Cihan Tuğal

Sosyalist stratejiye dair hayati tartışmalar
23.11.2025
195

Dünya finansının başkentine bir sosyalist belediye başkanı seçildi. Onun arkasından da Seattle’a… Bir dizi seçim zaferine daha şahit olduk. Minneapolis’ten Detroit’e ve Atlanta’ya, oradan birçok küçük kent ve kasabaya, belediye meclislerinde sosyalistler ya yerlerini korudu ya atılımlar gerçekleştirdi.

Peki bundan sonra ne olacak? Sosyalist yükseliş henüz birkaç kentle sınırlı. Gençliğin yüzünü sosyalizme dönmeye başlaması umut veriyor ama belediyelerle gerçekleştirilebilecek dönüşümler çok yapısal değil. Üstelik özellikle New York Belediye Başkanı Mamdani sürekli taarruz altında olacak. Sadece Trump değil, merkez Demokratlar da Mamdani’nin bir sürü politikasına karşı. Her zaman açıktan olmasa da savaş halinde olacaklar bu politikalarla.

Kapı kapı dolaşarak Mamdani’yi zafere götüren DSA (Amerika’nın Demokratik Sosyalistleri) durumun farkında. Örgütün birçok biriminde hararetli bir tartışma sürüyor: Bu zorluklarla başa çıkmanın temel yöntemi ne olmalı? Ana eğilim, seçimlere daha da fazla ağırlık vererek, Amerika’yı kent kent ele geçirerek, ulusal zafere giden yolun taşlarını döşemek. DSA’nın sol kanadında ise çok yüksek sesli itiraz olmasa dahi ciddi uyarılar var bu stratejiye karşı.

DSA solu, seçim heyecanının bir balon oluşturmasından, daha düzenli kitle çalışmalarını rayından çıkarmasından endişe duyuyor. Bazı alt gruplar (caucus), sosyalizmi yasama yoluyla hayata geçirmek gibi reformist heveslerin teşkilata hakim olmasından kaygılı. Tüm sol alt gruplar, seçimlerdeki olumlu gelişmelerin DSA’yı iyice Demokratik Partinin yedek gücü haline getirmesinden korkuyor.

DSA merkezinin ve sağının bu uyarılara sağlam cevapları var. DSA solunun maddi kazanımları azımsadığını, dolayısıyla işçi sınıfından kopuk olduğunu, teşkilatı soyut tartışmalara boğabileceğini söylüyorlar. Daha teknik bir cevap ise, doğru düzgün bir örgütlenme ortamı olabilmesi için, yasaların, hükümetlerin ve yerel yönetimlerin emek taraftarı olması gerektiği. Dolayısıyla, solun uzum erimli amaçlarını gerçekleştirmenin yolu dahi sandıktan geçiyor.

Herhangi bir eğilimin resmi çizgisi olmasa da merkez, sağ ve sol duruşları bir çizgide birleştirmeye çalışanlar da var. Örneğin son katıldığım Doğu Körfez (East Bay DSA) genel toplantısında bir konuşmacı şu andaki seçim ve yasama odağını “Marksist” bir yerden savundu, bu kelimeyi de kullanarak. Dinleyicilerden gelen sol itirazlara katıldığını, ancak DSA kadrolarının seçimler sırasında işçi sınıfının (normalde karşılaşmadıkları) yeni kesimleriyle tanıştığını, dolayısıyla önlerinde yeni örgütsel alanların açıldığını vurguladı. Seçim çalışmalarının bir avantajının da sınıfın farklı katmanlarıyla birkaç haftalığına yoğun şekilde etkileşime giren militanların, bir tür zorunlu ve bedava örgütlenme eğitiminden geçmesi olduğunu ekledi. Kanımca isabetli argümanlar bunlar ama seçim çalışmalarına devrimci bir yerden sahip çıkmak (Bırakın tüm DSA’yı) bir alt grubun bile ulusal, programatik ve sağlam duruşu değil henüz. Dolayısıyla bu tür duruşların burjuva siyasetine teslimiyetçiliğe güçlü bir panzehir oluşturdukları da söylenemez.

Amerika’nın çoğu yerinde bu tartışmalar bölünmelere yol açacak şiddette değil şimdilik. Ancak 10 bine yakın üyesiyle DSA’nın en büyük birimi olan New York’ta sağın bu tartışmalardan büyük rahatsızlık duyduğu biliniyor. Bu rahatsızlığın yakın zamanda bölünmeye gidebileceğini söyleyenler var. Diğer taraftan yukarıda bahsettiğim ve (2 bine yakın üyeyle) orta boylu kilit teşkilatlardan olan Doğu Körfez biriminde birlik eğilimi daha ağır basıyor. Örnek bir olay üzerinden anlatayım.

Bu birimin son genel toplantısında sol alt gruplardan biri seçim stratejisine dair bir önergeyi (resolution) eleştirerek alternatif bir önerge sundu. Eleştiri, sahada yapılacak olan çalışmanın teknik ayrıntılarına değil, bunların genel amacının “Sol bir hükümet oluşturmak” olarak ifade edilmesineydi. Söz konusu alt grup uzun vadeli amacın “devrim” olarak değiştirilmesini istedi. Sol alt gruplar arasında önceden bir koordinasyon yapılmamış olmasına rağmen, taşlar çok güzel şekilde yerine oturdu: “Devrimci” alternatif önerge, yüz on kişilik toplantıda otuz civarı kişinin desteğini aldı. Fakat alternatif önerge yenilince hemen herkes ana önergeye destek oyu verdi, DSA solunun çoğunluğu da buna dahil. Alternatif önergeyi veren alt grup çekimser kaldı bir tek. Başka bir deyişle, sol sesini duyurdu ama DSA sağı ve merkeziyle birlikte hareket etme taahhüdünde de bulunmuş oldu. Bu tür toplantılar, ilkelerimiz için mücadele ederken yine de nasıl birlikte hareket edebileceğimizin iyi bir örneğini oluşturuyor.

Önümüzdeki aylar çetin geçecek. Farklı eğilimlerin, Mamdani ve diğer seçilmiş önderlerin karşı karşıya kalacağı faşist, muhafazakar ve liberal kuşatmalara karşı sağlam bir cephe örmesi gerekiyor. Mamdani kaybederse, hepimiz kaybederiz. Ama DSA solunun aynı zamanda, seçilmiş önderlerin yerleşik Demokratik Parti siyasetine kaymasını engellemek için tetikte kalması da elzem. Tetikte olmak da yetmez. Liberalizme kaymayı engelleyecek tek şey kitle örgütlenmelerini hem yaymak hem de derinleştirmek. Kadroları ve bütünlüğü DSA merkezine ve sağına göre zaten zayıf olan DSA solunun bunu başarıp başaramayacağını başka bir yazıda değerlendireceğim.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar