Eser KARAKAŞ
Kanımca, son dönemlerin, muhtemelen İstanbul seçimlerinden sonra, en umut verici gelişmesi Metropoll araştırma şirketinin yaptığı bir araştırmaya göre Türkiye’de AB tam üyelik sürecine desteğin yüzde 53,7 düzeyine çıkmış olması; AB sürecine karşı olanların oranı yüzde 34,7 iken konuya ilişkin görüşüm yok diyenlerin oranı yüzde 11.6.
AB desteğinin en geniş olduğu kesimin 18-35 yaş arası olması da Türkiye’nin nüfus yapısı göz önüne alındığında çok önemli.
İYİ parti dışında da tüm partilerde, AKP ve MHP dahil olmak üzere, AB tam üyelik sürecine destek yüzde ellinin üzerinde.
Bana ilginç gelen bir sonuç da AKP seçmeninde AB desteğinin CHP seçmeninin üzerinde olması.
Tüm bu sonuçlar kanımca çok olumlu.
Neden bu kadar önemli derseniz, şunları söyleyebilirim:
Türkiye’nin daha özgür, daha zengin ve daha güvenli geleceği için AB perspektifi yaşamsaldır.
Türkiye’de temel siyasal tartışma/medeni ayrışma başkanlık sistemi-parlamenter sistem tartışması/ayrışması değil, AB süreci üzerinden yaşanmalıdır.
Son on yıllar, mesela 12 Mart 1971’den günümüze bakabiliriz, AB standartlarından uzaklaştığımız sürece parlamenter sistem-başkanlık sistemi tercihinin bile anlamsızlaştığını göstermektedir.
2020 yılında işkence, insanların kaybolması yine gündemdedir, 12 yaşında kız çocuklarının evlendirilmesi de konuşulmaktadır, on binlerce KHK’lı büyük bir hukuksuzlukla karşı karşıyadır; bu berbat ortamın içine düşmemizin temel nedeni başkanlık sistemine geçtiğimiz bu yıllarda birilerinin ustalık döneminde Kopenhag kriterleri yerine Ankara kriterlerini getirmiş olmasıdır büyük ölçüde.
Ancak, 90’lı senelerde, parlamenter sistem var, 17 bin faili meçhulden de bahsediliyor, 28 Şubat yaşandı, bunu da unutmayalım.
Türkiye’nin temel tartışma düzeyi laiklik üzerinden de tanımlanmamalıdır, bu tartışmanın da bu ortamda sağlıklı bir noktaya evrilmesi mümkün görülmemektedir pek bana.
Sivil-asker ilişkilerini, din-devlet ilişkilerini, kürt meselesini senelerdir, itiraf edelim, çok da büyük mesafe alamadan hatta gerileyerek tartışıyoruz çünkü ortada sağlıklı bir tartışma ortamı yok.
Tüm bu tartışmaları AB standartları, mesela yerel yönetimler, düzeyine taşıyabilir isek tüm tarafları bir ölçüde tatmin edecek ya da en azından kayıplarını kabul edilebilecek bir noktaya getirecek bir hukuk ortamını yaratmış olacağız.
Unutmayalım, AB sürecinin en büyük özelliği sadece sorunlara özgürlük ve etkinlik çözümleri üretmesi değil, gelinen olumlu noktanın sürekliliğini de büyük ölçüde, çok vahim hatalar yapılmaz ise garanti etmesidir.
Son günlerde basında tekrar görmeye başladığımız bir haber üzerinden AB sürecinin ne kadar yaşamsal olduğunu anlamaya çalışalım lütfen.
AB meselesi sadece kürt meselesi, Kıbrıs meselesi, ifade özgürlüğü meselesi, laiklik meselesi gibi makro meseleler değildir.
AB meselesi çok daha günlük yaşama dokunan da bir konudur.
2006 senesinde aştığımızı düşündüğüm bir konu, çocuk oyuncakları üzerindeki zehirli boyalar meselesi, tekrar gündemdedir.
2006 senesinde AB müzakereleri sayesinde konuya bir düzenleme getirilmiş, AB standartları dışında boya kullanılması yasaklanmış idi.
Bebekler oyuncakları bir refleksle ağızlarına atıyorlar ve tükürükle reaksiyona giren zehirli, AB işareti taşımayan boyalı oyuncaklar bebekleri, çocukları zehirliyorlar çünkü AB işaretli oyuncaklarda boyalar tükürükle çözülmüyorlar.
AB süreci tavsadı ve bizim üç kağıtçı üreticiler yine işin kolayına daha doğrusu zehirleyici yanına döndüler ve oyuncaklarda zehirli boyalar yine aldılar başlarını gidiyorlarmış; bu arada olan şimdi burada adını vermek istemediğim eski bir oyuncak firmasına oldu ve zehirli boyalı oyuncak üretemeyince kapandı gitti, bugünküleri görünce bu köklü firmanın ne günahı vardı konusu insanın aklına gelmiyor değil doğrusu.
Çok iddialı konuşuyorum, AB kriterleri yerleşmediği sürece Türkiye yerli ve milli ama aynı zamanda zehirli oyuncak meselesini ya da yine zehirli Çin malı oyuncak ithalatı meselesini aşamayacaktır.
Yazık değil mi?
İlk genel seçimlere ya da Cumhurbaşkanlığı seçimine giderken kanımca en anlamlı ortak payda arayışı AB ve AB standartları olacaktır ve bu AB ortak paydası, mesele doğru ortaya konursa, mesela oyuncak meselesi, mesela kiraz ve eriklerin, domateslerin üzerindeki zehirli kimyasallar, bu ortak payda her geçen gün genişleyebilir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.11.2025
28.10.2025
23.10.2025
14.10.2025
8.10.2025
23.09.2025
8.09.2025
1.09.2025
29.08.2025
25.08.2025