Berrin Sönmez
Geçen haftaya Erdoğan’ın emir kipiyle yargıya seslenişi ve ertesi gün Adalet Bakanı Gül’ün, Cumhurbaşkanını nakzeden (geçersiz kılma) “yargı kimseden emir almaz” sözleri damga vurdu. Konu Berfin Özek davasıydı.
Hatırlanacağı gibi Berfin, ayrılma kararı verdiği için eski sevgilisi tarafından asitli saldırıyla ağır biçimde yaralanmış, aylarca tedavi görmüştü. Basında genellikle bir gözünü kaybettiği yazılır ama diğer gözünün de yüzde 70 oranında görme yeteneğini kaybettiğine değinilmez pek. Casim Ozan Çeltik, kadının kendi hayatına dair karar alma hakkını yok sayarak, asitle saldırdığı için Berfin, hayatının geri kalanını tek gözle ve ancak yüzde 30 görerek sürdürecek.
Yüzünde, bedeninde kalıcı hasar bırakan yara-yanık izlerini, psikolojik hasarı üzerine ekleyince faile verilen 13 yıllık cezanın adaleti sağlamadığı düşünüldü. Ve Erdoğan yargıçlara emretti: “Bu kanunların sayfaları arasındaki maddelere değil vicdanınıza kulak verin.” Kendisine, kanunlarımıza göre en yüksek cezanın bu olduğu bildirilmiş. Gerçekten öyle mi? Yoksa cumhurbaşkanının da isyan ederken bile Berfin’i etiketlemeyi ihmal etmediği şekilde evlilik dışı beraberlik durumunda cezanın yarı oranında arttırılmasını gerektiren nitelikli eziyet maddesi uygulanmadığı için mi ceza böyle oldu?
Yargının hiç kimse ve hiçbir kurumdan emir almayacağını söyleyen Adalet Bakanı’na inanacak olsak bile cezanın kasten yaralama suçundan ‘TCK M. 86) verildiğini biliyoruz. Kasten yaralamanın yanı sıra Ceza Kanunumuzda bir de eziyet ve işkence maddesi (TCK M. 96) var. 2005 yılındaki değişik haliyle madde 96, birinci fıkra (b) bendine göre işkence ve eziyet fiilleri üst soy ve alt soya, eşe karşı işlendiğinde verilecek ceza beş yılla sekiz yıl arasında olacak. Yani Casim Ozan Çeltik için kasten yaralama suçundan verilen 13 yıllık cezanın üstüne 8 yıl daha eklenmesi mümkündü.
Ancak fıkrada geçen eş tanımına uymayan Berfin için ilgili madde uygulanmamış olmalı. Halbuki mağdurun eş, eski eş, partner, eski partner olması failin işlediği suçun niteliğini değiştirmez. Fail açısından işlediği fiilin suç niteliği değişmediği halde suça uğratılan mağdurun kimliğine göre suçun niteliği değişmiş kabul ediliyor, uygulamada. İstanbul Sözleşmesi’ne karşı çıkanların diline pelesenk olan partner sözcüğü işte böyle durumlarda gerekli. Mağdurun kimliği, failin fiiline verilecek cezayı değiştirmez, nesnel bir kriter olarak partner tanımı yasalara girerse. Prensip olarak failin kimliğine göre değil fiilin niteliğine göre hüküm vermek gerekir ama söz konusu eril şiddetse bizde hüküm, mağdurun kimliğine bakılarak veriliyor.
Anayasa hükmündeki uluslararası sözleşmeye uyumlu hale getirilmiş olsa Ceza Kanunumuz, eski partnere yönelik işkence ve eziyete de yarı oranında arttırılmış ceza verilebilecek. Cumhurbaşkanı toplum vicdanında, yargıç vicdanında çözüm aramak yerine bizzat imzaladığı İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamalı, uygulatmalı.
Diğer yandan Adalet Bakanı sözleriyle, Erdoğan’ın yargıya emir verme halini nakzederken yanılgıya düşmekten de kurtulamadı. Cezanın ağırlığının değil suçun işlenmesinin engellenmesi gerektiğini söylemesi yerindeydi. Fakat bu suçun işlenmesini önleyecek yasal mevzuata sahip olduğumuzu dile getirmedi. Bakan “o kezzap atılmadan önce engellenmeli” sözünün bir şiddet biçimine denk geldiğini söylemeliydi. Stalking. Eril şiddet biçimlerinden birisi ve ülkemizde Anayasa hükmünde geçerliliği olan İstanbul Sözleşmesi’nde (M. 34) tanımlanmıştır. Sözleşmeye dayalı şiddet yasası (6284 M. 1) ve yasanın yönetmeliği (M.3) stalking yani ısrarlı takip şiddetini tanımlar ve koruyucu, önleyici tedbir kararlarını belirler.
Berfin’e o kezzap atılmadan önce o şiddeti engellemek mümkündü. Eğer bakanın dile getirdiği gibi yargı sadece anayasadan ve yasalardan emir alıyor olsaydı, yukarıda sayılı maddeleri uygular ve şiddeti önlerdi. Yazık ki yargı ve emniyet birimleri, sözleşme ve yasayı yuva yıkıcı ilan edenlerin hedef tahtasına koyduğu bu koruyucu ve önleyici tedbir kararlarını uygulamıyor. Sadece Cumhurbaşkanından değil karalama kampanyalarından bile emir alıyorlar.
Eril şiddetle mücadele alanında yapılan araştırmalar, ısrarlı takip (stalking) dediğimiz bütüncül bir suça işaret eder ve bizim yasalarımızda sadece 6284’de yer alır. Fakat Ceza Kanunu bu suç türüne uygun cezalandırma sistemi getirmiş değil. Sarkıntılık, musallat olma, sözlü taciz, sözlü yazılı tehdit gibi farklı maddelerde ayrı ayrı fiiller olarak ele alıyor hâlâ. Bütünlüklü bir suç olarak bu fiillerin birbirini izlediği hallerde failin profili ve riskin büyüklüğü de daha iyi anlaşılır. Sırf kadın düşmanları, şiddetle mücadele mevzuatını karaladığı ve iktidar da onlara teslim olduğu için ısrarlı takip suçu görmezden geliniyor ve kadına yönelik şiddeti önleyecek tedbirler alınamıyor. Tedbir kararları etkin uygulanamıyor.
“Bir bütünlük içerisinde değerlendirilmeyip bütünden ayrı olarak ele alınması halinde, hukuk sistemimizde, cinsel taciz (TCK, md.105) tehdit (TCK, md.106), şantaj (TCK, md.107), cebir (TCK, md.108), özel hayatın gizliliğini ihlal (TCK, md.134) gibi suçların maddi unsurlarını bünyesinde barındırabilen, “ısrarlı takip” kavramı, “birbirinden bağımsız adeta biri diğeri üzerine inşa edilen ve bir birini izleyen eylemler zincirini ifade eder”.[11] Israrlı takip suçundaki veya olgusundaki eylem, bir kez yapılıp biten bir takip eylemi olmayıp, zaman içerisine yayılan eylemler zincirinden oluşur. Stalker (takip eden veya fail) birbirini takip eden birtakım eylemlerde bulunur ve bu eylemler zinciri, bir bütün olarak ele alındığında, takip edilen kişide veya mağdurda, gereksiz strese, kaygıya, endişeye veya rahatsızlığa yol açar. Eylemler zinciri ilk başta rahatsız veya huzursuz edici ancak hukuka uygun davranışlarla başlayıp, zaman içerisinde giderek daha tehlikeli, tehditkâr davranışlara ve hatta ölümle sonuçlanabilecek davranışlara dönüşür. Failin daha saldırgan ve tehditkâr bir kişiliğe bürünmeye devam etmesi neticesinde, önlem alınmazsa takip eyleminin mağdurun vücut bütünlüğüne karşı işlenen bir suç ile sonuçlanması kaçınılmaz olabilir.”
Alıntı, Ankara Barosu sitesinde Recep Doğan imzalı makaleden. Stalking’i anlamak, Berfin gibi Ayşe Tuba Aslan gibi Emine Bulut gibi hafızalarımıza kazınmış pek çok kadını hatırlatacaktır. “O kezzap atılmadan önce” Berfin gençlerin sosyal medya diliyle stalk’lanıyordu. Eril şiddet biçimi olan ısrarlı takip suçuna maruz kalıyordu. 23 kez polise başvuran ve son dilekçesinde “Öldükten sonra mı dikkate alacaksınız” cümlesiyle zihnimize çakılı kalan Ayşe Tuba Aslan, stalking şiddetinin kurbanıydı. Israrlı takip suçunun Ceza Kanunu’nda karşılığı düzenlenmediği için Berfin, o kezzap atılmadan önce kurtarılamadı, yaşatıldığı şiddetten. İşkence maddesi Berfin’i görmezden geldiği için Casim Ozan Çeltik fiilinin gerektirdiği cezayı almadı. Emniyet korumadığı, savcılar, yargıçlar İstanbul Sözleşmesi ve 6284’ü uygulamadığı için eril şiddet tırmanıyor. Kadınlar eziyetle işkenceyle öldürülüyor veya ağır yaralar alıyor.
Yazarlar
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
27.09.2024
13.09.2024
5.07.2024
18.05.2024
3.05.2024
5.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
8.03.2024