Erol KATIRCIOĞLU
Hükümet zor durumda. Keşke olmasa. Keşke ülkeyi şu corona günlerinde, her gün neredeyse 100 vatandaşımızı kaybettiğimiz günlerde çok daha iyi yönetebilse. Ama olmuyor. Olmuyor çünkü bir ülkede milyonlarca vatandaşımızı ilgilendiren konularda alınması gereken kararları tek bir kişinin alıyor olması, tabiata da topluma da bilime de aykırı. Sebep bu!
Seksenli yılların başında Amerika’da bulunduğum yıllarda Pravda gazetesi İngilizce olarak yayınlanmaya başlamıştı. Biliyorsunuz Pravda, Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin yayın organıydı. Bir zamanlar oradaki “komünizm”e hayranlık duyan bir genç olarak Pravda okumak gerçek bir ayrıcalıktı benim için. Ne var ki okuduğum bazı yazılardan kafam karışmaya başlamıştı. Örneğin Sibirya’dan bir okuyucunun yazdığına göre oraya gönderilmesi gereken ayakkabıların numaralarında bir yanlışlık olmuş, örneğin bir çift ayakkabının biri 36 diğeri 37 olmuş. Vatandaş almış kalemi kağıdı döşenmiş, bu ne rezalet diye. Bu ve buna benzer hikayelerden, Sovyetler Birliği’ndeki merkezi planlama sisteminin iyi çalışmadığını düşünmeye başlamış ve bu çerçevede yazılar okumaya devam etmiştim.
Tabii bu çabalarımın sonuçlarını burada değerlendirecek değilim. Sovyetler Birliği modelinin insanlığın kapitalizme karşı kazandığı bir deneme olduğunun da bilincindeyim. Buradan, “Aaa bakın işte bu adam sosyalizme karşı!” diyecek olanlara da buradan size bir ekmek çıkmaz diyerek söyleyeceğimi söyleyeyim. “Karar alanlar daima kendi çıkarlarına uygun karar alırlar”. Bu bir iktisatçı mottosu. Kapitalizmde karar alma noktasında olanlar genellikle o ülkenin, sayıları bir elin on parmağını geçmeyen egemen sermaye çevreleri olduğundan, alınan kararların daima onların çıkarına olduğunu ifade eden ve böylelikle de o kararların toplumun genelinin çıkarına olmayacağını söyleyen özlü bir söz. Tabii burada az sayıda insanın çok sayıda insanın ne alacağına, ne yiyeceğine ve ne giyineceğine ilişkin verdikleri kararların yanlış olma olasılığının da yüksek olacağı ifade edilmekte.
Her neyse gelelim yazının mevzuuna! Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen bu sistem, öyle ya da böyle çok az sayıda siyasetçi, iş insanı ve bürokratın karar almasıyla yürüyen bir sistem. Tek adamdan da kastettiğim bu. Böyle değilmiş algısı için şimdilik Meclis açık tutuluyorsa da Meclis gerçek hiçbir karar almıyor. Kararlar Saray’da alınıyor ve bazı elçiler vasıtasıyla bu kararlar Meclis’e getiriliyor ve oradan da geçip gidiyor. O nedenle de benim yukarıda altını çizdiğim mottoya göre bu kararlar halkın değil bir avuç kişinin çıkarlarına uygun kararlardır ve bundan dolayı da yanlış olma katsayıları çok yüksek kararlardır.
Örnek mi?
Çok, ama yalnızca şu son “maske” meselesini ele alın. Sibirya’ya gönderilen farklı numaralı ayakkabı çiftleri örneğine benzemiyor mu? İktidar elindeki bütün imkanlara rağmen bir türlü maskelerin halka ulaşmasını sağlayamıyor. Çünkü, iktidar benim diyen, yerel yönetimlerle bu iktidarı paylaşmam diyen akıl dışı, bilim dışı ve vicdan dışı “merkezi” bir anlayışla ülkeyi yönetmeye çalışan bir iktidar var da ondan.
O nedenle de olmuyor. Ülke, her geçen gün daha da kötüye giden bir biçimde dibe batıyor. Yalnızca siyasi ve ekonomik olarak değil, psikolojik olarak da dibe batıyor. O nedenle de dibe batmamak için insanlarımızın bazıları da “kardeş aile”, “askıda fatura” gibi dayanışma mekanizmalarına sarılıyor.
Hükümet yönetemiyor. Çünkü artık insanlarımız kendi hayatlarını ilgilendiren önemli kararların alınmasında kendilerinin de dahil edilmesini istiyor. Bu kararların bir avuç insan tarafından alınmasını değil…
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.09.2025
9.09.2025
3.09.2025
26.08.2025
12.08.2025
6.08.2025
29.07.2025
23.07.2025
19.06.2025
29.05.2025