Celal DENİZ

Şiddete karşı çıkmak yeter mi ?
20.08.2016
1681

 Ülkede bir 15 Temmuz darbe girişimi, AKP'nin devleti kendi iktidarını korumaya dönük yapılandırmaya yani otoriterleşmeye neden oldu. AKP'nin otoriterleşme için KHK'ler yoluyla yasalar çıkardığı, HDP'yi dışladığı, meclisin işlevsizleştirildiği bir ortamda Diyarbakır'da, Kızıltepe'de, Van'da, Elazığ'da karakollara dönük bombalı eylemler de hız kazandı. Birçok polis ile birlikte sivil insanlarda yaşamını yitirdi.

Bundan bir kaç gün önce PKK Yöneticisi Karayılan yaptığı konuşmada ''...Erdoğan sınırlarını aşmamalıdır. Kimse ateşle oynamamalıdır. Derhal İmralı’ya bir heyetin gitmesine izin vermelidirler. Bu sözlerimiz, bu çağrılarımız herkes tarafından dikkate alınmalıdır. Eğer böyle olmazsa Kürdistan’daki savaş kontrolsüz bir savaşa dönüşür ve bunun sorumlusu da Erdoğan olur. Herkes bunu bilmelidir'' dedi.

PKK'nin son zamanlarda ki eylemlerinden sivil insanlarda zarar görmektedirler. Bir tek sivilin öldüğü bir eylem meşru değildir. Hele Kürt halkının özgürlüğü için şiddet siyasal bir araç olarak seçilmişse ve bu şiddet eyleminde ölenler Kürtlerse o eylemlerin hiç bir haklılığı ve meşruluğu olamaz. Bu şiddetin savunulması mümkün değildir.

Ancak PKK'nin son zamanlarda ki bir Ortadoğu yöntemi olarak bombalı eylemlerini kınamak tek başına yeterli olur mu? Bu şiddetin zeminini ortadan kaldırmak için farklı yol ve yöntemlere ihtiyaç yok mu? Bu nedenle de eleştirilerimizi devlete yöneterek devletin şiddete neden olan zeminleri ortadan kaldırması gerekmez mi? Şiddeti bitirmenin yolu şiddete yönelenleri bitirmek değil de şiddete neden olan gerekçeleri ortadan kaldırmak olmalı değil mi?

AKP darbe girişiminden sonra darbenin yarattığı verili durumu fırsata çevirip barış için bir zemin oluşturabilirdi. Ancak HDP'nin dışlanarak ''milli beraberlik'' vurgusu bu fırsatın heba edildiğinin ip uçlarını vermektedir. AKP sadece iktidarını güvenceye alma yolunda adımlar atmaktadır.

AKP darbe girişimini ganimet görme anlayışındadır. Devletin şiddet mekanizmalarını evrensel hukuk normlarını hiçe sayarak, bir iktidar pratiği olarak önümüze koymaktadır. Kendi iktidarının gücünü korumak için zor ve şiddete başvurmaktadır. AKP'nin iktidara gelmesinden beri pragmatist siyaseti bugün de devrededir. AKP pragmatist tutumunu bir ahlak sorunu olarak görmemektedir.

Bugün ülkemizde devlete karşı şiddetin birçok nedeni vardır. Ekonomik, sosyal, siyasal nedenleri vardır. Bunlar yıllardır sürekli birbirlerini üretmeye neden olmuştur. İktidarlar şiddetin nedenlerine dönük kapsamlı ve sonuç alıcı teşhisleri yapmak yerine hep pragmatist siyasetlerden medet ummuşlardır.

Bunu anlamak için ülkede cumhuriyetten bu yana bir ''anayasa krizine’’ bakılabilir. Anayasalar bir yap boz tahtasına dönüşmüş, iktidarların ihtiyaçlarına göre hukuksal sınırlar çizilmiştir. Hukuk toplumsal eşitliğin ve adaletin güvencesi olamamıştır. İktidarların oluşturduğu hukuksal prosedürler istenildiği zaman kaldırılmış ''istisnai ''durum var denilerek ülke OHAL yasalarıyla, KHK'lerle yönetilmiştir. Bu da ülkede hukuksuzluğa zemin oluşturmuştur.

Bu durum ülkede ki ekonomik, sosyal, siyasal krizlere bağlı olarak toplum ile devlet arasında ki ''toplumsal sözleşmenin'' güvencesini ortadan kaldırmaktadır. Devlet elinde bulundurduğu şiddet araçları ile ''kriz'' ortamlarını fırsata çevirerek anayasal güvenceleri ortadan kaldırarak, hukuksuzluklara neden olmakta, bireylerin özgürlüğüne ve can güvenliğine dönük bizatihi tehditlerin yaratıcısı olmaktadır.

Bugün ülkede OHAL yasalarıyla topluma dayatılan özgür olmayan ortam şiddetin tetikleyicisidir.

Ancak karşı şiddetin devletin şiddetini geriletmek yerine, toplumda meşru kıldığını da unutmamak gereklidir. Bu anlamda Devlet, karşı şiddetin yarattığı ‘’terörize’’ ortamı fırsata dönüştürerek devlet şiddetinin gerekliliği fikrini de topluma empoze etmeyi başarmaktadır.

Bugün PKK'nin sürdürdüğü şiddet toplumda iç savaşın oluşmasına katkı sunmakta, toplumsal ilişkilerde nefreti büyütmektedir.

Devlet ise yıllardır sürdürdüğü güvenlikçi politikalarla şiddet sarmalını büyütmekten başka bir şey yapmamaktadır. Kürt sorununu çözmediği gibi bir arada yaşama zeminini ortadan kaldırmaktadır.

Böyle olunca sivil siyasetin önü tıkanmakta, çözüm devlet şiddeti ile PKK'nin karşı şiddetinin yengiye ya da yenilgiye tahvil edilmiş bir sonucuna bırakılmaktadır. Oysa yaşadığımız pratik bu savaşın kazanının olamayacağıdır. Toplumda eşitsizliğe neden olan siyaset, şiddeti her daim üretmiştir. Şiddetin siyaset aracı olarak var olması karşılıklı şiddeti hep var edecektir. Bu da çözümsüzlüktür.

AKP, CHP, HDP meclis zemininde şiddetin zeminini ortadan kaldırmak için yeni bir çözüm dalgası yaratabilirler. Darbe girişimi bu fırsatı sunmuştur. Bu fırsat heba edilmemelidir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar