Ceren KENAR
Suriye meselesinde Türkiye toplumunun ve kanaat önderlerinin aldığı tavır salt bir dış politika perspektifi, ideolojik tercih veya parti politikası ile anlaşılacak bir tavır değil. Örneğin bu konuda Türkiye’nin tavır almaması gerektiğini düşünen, hatta ve hatta Esed rejimini aklamaya çalışan koalisyonun içindeki çeşitlilik bunun kanıtı. Sosyalistinden Türk milliyetçisine, liberalinden Kemalist’ine uzanan bir ittifakı kapsayan bir koalisyondan söz etmek mümkün.
Hatta Anar şirketinin bu hafta yaptığı ankette çıkan sonuçlar Suriye meselesinde alınan tavrın parti tercihi ve siyaseti ile de açıklanamayacağını gösteriyor. Ankete göre CHP seçmenleri arasındaki müdahale taraftarları, AK Parti seçmenleri arasında bu tavra sahip olanlardan daha fazla.
Bir diktatörün demokrasi ve özgürlük isteyen halkını öldürmesi gibi dünya tarihinde eşi benzeri pek çok yerde görülmüş net bir durumu fantastik önermeler ile açıklamak ne yazık ki çok popüler Türkiye’de. Suriye’de işleri karıştıranın aslında emperyalist güçler -yani Amerika- olduğunu söyleyip, akabinde Suriyeli isyancılar aslında El Kaide adına çalışıyor diyebilecek ve El Kaide-Amerikan ortaklığını diğer alternatiften daha inandırıcı bulabilen bir algıdan söz ediyoruz.
Peki, nasıl olur da, Türkiye kamuoyu yanı başında olan bir katliam karşısında bu kadar duyarsız kalabilir? Tamam, Türkiye kamuoyunun genel olarak uluslararası meseleler konusundaki ilgisizliği malum. Lakin yine de bu tek başına durumu açıklamaya yetmiyor. Aynı kamuoyu zamanında Bosna katliamı karşısında hassasiyetini göstermek konusunda çekimser kalmamıştı. Benzer şekilde Türkiye kamuoyu neredeyse bir konsensüs içinde İsrail-Filistin meselesinde net tavır almıştır, almaya da devam etmektedir.
Suriye’de yaşananları okuma şeklimiz de, bu olaylar karşısında Türkiye’nin alması gereken tutuma ilişkin perspektifimiz de mevcut olaydan daha çok “bize” dair bir şey söylüyor. Tarihimize, kendimize, batıya, doğuya bakışımıza dair bir şey söylüyor. Suriye meselesindeki mevcut duyarsızlık belli bir ideolojik tercihten azade tüm toplumun dokusuna sinmiş bir dizi kod ile anlaşılabilecek bir mefhum.
Türkiye’de her ideolojiden insana sirayet etmiş olan, hâkim olan komplocu, içe kapanmacı, üçüncü dünyacı bir hassasiyet, Türkiye ne kadar değişse de gücünü koruyor. Balkan Harbi ile Osmanlı entelijansiyasında kristalleşen, Sevres ile sembolleşen mazlum Türklere karşı hain planları olan Batı algısı hâlâ gen haritamızın en nadide köşesinde. Bu korkunun iki yüzyıllık tarihi var kuşkusuz bu topraklarda. Rumların isyanının ardından dış müdahale sonrası süreç içinde Yunanistan’a iltihak eden Girit’ten, Hıristiyan anasırın güvenliğinin yabancı jandarmaya tesliminin ardından kaybedilen Makedonya’ya, Doğu Anadolu’da Ermenilere kol kanat geren İngiliz, Rus konsoloslukları, Amerikan misyonerleri anlatıları ile yıkılan imparatorluk bu tür bir dış- Avrupa müdahalesi korkusuyla bilendi.
Bu korku kültürünün tavan yaptığı moment ise Sevres Anlaşması oldu. Bölünen bir imparatorluk ve Sevres Anlaşması’ndan geriye ise kutsanan bir Lozan Anlaşması ve “yurtta sulh, cihanda sulh” şiarı kaldı ki bu söz aslında bir “centilmenlik anlaşması“ öneriyordu. Sen benim içişlerime, içeride ne yapacağıma karışma, ben de senin hassasiyetlerine bulaşmayacağım. Bu sözün söylendiği sırada Doğu Anadolu’da Kürt tenkillerinin yapıldığını hatırlamak ise sözün bağlamını oturtmamızı sağlayacaktır.
Günümüzde gözlemlediğimiz ise ideolojileri aşan ve ortak kesen bu ruh halidir. 1945’ten beri Batı aksında olmuş, Soğuk Savaş döneminde Amerikan ittifakına rağmen tırnağı kırılsa yabancı güçlerden bilme sendromundan mustarip bir toplumun “halden anlama” durumu var.
Suriye meselesindeki duyarsızlığın, tarihi boyunca her yakıcı meselesinde tarihiyle yüzleşmek, kendiyle hesaplaşmak yerine kafasını kuma gömen bir toplumun “bütün dünya yalan söylüyor” repliği eşliğinde yaşadığı kolektif illüzyon ile ilgisi var. Kendi Kürt meselesini, Ermeni sorununu, gayrımüslim problemini “Batı’nın nifak oyunlarından” bilen bir toplumun hak, özgürlük, demokrasi talebi kelimelerini Batı emperyalizminin bir hüsnü-tabiri olarak görme alışkanlığı ile ilgisi var. 30 sene iç savaş yaşamış bir toplumun militan, gerilla, isyancı kelimelerine karşı duyduğu alerji ile ilgisi var. Bu, şiddet karşıtlığı üzerinden gelişen bir alerji olsa elbette başımızın üstünde yeri olurdu. Ancak aksine devlet şiddetine duyulan büyük saygı ve devlet güç aygıtlarının böylesi durumlarda her şeyi yapmaya mubah olduğunu varsayan bir militarizm ile ilgisi var. Solcusundan sağcısına, İslamcısından milliyetçisine, Kemalist’inden liberaline kendisini “emperyalist” ve “hain” tuzakların mağduru olarak gören bir toplumun, “yen kırılır içinde kalır” diktumunun evrenselliğine duyduğu inanç ile ilgisi var.
Aslında bu bir nevi “fair play” anlayışı.
Ben gerektiğinde kendi halkıma eziyet ettim, yine edebilirim, bana karışma, ben da sana karışmıyorum beyanatı. Devletlerin kendi günahlarının mahremiyeti inancı üzerine bir centilmenlik anlaşması. Esed’e karşı takınılan bu tavır ise bu centilmenlik anlaşmasının ikrarıdır.
Yazarlar
-
İbrahim KirasOrtada aslında bir ‘plan’ yok 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsıl sorunumuz TL değil dolar enflasyonu 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanTrump’ın Gazze Planının Ak Parti çevresinde yarattığı derin çatlak 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump kuzulara şah olunca… 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.02.2017
5.02.2017
4.02.2017
27.06.2017
26.06.2017
21.06.2017
7.02.2017
5.02.2017
2.02.2017
30.05.2017