara dair algılar ve yakın geleceğe dair beklentiler belirleyici dinamik. İyimserlik veya karamsarlık, umutluluk ya da endişelilik ikilemlerinde seçmenin nerede kendisini konumladığı oy tercihini etkileyecek. Elbette bu eksendeki seçmenin konumlanışı partilerin dil ve vaatlerine, bu dil ve vaatlerin seçmen tarafından nasıl algılandığına da bağlı.
Üçüncü dinamik ise seçmenin ideolojisi ve değerleri olacak. Ve de bunlar üzerinde partilerle, liderlerle ve adaylarla kurduğu zihni ve duygusal ilişki seçmenin tercihlerini belirleyecek.
Bunlar bir bakıma da genel açıklamalar. Bu seçim rallisine özel olan dinamikleri ise bir daha ki yazıda ele alacağım.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- “Türk-Kürt-Arap kardeşliği” Orta Doğu’ya dönük yeni bir hamle mi, yoksa yeni toplumsal meşruiyet aracı mı?
21.07.2025 - Yeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsat mı?
14.07.2025 - Türkiye, küresel karmaşanın ve içsel tıkanmanın tam ortasında duruyor
7.07.2025 - Türkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi
30.06.2025 - MHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı?
16.06.2025 - Aidiyet ve kök salmak: Mesele yalnızca ekmek kazanmak ya da güvenlik sağlamak mı?
9.06.2025 - Türkiye, yeni bir siyasal akıl inşa etmek zorunda
2.06.2025 - Türkiye’nin yeni eşiği: Çatışmasızlıkla yetinmeyen kalıcı barış mümkün mü?
26.05.2025 - Barışı inşa etmek savaşmaktan daha zor; şimdi Kürt meselesini yeniden düşünme zamanı
19.05.2025 - Tüketicinin boykot dili: Türkiye toplumunun mesajını iyi anlamak
5.05.2025
Yazarlar
-
Taha AkyolYangın ve su 30.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİyi yönetimi hak ediyor muyuz 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKSuriye’de tarihi bir uzlaşmanın imkanları: Mutabakatın özüne ve şeklinde dair 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEHey gidi hukuk 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojava, Şam ve çözüm süreci arasında optimal bir nokta bulunabilir mi? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEski Türkiye’den Bir Sokak ve Bir Apartman 26.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanBakın servet transferi nasıl yapılıyor? Bir tekil örnek… 26.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKendiliğin kazanılması ölçüm sorunlarına yolaçıyor 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunVazgeçmeyeceğiz! 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuk ve Savaş 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAynı dili konuşup neden anlaşamıyoruz? 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMinder… 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluFurkan Karabay, Murat Çalık, Kavala, Atalay, Demirtaş ve diğerleri 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYusuf Tekin hemen istifa etmeli ama LGS değil, YKS’den 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBir Baba Dostu: Altan Öymen 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEMurat Çalık’tan halkın payına düşenler 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan, temel saflaşmanın eksenini 10 yıl sonra bir kez daha değiştirmeye çalışıyor: ‘Millîlik’ yer 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluDevlet, başta dürüst olmazsa sonra kimseyi inandıramaz 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
bayram öztürk
Silahların susması dileğiyle