Berat ÖZİPEK
Generallerin “istifa resti” çektikleri o kritik MGK’yı hatırlarsınız.
Eğer o gün Erdoğan’ın yerinde Ak Parti’den herhangi biri olsaydı, çok muhtemeldir ki ürker ve “oturun anlaşalım” derdi. Kendisini besleyen, giydiren, maaşını veren milletin temsilcilerine posta koymaya kalkan o adamlara “çekin gidin!”diyebilecek cesareti gösteremezdi.
Ve o andan itibaren, son on yılın bütün demokratik reformlarının kaybedileceği yeni bir “fetret devri”nin kapısı aralanmış olurdu.
Bugün Silivri boşalmış, bu ülke için veya adalet için canını ortaya koyup oligarşiyle mücadeleye girmiş on binlerce namuslu insan için kötü günler başlamış, Hürriyet coşmuş olurdu.
***
CHP, MHP ve BDP cephesinde değişen bir şey yok. Muhalefet umut vermiyor; oligarşi ile demokrasi, bürokrasi ile siyaset, devlet ile hükümet arasındaki her kritik çatışmada “farklı gerekçelerle” ilkinin yanında saf tutuyor.
Seksen milyonluk koca bir ülkenin kaderinin tek bir partiye, daha doğrusu tek bir kişiye bağlı olması ise büyük bir risk ve bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını düşündüğümüz Özal döneminin ardından gelen kabus yılları, demokratik kazanımların hiç de geri dönüşsüz olmadığını gösteriyor.
Ama seksen milyonluk bir ülkenin kaderinin tek bir kişiye bağlı olmasından daha kötüsü ise, o kişinin yanlış yapma lüksünün olmaması.
“Bu uşak taşı yanlış yere ati, ama Allah onun taşini havada düzelti” demişti yaşlı bir Karadenizli, Ak Parti’nin hatalarının bile ona “ödül” olarak dönmesini anlatmak için.
Ama hiçbir insana açılan kredi sınırsız değil.
Ve galiba artık öyle olmuyor.
***
Hükümet Uludere’nin Kürt bilincinde nasıl bir kırılmaya sebep olduğunu göremiyor.
Kürt Sorununda bunca ezber bozmuş, inkarı ve 90’ların devlet terörünü bitirmiş bir hükümetin böyle bir suçu işleyebileceğinin nasıl düşünülebildiğini soruyor. Oysa Kürtler “hükümet” ile “devlet”i ayıramadıkları için değil, tersine, “ayırdıkları” için kızıyorlar ona. “Devlet” refleksiyle hareket ettiği, gereğini yapmadığı için kızıyorlar.
Uludere en iyimser yaklaşımla “kaza”, kötümser ama muhtemelen daha doğru bir yaklaşımla “tuzak”tı. Ama daha en baştan oraya ilk giden Hükümet olsaydı, oturup ailelerle beraber bir Fatiha okusaydı, silahlı bürokrasiye peşinen sahip çıkmamış olsaydı ve bugün de “hataysa hata, ödedik ya” türünden bir dil kullanmak yerine, gerekirse bin kez özür dileyerek helallik için o ailelerin eşiklerini aşındırsaydı, bu tuzağı, kuranların başına geçirebilecekti.
Ama öyle olmadı.
İlk düğme yanlış iliklendi, şimdi de “terör örgütünün istediğini yapmamak” adına aynı yanlış dille sorunu kronikleştiriyor. Oysa PKK da muhtemelen tam da bunu istiyor.
İnsan hayatı konusunda seçici davranan ve PKK’nın katlettiği masumlar için aynı duyarlılığı sergilemeyen BDP’nin de günahı çok.
Eşini “faili meçhul” denen planlı devlet terörüne kurban vermiş bir kadın olarak Pervin Buldan’ın acısına saygım var; onun “yetim bir çocuğu yetiştirmenin ne demek olduğunu ben bilirim” sözünü de en iyi ben anlıyorum. Ama silahlı mücadelenin koşullarının veya ahlaki meşruluğunun hiçbir biçimde bulunmadığı bir ortamda, masayı devirip cinayet işleyen örgüte de aynı standardı uygulamadığı için, Kayserili polis memuru Ahmet Geben’in yetim büyüyecek dört yaşındaki çocuğunun vebali onun da boynunda.
***
Uludere için ağıt yakan herkesin “halis niyetli” olmadığına ben de katılıyorum.
Canlı bombaya övgüler düzene, vahşetten feminist mesaj çıkarmaya çalışana da “nekrofil”den başka ne denir bilmiyorum.
Tamam, bizimle beraber Uludere diye yatıp kalkanların çoğu, başka bir dönemde olsaydı, çok muhtemeldir ki bu katliamın bahsini bile açmayacaktı. “Hrant katledildi, benim de geçenlerde tırnağım kırıldı” türünden bir utanmazlığını sürekli sergileyen “muhalif” yazarlar da Karker Encü için ağıt yakmıyor olacaktı.
Ama geçelim onları.
Kraldan çok kralcı medyanın oportünizmini de geçelim. Benim muhatabım, bu ülkede adalet, özgürlük ve barış adına umut bağladığım hükümettir. Son zamanlardaki yaklaşımlarını kaygıyla izlediğim hükümet. Ben onun “çıraklık”dönemini geri istiyorum. Derin kötülüğün siper aldığı ve “çoluk çocuk demeden” kan dökmek için fırsat kolladığı bir aşamada, bürokratik oligarşiyi tasfiye edecek kurumsal düzenlemeleri tamamlamak yerine, eski müesses nizamın diliyle konuşmasından kaygı duyuyorum. Bugün biz eleştirirken Mümtaz Soysal övüyor. Bundan büyük “alamet”olabilir mi?
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTBİRİNCİ PARTİ KARASIZLAR... 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATOPLUMSAL BARIŞIN HUKUKSAL TEMELLERİ; DEMOKRATİK TOPLUMUN İNŞASI... 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanErdoğan siyaseten hata mı yaptı? 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan, DEM Parti, dağda kart kurttan Kürde 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALAnton Çehov’un silahı gibi… 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞHUKUKTAN UZAKLAŞAN NEYE TUTULUR? 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRVerilerle toplumsal sıkışma: Kredi limiti artık yaşamı belirliyor, halk borçlanarak hayatta kalıyor 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMuhsin Batur’un utanıp anlatamadığından gururlananlar... 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKendi yaptığınla muhalefeti suçlama yeteneği 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTCMB'den gelen itiraf 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTotalitarizmin meşrulaştırılması Müslümanların adalet tasavvurunu zedeledi 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBu kadar şirket kanunsuz iş yaparken ‘devlet’ neredeydi? 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.07.2025
13.07.2025
28.06.2025
21.05.2025
20.02.2025
16.01.2025
8.01.2025
20.11.2024
8.11.2024
30.10.2024