Eser KARAKAŞ

Öcalan 70’lerde mi kalmış?
11.11.2025
222
Öcalan mesajında “tarih ve sosyolojiyi daha ciddiye almalıyız” diyor. Çok haklıdır, tarih ve sosyolojiyi ciddiye almamak mümkün müdür ama mesele tarihi ve sosyolojiyi ciddiye alıp almamak değil, bir hukuk metni oluştururken tarihi ve sosyolojik göndermeler yapmamaktır.

Aşağıya DEM Parti heyetinin İmralı ziyareti sonrası yaptığı açıklamayı basından “kes-kopyala” yaparak siz okurlara aktarıyorum. Bu açıklamadan sonra da konuya ilişkin görüşlerimi, neden yazıma “Öcalan 70’lerde mi kalmış?” gibi bir başlığı tercih ettiğimi açıklamak istiyorum.

                                                      ***

“DEM Parti İmralı Heyeti, pazartesi günü ziyaret ettiği PKK lideri Abdullah Öcalan’ın mesajını aktardı. Öcalan, “Kürt olgusunun tüm boyutlarıyla Cumhuriyetin yasallığına dahil edilmesi ve bunun için güçlü bir geçiş süreci temel alınmalıdır” dedi. DEM Parti İmralı Heyeti, pazartesi günü İmralı’da gerçekleştirdiği PKK lideri Abdullah Öcalan ziyaretine ilişkin yazılı açıklama yaptı. Yapılan açıklamada üç saat süren görüşmenin olumlu geçtiği belirtilirken, Öcalan’ın ‘sağlığı ve moralinin oldukça güçlü olduğu’ aktarıldı. DEM Parti İmralı Heyeti’nin yazılı açıklaması şöyle: 3 Kasım 2025 tarihinde İmralı’da Sayın Abdullah Öcalan ile yaklaşık üç saat süren son derece olumlu bir görüşme gerçekleştirdik. Sağlığı ve morali oldukça güçlüydü. Görüşmemizde özetle şu değerlendirmeleri yaptı:İçinde bulunduğumuz süreci ilerletebilmek, tarihi ve sosyolojiyi daha fazla ciddiye almayı gerektiriyor. Türk-Kürt ilişkisinin bin yıllık iki sütun olarak bugüne geldiğinin tespit edilmesi önemlidir. Bu sütunların görülmesi, anlaşılması ve onarılması suretiyle birlikteliğin güçlendirilmesi gerekir.Çizgiler çekerek değil, güncel sorunlarımızı da kapsayacak bir ufuk oluşturarak hareket etmeliyiz. Sınırlı şartlarda tarihi bir mesele için ciddi bir çaba sarf ediyoruz. Yıkıcı ve negatif değil, pozitif bir aşamayı geliştirmeye çalışıyoruz. Kürt olgusunun tüm boyutlarıyla Cumhuriyetin yasallığına dahil edilmesi ve bunun için güçlü bir geçiş süreci temel alınmalıdır. Bütünsel bir olgu olarak yasallığa geçiş, Demokratik Cumhuriyetin hukuksal temellerini sağlamlaştıracaktır. Bugün dönemsel olarak eşiğinde olduğumuz demokratik entegrasyon imkanı hem yerellik hem evrenselliktir. Pozitif aşamaya geçebilmek için bu süreçte herkesin hassasiyet, ciddiyet ve sorumluluk bilinciyle hareket etmesi hayati önemdedir.

Saygılarımızla.”

                                                       ***

Gelelim bendenizin bu konuya ilişkin naçiz görüşlerine. Türk ya da Kürt gibi bir etnisite (özel alan) olgusunun Cumhuriyet gibi hukuk temelli bir olgunun (kamusal alan) esasına dahil edilmesi meselesine.

Yıllardır savunduğum görüş bana vatandaşlık hukukunun objektif bir amir hükmü gibi geliyor. Bu görüş, idare şekli cumhuriyet ya da değil demokratik hukuk devletlerinin kimliğini belirleyen anayasalarında, tüm hukuk mevzuatı içinde, bu devletlerin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde bir etnisiteye, bir inanca ait tüm sıfatlardan, göndermelerden özenle kaçınmasına dayanır. Bu alanları devletin özgürleştirme, güvenli kılma gibi pozitif  bir mükellefiyetinin olduğu özel alanlardır. Kamusal alanın konusu olan, hukuk metinlerinde Türklüğe ilişkin tüm göndermeleri tek tek ayıklamak, başka etnisite göndermelerine gitme yanlışına da düşmemek gerekiyor.

Türklüğü Kürtlükten önce yazıyorum, bunun nedeni protokoler bir öncelik asla değil, özel alanlarında kendini etno-kültürel olarak Türk diye tanımlayanların demografik sayısal büyüklüğünün kendini etno-kültürel alanında Kürt diye tanımlayanlardan epey fazla olması; bu taksonomiye, metodik sıralama, tüm etno-kültürel aidiyetleri de dahil etmek şart doğal olarak.

Ancak, bu etno-kültürel aidiyetlerin sıfatlarının birer kamusal alan belgesi olan anayasalarda, yasalarda, başka hukuksal belgelerde kesinlikle yer almaması da gerekiyor. Maalesef bizde de zurnanın tam da zırt dediği yer burası: Hafızam yanıltmıyor ise merhum Çetin Altan’dan duymuştum; “hukuk sıfat kaldırmaz” diyordu. Bu çok önemli, yol gösterici değerlendirmedir.

Senelerce Kürt siyasi hareket(ler)inden duyduk “bu Cumhuriyeti biz Türklerle beraber kurduk, Anayasada Kürt kimliğine gönderme yapılmasını zorunlu görüyoruz” değerlendirmesini.

Hayır sevgili Kürt arkadaşlar, bu Cumhuriyeti bir dönem bu topraklarda yaşayan insanlar beraber kurdular. Evet bu insanların bir bölümünün Türk etno-kültürel aidiyetinin Anayasada kalın harflerle altının çizilmiş olması, mesela Anayasa Madde 66’da (Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür) ne kadar yanlışsa, “Cumhuriyeti Türkler ve Kürtler beraber kurduk” ibaresini Anayasaya koymak da o kadar yanlıştır. Ve iki yanlış bir doğru etmez. Kürt kimliğinin Anayasada yazmasını talep etmeyelim, Türk göndermesinin Anayasadan çıkarılmasını talep edelim. Daha hakkaniyetli bir yol olur sanki bu. Mesela, Çanakkale’deki askeri mezarlıkları ziyaret ettiğinizde mezar taşlarına ay-yıldız konmuş ve yaşasalardı soyadları “yan” biten çok sayıda asker mezarı göreceksiniz. Bu askerlerin hatırasına sanki daha uygun olur; “Cumhuriyeti Türkler ve Kürtler beraber kurdu” dememek.

Öcalan mesajında “tarih ve sosyolojiyi daha ciddiye almalıyız” diyor. Çok haklıdır, tarih ve sosyolojiyi ciddiye almamak mümkün müdür ama mesele tarihi ve sosyolojiyi ciddiye alıp almamak değil, bir hukuk metni oluştururken tarihi ve sosyolojik göndermeler yapmaktır. Bu yol açıldı mı işin nerelere gideceğini kimse kestiremez. Bu tarih ve sosyoloji meselesinde de bir metin öneriyorum, Albert Camus’nün 10 Aralık 1957 Nobel Edebiyat ödülü Nobel konuşması, mükemmel bir metindir bu konuda. 

Bilemiyorum başlıkta neden “Öcalan 70’lerde mi kalmış?” derken neyi murad ettiğimi anlatabildim mi?

Anayasaları hamasetten temizlemek, sadece ve sadece hukuka emanet etmek bu kadar mı zor?  

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar