Berrin Sönmez
Batı bilimi ve felsefe alanında kadının konumu üzerine pek çok çalışma bulunmasına rağmen Doğuya ilişkin incelemelerde kadınların bilim alanındaki çalışmalarına yönelik araştırmalara pek rastlanmaz. Ancak kadın karşıtı söylem ve eylem hem günümüzde hem tarihte çokça yer alır.
Kadın karşıtlığının bilim alanındaki yansımaları hem doğu, hem batı medeniyetlerinde büyük benzerlikler göstermekte. Soğuk savaş sonrası diplomasinin değişen dengelerini incelerken Huntington’ın getirdiği tanımın aksine, medeniyetler arasındaki tarihi ilişki, çatışma değil, etkileşim ve alışveriş biçiminde gerçekleştiğinden hiç de şaşılası değil bu durum. Avrupa’da kadın filozofların felsefe tarihlerinden çıkarılıp unutturuluşuna, kadın filozofların yok sayılmasına benzer örneklere İslam dünyasında da çokça rastlanır.
Dr. Muhammed Ekrem Nedwi Muhaddisat Kadın Hadis Alimleri adlı eseri üzerine yapılan röportajında Yunan felsefesinin tercümelerle İslam düşüncesine girmesinden sonra kadınların ilim ve toplum hayatından dışlandığını ileri sürer. İslam medeniyetinin ilk dönemlerinde hadis, tefsir, fıkıh alanlarında çok sayıda kadın alimin çalışmasına rağmen sonraki yüzyıllarda yeni alimlerin yetişmesi bir yana, bu alimlerin isimleri bile kitaplarda zikredilmez olmuştu. Hatta ilk dönemlerde birer eğitim kurumu da olan camilerde kadın ve erkeklerin birlikte ders gördüğü ve kadın alimlerin de erkek alimler gibi karma öğrenci gruplarına dersler verdiği bilinir. Mescid-i Nebevi gibi en büyük camilerde kadın erkek ayrımı olmaksızın ilim tahsili ve öğretim mümkün iken günümüzde aynı mescide kadınların girişi yasaklanmasa da namaz kılmak için girişi bile zorlaştırılmış halde. Dr. Nedwi’nin kırk ciltlik ve kadın hadis alimlerinin biyografilerini yazdığı araştırması hakkındaki söyleşide verdiği hükümle bütün sorumluluğu Yunan felsefesi ve mantık ilmine atfetmek, ayrımcılığı izahta yeterli olmasa da İslam dünyasında kadının ilim alanından dışlanmasıyla din alanından, yani camiden dışlanması arasındaki ilişkiyi gözler önüne sermesi bakımından çok önemli.
Batı bilimi ve felsefe alanında kadının konumu üzerine pek çok çalışma bulunmasına rağmen Doğuya ilişkin incelemelerde kadınların bilim alanındaki çalışmalarına yönelik araştırmalara pek rastlanmaz. Ancak kadın karşıtı söylem ve eylem hem günümüzde hem tarihte çokça yer alır. Fatmagül Berktay’ın “Filozofların pek azı kendilerini kadınlar hakkında atıp tutmaktan alıkoyabilmiştir” tespitini aratmayacak şekilde Müslüman toplumlarda din adamları tarih boyunca hep kadın hakkında konuştu. Kadının felsefeden, bilgi sevgisinden uzak kalışı aslında filozoflar tarafından kadının bilgi nesnesine dönüştürülmesiyle ilişkili. Berktay’ın makalesine verdiği isime göndermeyle tam da bu nedenle zor ilişki felsefe ve kadın (Fatmagül Berktay, Felsefe ve Kadın: Zor Bir ilişki, Cogito – Şiddet sayı 6-7, 1996).
Felsefeye nesne olarak dahil edilenin kendini özne kılması zor olsa da gerek felsefe gerek bilim alanında batıda kadınların gerçekleştirdiği başarılar da artarak sürüyor. Özel tedbirler de alınıyor bu alanda. Kadınların bilime katkılarının artması için yapılan destekleyici çalışmalara, Avrupa Birliği Kadın Mucitler ve Yenilikçiler Ağı (European Union Women Inventors & Innovators Network) hatırı sayılır bir örneklik teşkil etmekte.
Benzeri teşvik ve desteklerin Müslüman toplumlarda ve ülkemizde kat kat daha fazla yapılması gerektiği çok açık. Cumhuriyet tarihimiz boyunca bu türden diyebileceğimiz destekler, Kemalizmin ayrıştırıcı metoduyla bir kısım kadına, yani çağdaş kadına yapılmış olsa da ülkemizde kadınların bilimsel çalışmalara katılma şansını yakalaması adına son derece kıymetli. Ancak kadınların yarısını ayrıştırıp, kalan yarısını erkeklerle eşitlemek sade aritmetik açıdan değil nereden baksanız imkânsız. Bu nedenledir ki TEPAV Araştırmacıları Damla Özdemir ile Dr. Zeynep Esra Tanyıldız tarafından hazırlanan “Türkiye’de Bilim Kadını Olmak; Bilimsel İşgücünde Kadın ve Cam Tavan”başlıklı incelemenin değerlendirme notu önemli ipuçları sunuyor. Her alanda olduğu gibi bilimsel çalışmalarda da kadınların işgücü olarak yer aldığı ancak diğer karar mekanizmalarında olduğu akademik çalışmaların da üst basamağına tırmanabilen kadın oranının düşüklüğü dikkat çekici.
Kadın ayrımcılığını ve ilaveten kadınlar arasındaki ayrıştırma politikalarını da terk ederek teşvik edilmesi gerek beşeri bilimler, tabii bilimler ve düşünce bilimleri alanlarında kadın çalışmalarının. Ülkemizdeki bilimsel düşünce ve gelişmenin fakirliği malum. Bu fakirliğin pek çok nedeni olsa da sayılacak nedenler arasına kadın dışlanmışlığını eklemek şart. İşte bu noktada Dr Nedwi’ye dönerek Müslüman toplumların özellikle hadis ilmindeki kadınları dışlamasıyla birlikte hadislerdeki kadın karşıtlığının yaygınlaşması arasında kurduğu eş zamanlılık ilişkisine dikkat etmemiz gerekiyor.
Kadın karşıtı hadislerin ayıklanması, ülkemizde de diğer İslam ülkelerinde olduğu gibi bilim alanındaki kadın varlığını arttırmak ve dolayısıyla genel olarak bilimsel çalışmaların niteliğini yükseltmek için gerekli. Kendisini seküler, laik, batılı olarak tanımlayanlar dahi bilirler ki, kültürel köklerimiz bugünkü duygu ve düşünce dünyamızı şekillendiren en belirli etkenlerdir. Sadece aldığımız eğitim sadece aile çevremiz değil sevsek de sevmesek de ait olduğumuz toplumun kültürüyle de şekilleniriz. Toplumsal kültürün tarihin bir evresinde insan eliyle gerçekleştirilen müdahaleler doğrultusunda kadın karşıtlığına evrilmesi gibi bugün de vahyin ve insan onurunun gerektirdiği biçimde eşitliğe evrilmesi mümkün. Bunun yolu hadis ve tefsirlerde kadını ikincilleştiren hatta şu tuhaf “dinimi mıncıklama” sözünde olduğu gibi kadını “inancın nesnesine” dönüştüren yorum ve rivayetlerin ayıklanmasından geçiyor.
Hidayet Şefkatli Tuksal, Kadın Karşıtı Söylemin İslam Geleneğindeki İzdüşümleri (4.baskı OTTO yay.) adlı eserinde tam olarak bu konuyu inceler. İnananlar için çok hassas olan hadis rivayetleri hakkında Sevgili Hidayet’in özenle seçilmiş cümlelerini bozmadan tekrarlamak meseleyi anlamamızı kolaylaştırıyor:
“Hz. Peygamberin sözlerini, davranışlarını ve takrir dediğimiz onaylarını konu olan hadis rivayetleriyle bunlarla ilgili çok yönlü çalışmaları ihtiva eden hadis musannafatı; Hz. Peygamberin içinde yaşadığı dönemin tarihi bir vesikası olduğu kadar, bu rivayetlerin ortaya çıkmasını sağlayan ravilerin ve bu eserlerin oluşmasına emek veren ilim ehlinin de tarihi vesikası durumundadır. Zira Hz. Peygambere isnad edilen rivayetlerin, ‘mananın’ esas alınması suretiyle nakledilmesinden kaynaklanan ‘anlama/yorumlama’ sorunları başta olmak üzere; peygamber sözlerinin meşrulaştırıcı gücünün, kişisel tercih ve yorumları meşrulaştırmada istismar edilmiş olma ihtimali, bu rivayetlere, ravilere ve yaşadıkları dönemlere ait pek çok hususiyetin yansımasına sebep olmuştur.”
Hadis rivayetlerine niçin ve nasıl kadın karşıtı söylemin girdiğini izah ettikten sonra Hidayet Şefkatli Tuksal, hadislerde Dr. Nedwi’nin önerdiği ayıklamanın metodunu da veriyor bize:
Bu özellikleri sebebiyle, hadis rivayetleri, özellikle metin bağlamında incelendiğinde ve bu konuyla ilgili rivayetlerin birbiriyle mukayesesi yapıldığında, ravilerin rivayetlerin muhtevasına yönelik tasarrufları teşhis edilebilmektedir. Bu tasarrufların çokça hissedildiği alanlardan biri de, kadın aleyhtarı bir söylemin ve geleneğin varlığını meşrulaştıran rivayetler topluluğudur.
Batıda bilginin nesnesi kılınan kadının günümüzde bilim üretimine katkı sunması nasıl teşvik ediliyorsa bizde de hadislerin ayıklanmasından başlanarak kadının bilimsel alanda katkısının artması benzer teşvik ve desteklerle mümkün olabilir
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
27.09.2024
13.09.2024
5.07.2024
18.05.2024
3.05.2024
5.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
8.03.2024