DOĞAN ÖZGÜDEN
Avrupa’da da Türkiye’de de büyük bir şaşkınlık… Nasıl oluyor da 2. Dünya Savaşı sonrası ABD’nin başı çekmesiyle Sovyetler Birliği’ne karşı kurulan Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü’nün, yani İngilizce kısaltılmış adıyla NATO’nun en sadık üyesi ve en büyük ikinci ordusunun sahibi Türkiye birden bire bu örgütün disiplinini hiçe sayarak başına buyruk kararlar alabiliyor?
Nasıl oluyor da bir devlet, 70 yıldır o medarı iftihar ordusunu a’dan z’ye ABD silah tekellerinin ürettiği ölüm araçlarıyla donatmışken, birdenbire Amerikan Patriot füzelerini almaktan cayıp gerektiğinde NATO ülkelerini vurmak amacıyla üretilen Rus yapısı S-400 füzelerini satın alabiliyor?
Ve nasıl oluyor da aynı devlet, NATO’nun olurunu almaksızın komandolarını, tanklarını, jetlerini ve de yedi düvelden İslamcılarla oluşturup beslediği terör çetelerini Kürt kırımı ve tehciri yapmak için Kuzey Suriye’ye sokabiliyor… Dahası, NATO’nun hâlâ baş düşman bildiği Rusya’nın askeri birlikleriyle sınırın Suriye kesiminde ortak devriye sistemi kurabiliyor?
Haydi, bir soru daha… 60’lı ve 70’li yıllarda Türkiyeli devrimciler ABD emperyalizmine ve NATO’ya karşı canlarını ve özgürlüklerini hiçe sayarak mücadele verirken onların karşısına bekçi köpeği gibi çıkartılanlar, Boğaz’da demirlemiş Amerikan gemilerini kıble yapıp namaz kıldıktan sonra 16 Şubat 1969 Kanlı Pazarı’nı yapanlar bugün nasıl oluyor da ABD hasmı, Rus muhibi kesiliyor?
Yaşı gereği 40’lı yıllarda CHP iktidarı tarafından Türkiye’nin ABD emperyalizmine peşkeş çekilişine, 50’li yıllarda NATO’ya kapılanabilmek için DP iktidarı tarafından Kore’ye 4500 kişilik tugay gönderilişine, 60’lı yıllarda DP diktasına son vermek gerekçesiyle darbe yapan askeri cuntanın Türkiye radyolarında faşist albay Türkeş’in sesinden “NATO’ya, CENTO’ya bağlıyız” yemini edişine, 70’li yıllarda 12 Mart darbesinin, 80’li yıllarda 12 Eylül darbesinin ABD’nin ve NATO’nun icazeti ve hatta tezgahıyla gerçekleştirilişine tanık olmuş, bu konuda sayısız yazı yazmış bir gazeteci olarak hiç de şaşırmıyorum.
Tek parti döneminde ve hatta savaş yıllarında ideolojik bakımdan yakınlık duyduğu Nazi Almanya ve Faşist İtalya ile ilişkileri kesintisiz sürdüren, gazetelerinde Hitler’e ve Mussolini’ye manşetten övgüler düzdüren, buna karşılık sol düşünce ve örgütlenmeyi her daim yasaklayıp cezalandıran TC devleti, savaş sonrasında ABD ve onun Avrupa’daki işbirlikçilerinin başlattığı anti-komünist seferberlikte büyük bir coşku ve özveriyle yerini almakta gecikmedi.
Hitler Almanyası’nı yenerek 2. Dünya Savaşı’ndan galip çıkan ABD ve onun Avrupa’daki ortakları zafer sarhoşluğundan ayılır ayılmaz bu galibiyeti büyük ölçüde Kızıl Ordusu’na borçlu oldukları Sovyetler Birliği’ni tek düşman ilan ederek “uluslararası komünizm”e karşı topyekun savaş açınca, iktidardaki CHP de solun baştan yasaklandığı çok partili sisteme geçişte kurulan DP de “ABD yardımı” adı altında verilen ulufeler karşılığında ülkeyi tüm sivil, askeri ve ekonomik kurumlarıyla ABD emperyalizmine teslim etmekte zerrece tereddüt etmediler.
Çünkü ABD emperyalizmine ve ardından NATO’ya utanç verici teslimiyetlerle dolu bu uzun dönemde Türkiye’de söz ve karar sahibi iktidarların ve destekçilerinin tümünü, Atatürk’çüsünden Rabia’cısına, uygulamadaki tüm farklılıklarına rağmen, hiç fire vermeden birleştiren tek bir devlet ilkesi vardı: Anti-komünizm…
Bu ilke, daha cumhuriyet ilan edilmeden önce, Türkiye Komünist Partisi lideri Mustafa Suphi ve yoldaşlarının 1921’de sürgünden ülkeye döner dönmez katledilmelerinden bir hafta önce, yeni devletin lideri Mustafa Kemaltarafından bir TBMM gizli celsesinde devleti yönetenlere ve ileride yönetecek olanlara dikte edilmiştir.
Araştırmacı Rıza Aydın tarafından ilk kez Yalansız sitesinde yayınlanan ve iki gün önce TUSTAV sitesinde alıntılanan 22 Kânunisâni 1337 (22 Ocak 1921) tarihli TBMM Gizli Celse Zabıtları(*), o dönem Sovyet Rusya’dan gelen altın ve silah yardımlarına rağmen Mustafa Kemal’in komünizme ne denli karşı olduğunu, bir hafta sonra Karadeniz sularında katledilecek Mustafa Suphi ve yoldaşlarına karşı milletvekillerini nasıl kışkırttığını açıkça ortaya koyuyor… İşte tutanaklardan, cümle düşüklüklerine dokunmaksızın aynen aldığımız ibret verici bazı pasajlar:
MUSTAFA KEMAL PAŞA (Ankara) – Efendiler, vaktiyle Baku’ya Mustafa Suphi riyasetinde bir heyetin memlekete gelmek isteğinde bulunduklarından, bunların bir komünist fırkasına mensubiyetlerinden bizi haberdar etmişlerdi. Bu Mustafa Suphi’nin ahlâkı hakkında malûmat sahibi olan birçok arkadaşlarımız var. Erzurum ahalii muhteremesi bunu en yakından tanıyanlardır. Halbuki Mustafa Suphi son zamanlarda memleketimize gelmek üzere bulunuyordu. Bunlardan bir kısmını sahil tarikiyle göndermişler, kendisi de Kars üzerinden gelmek istiyordu. Bunu haber alan Erzurumlular böyle bir adamın memleket dahiline girmesinden son derece müteheyyiç olmuşlar ve memlekete sokulmaması için teşebbüsatta bulundular. Makamatı resmiyeye müracaat ettiler. Bu adam memleketimize girerse parçalarız…
BİR MEBUS – Aynı isabet olmuş Paşa Hazretleri.
MUSTAFA KEMAL PAŞA (Devamla) – Bendenize sureti mahremanede müracaat etmiş idi ve diyordu ki … ahalinin tezahüratı karşısında mümkün değildir. Kendisi bilâhare hudut haricine çıkarılmak üzere mahfuzen hudut haricine … Benim de mütalâamı soruyordu… Geldiği zannolunan bir adamın memleket dahilinde serbest bırakılması … Erzurumda tatbiki tasavvur olunan … muvafık buldum ve kendilerine yazdım. Bu telgraf da ondan sonra geliyor.
(…)
“Şüphe etmiyorum ve hiç kimsenin şüphe etmeyeceğini zannediyorum ki Büyük Millet Meclisi ve onun Hükümetinin bugüne kadar takip ettiği siyaset tamamen amali milliyeye mutabıktır. Bu siyasetin ne olduğunu tekrara lüzum görmem. Yalnız iki kelimesini zikredeceğim, ki o da hududu milliye dahilinde milletin istiklâlidir ve bu gayet kuvvetli ve büyük mana ifade eder esastır. Bugüne kadar bu esastan ayrıldığımıza delâlet edecek en ufak bir emareyi bile göstermek mümkün değildir.
“Efendiler, bu iki esas üzerinde yürüyen insanlar, düşünen dimağlar bittabi Komünizmin vasi ve bu kuyudatını parçalayan esasları ile mutabakatta bulunamaz. Binaenaleyh Heyeti Âliyenizin takip ettiği siyaset hiçbir vakitte Komünistlik esasına müstenit değildir. Bu böyledir, bunu tekrar ediyorum, bir defa daha. Fakat yine malûmunuzdur ve cihanın malûmudur, ki bu millî esaslarına derin rabıtalarla sadık kalan Meclisiniz ve Hükümetiniz müstakil bir devlet olarak Rusya Bolşevik Cumhuriyeti denilen bir devletle münasebatı siyasiyesinde hiçbir vakit Komünistlik ile Bolşeviklik esasatını dahi telaffuz etmemiştir. Zannediyorum ki Hariciye Vekiliniz muhtelif vesilelerle bu ciheti izah etmiştir. Binaenaleyh bendeniz tekrar ediyorum, milletimizin, devletimizin, Heyeti Âliyenizin Ruslarla olan münasebatı doğrudan doğruya iki müstakil devletin karşı karşıya olan ve her biri kendine ait olan gayelerini tamamen mahfuz bulundurmak şartiyle, bugüne kadar böyle olduğu, bugünden sonra da böyle devam edeceğine şüphe etmeyiniz. Rus Bolşevik Hükümeti resmiyesi, ricali resmiyesinin bizim olan, bizim resmî ricalimizle olan temas ve münasebetlerinde Rusya dahilinde bu milletin soysuz, herhalde sersem birtakım evlâtları oralarda da serseriliklerine devam etmişlerdir. İşte bu serseriler bir iş yapmak hülyasına kapılarak zahiren memleketimize ve milletimize nâfi olmak için Türkiye komünist fırkası diye bir fırka teşkil etmişlerdir ve bu fırkayı teşkil edenlerin başında da Mustafa Suphi ve emsali bulunmaktadır. Bunlar doğrudan doğruya bir hissi vatanperverane ile ve bir hissi hakikiî millî ile değil, benim kanaatımca belki kendilerine para veren, kendilerini himaye eden ve bunlara ehemmiyet atfeden Moskova’daki prensip sahiplerine yaranmak için bir takım teşebbüsatı serseriyanede bulunmuşlardır. Bunların yaptıkları teşebbüs Rus bolşevizmini muhtelif kanallardan memleket dahiline sokmak olmuştur. Bu suretle memleketimize, milletimize hariçten komünizm cereyanı sokulmaya başlanmıştır.
“Diğer taraftan efendiler, memleket dahilinde komünizmin ne olduğunu bilmeyen, fakat bu esasata müsteniden tekevvün etmiş olan, taazzuv etmiş bir Bolşevik kuvvetinin bizim için kuvvei naciye olabileceğini farzeden bir takım insanlar dahi, hattâ bu hariçten gelen Komünizm cereyanına temas etmeksizin kendiliğinden Komünizm teşkilâtı yapmak hevesine düştüler. Bir zaman geldi ki Ankara’da, Eskişehir’de, şurada burada memleketin hemen bir çok yerlerinde bir çok insanlar, birbiriyle rabıtadar olmaksızın, Komünistlik teşkilâtı kurmaya ve aynı zamanda hariçten de birtakım insanlar serseri surette memlekette dolaşmaya ve aynı zamanda propaganda yapmaya başlamışlardır. Daima esasatına muhafazai sadakat etmekte en büyük faideyi gören Heyeti Vekileniz bunun için müsmir bir neticeyi düşünmek mecburiyetini hissetti. Herhalde bu memlekette ve bu millet içinde Komünizmin mahalli tatbik bulamayacağına kani idi ve kanidir.”
Hayli uzun olan konuşmanın diğer bölümlerinde bu anti-komünist devlet politikasına, o sırada hem siyasal planda hem de mali ve askeri konularda Ankara yönetimine destek olan komünist Rusya’nın olası tepkilerini yatıştırmak için girişilen diplomasi manevralarına ve hatta sahte bir komünist partisinin kuruluşuna ilişkin ibret verici bilgiler de var.
TBMM Başkanlığı, 1921 yılına ait olan ve Arap harfleriyle tutulmuş bulunan zabıtları Latin alfabesine dönüştürerek yayımlamakla önemli bir hizmette bulunmuş oluyor. Ancak yayımlanan metinlerde, özellikle Mustafa Kemal’in konuşmalarında bazı ifadelere yer verilmemiş, bunlar üç noktayla geçiştirilmiş, bu nedenle de bazı cümleler anlamını yitirmiş bulunuyor.
Kesin bir şey denemez ama Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katlinden bir hafta önce devlet başkanı tarafından yapılmış olan tahrik edici bir konuşmanın böyle aleni sansür uygulanarak yayımlanması büyük olasılıkla Mustafa Kemal’e toz kondurmama çabasının eseri olabilir. Konuşmanın tam metninin Arap harfleriyle yazılmış orijinali, eğer yok edilmemişse, dürüst tarihçiler tarafından mutlaka bulunmalı ve Latin harfleriyle yeniden kamuoyunun değerlendirmesine sunulmalıdır.
Asıl konumuza dönecek olursak, sırf komünist SSCB ve onun müttefiki olan ülkelere karşı kurulduğu için NATO’nun on yıllarca en ateşli savunuculuğunu yapan bizim farklı kılıklardaki anti-komünist siyaset esnafının, SSCB’nin çöküşünden ve Rusya’nın giderek ABD ve AB’yle yarışabilen bir kapitalist dev haline gelmesinden sonra, gerektiğinde Rus kartına da oynayarak kolaylıkla anti-ABD ve anti-NATO kesilebilmesinin pek şaşırtıcı bir yanı yok.
Ha ABD, ha Rusya, hatta hâlâ ‘komünist” etiketi taşımasına rağmen kapitalizmin tüm kurallarını ustaca oynayan Çin, hiç fark etmez… Araştırmacı dostumuz Dr. Ergün Sönmez’in iki kitabında belgelerle ortaya koyduğu gibi 20. yüzyıldaki ABD emperyalizminin yerini 21. yüzyılda ABD ve AB’nin yanı sıra Rusya ve Çin’in de dahil bulunduğu “kolektif emperyalizm” almış bulunuyor. (**)
Kolektif emperyalizmin de insan hakları, sosyal ve çevresel sorunlar konusunda ne denli vurdumduymaz olduğu ortada… Bunun en son örneğini Türk Ordusu Kuzey Suriye’de önce Afrin’i, son olarak da Rojava’yı işgal ettiğinde tüm çıplaklığıyla gördük.
Tayyip iktidarından aldığı destekle sadece Suriye’nin değil, Avrupa ülkelerinin de başına bela olan Işid’i kahramanca bir mücadeleyle haritadan silen Kürt halkı, aynı Tayyip iktidarının doğrudan kendine yönelik saldırıları karşısında ABD tarafından da AB tarafından da Rusya tarafından da yalnız bırakılarak insanlık tarihinin en büyük ihanetlerinden birine uğradı.
Ya NATO? Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un geçen hafta The Economist’te yayımlanan söyleşisinde belirttiği gibi NATO, özellikle ABD başkanı Trump’ın diğer üye ülkelere haber vermeden tek başına bir kararla Suriye’den asker çekerek Türk işgaline yeşil ışık yakmasından sonra gerçekten bir “beyin ölümü” sürecine girmiş bulunuyor.
Ordusunu gerektiğinde NATO ülkelerine karşı kullanılmak üzere imal edilmiş S-400 Rus füzeleriyle teçhiz etmeye başlamış olan bir Türkiye NATO’ya bağlı da kalsa, karşı da olsa ne değişecek?
Başta da söylediğim gibi, Türkiye’nin ABD emperyalizmine ve NATO’ya bağımlılığının tek nedeni devletin kurucusu Atatürk tarafından 98 yıl önce siyaset atar damarına zerk edilmiş anti-komünizm idi… SSCB’nin çöküşünden bu yana “komünizm tehlikesi” bahanesi ortadan kalktığına göre, NATO’da kalınsa da olur, terkedilse de olur…
Kafası iyi çalışmayanları nitelemek için kullanılan Rumca’dan transfer edilmiş bir deyim vardır: Na to kefari, na to mermari… Türkçesi: NATO KAFA, NATO MERMER!
NATO’ya katılım bu kafadakilerin eseriydi…
Ne acıdır ki bugün de aynı kafadakiler, CHP liderleri de dahil, Tayyip başkomutanlığında başlatılan Afrin ve Rojava işgallerine destek olabiliyor, üstelik bu işgalleri izleyen Kürt kırım ve tehcirine “Güzel şeyler oluyor” diyerek alkış tutabiliyor…
Yazık ki, bin kere yazık… Hâlâ NATO KAFA, NATO MERMER!
*) https://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/GZC/d01/CILT01/gcz01001136.pdf
**) Dr. Ergün Sönmez, Kolektif Emperyalizm, Belge Yayınları, Haziran 2015; Kolektif Emperyalizm ve Türkiye’nin Konumu, Belge Yayınları, Haziran 2019
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları



























































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.11.2025
9.10.2025
14.09.2025
7.09.2025
13.07.2025
10.03.2025
30.10.2024
15.10.2024
7.10.2024
25.09.2024