Eser KARAKAŞ
“Dinimizin doğru yorumu” ifadesi son aylarda çok moda.
Bu ifade en çok da Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) kurumunu meşrulaştırma amacı ile kullanılan bir ifade.
Bu ifade, duyup benimsediğimiz, üzerinde ise muhtemelen yine hiç düşünmediğimiz bir ifade.
Dinin doğru yorumu olur mu?
Bilemem, belki olur da ama bu “Dinin doğru yorumu” tekeli ya da misyonu asla devlete ait bir misyon, bir tekel olamaz.
Herkesin veri kabul ettiği ve üzerinde hiç tartışmadığı kavramların başında laiklik geliyor.
Laiklik devlete ait bir meseledir, bireylerin, toplulukların laiklikle ilişkisi ancak laik devlete fikren ne kadar yakın durdukları ile ilgilidir ve birey bazında da, özgür bir hukuk devletinde insanların laik devletten yana olmaları hukuki mecburiyeti kanımca pek yoktur.
Ama, hukuken ve siyaseten, devlet laik olacaktır.
Bu konuda anlaşamaz isek işimiz çok zor olacaktır.
Ve laik devlet de dinin doğru ya da yanlış, yorumunu yapamaz, böyle bir yorum tekelini elinde bulunduramaz.
Laik devlet din işlerine karışmaz, bünyesinde 120 bin imam istihdam edip maaşlarını genel bütçeden, vergilerden ödemez, ödeyemez.
Peki devletin din kurumuna ilişkin mükellefiyeti hiç mi yoktur?
Hem vardır, hem yoktur.
Yoktur, devlet doğru din yorumu falan yapamaz, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurumu genel idare içinde barındırıp ödeneğini vergilerle karşılayamaz.
Vardır, farklı din yorumu yapan kesimlerden bazıları bu yorum ve uygulamaları ile kamu düzenini bozma potansiyelini taşırlarsa devlet bu alana savcısı, kolluğu ve yargısıyla müdahale eder.
“Dinin doğru yorumu” nereden bakarsanız bakın devlet katında saçma bir ifadedir.
Tarihte ve coğrafyamızda farklı din yorumları vardır.
İran devleti mi, Türkiye Cumhuriyeti mi dinin doğru yorumunu yapıyor?
Bu sorunun laik bir hukuk devletinde devlet tarafından, bu devletin bir kurumu tarafından verilecek yanıtı yoktur.
Keza aynı mesele aleviler ya da farklı inançlar ve pratikler için de geçerlidir.
Karikatüral bir örnek vermek isterim, kimse kızmasın, örnek örnektir.
Bir cami ya da başka bir ibadethane cemaati namazı iskemlede oturarak kılmak isterse devletin bu pratiğe karışma hakkı olamaz.
Namazın nasıl kılınacağı yorumu devletin işi değildir.
Savcıya konu sehven iletilir ise de, adam gibi bir savcının vereceği yegane yanıt, “iskemlede oturarak namaz kılmak istemenin kamu düzeni ile ilgisinin olmadığı” olmalıdır.
Savcı bu talebe, “isterlerse, amuda da kalkıp namaz kılabilirler, devleti ilgilendirmez” diyebilmelidir.
Ama başka bir dini cemaat bireysel ya da çok yakın tarihimizde görüldüğü gibi siyasal şiddete başvurmak isterse aynı savcının yapması gereken gerçek devlet işi var demektir, bu da kamu düzenini kolluk ve yargıyı devreye sokarak korumaktır.
Bizde ise, devlet görünürde güçlü, özünde güçsüzdür ve tam da bu nedenden, savcıların yapması gereken kamu düzenini bozucu dini faaliyetlere kolluk ve yargı ile engel olma görevini, önleyici tedbir olarak kurdurduğu Diyanet’e yüklemiştir.
Böyle şey olmaz.
Olursa da ortaya “Dinin doğru yorumu” gibi devlet katında anlamsız laflar çıkar ortaya.
Dinini herkes istediği gibi yorumlar ve pratiğe döker.
Bu farklı yorumları yapanların yapamayacağı yegane şey kamu düzenini evrensel hukuk standartlarında bozucu eylemdir.
Gerisi ise devleti hiç ilgilendirmez.
Ancak, devlete dini doğru yorumlama hakkını, tekelini verdiğinizde aynı zamanda ortaya muazzam bir siyasi ve iktisadi rant mekanizması da çıkmaktadır.
Gelinen noktada bu satırların yazarının naçiz görüşü devletin dine ilişkin yorum tekelini deruhte etmesinin altında dine, inanca ilişkin gerekçelerden ziyade, siyasi ve iktisadi rant kollama kaygılarının yattığıdır.
Bugünün siyasi iktidarı malum siyasi ve iktisadi rant kollama arayışları nedeniyle devletin dini doğru yorumlama tekelini elinde bulundurmak istemektedir.
İmam-hatip liseleri zafiyetinden ilahiyat fakültelerine (!) kadar hep bu rant kollama arayışı egemendir.
“Dinin doğru yorumlanması” bahanesiyle nesiller farklı biçimlerde ve farklı kurumlarca şekillendirilmek istenmektedir.
Ama, siyasi muhalefetin, üstelik kendisine seküler sıfatlar yakıştıran bir muhalefetin bu yorum tekeline radikal yapısal, kurumsal eleştiriler getirmemesi anlaşılabilir bir konu değildir.
Ama, daha kolay anlaşılabilen mesele, muhalefetin bu yaklaşımını değiştirmeden siyasi iktidara gerçek bir alternatif olamayacağıdır.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.11.2025
28.10.2025
23.10.2025
14.10.2025
8.10.2025
23.09.2025
8.09.2025
1.09.2025
29.08.2025
25.08.2025