Erol KATIRCIOĞLU
İlginç bir tartışmadır gidiyor. “Yetti artık!” kampanyasıyla ilgili bizim sitede de ortaya çıkan tepkilerden anlıyorum ki kimileri, bu, “Yetti artık!” metninin hükümet-Cemaat savaşında Cemaat’e destek veren bir metin olduğunda hemfikir. Dolayısıyla da imza verenleri de –ki çoğunun “Yetmez ama evet” kampanyasında AKP’ye destek oldukları suçlamalarıyla karşılaşmış insanlar olduklarına bakmaksızın- bu kez de “Cemaat’e”destek verdikleri şeklinde suçluyor.
Olsun diyebiliriz. Onlar da öyle düşünüyorlar ve öyle yapıyorlar deyip geçebiliriz. Ama bu“olsun!” lafını söylemenin öyle kolay olmadığını yazılan ve çizilenlerden anlıyorum. “Ya onlardansınız ya da bunlardan!” iklimi öylesine yaygınlaştı ki kimse bu kategorileştirmenin önünde duramıyor. Kavganın derinliği ise herkesin herkesi doğru bildiği yere oturtmaya itiyor. Önerilen karşıtlıkların dışında da duruşlar olacağı unutuluyor.
Bu arada burada peşinen söyleyeyim ki söz konusu metni imzaladığımdan dolayı bir rasyonalizasyon peşinde değilim. Öyle yorumlayanların olacağını biliyorum. Ama gerçekte bu yazıyı, geçenlerde ikisi de Serbestiyet’te çıkmış değer verdiğim iki yazar arkadaşımın yazıları olmasaydı yazmazdım belki de. Benim için bu tartışmanın öyle uzun uzun üzerinde durulacak bir yanı da yok çünkü. Biri Gürbüz Özaltınlı’nın (‘Yetti artık’ bu kavgada hiçbirimiz tarafsız değiliz) yazısı, diğeri ise Halil Berktay’ın (Serbestiyet’teki farklar ve tartışmanın tanımı) yazısı. Bu yazılardan sonra aramızdaki “farklar” üzerine bir çift laf da ben edeyim istedim.
Gürbüz, geçenlerde Serbestiyet’te yazdığım (Hükümet mi Cemaat mi?) yazımı değerlendirirken benim, sözkonusu bildiriyi; “ne ‘cemaat’e’ ve ne de ‘hükümete’ bakan, aslında ‘üçüncü göz arayan’ bir metin” olarak niteleyerek imzalamış olmam üzerine “…okuyan herhangi bir gözün yazılanların hükümeti hedef aldığını fark etmemesi imkânsızdır” diyerek, benim işte o imkânsız olan şeyi yaparak imza metninin hükümeti hedef almış olduğunu fark etmemiş olduğumu ima etti.
Doğrusu bu cümleden ben de Gürbüz’le aramızda benim önceleri düşündüğümden de daha derin bir sorun varmış duygusuna kapıldım. Çünkü insan bu ülkede son günlerde olup bitenler konusunda “hükümeti” hedef almayıp, onu sorumlu görmeyip de kimi sorumlu görmesi gerekiyor acaba? Ortaya atılan yolsuzluk iddiaları, soruşturmalar, karşı soruşturmalar, hukuksuz görevden almalar, hukuksuz atamalar, kurların alıp başını gitmesi, gelirlerimizde şimdiden ciddi kayıplar oluşması, bütün bunların hesabı“hükümetten” sorulmayacak da kimden sorulacak? Sanırım anlaşmamız gereken yer öncelikle burası.
Benzer bir durum bir zamanlar Kürt meselesiyle ilgili olarak da konuşulmuştu. O günlerde deniyordu ki Kürt sorunun çözülmesini asıl PKK istemiyor. Çünkü PKK“şiddet siyaseti” güdüyor ve “şiddetten besleniyor”. Velev ki PKK öyleydi, yine de bu durum Kürt sorunun çözülmemesinin asıl sorumlusunun hükümet olduğu gerçeğini değiştiriyor muydu? Bence değiştirmiyordu. Çünkü devleti yöneten ve sorunların çözülmesi için gereken hemen her şeye sahip olan aktör hükümetti, PKK değil. Kaldı ki PKK yanlış da yapıyor olabilirdi. Neticede bir grup insandı. Ama devlet öyle değildi.
Şimdi bu imza metniyle ilgili eleştirilerde de benzer bir yan var. Bu eleştirileri özetlersek: “Hükümetle-Cemaat kavga ediyor. Hükümet seçilmiş, Cemaat gizli bir örgüt, o nedenle hükümet meşru, Cemaat gayri-meşru. Cemaat’in hükümete karşı bir darbe yapmaya çalıştığı açık olduğuna göre bütün demokratları hükümetin yanında yer almaya çağırmalı”.
Örneğin Gürbüz bu çerçevede diyor ki ; “‘Şeffaf yargı’, ’kuvvetler ayrılığı’, ’bağımsız yargı’ vb. genel, soyut ve haklı ilkelere dair yapılan çağrılara aynen ben de katılıyorum. Fakat farklı olarak ben bu çağrıları seçilmiş hükümete değil, yargıyı darbenin siyasal enstrümanına dönüştürdüğü çırılçıplak görünen ’örgüt’e yöneltiyorum.”
Doğrusu ben de bu mantığı anlamakta zorlanıyorum.
Evet ben de ikna olmuş durumdayım ki Cemaat AKP hükümetine karşı bir darbe yapmaya çalıştı ve çalışıyor. Ellerinde bir sürü imkân da var bunu yapacak. Peki ama bu durum darbenin sorumlusunun yine de hükümet olduğu gerçeğini değiştiriyor mu? Bence değiştirmiyor.
Bu durum şuna benziyor: Bir mühendis elindeki adamlarla bir bina yapıyor. Bina belirli bir yüksekliğe eriştiğinde birden bire yıkılıyor. Yapılan araştırmada binanın yıkılmasının nedeni çalışanlardan bir kısmının malzemeleri çaldığı ve bu nedenle de binanın standartlardan saptığı ve yıkıldığı şeklinde. Siz bu durumda mühendisi mi sorumlu tutarsınız yoksa malzemeleri çalanları mı? Sizleri bilmem ama benim tutumum mühendisi sorumlu tutmak olacaktır, malzemeyi çalanları değil. Malzemeyi çalanlar suç işlemişlerdir ve yargılanmaları gerekir ama olayın sorumluluğu hâlâ mühendisin üzerindedir.
O nedenle de ben Gürbüz’den farklı olarak malzemeleri çalanları sorumlu tutmak yerine asıl mühendisin sorumlu olduğunu, malzemeleri çalanların ise yargılanmaları gerektiğini söylerim. Yani asıl eleştiri oklarını hükümete atarken, Cemaat’in de bir darbe suçu işlemiş olduğunu vurgularım. Böylelikle toplumu hükümet-Cemaat kanatlarından birinin yanında yer almaya çağırmaktansa, yeni bir siyaset arayışında olduğuna inandığım toplum kesimlerini “yetti artık” demeye davet etmeyi daha anlamlı bulurum.
Denilebilir ki imza metninde işin Cemaat yanıyla ilgili bir şey yok ve bizim itirazımız da bu olmayışa. Ama burada da biraz insaf derim. “Devlet yapılanması içindeki yasadışı tüm odakların açığa çıkartılmasının yolu daha fazla demokrasi ve daha fazla şeffaflıktan geçiyor” cümlesi Cemaat’i de içine almıyorsa neyi içine alıyor. Burada en fazla ‘daha açık yazılabilirdi’ gibi bir eleştiri kabul edilebilir bir eleştiri olabilir, o kadar!
Yazım çok uzadığından Halil’in aramızdaki farklarla ilgili söylediklerine benim katkım bir başka yazıya kaldı.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları







































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.12.2025
18.12.2025
13.12.2025
9.12.2025
2.12.2025
26.11.2025
20.11.2025
11.11.2025
4.11.2025
28.10.2025