DOĞAN ÖZGÜDEN
Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenlerin, ister asker, ister sivil, ister İslamcı olsun, yurt dışındaki muhaliflere karşı nefret ve düşmanlığının aynen devam ettiğini vurgulayan iki hafta önceki yazımda sol tarihimizin tozlu sayfalarında unutulmaya terkedilmiş İlerici Jön Türkler Cemiyeti’nin kavgasını anımsatmıştım.
Ruhi Su ve üç gün önce 8. ölüm yıldönümünde özel olarak andığımız Fahrettin Petek’le birlikte bu harekette yer almış olanlardan Attila İlhan “Nazım Bursa'da yatarken, onu kurtarmak için Paris'te uğraşan o delikanlıları saygıyla, ibretle anmak lazım: kendileri için hiçbir şey istememişlerdi, kendilerine hiçbir şey almadılar!" diyordu.
İleri Jön Türkler hareketi, amaçları, yöneticilerinin siyasal tercihleri, yayınları ve çeşitli etkinlikleriyle, 2. Dünya Savaşı sonrasında tüm Batı dünyasının ABD emperyalizminin ideolojik, politik, ekonomik ve askersel dayatmalarına teslim olduğu, Türkiye’yi yönetenlerin de, CHP’siyle ve onu izleyen DP’siyle, ülkemizi bir Amerikan sömürgesi haline getirdiği bir dönemin tartışmasız sol ve anti-emperyalist örgütlenmesiydi. Militanları arasında sadece Türkler değil, Barkev Şemikyan, Avadis Aleksenyan ve Vartan İhmalyan gibi Ermeni sosyalistleri de vardı.
Bugün 27 Aralık…. İleri Jön Türkler’den tam yarım asır önce, 1907 yılında, çöküş sürecindeki monarşik Osmanlı devletinde istibdadın yıkılarak yerine tüm halkların eşit haklara sahip olacağı demokratik bir düzen kurulmasını amaçlayan 2. Jön Türkler Kongresi’nin Paris’te açılışının 111. yıldönümü…
Tıpkı İleri Jön Türkler hareketi gibi, o dönemin Jön Türkler Kongresi de, adında Türk sıfatı bulunmakla birlikte, sadece Türklerden oluşmuyordu. Terakki ve İttihat Cemiyeti ile Teşebbüs-ü Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti’nin yanısıra Ermeni halkının siyasal partilerinden Taşnaktsutyun da kongrede bir delegasyonla temsil edilmekteydi.
20 oturum süren kongre sonunda padişahın tahttan feragate zorlanması, tüm Osmanlılar için eşitlik ve özgürlük temeline dayalı bir parlamento kurulması, bu amaçlara ulaşıcı yol ve politikaları tespit için sürekli bir komite oluşturulması kararlaştırılmıştı. Bu amaçları gerçekleştirmek için genel ayaklanma, silahlı ve silahsız direnme, vergi ödememe, ordu içinde örgütlenme gibi eylemler yapılması da karar altına alınmıştı.
Aslında Jön Türkler’in Ermeni devrimcileriyle ilişkileri daha eskilere dayanıyordu.
Ermenistan’lı tarih doktoru Arsen Avagyan’ın 2005 yılında Aras Yayınevi tarafından Türkçesi yayınlanan“Ermeniler ve Ittihat ve Terakki, Işbirliğinden Çatışmaya” adlı eseri gelgitlerle dolu bu ilişkiler üzerine değerli bilgilerle dolu.
1907’de 2. Jön Türkler Kongresi’nde alınan kararlara uygun olarak Rumeli’de patlak veren isyanlar sonucu Padişah Abdülhamit’in ikinci kez Meşrutiyet ilan etmek zorunda kalması üzerine yapılan seçimlerle 17 Aralık 1908’de yeniden açılan Meclis’in etnik tablosu gerçekten çoğulcuydu.
Osmanlı İmparatorluğu’nun 1906 tarihli nüfus sayımı sonuçlarına göre imparatorluğun 20.897.617 kişilik nüfusu içinde Rumlar 2.833.370 (14%), Ermeniler 1.140.563 (5,5%), Yahudiler 256.003 (0.013%) bir paya sahipti.
1908’de seçilen 288 üyeli Meclis’te Rumlar 26 (9%), Ermeniler 14 (4,9%), Yahudiler ise 4 (0.14%) üyeyle temsil edilmekteydi.
Demokratikleşme için yapılan mitinglerde Türkçe ve Ermenice dövizlerin birlikte yükseltilmesi dönemin gurur verici görüntülerindendi.
Güzelim ülkemizde her daim olduğu gibi o dönemde de böylesi bir kardeşlik havası içinde başlayan parlamenter rejim, bir yandan despot padişah Abdulhamit ve avenesinin komploları, öte yandan İslamcı güruhların, ama daha da vahimi İttihat ve Terakki’cilerin sonunda Ermeni ve Asuri’lerin soykırımına varan terörü yüzünden cehennem yaşamına dönüşüyor.
İşte Arsen Avagyan’dan bu sürece ilişkin bazı noktalamalar:
“Küçük Asya’nın nüfusu ezelden beri en azından iki dilliydi ve bütün ilanlar, hatta dükkânların tabelaları genellikle dört dilde yazılırdı: Türkçe, Rumca, Ermenice ve Fransızca… İttihat ve Terakki Komitesi bütün bunları değiştirmeye ve herhangi başka bir dile yer olmadığına karar verdi. Hatta bazı Komite üyeleri eğitimin bütünüyle Türkçe olmasını önermekteydiler. Türk dili öncelikle okul dili olmalıydı, bazılarına göre ise Türkçeden başka dilde eğitim olmamalıydı. Bütün bu tartışmaların sonucunda bütün okullara Türkçe eğitim zorunluluğu kondu. Sokak isimleri de Türk ruhuna uygun olarak değiştirilecekti.
“Temmuz 1908’den Nisan 1909’a dek İTC bir yandan da laik siyasete öfkeli muhalif dinci çevrelerle çatıştı. II. Abdülhamit’in tam desteğinden yararlanan bu gerici çevreler Jön Türkler’i şeriatı çiğnemekle suçlamaya koyuldular. Mart sonunda ise bu çevreler İttihat-ı Muhammedi’yi kurdular ve başına Volkan gazetesinin başyazarı Derviş Vahdeti’yi getirdiler, İttihat-ı Muhammedi’nin programı 5 Nisan 1909’da yayımlandı.
“13 Nisan’da (eski takvimle 31 Mart) Taşkışla’da konuşlanmış olan 4. Avcı Taburu, ardından da hassa ordusu ayaklandı. Padişah hafiyeleri tarafından propagandası yapılan İttihat-ı Muhammedi’ye bağlı erbaşlar, birkaç İttihatçı subayı öldürüp, diğerlerini de bağladıktan sonra ‘Şeriat isteriz!’ diye bağırarak sokaklara döküldüler.
“31 Mart 1909 olayı İstanbul’da panik yaratmıştı. Özellikle bu gibi olayların genellikle kendilerine yönelik yeni bir kırımla noktalanacağını çok iyi bilen Hıristiyanlar korku içindeydi. Osmanlı yöneticileri asırlar boyu Müslümanları yatıştırmak için gelgeç bir siyaset izlemişti: Müslümanların başına gelen bütün felaketlerin tek suçlusu olarak Hıristiyan tebaayı göstermek.
“Yaşamlarını kaçarak kurtaran İTC liderleri çok zor durumda kaldılar. İzlenen birçok İttihatçı, Taşnaktsutyun’un Sakızağacı’ndaki bürosuna sığınarak kurtuldu. H. Vierbücher’in yazmış olduğu gibi, Nisan 1909’da Abdülhamit’in muhafızları Jöntürk liderlerinin ardına düşünce Taşnak yöneticileri kendi yaşamlarını tehlikeye atarak kaçanları gizlediler.
“1909 isyanına karşı en büyük etkinlik gösterenler Taşnaktsutyun ve Hınçak ile Bulgar ve Rum devrimci örgütleri oldu. Selanik’te, III. Ordu’nun Jön Türkler’e en sadık bölüklerinden, kumandanlığını Mahmut Şevket Paşa’nın yaptığı Hareket Ordusu adında bir birlik oluşturuldu. Hareket Ordusu’na silahlı Bulgar, Rum ve Arnavut çeteleri de katıldı. 20 Nisan 1909’da İstanbul’a yürüyen Hareket Ordusu Yeşilköy’e vardığında, Taşnaktsutyun ordu kumandanlığına temsilcilerini göndererek karşı devrim kalkışmasının bastırılmasında Jön Türkler’in yanında olduğunu bildirdi. Vartkes Serengülyan Hareket Ordusu askerlerinin önünde bir konuşma yaptı. Ermeni kadınlarından bir grup da onlara çiçek sundu.
“Başkentte ise Taşnaksutyun’un İstanbul örgütü, ortak tehlikeye karşı Ermeni ve Türk taraflarını birleştirme girişiminde bulundu. Taşnakların, İttihatçıların ve 30 liberalin hazır bulunduğu Tokatlıyan Oteli’ndeki görüşmede, şeriat yanlılarına karşı ortak mücadele kararı alındı. Bunun dışında Taşnaktsutyun, Selimiye Kışlası önünde vuruşmaya katılan 550 kişilik bir silahlı birlik örgütledi.
“Türk tarihçileri Ermeni partilerinin, 31 Mart gerici kalkışmasının bastırılmasında üstlendikleri rolü kabul etmektedirler. Salahi Sonyel, bu konuda şöyle yazar: ‘Bu arada Taşnaklar, Abdülhamit’e ve isyancılara karşı genel bir hareket örgütlemek için ellerinden geleni yaptılar.’
“Devrimci Hınçak Partisi de Taşnaktsutyun’dan geri kalmıyordu. Parti liderlerinden Ardzıruni, Murad ve Derderyan, Hareket Ordusu Komutanlığı'na Hınçak gönüllülerinden bölükler oluşturmayı önerdiler. Ancak bu öneri kumandanlık tarafından, gerektiğinde Hınçaklara bildirme sözüyle geri çevrildi. Bunun ardından, Hınçak doktorlardan yaralı askerlerle ilgilenmeyi üstlenecek bir ekip oluşturuldu.
“31 Mart 1909 karşı devrimi Abdülhamit’in samimiyeti konusundaki şüpheleri alevlendirmişti. Jön Türkler, Temmuz 1908’de bütün siyasi partilerin isteğine rağmen Abdülhamit’i tahtında bırakmakta direnmişti, ancak bu kez onu hâl etmeyi ilk dile getirenler kendileri oldu. 27 Nisan 1909’da 240 mebus ve 34 Meclis-i Ayan üyesinin katıldığı bir Meclis-i Milli oturumunda Padişah’ı tahttan indirme kararı alındı. Karar Şeyhülislam tarafından da onaylandı. Abdülhamit’in 33 yıllık saltanatı böyle bitti.
“İttihatçılar, Padişah’a hâl edildiğini tebliğ etmek üzere özel bir heyet oluşturdular. Bu heyete Arif Hikmet Paşa, Dıraç mebusu Esat Paşa, Emanuel Karasu ve Aram alınmıştı. II. Abdülhamit heyeti görür görmez hiddetle: ‘Bir Türk padişahına, bir İslam halifesine hâl kararını bildirmek için bir Arnavut, bir Yahudi, bir Ermeni’den ve bir nankörden başkasını bulamamışlar mı?’ diye bağırdı.”
Sonrası malum… Tüm Meşrutiyeçilerin ve de Hıristiyanların da aktif desteği sayesinde iktidarı garantileyen İttihatçılar, yeni kurulan muhalif partilere karşı zorbalık uygulayıp seçimlere hile karıştırarak, 23 Ocak 1913’te Bâbîâli’ye silahlı baskın düzenleyip hükümet darbesi yaparak Enver-Cemal-Talat triumvirasının başını çektiği bir diktatörlük kuracaklar ve de Alman Emperyalizmi'nin taşeronluğunu üstlenerek can çekişmekte olan Osmanlı Devleti’ni Birinci Dünya Savaşı felaketine sürükleyeceklerdi.
Çeşitli savaş cephelerinde Anadolu insanının 400 bini can verirken 180 bini yaralanacak ve 1,5 milyonu hasım ordulara esir düşecekti.
Ve de bu üçlü çete, ırkçı hayaller peşinde Anadolu’yu tamamen Türkleştirmek amacıyla daha sonra Hitler’in de örnek alacağı 20. yüzyılın ilk soykırımını organize ederek milyonlarca Ermeni ve Asuri’yi katledecek ya da Suriye çöllerine sürecekti.
Enver, Talat ve Cemal paşalar arkalarında harabeler ve milyonlarca ölü bırakarak 1 Kasım'ı 2 Kasım’a bağlayan gece Alman torpidobotu R-1 ile İstanbul’u terkedip işledikleri cürümlerin hesabını vermekten kurtulacaklardı.
Ancak Osmanlı’nın külleri üzerinde doğan yeni devlet yine de İttihatçı ve Teşkilat-I Mahsusa kalıntılarının ellerinde biçimlenecekti.
Anadolu’yu işgal eden devletlere karşı mücadeleye katılmak üzere sürgünden Türkiye’ye dönen TKP lideri Mustafa Suphi ve yoldaşlarının Karadeniz’de boğdurularak yok edilmesi, savaş yıllarında Kemalist orduya destek veren Kürt halkının sık sık kırıma uğratılması, sol partilerin ve yayınların sürekli yasaklanması hep Jön Türkler’in İttihatçı kisvesi altında faşistleşmiş kadrolarından arta kalanların eseriydi.
Ne acıdır ki 50’lerde İleri Jön Türkler de o Jön Türkler’in kurbanı olacaklardı.
Tıpkı bugün Türkiye’nin tüm demokrasiden, insan haklarından, özgürlüklerinden yana insanlarının ve örgütlerinin bir zamanlar ülkeyi demokratikleştirme vaadleriyle iktidar olan Tayyip ve bendelerinin kurbanı olmaları gibi…
Tıpkı Kürt halkının ve tüm demokrasi güçlerinin partisi HDP’nin bugün sadece Tayyip ve hempalarının değil, Atatürkçülüğün mirasçısı kesilen partilerin ve politikacıların da boy hedefi olması, liderlerinin, seçilmişlerinin yıllardır zındanlarda çürütülüyor olması gibi…
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.10.2024
15.10.2024
7.10.2024
25.09.2024
9.09.2024
19.08.2024
8.04.2024
13.03.2024
27.02.2024
11.12.2023