Berrin Sönmez
Doğruya, doğru demek gerek. Süleyman Soylu, “Hiç kimse, hiçbir makam ne kadar yüksek olursa olsun hatasız sayılamaz” derken çok haklıydı. Ancak hataları kabul erdemli davranış olduğu gibi hataları sadece muhalifinde görmek de bir o kadar zaaf işareti. Doğruları, yanlışa payanda vurmak için kullanan siyasi aklın götüreceği tek yer çıkmaz sokak. Nitekim şimdi de yine böylece girdiğimiz bir çıkmazda yine birbirimizi çiğnemeyi yüksek siyaset zannettiğimiz günlerdeyiz. 13 şehidimize rahmet, ailelerine sabır, ülkemize başsağlığı dileyerek “suçlu demokrasi miydi?” sorusunu yöneltmek gerek. Özellikle Öznur Çalık, 2015 tarihli telefon görüşmesini, basın açıklamasıyla duyurduğu zaman zannederim sadece benim değil pek çok kişinin aklına takılmıştır, benzeri sorular.
Gara Dağı'na yönelik operasyonun haberleri gündeme düştüğü zaman toplum olarak müjde beklemekteydik. Geçen çarşamba günü için müjde verileceği haberiyle muştulanmıştık. Sonra çarşamba müjdesinden vazgeçildiğini, salı günü yapılan grup toplantısındaki açıklamaları yeterli müjde saymamız gerektiğini anlayıverdik. Derken operasyondan şehit cenazeleri geldiği Malatya Valisi tarafından duyuruldu. Şehitlerin, PKK tarafından kaçırılıp rehin tutulan asker, polis ve istihbaratçılarımız olduğu açıklandı. Derken operasyonun bir yönüyle de rehineleri kurtarma amacı taşıdığı anlaşıldı. Görünüşe bakılırsa sağ salim dönebilseler müjde olarak Cumhurbaşkanı tarafından duyurulacaktı ama cenazeler gelince şehit haberi olarak Vali tarafından açıklandı. Sonrası kıyamet.
Muhalefetin soruları yine ihanet sayılırken muhtemelen iktidar partisi içinden yükselen eleştirilere cevaben de ikircikli açıklamalar gelmeye başladı. Altı yıldır rehineleri kurtarmak için ne yapıldığı soruları ya da hiçbir şey yapılmadığı eleştirilerine karşılık gelecek beyanlar birbirini kovaladı. PKK tarafından kaçırılıp esir tutulan rehineleri kurtarmak için neler yapıldığı anlatılırken bir yandan kaçırma, esir, rehin kelimelerinden hangisinin seçildiğine bakılarak pozisyon alma savaşı devreye sokulup meselenin özü yani on üç canın nasıl öldürüldüğüne dair sorular havada asılı kaldı. Yalnızca mafya diliyle “kafalarına sıkıldığı” bilgisi çakıldı zihnimize. Bir de Devlet Bahçeli’nin, sokak çetesi jargonuyla, Meclis kürsüsünde “azdan az çoktan çok” diyebilme becerisi, terörle mücadele için yeter şart sayıldı. İşte bu minvalde Öznur Çalık rehineleri kurtarmak için neler yapıp nasıl çırpındığını anlatma ihtiyacı duymuş olacak ki, 2015 yılında PKK tarafından kaçırılan Malatyalı şehidimiz Semih Özbey hakkında Pervin Buldan ile konuşmasını açıklayıverdi. Pervin Buldan’ı ve HDP’yi itham için “terörle aranıza neden mesafe koyamıyorsunuz?” sorusuyla “taçlandırdığı” basın açıklaması ilginçti. Özellikle rehin tutulan Semih Özbey’in sağ kurtulması için verilen ortak uğraşın, iki kişiden birine meziyet, diğerine töhmet olarak kayda geçişi, iktidarın Kürt politikasının laf cambazlığı üzerine kurulu oluşuna dair ibretlik örneklerdendi. Altı yıl önce kimlerle görüşüp de serbest bırakılmasını sağlayacağını umarak aradığı kişiye şehit cenazesi geldikten sonra kimlerle konuştuğunu sormak, konuşmanın kendisini suç olarak görmeyi değil başarısızlığın bedelini ödetecek yer arandığını gösterir. Aynı açıklamada Cumhurbaşkanı'nın sözlerine de yer vermiş Öznur Çalık:
"Baba Gürsel Özbey beni aradı. İHD evlatlarını kendilerine kavuşturacaklarını söylemiş fakat Türkiye’de hiçbir sorunla karşılaşmamak için bir teminat istemiş. Ben bu görüşmeyi Sayın Cumhurbaşkanımıza arz ettim. Cumhurbaşkanımız da İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu’yu hemen çağırdı, ‘Evlatlarımızı sınıra kadar getirsinler oradan teslim alalım, hiçbir müdahalede bulunmayalım. Yeter ki evlatlarımızı sağ salim ailelerimize teslim edelim' talimatını verdi.” Yapılan açıklama, rehinelerin sağ kurtulması için her türlü çabanın sergilendiğini duyuran bir mazeret beyanı. Ancak bu açıklamalarla iktidar aklanırken gerek Pervin Buldan ve HDP gerekse İHD suçlu ilan edilebiliyor. El çabukluğuyla savcılığın Pervin Buldan ve Huda Kaya dahil dokuz HDP milletvekili için hazırladığı, yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin fezleke önümüzdeki hafta mecliste okunabilir. Yedi yıl önceki Kobane olaylarına ilişkin deliller, tam da ihtiyaç anında hatırlanarak, devreye sokularak on üç şehidin bedeli PKK mensuplarına, yöneticilerine değil HDP’li vekillere ve partinin kendisine ödettirilmiş sayılabilir. Kurşunu atan değil o kurşun atılmasın diye çaba harcayan taraflardan iktidar olan, muhalif olana bedel ödettiriyor. Demokrasi bir kere daha yaralanıyor. Vaktiyle çözüm süreci sonlandırılarak, Vahap Coşkun’un deyişiyle “barış, teröre rehin verildi.” Şimdi şehitlerin bedeli demokrasiye ödettiriliyor.
Bir diğer HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu da topluma, insan hakları savunuculuğunun bedeli olacağını öğretmek ister gibi hukuka aykırı olarak kurulan hükümle karşı karşıya bırakıldı. Kocaeli Milletvekili Gergerlioğlu, İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyesi olarak hak ihlallerine mercek tutup, yüksek sesle ve durmaksızın açıklıyordu. Hem insan hakları savunucusu hem KHK ile ihraç edilmiş bir hekim olarak gözünü yumup, köşesine çekilmemekle suçlu bulunuyor diyebiliriz. Ancak hakkındaki hükmün, yargılandığı dava konusunun, dosya içeriğinin çok ötesinde bir tartışmayla ilişkili olarak hafızalara kazınacak, milletvekilliğinin muhtemelen önümüzdeki salı günü düşürülecek olması. Çıplak arama yapıldığına ilişkin suç duyuruları karşısında Özlem Zengin’in önce “çıplak arama yok” dediği halde son konuşmalarında “ahlaklı kadın, namuslu kadın çıplak aramaya anında itiraz ederdi, bir yıl beklemezdi” sözleriyle kazınacak akıllara, Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesi. Şüphesiz Özlem Zengin’in çıplak aramaya “vaktinde itiraz şartı” getirerek, ceza ve tevkif evlerinde tutulan kadınlara ahlak ve namus testi uygulayabilmesi de unutulmayacaktır. Yönetmelikle çıplak aramanın detayları tespit edilirken o “yönetmeliği yazıp yayınlayanlarda ahlak ve namus aranmayacağına dair bir ön kabule mi sahip?” sorusu da benim aklımdan hiç çıkmayacak tabii ki. Olası bir baskın seçime HDP’nin katılması önlenmek mi isteniyor, sorusu da cabası.
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
27.09.2024
13.09.2024
5.07.2024
18.05.2024
3.05.2024
5.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
8.03.2024