DOĞAN ÖZGÜDEN
Tayyip devrinin ikinci kayyım dalgası Kürt belediyelerini vurmaya başladığından beri HDP dışındaki muhalefet partilerinin, bittabi özellikle de “ana muhalefet” olma ayrıcalığı taşıyan CHP’nin tepkilerini dikkatle izliyorum.
İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu twitter hesabından yaptığı “Belediye Başkanlarının görevlerinden alınarak yerlerine kayyum atanması demokrasiyle ve demokratik teamüllerle izah edilemez. Milletin iradesini yok saymak kabul edilemez” açıklamasıyla hemen tavır koydu. Ama galiba orada da kaldı.
Tıpkı İmamoğlu gibi, Ankara Belediye Başkanı seçilmesini HDP seçmenlerinin desteğine borçlu olan Mansur Yavaş’tan ise bu satırların yazıldığı ana kadar ne bir ses ne bir nefes!
Ya partisinin Batı metropollerindeki seçim zaferini HDP’ye muhtaç olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu?
Sadece yasak savma kabilinden kınama demeçleriyle yetinip “sokaksız feraset solculuğu”nun peygamberliğini yapmakta.
Sanki tank palet fabrikasının satışına karşı Sakarya Meydanı'nda sokak gösterisi yapanlar kendi partisi CHP’nin üyeleri değilmiş gibi, Kılıçdaroğlu, belediyesi gaspedilen Diyarbakır’ın çilekeş halkı polis zorbalığına direnerek bu kanunsuzluğu meydanlarda ve sokaklarda protesto edince, görülmemiş bir ikiyüzlülükle ahkam kesiyor: “Bu tür olaylar yaşanınca sokağa çıkmak, protesto etmek gibi durumları doğru bulmuyoruz. Biz milletin ferasetine güveniyoruz. İstanbul'da da aynı şeyi YSK eliyle bize yaptılar. ‘Ya sokağa çıkın ya boykot edin' dediler. İkisini de yapmadık. Halkın ferasetine güvendik ve gördük."
Ana muhalefet partisi lideri, Diyarbakır sokaklarında vatandaşlarla birlikte polis terörüne direnerek darbe alan HDP milletvekillerinden Ahmet Şık’ın son derece haklı olarak söylediği şu sözleri hiçe sayıyor: "Kınama açıklaması yapmakla yetinmek yerine yerel seçimlerde faşizmi gerileten ittifakın tüm gücüyle sahada olması elzem. Seçimlerde kullanılan stratejik oylar nedeniyle hiçbir partinin hiçbir partiye, kimsenin kimseye borcu yok ama hepimizin demokrasiye borcu var ve ödemek zorunda…"
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın şu haklı çağrısını da: “Karanlık günler elbette ki bizleri bekliyor olacak. Bugün çağrım özellikle Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP başta olmak üzere TBMM’de grubu olan partiler, Meclis dışında olan siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri, demokrasi savunucuları herkese… Bu sınavı birlikte geçmek zorundayız. Bugün bize yapılan yarın elbette size yapılır. Bugün bu gidişatı durduramazsak yarın bu çemberin içine herkes girer. CHP ve Kılıçdaroğlu başta olmak üzere herkese çağrı yapıyoruz: Sessizliğinizi bozun. Bu çağrımızı özellikle Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve bütün siyasi partilere yapıyoruz, sessizliğinizi bozun. Söyleyecek sözünüz mutlaka vardır. Bu sözünüzle Türkiye’nin geleceğini yarınlarını çocuklarımızın, evlatlarımızın geleceğini güzel günlere dönüştürebiliriz.”
Sokaksız feraset solculuğunun peygamberliğine soyunmuş olan Kılıçdaroğlu uyarıları ve çağrıları kös dinleye dursun, ya CHP’nin gerek yasama seçimlerinde, gerekse yerel seçimlerde “Millet Müttefiki” olan İyi Parti?
İki yıl önce “Kürt’süz siyasetin yeni madonnası” diye nitelediğimiz ülkücü Meral Akşener, tıpkı ülkücü Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş gibi sus pus…
Şu satırları yazdığım sırada Akşener’in değil, İyi Parti sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu’nun açıklaması geliyor.
Olayın özüne girmeden önce partinin “terörle mücadeledeki kararlılığı”nı vurgulayarak bir şişinme: “Devletimizin nasıl ve hangi bedeller ödenerek kurulduğunu bilen, hangi bedelleri ödeyerek milletimizi, devletimizi bir ve beraber ayakta tuttuğumuzun idrakinde olan bir parti olarak, terörden medet uman, öven, seven, metheden, birliğimizi, dirliğimizi bozan hiçbir eyleme bu aziz vatanda müsamaha gösterilmemesi gerektiğine inanıyoruz.“
Bir adım daha… İktidarı Kürt ulusal direnişine karşı mücadelede yeterince kararlı olmamakla itham: “23 Haziran seçimlerinde terörist başı Öcalan ve kardeşini bizzat Cumhur İttifakı’nın bir parçası olarak kullanma teşebbüsü bugün yaptığınız işi anlamsızlaştırmaktadır. Öcalan kardeşleri son seçimde meşru bir aktör olarak kullanma teşebbüsü, 1984’ten beri PKK ile yürütülen terör mücadelesinde bizzat yöneticiler tarafından oluşturulan en büyük zafiyet ve kırılmadır.”
Orada da kalmıyorlar… Fırat’ın ötesi fütuhatçılığına Tayyip’ten daha kararlı ve azimli sahip çıkış: “Suriye’nin kuzeyinin, ‘Kuzey Suriye’ olma tehlikesinin vatanımızın bütünlüğünü, milletimizin birliğini tehdit edecek önemli bir merhalede olduğunu gözlemlemekte ve bu gelişmelerin sonuçlarını hassasiyetle takip etmekteyiz. Kaygımız, güney sınırlarımızın ötesindeki oyuncuların tanımlanmış stratejik hedefleri doğrultusunda hareket etmeye devam etmekte oluşları ve iktidarın da beyanlarının aksine maalesef Fırat’ın doğusunu hedef alan malum bir senaryonun figüranı durumuna düşmüş bulunmasıdır.”
Aslında “Millet İttifakı”nın büyük ortağı CHP’nin lideri Kılıçdaroğlu da oldum olası Kürt ulusal direnişinin Kürdistan’ın bütün parçalarındaki varlığını, Türkiye’nin güneydoğusu da dahil, Türk ulusuna karşı bir tehdit ve tehlike olarak görmüyor mu?
Uzağa gitmeye gerek yok. Yasama seçimlerinde ve de yerel seçimlerde HDP ile bırakın ittifak kurmayı, ön görüşmeler yapmayı dahi reddederek, varsa yoksa ülkücü Meral’le can ciğer kuzu sarması olan, ülkücü Yavaş’ı Ankara belediye başkanı gösteren Kılıçdaroğlu, çok değil, iki hafta önce yaptığı açıklamada da bu hasmane tavrını bir daha teyid etmedi mi? CHP’nin sonbaharda Cenevre Konferansı’na benzer bir Suriye konferansı düzenleyeceğini, uluslararası tüm önemli aktörleri bu toplantıya davet edeceğini açıkladıktan sonra bir istisna koymadı mı: “Terör örgütleri ile ilişkili olanlar hariç tabii…” Bu istisna ne İşid, ne Türkiye’nin desteği sayesinde İdlib’de hâlâ direnen El Kaide ya da El Nusra falan değildi… Gazeteci soruyordu: “YPG/PYD olmayacak mı?” İftiharla yanıtlıyordu: “Onlar hariç… Onların dışında…”
Günümüze dönelim… Son seçimlerden önemli bir başarıyla çıkmış, Batı metropollerinde ve Kürt illerinde mutlak çoğunluk sağlamış bulunan muhalefet güçleri Tayyip iktidarının iyiden iyiye azgınlaşan devlet terörü karşısında, özellikle de son kayyım operasyonlarından sonra ve de olası yeni operasyonlar kapıdayken ne yapacak, 2023’e kadar uzanan önümüzdeki dört yıllık yasama döneminde demokrasi ve barış için ortak mücadeleyi nasıl yürütecek?
Önce sayısal gerçekleri anımsayalım…
Toplam seçmenin yüzde 84,67’sinin oy kullandığı 2019 il genel meclisi seçimlerinde partilerin oy oranları şöyleydi: AKP %41,61, MHP %18,81, CHP %17,43, İYİP %8,12, HDP %7,93, SP % 2,47, BBP %1,82, DP %0,65, BTP %0,26, DSP %0,20, VP %0,14, TKP %0,09.
Bu tabloya göre AKP ve MHP’nin oy potansiyeli %60,42’yi buluyor.
Toplam seçmenin yüzde 85.18’inin oy kullandığı Kasım 2015 yasama seçimlerinde de AKP ve MHP’nin toplam oyu %61.20 idi
Dört yıl sonraki seçimlerden özgürlüklere, temel demokratik haklara gerçekten saygılı bir iktidar kompozisyonunun çıkması ancak Cumhur İttifakı’nın bu %60 üzerindeki oy potansiyelini eritecek bir tercih kaymasıyla mümkün. Bu da ancak özgürlükleri ve temel demokratik hakları savunmakta iddialı partilerin dört yıl sonrasına bugünden hazırlanmasını gerektiriyor.
Metropollerde HDP seçmeninin desteği sayesinde belediye başkanlıklarını kazanmış olan CHP bu “zafer”in rehaveti içinde Kürt gerçeğini inkara devam ettiği, gelecek seçimler için stratejisini sadece ülkücü Akşener’in partisiyle “Millet İttifakı” üzerine kurma hesapları yaptığı ve de partinin yükselen yıldızı Ekrem İmamoğlu da dahil CHP’nin yöneticileri Yenikapı Ruhu’na uygun ziyaretlerle zigzaglar sürdürdüğü sürece dört yıl sonraki ya da olası bir erken seçimde bu müstebit iktidarın yıkılmasını beklemek hayal olur.
Unutmamak gerekir ki, bugün üç Kürt kentinin belediye yönetimlerini gasp eden gözü dönmüş iktidar, her an diğer Kürt belediyelerine de, dahası, ne denli suskun kalmış olurlarsa olsun, metropollerdeki CHP ağırlıklı belediyelere de el koyabilir.
Bugün kayyım operasyonlarına, gerektiğinde sokağa da inerek, karşı çıkan HDP seçilmişlerinin mücadelesi her bakımdan saygıdeğerdir.
İçinde muhakkak ki çok sayıda gerçekten demokrat, barışsever üye ya da taraftar barındıran CHP’nin sorumluluk duygusuna sahip yöneticileri Kılıçdaroğlu’nun bu “sokaksız feraset solculuğu”nu hiçe sayıp, tank palet fabrikasının satışına karşı sokağa döküldükleri gibi, bugün sokakta, meydanlarda kayyım kıyımına karşı mücadele veren Kürtlerin saflarında yer almalıdır.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.11.2025
9.10.2025
14.09.2025
7.09.2025
13.07.2025
10.03.2025
30.10.2024
15.10.2024
7.10.2024
25.09.2024