Berrin Sönmez
Sadece verdiğimiz kadarına sahibiz. Verdiklerimizden ibaretiz. Fatih, İstanbul’u fethettiğinde o çağın şartları içerisinde kuşatma ve savaş taktikleri gibi çağın silah sanayii gibi konularda olduğu kadar diplomasi becerisi ile de fark yaratarak başarıya ulaşmıştı. Tüm alanlarda mevcudun üzerine eklenerek gerçekleştirilen ileri adımlarla fethedilen şehrin halkına da o çağın anlayışının ilerisinde özgürlük alanları açılarak yaşayanların gönülleri de fethedildiği için sürdürülebilir olmuştu o başarı. 568 yıl önce şehri fethetti Fatih ve şehirde yaşayanların gönüllerini de. Şehri alan Fatih şehrin adını alamadı ama. Diplomatik metinlerden sivil mektuplara, biyografilere, bilimsel çalışmalardan hatıralara kadar çok yakın zamanlara gelinceye değin şehrin adı hafızalarda, dillerde Konstantinopolis olarak kaldı. İstanbul, adını Sözleşme ile kazandı. İnsani değerlerin, insaniyet bilincinin yükselmesine sunulan bu önemli katkının payı ile İstanbul Sözleşmesi, Fatih’in fethini tamamlayandı. Verdiğimiz kadarına sahibiz. Evrensel değerlere katkı ile ölçülür çünkü kültürel varoluş. İç hukuka aykırı kararıyla, sadece kadınların ve kız çocuklarının yaşam hakkına kast etmekle yetinmeyip aynı zamanda milli kültürel değerin bir parçası olarak evrensel insani değerlere katkı sunmaktan da vazgeçmiş olduğunun hâlâ ayırdına varmış değil muktedir. 24 Nisan'da Biden’ın soykırım kavramını kullanırken niçin Konstantinopolis kelimesini seçtiğini düşünmek gerek. İstanbul Sözleşme’nin evrensel değerlere katkı sunmak açısından hem insani hem kültürel kıymetini hatırlatıyor bu isim seçimi. Sözleşme’den vazgeçenlerin gafletini anlamak için yeterli olur. İstanbul Sözleşmesi hakkındaki iç hukuka aykırı fesih bildirimi geri çekilmediği takdirde sadece İstanbul’un adını kaybetmekle kalmayıp insani gelişmişlik sürecinde tersine ilerleyen bir ülke oluşumuz tescil edilecek.
Muktedir ve muktedirin izniyle muktedir yanlıları, tescil işlemini hızlandırmakta da hayli kararlı görünüyor. İnsani gelişme sürecine çocuk istismarını teşvik eden ülke olarak adımızı yazdırmakta kararlılar. Yıllardır süregelen çocuk istismarını af girişimi, yüzleri bile kızarmadan tekrarlandı. Farklı kişiler tarafından, farklı şekillerde ve iki ayrı TBMM Komisyonuna konu edildi, çocuk istismarı suçunu, suç olmaktan çıkarma girişimi. Eşitlik İçin Kadın Platformu–EŞİK tarafından yapılan basın açıklamasından izleyelim gelişmeleri: “Geçtiğimiz hafta Kadına Yönelik Şiddetin Nedenlerinin Araştırılması Komisyonu’nda sunum yapan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) Başkanı Süleyman Arslan, 15 yaşındaki çocukların nikahının 'insan hakkı' olduğunu savundu. Aynı gün TBMM Adalet Komisyonu’ndaki Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Değişikliği Teklifi görüşmelerinde AK Parti Milletvekili Abdullah Güler; cezaevlerinde TCK 103 çerçevesinde 2020 yılı rakamıyla 645 hükümlünün bulunduğunu, bunların şu anda yasal olarak evli olduğunu, aile birliğini kurduğunu, bu ailelerin korunması için de ceza ertelemesinin olabileceğini söyledi. Bu öneriye CHP, HDP milletvekilleri tepki gösterdi.”
Hak kavramının bunca tersine çevrilerek, insan hakları hukukunu gözetmekle yükümlü kurumun başkanı tarafından Meclis çatısı altında dile getirilmesi, kadın haklarına saldırının resmi politika oluşunu açıkça ortaya koyuyor. Ama yetinmiyorlar bununla da ve Adalet Komisyonunda da 645 kişiden bahsediyor bir vekil. 2020 verilerine göre 645 kişiden, çocuk cinsel istismarı hükümlüsü olduğu halde resmi nikahı bulunan 645 hükümlünün affına ilişkin düzenleme teklif ediliyor. Oysa 2020 yılında bütün partileri dolaşarak, cebindeki listeye af için mutabakat arayan Özlem Zengin, 2019 rakamlarına göre yaklaşık üç yüz kişiden söz etmişti. Görüldüğü gibi 2016 yılından bu yana her af girişimiyle rakamlar katlanarak artıyor. Artan, devlet gözetiminde, ailenin onayıyla istismara uğrayan çocuklar arasında sadece bilinenlerin sayısıdır. Çocukların istismar edilmesi, şiddete uğraması, haklarının gasp edilmesi değil şiddet failinin cezai hükümle “mağdur edilmesi”, yönetenlerin kalbini burkan şey. Tersine işletilen hak kavramıyla hak ihlallerinin cezalandırılması mağduriyet sayılır hale getirildi. Ailenin korunması adı altında af girişimleriyle sosyal mühendislik yaparak çocuklara yönelik istismar tehdidini gün be gün yükseltmekteler. 15 yaşındaki çocuğun evlenmesine insan hakkı diyebilen sosyal mühendislik aklı çete reisine devlet koruması sunarken kadınları ve çocukları failin şiddeti karşısında savunmasız, yalnız bırakıyor.
“Ben ölünce mi yardım edeceksiniz?” sorusunu da içeren çok sayıda korunma talebi vardı Ayşe Tuba Aslan’ın. Yazık ki hayattayken yardım göremeyen kadınların ölümünden sonra da adalet sağlanmadığını, kadınlara değil şiddet failine yardım edecek şekilde yargı sürecinin tersine işletildiğini gösteriyor, istinaf savcısının talebi. Fail Yalçın Özalpay’ın “beni aldatıyordu” iddiasına dayanarak “ağır tahrik altında kasten öldürme” gerekçesiyle, ağırlaştırılmış müebbet cezası hükmünün fail lehine bozulmasını talep edebildi, savcı. İstinaf savcısına göre daha önce boşanmış bir çiftten kadın olanın hayatına hükmetme yetkisi erkek olana ait gibi görünüyor. "Boşanmışsın ne aldatmasından söz ediyorsun?" diyemiyor savcı. Kadını korumuyor devlet ve izliyor, başından defalarca satırla vurularak ağır yaralanması ve 45 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra ölümünü izliyor. Devletin savcısı da kadının kendi hayatına dair karar alma yetkisini tanımayan bir iddianame ile ortaya çıkabiliyor. Yaşam hakkı korunmayan kadınların ölümünden sonra onurlarının çiğnenmesi sürdürülüyor. “Cep telefonu kayıtlarına göre doğru olabileceği” cümlesinin iddianamede talep gerekçesi olarak yer alması kadınların yaşam hakkını ve karar alma yetkisini yok sayan, erkek şiddetini normalleştirip, cinayeti mazur gösteren bir durum.
İstanbul Sözleşmesi’nden çocuk istismarına af girişimine ve şiddet failine mağduriyet yükleyen anlayışa bakınca tarihin seyrini tersine çeviren yönetim anlayışıyla varacağımız yer rahatlıkla görülür. Yerlici, millici, dinci iddialarla tarihin çöplüğüne doğru dörtnala ilerlemekteyiz. İnsaniyet bilincinden yoksun olanların, eşitlikten, eşit yaşamdan korkanların, kof hamasetle avunanların varacağı tek yer de orası.
Yazarlar
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
10.08.2025
28.02.2025
31.01.2025
27.09.2024
13.09.2024
5.07.2024
18.05.2024