Eser KARAKAŞ

Nasıl bir Cumhurbaşkanı adayı?
14.06.2022
437

Bu soruya iki aşamada cevap vermek lazım, biri çok kısa, ikincisi ise biraz daha uzun.

İlk kriter kazanma şansı çok yüksek, en yüksek aday olmalı; seçimi kazanacak bir aday yani, ilk kriter bu kadar.

Aksi durumda, seçimi izleyen beş sene içinde ülkemizde çok ama çok sevimsiz gelişmeler yaşanabilir.

Gelelim şimdi ikinci kritere: Nasıl bir Cumhurbaşkanı?

Türkiye’de son aylarda herkes Millet ittifakının adayının ismini tartışıyor, bu tartışmalara AKP, MHP ve besleme basın da dahil.

Son günlerde bir de no-name aday tartışması başladı (başımıza taş mı yağacak?).

Ancak, muhtemelen, kimsenin Erdoğan’a karşı aday olacak kişinin hangi niteliklere sahip olması gerektiğini tartışmadığının farkındasınızdır. 

Kazanma şansı çok yüksek (Erdoğan’a karşı yüzde yüz kazanır demek zor) bir aday olması çok açık bir gerçek ama peki hangi nitelikleri haiz olacak?

Bu soruya yine muhtemelen herkes yaşama, topluma nasıl baktığına göre bir cevap verecektir, ben de öyle yapacağım.

Benim kafamda üç temel kriter mevcut.

Birinci kriterim yeni Cumhurbaşkanının temel yöneliminin Türkiye’nin AB tam üyeliği olması.

Son on yıllarda yaşananlar kanımca görmek istemeyenlere bile AB perspektifi dışında bir Türkiye’nin ya 28 Şubat Türkiye’si ya da son on yılın Erdoğan Türkiye’si olacağını göstermiştir.

Rahmetli Çetin Altan’ın dediği gibi Kışla-Cami parantezi dışında bir siyasi yaşam istiyorsak AB şart; bunu derken bir kışla ya da cami karşıtlığı da yapmıyorum, benim anladığım kışla demokratik bir hukuk devletinde dış savunma hizmeti üreten bir kamu birimidir, cami ise devlet dışında yani genel bütçeden finanse edilmeyen bir ibadethanedir, bizde ise anlamları farklı.  

İkinci ve üçüncü kriterlerim ise biraz bağlantılı.

Burada detaylarına girmeyeceğim, yaşamı kamu alanı-özel alan diye ikiye ayırarak bu analizi yapmak lazım.

Kamu alanından anladığım hukuk ve ekonomi.

Bu alanlarda (hukuk ve ekonomi) batı kurumları bire bir adopte edilmeli kanısındayım, adapte edilmeli demiyorum, adopte edilmeli.

Adaptasyon biraz uyarlama, kendine göre şekillendirme içerebilir, oysa adopte etmek aynen benimsemek demek.

Başka bir ifade ile hem çok modern, batılı olacağız, hem de Anayasamızda Milli Güvenlik Kurulu, Diyanet İşleri Başkanlığı olacak, işte bu olamaz.

Hukuk devletinde Milli Güvenlik Kurulu, laik bir devlette de Diyanet olamaz, nokta.

Ya da hem muhafazakar demokrat olacağız, hem de ifade özgürlüğü ihlallerinin, ihalelerde büyük yolsuzlukların altına imza atacağız, bu da bir muhafazakar demokratlık rezaleti. 

Gönlümdeki Cumhurbaşkanı adayı kamu kurumlarında “yerel ve milli”likten kaçacak, bu kadar basit.

Gelelim özel alana; özel alan demek eyleminizin negatif ya da pozitif dışsallığı olmadığı alan demek benim için.

Özel alanda ise kimsenin ne batılı ne de doğulu olmak gibi mecburiyeti yok, dışsallık üretmediğiniz, evrensel hukuka göre suç işlemediğiniz sürece yaşamınızı istediğiniz gibi yönetebilirsiniz, istediğiniz şekilde takılabilirsiniz.

Mesela giyim kuşam, yeme içme gibi alanlar mutlak özel alan, kimsenin karışma hakkı olamaz.

Türkiye ise ilginç bir gelenekten geliyor, maalesef çok değişmiyor da, batılılaşmayı daha ziyade özel alanda tanımlamışız (mesela Şapka İktisası Hakkında Kanun-İktisa: giyme, giyinme), ama kamusal alanda da Milli Güvenlik Kurulu, DİB gibi evrensel hukuki temeli olmayan fazla doğulu kurumlar ihdas etmişiz.

Cumhurbaşkanımız AB üyeliğini temel hedef koymalı, hukuk ve ekonomide (kamu alanı) mutlak batı standartlarını benimsemeli, özel alanda da vatandaşın tercihlerine saygılı olmalı.

Bu kadar basit.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar