Berat ÖZİPEK
“Dostum sen çok katısın” der Zapata, “mutsuzsun çünkü savaş bitti.”
“Viva Zapata!” filminden zihnimde kalan en çarpıcı sahnelerden biridir bu.
Toprakları gasp edilen ve bu yüzden isyan eden köylülerin cesur lideri Zapata, filmdeki karakterlerden Fernando Aguirre’ye böyle söyler.
Bir gün daktilosuyla dağa gelen ve onun mücadelesine katılan bu adamı baştan beri sevmez Zapata. Hatta bir keresinde ondan hoşlanmadığını açıkça söyler.
Gerçekten de soğuk ve ürpertici bir figürdür Aguirre. Pek çok politik hareketin çevresinde rastlanan bir karakter olarak senaryoya eklenmiştir. Filmde onun fiilen savaştığını görmeyiz ama o hep Zapata’nın yanındadır ve ona telkinlerde bulunur.
Güldüğüne, ağladığına veya bir şekilde duygulandığına şahit olmayız. Kendisini mantıklı görür. Ama onda mantık, kötülüğünü meşrulaştırmanın aracıdır. Hiçbir başarı da tatmin etmez onu.
“Yarım zafer” der mesela, “bayram yapıyoruz ama ortada kazanılmış bir şey yok. Çok kan dökülecek.” Zapata ona öfkeyle bağırır: “Tamam dökülecek ama bu gece değil. Biraz eğlen, insan ol!”
Kimse için bir arkadaş, özlenecek bir dost değildir Fernando Aguirre. Politik mücadele içinde insani olanı hiçbir şekilde görmez. Hep kötülüğü fısıldar ona.
Örneğin ihanetle suçlanan bir arkadaşının cezalandırılması konusunda isteksiz olduğunu görünce “erteliyor musun?” diyerek onu infaza davet eder, hatta “mangayı çağırayım mı?” diye sorar. İnfazın öncesinde acil bir mesaj getiren kişiye bile izin vermez, “şimdi meşgul” der ve ancak silah sesini duyunca “General Zapata şimdi sizi görecektir” der.
Bir gün “şimdi seni tanıyorum” der Zapata, “toprak yok, ev yok, kadın yok, arkadaş yok, aşk yok, sadece yok etmek. Senin aşkın bu. Ne yapacağını söyleyeyim, Obregon veya Carranza’ya gideceksin ve hiç değişmeyeceksin.”
Ama gerçek onun gördüğünden daha kötüdür. Çünkü Zapata mücadelesinde insani olanı öncelediğinde, Aguirre saf değiştirir.
O artık karşı taraftadır ve “yılanın başını kesmeleri” için egemenlere akıl verir: “Zapata’yı öldürün, problem çözülsün” der.
Kürt Barışı’nın Fernando Aguirre’leri…
Kürt Barışı, bugüne kadar bu topraklarda vuku bulan en hayırlı iş.
Çünkü -bütün siyasi mülahazaların ötesinde- insanı yaşatma duyarlılığını taşıyor. Ölüme karşı yaşamın üstün gelmesini ifade ediyor.
Ama tam da bu yüzden, ona düşman kesilenler var. Ve yine tam da bu yüzden, düne kadar Kürtlere dost görünen bazıları da bugün fazlasıyla mutsuz görünüyor.
Sıkılıyorlar, huzursuzlanıyorlar, içleri daralıyor ve tıpkı Aguirre gibi, kötülüğü mantığa büründürüp yeniden savaş olsun diye en olmadık gerekçeler uyduruyorlar.
Barışın neden mümkün olmadığını anlatmak için bin dereden su getiriyorlar. Çatışma ve ölümle geçen onlarca yıla gösterdikleri sabrı barışa gösteremiyorlar. Gencecik bedenler toprağa verilirken göstermedikleri öfkeyi, Çözüm Süreci’ne gösteriyorlar, savaşa tanıdıkları şansı barışa tanımıyorlar.
Kuşaklar boyu devam eden tarifsiz acılarla dolu bir geçmişi geride bırakmak için savaşan güçler anlaşmış, devlet ile PKK masaya oturmuş ve bir Çözüm Süreci başlatmış, onlar“olmaz, olamaz, barışamazsınız” diye bağırıyorlar.
Hakikaten abartı değil, PKK yeniden silahlı mücadeleye dönecek olsa sevinecek çok sayıda Fernando Aguirre var bu ülkede. Özellikle de Türk solunun içinde. Bazıları ulusalcılıktan Kürtten çok Kürtçü olmaya, bazen de bu yolculuğun tam tersine Türkçü ulusalcılığa savrulabiliyorlar. Ama her iki karşıt pozisyonda da aynı tutarlılıkla barışa saldırıyorlar.
‘Günaha son çağrı’
Çözüm Süreci’yle beraber şiddetin tasfiyesi ilk kez ulaşılabilir bir hedef haline gelince, varoluşlarını anlamlı kılan en temel motivasyonu kaybedenlerin dramatik durumu bu.
Ama hâlâ deniyorlar; hâlâ Öcalan’a, Kandil’e ve HDP’ye uğursuz telkinlerine devam ediyorlar. Şimdi ilk kez eleştiriyorlar onları. Ve kaale alınmadıkları ölçüde öfkelenip, anlaşılmadıklarını sanıp, daha açık konuşuyorlar.
Anlıyorsunuz ki onlar Kürtleri savaştıkları için seviyorlarmış barıştıkları için değil. Şiddet onlar için araç değil amaçmış. Savaşı savaş için istemişler; silahlı mücadeleyi de sorunun çözümü için değil, silahlı mücadele olduğu için desteklemişler.
Onlar hükümete değil aslında hayata karşı mücadele ediyorlar. Hükümetin yanlışları sadece bunu mantığa büründürmelerini kolaylaştırıyor. Ve her biri, kendi dilince çağırıyor ölümü, bazıları fazlasıyla banal ve kaba, bazıları ise estetize edilmiş bir dille.
Barışın ilk ışıklarının göründüğü bir ortamda onlar umutsuzca karanlığa çağırmaya devam ediyorlar. Ve kötülükleriyle beraber tarih sahnesinden çekilmekte olduklarını hissettikçe, çok daha kitabın ortasından konuşmak zorunda kalıyor, kendilerini hiç alınlarından silinmeyecek bir utanca bulama pahasına, iç savaş çağrısı yapıyorlar. Elbette hâlâ barış istediklerini eklemeyi ihmal etmiyorlar sözlerinin başına; ama silahlı bir harekete “Çözüm Süreci’ni sona erdir” demenin ne anlama geldiğini pekâlâ biliyorlar.
Politik olanın ötesi…
Siyasi, etnik veya politik bir karşıtlık veya mücadele değil bu. İyilikle kötülük arasında yapılmış iki zıt asli tercihin hayata ve siyasete yansımasından söz ediyoruz. Politik olan gözden kaybolduğunda, geriye, bütün çıplaklığıyla, iyilik ve kötülük kalıyor.
Viva Zapata! Bundan 100 yıl öncesinin Meksika’sındaki gerçek bir mücadeleyi konu alıyor. Başta zalim devlete karşı isyan eden Emiliano Zapata olmak üzere pek çok karakter de gerçek hayattan alınmış. Ama filmin senaristi John Steinbeck, hakikatin fotoğrafını tamamlamak için filme bazı kurgusal karakterler de eklemiş. Aguirre de onlardan biri.
Aslında Zapata kadar gerçek, her yerde rastlanan, filmi izlerken veya bu yazıyı okurken de size birilerini hatırlatabilecek bir isim Aguirre. Filmin başarısı biraz da buradan geliyor. Hepimiz bir şekilde tanıyoruz onu.
Ama savaş bitiyor diye üzüleni mutlu edemeyiz. Onu kötülüğüyle baş başa bırakmaktan başka bir çözüm gelmiyor aklıma.
Zapata onun ne kadar kötü olduğunu anladığında çok geçti. Ve filmde bu gecikmenin maliyetini hayatıyla ödedi. Aguirre’lere veya felakete çağıran diğer sirenlere kulak vermemek gerek.
90 yıl sonra ilk kez bu kadar yakınına geldiğimiz barışın selameti adına. Demokrasiden falan çok önce.
Hayata ve yaşatmaya dair her şey adına…
______________
Not: Bu filmin başkarakteri Zapata ile ilgili bir yazıyı Ahmet Altan yazmıştı. Fernando Aguirre ikincil bir karakter ama maalesef önemsiz değil.
Ve öteki tarafın Fernando Aguirre’lerini de unutmamak gerek.
Bundan beş yıl önce, “Kürt Açılımı” başladığında gösterilen tepkiler üzerine yazdığım yazı da onları konu alıyordu.
Dilerseniz buradan okuyabilirsiniz: http://www.hurfikirler.com/yazi272/sakin-siz-de-olusevici-olmayasiniz.php
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
16.01.2025
8.01.2025
20.11.2024
8.11.2024
30.10.2024
31.03.2024
25.11.2023
3.07.2023
18.05.2023