Berrin Sönmez
Kopenhag Kriterlerini Ankara Kriterleri yapmak iddiasını, İstanbul Sözleşmesi’ni işaret ederek yineleyen Erdoğan, tartışmaları şimdilik ötelemiş oldu. Kadın hareketinin öncülüğünde şekillenen toplumsal muhalefetin Sözleşme yanında taraf oluşu etkili bu ötelemede. Siyasal muhalefetin nihayet toplumun yarısı olan kadınları görmezden gelemeyeceğini anlaması ve kadın sorunları diyerek adeta magazin sayfası okur gibi hafifseyerek geçiştirdikleri konuların toplumsal sorun olduğu gerçeğini kavramaya başlaması da tartışmaların bu aşamaya gelişinde önemli pay sahibi. Toplumun refleksleri ölçüldü bu tartışmayla.
İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekmenin, başlangıçta zannedildiği kadar kârlı bir alışveriş olmayacağı anlaşıldıktan sonra -muhtemelen- verilen icazetle KADEM açıklaması gelince, iktidara yakın veya iktidardan kopmuş da olsa muhafazakar kesimin partili/partisiz kadınları, seslerini yükseltmeye başladılar. KADEM’e özgü olarak söylediğim bir icazet ihtimalinin yüksekliği, muhafazakar camiaya mensup ve hayli çeşitlilik zenginliğine sahip kadın örgütlerinin tavrını, hatta KADEM’in pozisyon alışını bile önemsiz kılmaz. Tersine muhafazakar camiaya mensubiyetin birey olarak kadınlar üzerine bindirdiği yükün, kadın sivil toplum örgütleri üzerinde katlanarak arttığını gösterir.
Camianın, örgütün, toplumun hatta ümmetin yükü kadınların sırtına sarılır bilindiği gibi. Bu yükü sahiplenme ölçeğinde sahiplenilir kadınlara. Oluşan döngüyle kadın, birey olarak konuşmaktan kaçınır, bireyliğini görünmez kıldıkça da kurumsal nesneye dönüştürülür. Hatta kürsü hakkını elde etmesi bile söze “feminist değilim” beyanıyla başlama zorunluluğunu kabullenip icra edişine bağlı kılınır. Günümüzde feminist olmadığını beyan zorunluluğu, camiada feminizmin şeytanileştirilmesinden geliyor tabii ki. Hal böyle olunca kadın hareketiyle benzer düşüncelere sahip olunsa da farklı zamanda ve farklı kelimelerle ifadeye özen gösterilmesi, döngünün devamını mümkün kılar. Çemberi kırmanın giderek daha da zorlaştığı ortamda muhafazakar camianın erkeklerinden farklı sözleri ifade ve dirayetle savunmanın zorluğu, kendinden olana itirazın daha büyük cesaret gerektirdiği açıktır.
Gerçi çemberi bir kere kırdıktan sonra hayatın çok daha kolaylaştığı tecrübeyle sabit ama bireylerin alabildiği böylesi radikal kararları örgütlerin vermesi pek de mümkün değil. Dolayısıyla Erdoğan’ın övgü niyetine kullandığı “AK Parti’nin kadınları” ifadesi bağımsız kadınlar için en az Dilipak’ın, hiç de pak olmayan dille fahişeler deyişi kadar sövgü anlamına gelirken, AK Partili, farklı partili ya da partisiz muhafazakar kadınlar için bir nevi sığınak anlamı taşır. Sahiplenilmenin, camia içindeki yaşamı kolaylaştırdığı bilinir. Yine de son aylarda doruğa tırmanmış olan İstanbul Sözleşmesi tartışmaları sırasında kadınların pozisyon alışıyla kararları etkileyebilme gücünü idrak ettiği, düşünülebilir. Bu saatten sonra belli konularda kadın bilinciyle ortaklaşma ihtimali yükselebilir. Tabii parti çıkarları ve disiplini özellikle her partinin kadın kolları aracılığıyla, ayrıştırma metodunu ısrarla uygulamaya da devam ediyor, edecektir. Parti politikasının sözcülüğü anlamına gelen kadın kolları beyanlarını bir kenara not etmekle beraber dikkatleri partili kadın bireylerin ifadeleri üzerinde yoğunlaştırmak gerektiğini düşünüyorum. Kadın, siyasetin öznesi olduğu için onu, partinin nesnesine dönüştüren kurumsal açıklamaları bir kenara bırakıp, bireysel yaklaşımlarını önceleyen kadın refleksi yakışacaktır, kadın hareketine.
“Tartışmalara nokta koymak gerektiğini düşünüyorum” sözüyle iradesinin, İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekmek yönünde şekillenmediğini beyan eden Erdoğan’ın, gerçekten nokta koymadığı besbelli. Konulan sadece bir noktalı virgül ve cümleyi tamamlayan aile vurgusu oldu konuşmasında. Kültürel hegemonyaya karşı kültürel muhalefet geliştirme tutkusuyla, “aileerkil toplum” kavramı icadına muvaffak olmuş iktidarla da tanıştık, aynı konuşmada. Bu konuşmanın akabinde Numan Kurtulmuş’un, aile konulu bir çalıştayda, bekarları ve yalnız yaşayanları toplum için “sıkıntılı” sayan sözleri, işlevsel aparat gibiydi. İstanbul Sözleşmesi karşıtlarının itirazlarını, onların hiç de objektif olmayan yorumlarıyla, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Merkez Yürütme Kurulu toplantısının gündemine taşıyan Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, siyasi iradenin şekillenmesi için yol açıcı, kolaylaştırıcı rolünü bu defa tamamlayıcılıkla karakterize etmiş halde.
Partisinin on dokuzuncu yıl dönümü vesilesiyle, Sözleşme tartışmalarına son veriyormuş izlenimi yaratırken Cumhurbaşkanı, cahiliye örneğini getirdi. Önemliydi ama sadece Sözleşme karşıtları arasındaki dindarları hedef alan bir benzetme bu. Dindar olmayan Sözleşme karşıtlarını daha geniş analiz için sonraya bırakarak bu örneğin pek de gerçekçi olmadığını söylemek gerekir. Kız çocuklarını diri diri toprağa gömerek öldürme adeti, ne kadar lanetlenirse lanetlensin günümüzde hâlâ uygulanıyor. Metaforik olarak uygulanıyor. Kız çocuklarının, çocukluk haklarını, geleceğini elinden alan evlendirmelerle uygulanmaya devam ediyor.
Anılan konuşma öncesi, dava açılacağı haberleri ve üst düzey kesin kınamalarıyla Dilipak ve Yeni Akit şimdilik susmuş görünse bile başka aktörler daha yüksek sesle onların boşluğunu doldurmayı ihmal etmedi. İstanbul Sözleşmesi hakkında ipe sapa gelmez hezeyanlarını kusmaya devam edenlerin varlığı ve çokluğu, şantaj siyasetinin devam ettiğini göstermekte. KADEM’in İstanbul Sözleşmesi lehindeki açıklaması öneliydi ama tereddüt de yaratmıştı. Özellikle son maddesiyle dile getirdiği “erken evlilik mağdurlarının, mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiği” yönündeki görüşü, Sözleşme tartışmalarından sonra kaldığımız yerden devam edeceğimizin işaretiydi. Şantaj ve şantaja teslimiyet berdevam…
Ataerkil şiddeti, insan hakları ihlali olarak tespit eden ve önlenmesi için toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesi doğrultusunda, kadınların ikincilleştirilmesini engelleyecek düzenlemelerle taraf devletleri yükümlü kılan İstanbul Sözleşmesi, siyasi çıkar hesabıyla şimdilik kalacaksa, şer ittifakını susturacak bir taviz vermeyi kararlaştırmış olmalı iktidar. TCK 103 kapsamında çocuğun cinsel istismarı suçu faillerine af veya bu suçu legalleştirecek yeni bir düzenleme ihtimali zaten ekim ayına, meclisin açılışına ertelenmişti. Şimdi bu ihtimalin kuvvetlendiğini hatırdan hiç çıkarmamak gerekiyor. Toplumsal muhalefet, siyasal muhalefet ve iktidar partisinde yer alan kadınlarla muhafazakar camianın kadınları, tıpkı İstanbul Sözleşmesi savunusunda olduğu gibi hatta belki daha açık ve keskin biçimde günümüz cahiliye adeti benzeri arzularına dur demek için bağımsız kadın örgütlerince yönlendirilmeye açık ve hazır olmalı. Şer ittifakının azdırılmış talepleri ancak haklar bahsinde ortaklaşarak engellenebilir.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
10.08.2025
28.02.2025
31.01.2025
27.09.2024
13.09.2024
5.07.2024
18.05.2024