Berrin Sönmez
Yazar Ayşe Baykal “önceki gün rahatsız edici, sıradan tepkilerin dışında bir duyum” aldığını belirtti, telefon görüşmemizde. “Bana gelen duyum bilgisi şuydu: “Berrin Sönmez FETÖ’cüdür, kişisel eylemi de bu kapsamdadır.”
Böylesi itibarsızlaştırma girişimleriyle karşılaşma ihtimali beklenmeyen bir şey değildi. Ayşe Baykal’ın duyumu üzerine ihtimal biraz daha somutlaşmaya başladığında ilkin şunu düşündüm:
Kişisel direnişim ve daha önemlisi gerekçelerim tam yerine rast gelmiş, manzara koyacaklar.
Ellerinde hoşlanmadıkları her şeyi içine attıkları bir çuval var ve yeni bir şey keşfetmeye ihtiyaç duymamışlar. Her neyse… Ayşe Baykal yazısında sözlerime tam olarak yer vermiş. Meğer Fethullah Gülen 28 Şubat sürecinde kamuoyuna açık olarak “başörtüsü fürûattandır, kızlar başını açsın, okusun” tavsiyesi verdiği hatırlanmış. Anlaşılan beni de buradan kıskıvrak yakaladıklarını düşünüyorlar. Ama tutmaz bu iddia çünkü hiçbir zaman ilişkim olmadı. Özellikle namaz sonrası “Kadının şerrinden Allah’a sığınırım” manalı tesbih çekme ritüeli uygulayan bir yapıyla hiç işim olmaz, olmadı. Ben Fethullahçılardan her zaman uzak durdum, tam karşılarında yer aldım. En çok bağlılarının özgür iradesini sakatladıkları için karşı çıktım. 2013 sonrası filan değil, 1980’lerden beri… Ergenekon davaları sırasındaki bir grup tartışmasında neden Gülen’i tehlikeli bulduğumu filan söyleyince grupta tepkiler yükselmişti. Bugün hâlâ iktidarın gözdesi olan ünlü bir kadın gazeteci bana “Hoca efendiye hürmetsizlik ediyorsun” demişti… Ve benzeri başka örnekler de var. Eğer böyle bir karalama girişimi gerçekleşirse ben de her birini isim isim açıklarım, diyerek sözümü bitirmiştim. Sevgili Ayşe Baykal da aynıyla aktarmış yazısına.
Çamur at, tutmasa da izi kalır
Başlıkta belirttiğim teo-politik inşa girişimlerinde sık görülen yöntemlerden birisidir baskı yoluyla susturma, korkutma. Susmayanı, korkmayanı toplum nezdinde itibarsızlaştırma… Çamur at, tutmasa da izi kalır. Bu taktik son zamanlarda yeni yöntemler bulamayan iktidarın son sığınağı haline geldi malum. Örgütlerden örgüt beğenip konu bağlamında “FETÖ” çuvalını uygun bulmuşlarsa denesinler. Bana sökmez. Ancak bu denemeler ve iktidara yakın medya mensuplarının yazılarında, programlarında konuyu ele alış biçimleri, sosyal medya kalemşorlarının yazdıkları bana konuyu çok haklı bir yerden ele aldığımı, itirazımı tam yerine bıraktığımı gösteriyor. Yazıda yer verdiğim gerekçelerime hiç değinmiyorlar. Orası adeta “cıs” konu çünkü çok haklıyım, diye düşünüyorum. İktidarın yürüttüğü teo-politik inşa sürecinin en önemli ayaklarından birisi Diyanet çünkü. Bu kurum aracılığıyla bütün camilerde çoğunluğu erkek olan cemaati yanına çekme kolaylığı ciddi bir konfor alanı. Ve yanı sıra içi boşaltılıp daraltılmış kavramlarla kadınları susturmak için erkekleri yardıma çağırıyorlar. Bunu yapabilmek için din alanında gerçekleştirilen manipülatif yorumların Müslümanların zihninde dine dair nasıl bir tahrifat yaratacağı hiç düşünülmüyor çünkü mesele iktidar.
Bu konuda 2017 yılına ait bir yazımı örnek vereyim, açıp bulmak isteyenler arama tarama zahmetinden kurtulsun. İtaat değil itizal gerek demişim. İtizal, sözlüklerde “mevcut olana uymadan bir kenara çekilme anlamı verilmiş” olarak geçiyor. Ancak tarihi olayda genel kabul gören kelam anlayışı yerine akla ve iradeye öncelik veren bir kelam ekolüne, karşıtlarının verdiği Mutezile ismi itizal kökünden geliyor. Akıl-nakil karşıtlığı ve tartışmaları İslam tarihinin önemli konularındandır. Yaklaşık 1300 yıllık bir meseleden söz ediyoruz. Karşıtlarının verdiği isimle Mutezile ehl-i selefe göre hakaret, aşağılama ifadesidir, öyle kullanırlar. Hâlâ da böyle devam ediyorlar. Bana kalırsa asırlardır kullanılan bu ismi olduğu gibi kabullenmekte sakınca yok çünkü o bir kenara çekilenler az sonra anlatacağım gittikleri yerde mücadeleye, öğrenci yetiştirmeye devam ettiler.
Çağına göre son derece sıradışı, cesur çıkışlarla kadercilik anlayışının karşısında durmuş, dindarın özgür iradesini öncelemiştir ve bunu akıl yürütme yoluyla da ispatlamaya çalışmıştır. Tarihte yaşanan acı olaylarda bu özgürlükçü bakış açısına sahip alimlerin de rol oynaması ekolün ve mensuplarının gözden düşmesine, nakilcilerin parlamasına yol açtı. İslam’ın engizisyonu diyebileceğimiz bu dehşetengiz Mihne süreci gerçekte birbirinin peşi şıra tahta oturan iki Abbasi halifesinin farklı din politikalarıydı. İlki akıl ekolünü destekledi, bu destek nakilcilere eziyet olarak yaşatıldı topluma. Hapisler, işkenceler, tövbeye davetlerle nakilci müçtehitlere eziyet edildi. Halife değiştiğinde eziyet gören Ahmet bin Hambel gibi nakilci ekolü benimseyenlerin görüşü iktidara geldi.
Her şey tersine döndü ve aynı engizisyon yöntemleri bu defa nakilci ve kaderci alimleri destekleyen halife tarafından aklı ve iradeyi önceleyen kelam alimlerine yaşatıldı. Pek çok Mutezile olarak tanımlanan alim de işkencelerden kurtulmak için Horasan’a yöneldi. Bu alimlerden mi yoksa onların ardıllarından mı emin olunamayan Maturidi, akıl yürütme yoluyla tevhide yani Allah’ın varlığına ve birliğine ulaşmanın yöntemlerini işlediği Kitabü’t- Tevhid adlı eserini burada verdi. Kitabını kendisinin yazıp yazmadığı hakkında farklı görüşler var. Bazı araştırmacılar verdiği derslerle anlattığı ve kitabın öğrencilerin ders notlarından oluştuğu görüşünde. O tarihlerde Turan’dan İran’a geçiş olarak adlandırılan Büyük Oğuz göçüyle Horasan’da tutunan Türklere verdiği derslerin notları olma ihtimali gerçekten çok yüksek. Çünkü Kitabü’t- Tevhid’in bilinen nüshalarından 40 tanesi Anadolu’da, 4 tanesi Balkanlarda tespit edildi. Bir tanesi de British Museum‘da bulunuyor.
Bu konuyu bu denli uzatmanın farklı nedenleri var. Birisi din-devlet ilişkisinin, inancın iktidar aracı haline dönüşmesinin topluma maliyetine dair tarihten bir örnek hatırlatmaktı. Ola ki ibret alınır. Diğeri aklı ve iradeyi önceleyen alimlerin bile iktidardan bağımsız, özgürce ilim, fikir üretmekten uzak kalması nedeniyle iktidarın sopası haline dönüşebildiğini hatırda tutmak içindi. Ve ayrıca Anadolu dindarlığı dediğimiz ama son yıllarda selefileştirmeye yani aklı bırakıp gelenekten nakledilenle yetinen bir dindarlık yaratmaya çalışıyor iktidar. Çünkü dini ancak o zaman iktidarına dayanak yapabilir. Bunun için de Diyaneti adeta bir ruhbanlık haline getirme yönünde ilerledikleri çok açık. Yani ucube sistemi bir düşünün, elinde bütün devlet kurumları var iki dudağından çıkan her şey devlet politikası gibi kabul ediliyor. Ve bir de elinde Vatikan misali bir Diyanet’i olmasını istemez mi? İster, İstiyor. Bunu yapabilmek için de “itikatta Maturidi amelde Hanefi” bir halk yerine halkın inancıyla oynamak gerekir. Derin anlamları üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek kavramları bedene, kadın bedenine indirgemek tercih edilir, edilmiş.
Birey olarak inancımı yaşama takıntım var
Bütün bunları yazıyorum ama mezhep takıntım yok. Fakat akletme, tefekkür etme takıntım var, bir cemaatle değil özgür irademle birey olarak inancımı yaşama takıntım var. Bir de Ebu Hanife’nin bir sözüne takıntılıyım, her gün defalarca üzerine düşünüyorum: Eğer halifenin karşısında onu yanlıştan döndürüp doğruya yöneltecek muhalifi yoksa Allah’ın emr-i bi’l-maruf nehy-i ani’l-münker emri yerine getirilmiş olmaz. Ne muhteşem bir söz. Bir iktidar meşruiyetini ancak iktidar alternatifi olabilecek güçte muhalifinin varlığından alıyor Ebu Hanife’ye göre. Ve bir de bugünkü bakış açımızla kuvvetler ayrılığını ifade ettiği söylenebilecek bir başka davranışı var ki hayatına mâl olmuş ama dönmemiş kararından. İlk Abbasi halifesi onu Bağdat kadısı olarak görevlendirmek istiyor. İlmine bilgisine saygısından belki. Belki de halkın ona verdiği kıymetten. Fakat aldığı cevap “hayır.” Çünkü, diyor, “Ben müçtehidim halifeden bağımsız olmalıyım. Kadı ise halifenin emri dışına çıkamaz.” İçtihat makamının bağımsızlığını önemsediği ve itaat etmediği için zindana atılıyor ve orada ölüyor, bazı görüşler ise öldürüldüğü yönünde.
Ölümünden sonra öğrencilerinden İmam Ebu Yusuf Bağdat kadılığını kabul ediyor. Ki akılcı ekole değil kaderci ekole yakın yani Maturidi’den uzak, Eşari’ye yakın bir din anlayışına sahip. Bugünkü köşe başı vaizlerinden ismi lazım olmayan, selefim de selefim diyen birisi de habire “Hanefilik Ebu Hanife’den ibaret değil, öğrencileri İmam Ebu Yusuf var, imam Muhammet var” naraları atar. Şimdi soru şu günümüzde yaşananlar karşısında itiraz mı etmek gerekir, itaat mı?
Teo-politik güç savaşı
10’uncu yüzyılda, 11’inci yüzyılda Müslüman’ın zihnini akıl ve özgür irade ile yoğurmaya çalışan alimler vardı, hem de çoktu. Peki şimdi 21’inci yüzyılda biz inananların hali nicedir? Teo-politik güç savaşında inancımızın lime lime edilmesine sessiz mi kalmalıyız, itiraz mı etmeliyiz? Ve bir bu kadar önemli olan da eşit yurttaşlık. Onurlu insanlar olarak yaşamanın yolu eşitlikle açılır. Ve nakilci yaklaşım egemen olursa inançlı, inançsız, farklı inançtan olan herkese Müslüman olmak değil ama “Müslümanmış gibi görünme” zorlaması yapılabilir. Bugün olmazsa bir gün olabilir. Eğer itiraz etmezsek. Eğer mücadele etmezsek.
MEB Maarif Müfredatı, işbirliği yaptığı, benim köşe başı vaizleri dediğim, tarikat-cemaat uzantısı vakıf dernekleri hatırlayalım. Diyanet Akademisi’nin kurulduğunu ve kuruluş kanununda İlahiyat dışındaki kaynaklardan öğrenci alabilme yetkisini ekleyelim üstüne. Ve düşünelim sırf iktidar ömrünü uzatmak için sınırsızca her alana inanılmaz darbeler indirenler bir sonraki nesilde Selefi bir topluma dönüşme ihtimali var mı, yok mu?
İtiraz edersek, mücadele edersek, Diyanet’in ruhbanlık makamına dönüşmesini, MEB’in nesillerimizin zihniyetini dönüştürmesini önlersek yapmak isterler ama başaramazlar. Bu soruları “başını açmak istiyorsan açsaydın, karışan olmazdı ama bu konuya girmeseydin” diyenlere yöneltiyorum.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları










































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.11.2025
3.11.2025
19.10.2025
12.10.2025
4.10.2025
21.09.2025
23.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
10.08.2025